top of page
  • Avukat Baran DELİL

Zina(Aldatma) Nedeniyle Boşanma Davası 2024

Delil Hukuk Bürosu

zina aldatma sebebiyle nedeniyle boşanma avukatı
 

Makale İçeriği:

 

Zina(Aldatma) Nedeniyle Boşanma Davası


Zina nedeniyle boşanma davası, Türk Medeni Kanunumuzda tanımlanmış olan özel boşanma sebeplerinden birisidir ve 161. maddede düzenlenmiştir. Halk arasında birçok eylem zina olarak kabul görmekte ise de, hukuki uygulama, doktrin ve içtihatlarda bu durum halk arasında yaygınlaşmış olan algıdan çok daha farklıdır. Zina, bir çeşit mutlak boşanma nedenidir; yani boşanmaya karar verilebilmesi için zina olgusunun varlığının ispatlanması yeterlidir, ayrıca ortak hayatın çekilmez hale gelmiş olduğunun ispatlanması gerekmemektedir.


Şimdi öncelikle zina nedeniyle boşanma davasına ilişkin olarak kanunda yer alan düzenlemeyi inceleyeceğiz, sonra da buradan yola çıkarak zina nedeniyle boşanma davalarının uygulamadaki işleyişine ilişkin detaylı bilgilendirme yapmaya çalışacağız.


Türk Medeni Kanunumuzun 161/1. Maddesine Göre: "Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir."

Kanunun bu ifadesi son derece genel bir ifadedir ve kanun koyucunun kasıtlı olarak detaylı açıklamalardan kaçınmış olduğu görülmektedir. Yargıtay içtihatları bu anlamda zina teriminin içinin doldurulması ve kavramsal sınırlarının çizilmesine istinaden belirleyici olmaktadır. Uygulamada hukuki anlamda zina olgusunun mevcudiyetinin kabulü için zina yaptığı iddia edilen eş ile karşı cinsten 3. bir kişi arasında kesin ya da en azından çok büyük ihtimal ile cinsel birleşmenin gerçekleştiğinin ispatlanması gerekir. Bu anlamda yalnızca sadakat yükümlülüğünün ihlali ya da güven sarsıcı davranış teşkil edecek nitelikte davranışlardan kaynaklı olarak zina nedeniyle boşanma davası açılamamaktadır.


Ayrıca, Yargıtay'ın yerleşik uygulamalarına göre 3. bir kişi ile cinsel ilişki yaşadığı iddia edilen eşin, karşı cinsten bir kişi ile değil de hemcinsi ile cinsel ilişki yaşamış olması(eşcinsel ilişki) halinde zina sebebiyle değil, haysiyetsiz yaşam sürme sebebiyle boşanma davası açılması gerekecektir.



Zina(Aldatma) Nedeniyle Boşanma Davası Nasıl Açılır?


Zina nedeniyle boşanma davası, bir çeşit çekişmeli boşanma davası türüdür ve bu dava, her çekişmeli boşanma davası gibi: Dava dilekçesinin hazırlanması ile bu dilekçenin görevli ve yetkili mahkemeye sunulması ve gerekli harçların yatırılması ile açılmaktadır.


Zina nedeniyle boşanma davası, terditli olarak şiddetli geçimsizlik(evlilik birliğinin sarsılması) sebebiyle boşanma davası ile birlikte de açılabilir. Böylece ispatlanması bir hayli zor olan zina olgusunun ispatlanamaması halinde bile en azından kademeli bir şekilde sadakat yükümlülüğünün ihlali veya güven kırıcı davranıştan kaynaklı olarak şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanmaya hükmedilebilir. Bu durum, aldatılmış olan eş açısından davasının reddedilmesi ihtimalini azaltmakla beraber, risk faktörünü de büyük oranda ortadan kaldırmaktadır.



Zina(Aldatma) Nedeniyle Boşanma Davasının Şartları


Zina nedeniyle boşanma davasının 4(dört) şartı olduğunu söyleyebiliriz, bunlar:

  1. Zina olayının yaşandığı esnada eşler arasında evlilik birliğinin devam ediyor olması,

  2. Eşlerden biri tarafından 3. bir kişi ile cinsel birliktelik kurulması,

  3. 3. kişi ile cinsel ilişki yaşayan eşin kusurlu olması,

  4. Aldatılan eşin, zina eden eşi affetmemiş olması


a) Evlilik Birliğinin Mevcudiyeti


Eşlerden birinin zina etmesinden söz edebilmek için, tarafların aralarında bir evlilik ilişkisinin mevcut olması koşulu aranır. Bu ilişkinin geçerli veya butlanla sakatlanmış bir evlilikten doğmuş olması herhangi bir önem taşımamaktadır.


Eşlerden birinin evlilikten birliği kurulmadan önce veya evlilik birliğinin bitmesinden sonra herhangi biriyle cinsel ilişkide bulunması zina sayılmayacaktır. Ancak; eşler, evlilik birliği devam ettiği sürece ayrılık kararı verilmiş olsa yahut gaiplik gibi eşlerin birlikte yaşamadığı dönemler dahi olsa eşlerden birinin başka biriyle cinsel ilişkide bulunması zina olarak değerlendirilecektir.


Bununla birlikte, evlilik fiilen son bulmadığı sürece eşlerin evlilik birliğinden doğan sadakat yükümlülükleri devam edecektir. Bu nedenle boşanma davası açılmışsa ve devam ediyorsa da eşlerden biri, 3. bir kişi ile cinsel birliktelik yaşayamaz. Çünkü henüz ortaya kesinleşmiş bir boşanma kararı mevcut olmadığı için evlilik birlikteliği halen daha devam etmektedir. Dolayısıyla böyle bir durumda zina nedenine dayalı olarak açılmamış olan önceki davadan feragat edilerek, zina nedenine dayalı yeni bir boşanma davası açılabilir. Ancak bu tip detay hususları mutlaka alanında uzman bir Ankara boşanma avukatı ile görüşüp hukuki danışma hizmeti temin ederek karara bağlamanız tavsiye edilir.


b) 3. Kişi ile Cinsel İlişki Yaşanması


Zinanın söz konusu olabilmesi için, eşlerden biri ile karşı cinse mensup 3. bir kişi arasında cinsel ilişki kurulmuş olması şartı aranır. Örneğin flört etme, sosyal flört, şakalaşma, iş çıkışı birbirini eve bırakma, sarılma gibi davranışlar zina sayılmamaktadır. Ayrıca, Yargıtay'ın vermiş olduğu kararlara göre, kadının kocası haricinde 3. bir kişinin spermleri ile yapay döllenme yoluyla hamile kalması da zina olarak kabul görmemektedir. Bunun yanında, daha önce yukarıda belirtmiş olduğumuz üzere bir kişinin hemcinsi ile cinsel ilişki yaşaması(eşcinsel ilişki) da Yargıtay'a göre zina nedeniyle boşanmaya karar verilmesi için yeterli görülmemekte, cinsel ilişki yaşanan 3. kişinin karşı cinsten olması şartı aranmaktadır. Dolayısıyla uygulamada, zina sebebiyle boşanmaya karar verilebilmesi için Yargıtay tarafından tam ve normal yolla cinsel birleşmenin meydana gelmiş olması şartının arandığını söylemek hiç de hatalı olmayacaktır.


Zina fiilini gerçekleştiren eşin, eşinden başka birisiyle bir tek defa dahi cinsel ilişkide bulunması zina olarak değerlendirilmektedir, fiilin tekrarlanması da şart değildir.


c) Aldatan Eşin Kusurlu Olması


Üçüncü bir kişi ile cinsel ilişki yaşayan kişinin bu davranışının zina olarak kabul görmesi için, söz konusu cinsel birleşmenin, o eşin kendi iradi tercihleri ile gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Örneğin 3. bir kişi tarafından tecavüze uğrayan ya da ölümle tehdit edilen bir kişinin cinsel ilişkide kusuru olduğunun kabulü doğru olmayacaktır.


Dolayısıyla eşlerden birinin davranışının zina nedeniyle boşanma davasının konusunu oluşturabilmesi için, o eşin, bilerek ve isteyerek cinsel ilişkiye girmiş olması şartı aranmaktadır.


d) Aldatılan Eşin Diğer Eşi Affetmemiş Olması


Türk Medeni Kanunumuzun 161. maddesinin 3. fıkrasında açıkça affeden tarafın zina nedenine dayalı olarak boşanma davası açmaya hakkı olmadığı hususu ifade edilmiştir.


Türk Medeni Kanunumuzun 161/3. Maddesine Göre: "Affeden tarafın dava hakkı yoktur."

Dolayısıyla zina nedeniyle boşanma davasının kabul edilebilmesi için, aldatan eşin aldatılan eş tarafından aldatılmamış olması şartı aranmaktadır. Affetme olgusuna ilişkin olarak makalemizin devamında detaylı olarak bilgilendirme yapılacaktır.



Aldatma Olgusunun İspatı ve Hukuka Uygun Deliller


Zina özel sebebine dayanarak boşanma davası açılabilmesi için cinsel ilişkinin varlığının net bir şekilde ispat edilmesi gerekir. Zina olgusu tanık beyanı, ses ve görüntü kayıtları, mesajlaşma ekran görüntüleri, sosyal medya yazışma ve içerikleri, telefon sms ve arama kayıtları ile otel kayıtları dahil olmak üzere, hukuka uygun her türlü delille ispat edilebilecektir.


Bu noktada delillerin hukuka uygun olmaları son derece önem arz etmektedir. Aksi takdirde hukuka aykırı nitelikte bir delil ile zinanın varlığı ispat edilse dahi, söz konusu bu delilin karara esas alınması mümkün olamayacaktır. Ayrıca örneğin casus yazılım ile delil elde edilmesi halinde haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu gibi çeşitli suçlardan dolayı cezai yaptırım uygulanması dahi gündeme gelebilecektir. Bu nedenle zina sebebiyle boşanma davalarının mutlaka alanında uzman bir Ankara boşanma avukatı aracılığıyla yürütülmesini tavsiye etmekteyiz. Zinanın ispatı için "suçüstü" halin varlığı şartı aranmamaktadır. Ancak aldatma iddiası ile itham edilen eşin, 3. bir kişi ile cinsel ilişkiye girdiği apaçık bir şekilde ispatlanmalı ya da mahkeme nezdinde bu kişinin 3. bir kişi ile cinsel ilişkiye girmiş olduğuna dair karineler ortaya konulmalıdır.


Bu noktada izinsiz olarak elde edilmiş olan ses ve görüntü kayıtları da üzerinde önemle durulması gereken delillerdendir ve her somut olayın niteliğine göre hukuka uygunluk ile aykırılık arasında ince bir çizgide yer almaktadır. Dolayısıyla izinsiz olarak elde edilen gizli çekim ses ve görüntü kayıtlarının boşanma davasında kullanılıp kullanılmayacağı ya da kullanılacaksa ne şekilde kullanılacağı hususu da alanında uzman bir avukat yardımı ile değerlendirilmelidir.


Bir eşin zina yaptığına dair bir takım kuvvetli ve inandırıcı ipuçları varsa, hakim bunları takdir ederek davalının zina ettiğine kanaat getirebilir. Örneğin: eşlerden birinin yakın akrabası olmayan karşı cinsinden biriyle zorunda olmaksızın otelde aynı odada kalmasını zina fiilinin gerçekleşmesi olarak değerlendirilmektedir. Yahut eşlerden birinin yakın akrabası olmayan karşı cinsten biriyle evde geceyi yalnız olarak geçirmesi zina fiilinin gerçekleştiğini ispat etmektedir. Yahut kocanın evlilik birliği içerisinde başka bir kadından çocuğunun bulunması zinanın gerçekleştiğini ispat etmektedir.


Zina, mutlak bir boşanma sebebidir. Hakim zina fiilinin gerçekleştiği kanaatine varıyorsa, ortak hayatın diğer eş için çekilmez olup olmadığını araştırmaksızın boşanmaya karar vermelidir.



Zina(Aldatma) Nedeniyle Boşanma Davasında Velayet


Halk arasındaki yaygın kanı, aldatan eşin çocuğun velayetini alamayacağı şeklindedir. Ancak uygulamada bu durum oldukça farklıdır. Çocuğun velayetinin hangi eşe verileceği ile eşlerin sadakat yükümlülüklerinin ihlal edilmiş olup olmaması arasında herhangi bir bağlantı veya korelasyon bulunmamaktadır. Dolayısıyla kimi zaman halkımızın tepkilerine neden olsa da, aldatan eş de diğer şartların varlığı halinde velayete hak kazanabilir.


Boşanma davasında velayete hükmedilirken tarafların birbirlerine karşı sergilemiş oldukları kusurlu davranışları değil, çocuğun üstün yararı ilkesi dikkate alınır. Dolayısıyla aldatan kadın da çocuğun velayetini alabilir. Özellikle küçük çocukların velayeti, istisnai bir durum olmadıkça anneye bırakılır. Bu noktada kadının erkeği aldatmış olup olmaması sonuca herhangi bir etki etmemektedir.



Zina(Aldatma) Nedeniyle Boşanma Davasında Tazminat


Zinanın mutlak bir boşanma sebebi olduğunu söylemiştir. Aldatan eş, boşanmada kusurlu olacağı için diğer eşe maddi ve manevi tazminat ödemekle mükelleftir. Dolayısıyla aldatan eş kadın da olsa, erkek de olsa, diğer tüm şartların mevcut olması halinde diğer eşe maddi ve manevi tazminat ödemek durumunda kalacaktır. Maddi ve manevi tazminatın tutarının belirlenmesinde tarafların kusur oranları, sosyo-ekonomik durumları, tazminatın zenginleşme aracı olarak kullanılması yasağı vb. hususlar dikkate alınmaktadır. Boşanmada maddi ve manevi tazminata ilişkin detaylı bilgi için konuya ilişkin makalemizi okuyabilirsiniz: Boşanmada Maddi ve Manevi Tazminat


Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2020/3070 E. 2020/4486 K. sayılı 06.10.2020 tarihli kararında:

Davalı kadın tanıklarının beyanları kadından duyuma dayalı, soyut, zamanı belli olmayan ve sebep ve saiki açıklanmayan inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibaret olup, erkeğin kusuru kanıtlanmamıştır. Bu itibarla, boşanmaya sebebiyet veren ve gerçekleşen olaylarda eşine sadakatsiz davranarak onu aldatan kadının tam kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Hal böyleyken, tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.

3-Gerçekleşen bu durum karşısında, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakları zarar gören, mevcut ve beklenen menfaatleri zedelenen kusursuz davacı erkek yararına Türk Medeni Kanunu'nun 174. maddesi gereğince uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken erkeğin tazminat taleplerinin reddi yerinde görülmemiş ve kararın bozulmasını gerektirmiştir.” denilerek zina nedeniyle boşanma halinde uygun bir miktar maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği ifade edilmiştir.



Zina(Aldatma) Nedeniyle Boşanma Davasında Nafaka


Yine halk arasında yaygın olarak yanlış bilinen bir diğer husus da aldatan kadına nafaka bağlanamayacağı hususudur. Nafaka, kendi içerisinde 4'e(dört) ayrılır. Bunlar:

Aldatan erkek, diğer tüm şartların da mevcut olması halinde diğer eşe nafaka ödemek durumunda kalacaktır.


Aldatan kadın ise, zina olgusunun ispatı halinde kusuru gerekçesiyle boşanma davasını kaybedeceği için yoksulluk nafakası alamayacak olsa da, aldatan kadın dahi boşanma davası süresince tedbir nafakası alabilir.


Bunun sebebi, boşanma davası devam etmekteyken henüz aldatma olgusunun kesinleşmiş bir mahkeme kararı ile ispatlanmamış olması ve tedbir nafakasına hükmedilebilmesi için tedbir nafakası talebinde bulunan eşin kusurlu veya kusursuz olması şartının aranmıyor olmasıdır. Gerçekten de, tedbir nafakasına hükmedilebilmesi için tarafların kusurluluk durumuna bakılmaz. Taraflardan biri, boşanma davası süresince ekonomik olarak sıkıntı yaşayacağını açıkça ortaya koymuşsa, kendisine tedbir nafakası bağlanması gerekir.


Ayrıca, yukarıda açıklamış olduğumuz üzere eşini aldatmış olan kadının velayeti almasına engel teşkil edecek nitelikte istisnai bir durumun mevcut olmaması halinde, çocuk için iştirak nafakasına da hükmedilmesi gerekeceği açıktır.



Zina(Aldatma) Halinde Eşler Arasındaki Mal Rejiminin Tasfiyesi


Mal rejiminin tasfiyesi, eşler arasında evlilik birliğinin kurulması ile meydana gelen mal rejiminin ortadan kaldırılması ve evlilik birliği süresince edinilmiş olan malların paylaştırılması anlamına gelmektedir.


Zina nedeniyle boşanma davasında zina olgusunun ispatlanması halinde, Türk Medeni Kanunumuzun 236. maddesi gereğince mal rejiminin tasfiyesinde aldatan eşin katılma alacağı, hakim tarafından hakkaniyete uygun olarak azaltılabilir veya tamamen kaldırılabilir.


Türk Medeni Kanunumuzun 236. Maddesine Göre: "Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Alacaklar takas edilir. Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma hâlinde hâkim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir."

Dolayısıyla zina sebebine dayalı olarak açılan boşanma davasının kaybedilmesi, aldatan eş açısından edinilmiş mallara katılma rejiminden kaynaklı alacaklarını elde etme noktasında da çok büyük problem teşkil etme potansiyeli taşımaktadır.



Zina(Aldatma) Nedeniyle Boşanma Davasında Süre

Zina sebebiyle boşanma davası açma hakkı olan eşin, zinayı öğrenmesinden itibaren altı ay ve herhalde beş yıl geçmekle bu dava hakkı düşer, bu husus Türk Medeni Kanunumuzun 161. maddesinin 2. fıkrasında açıkça düzenlenmiştir. Bu süre hak düşürücü süre olarak düzenlenmiştir ve hakim tarafından resen dikkate alınacaktır. Zinanın eyleminin bir defaya mahsus olmaması ve süreklilik arz etmesi halinde; süre gelen eylemlerde, son eylemin bittiği tarihten itibaren süre başlar.


Türk Medeni Kanunumuzun 161/2. Maddesine Göre: "Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer."


Aldatılan Eşin 3. Kişiye Karşı Tazminat Talebi


Aldatılan eşin, aldatan eş ile cinsel birliktelik yaşamış olan 3. kişiye yönelik olarak tazminat talebinde bulunabilmesine ilişkin olarak Yargıtay'ın oldukça çelişkili kararları mevcuttur. Son olarak Yargıtay İBBGK tarafından 06.07.2018 tarihinde konuya ilişkin olarak 2017/5 E., 2018/7 K. sayılı karara hükmedilmiş ve salt evli bir kişi ile birlikte olmuş olduğu gerekçesiyle üçüncü kişiden tazminat talep edilemeyeceğine karar verilmiştir. Ancak söz konusu karar metni incelendiğinde, başkaca bir kişilik hakkı ihlalinin mevcut olması halinde tazminat talep edilebileceği de anlaşılmaktadır. Çünkü söz konusu karar metni incelendiğinde: "...üçüncü kişi tarafından gerçekleştirilen başkaca bir kişilik hakkı ihlali bulunmadıkça, salt evli bir kişi ile birlikte olmak şeklindeki eyleminden dolayı aldatılan eşin üçüncü kişiden manevi tazminat isteyebilmesinin mümkün bulunmadığı..." ifadesinden, başkaca bir kişilik hakkı ihlalinin bulunması halinde zina sebebiyle 3. kişinin de tazminat ödeyeceği anlamı çıkarılabilmektedir. Örneğin 3. kişinin evli bir kadın veya erkek ile birlikte olmasının yegane sebebi, birlikte olacağı kişinin eşine manevi ızdırap yaşatmak ise, tazminatın şartlarının oluştuğundan söz edilebilir. Ancak işbu makalemizin yayınlanma tarihi itibariyle bu örneğe ilişkin herhangi bir emsal karar mevcut değildir.



Aldatan Eşin Affedilmesinin Sonuçları


Aldatan eşin affedilmiş olması halinde, aldatılan eşin dava hakkı olduğundan söz edilemez. Bu husus Türk Medeni Kanunumuzun 161. maddesinin 3. fıkrasında açıkça düzenlenmiştir.


Türk Medeni Kanunumuzun 161/3. Maddesine Göre: "Affeden tarafın dava hakkı yoktur."

Bununla birlikte aldatan eşin affedilmesi, affetme olayı öncesindeki aldatma fiillerine ilişkin olarak affetmenin hukuki sonuçlarını doğurur. Dolayısıyla daha önce eşini aldatıp affedilmiş olan eşin, affedilme tarihinden sonra yeniden eşini aldatması halinde, aldatan eş yeniden affedilmedikçe yeni tarihli aldatma olayı için de önceki affetmenin geçerli olduğu iddia edilemeyecektir.



 

Zina(Aldatma) Nedeniyle Boşanma Davasına İlişkin Yargıtay Kararları

 
  • Zina nedeniyle boşanma davasında zinanın süreklilik arz etmesi halinde hak düşürücü süreye ilişkin karar,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2020/6056 E. 2021/222 K. sayılı kararı

"...

...

... a- Zina (TMK m. 161) hukuksal sebebine dayanan boşanma davalarında yasada öngörülen altı aylık hak düşürücü süre, süre gelen eylemlerde, son eylemin bittiği tarihten itibaren başlar. Davalı-karşı davacı kadın, her ne kadar erkeğin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışını 2012 yılının Haziran ayında öğrenmiş olsa da davacı-karşı davalı erkeğin bir başka kadınla birlikte yaşamasının devamlılık arz ettiği ve bu birliktelikten 2014 doğumlu çocuğu olduğu, tanık beyanları ve davalının nüfus kaydı içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu durumda, zina için öngörülen altı aylık sürenin son eylem tarihinden başlayacağı düşünülmeden, olayın tek eylem gibi değerlendirilip, zina (TMK m. 161) hukuki sebebine dayanan boşanma davasının kabulü koşulları oluşmuş olmasına rağmen, hak düşürücü sürenin 2012 yılından itibaren başlayacağının kabulü ve bu nedenle davanın hak düşürücü süreden reddedilmesi doğru bulunmamış ve bozmayı gerektirmiştir,

...

...

..."

 
  • Zinaya ilişkin affın, aftan önceki zina eylemine dayalı olarak dava hakkını ortadan kaldıracağı, ancak aftan sonra deva eden zina eylemi açısından sonuç doğurmayacağına ilişkin karar,

2. Hukuk Dairesi 2014/14998 E. , 2014/15758 K.

"...

...

... Mahkemece, kadın tarafından açılan “zina (TMK.md.161) sebebine dayanan boşanma davası, “ davalının zina yaptığı sabit ise de, davacının eşini affettiği, aftan sonra zinanın devam ettiğinin ispatlanamadığı” gerekçesiyle reddedilmiştir. Davalının bir başka kadınla ilişkisinin olduğu, bu kadından 24.07.2010 tarihinde bir çocuğunun bulunduğu, çocuğun annesi tarafından davalı aleyhine 28.02.2011 tarihinde babalık davası açıldığı, davalının babalığına hükmedildiği, kararın 23.10.2012 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Davacı-davalı kadının eşinin bir başka kadınla ilişkisini öğrenmesinden sonra tarafların barıştıkları ve 2010 yılı Eylül ayında birlikte hacca gittikleri doğrudur. Eldeki boşanma davası 05.10.2011 tarihinde açılmıştır. Davalı aleyhine açılan babalık davasında 13.02.2012 tarihli oturumda dinlenen tanık beyanından ve dosyaya sunulan mesaj dökümlerinden davalının aynı kadınla ilişkisinin tarafların barışmalarından sonra da devam ettiği anlaşılmaktadır. Af, öncesindeki zina eylemine dayalı olarak dava hakkını ortadan kaldırır (TMK.md.161/son) ise de, sonrasındaki zina eylemine dayalı dava hakkı üzerinde etkili değildir. Davacının affından sonra da davalının aynı kadınla ilişkisinin devam ettiği gerçekleştiğine göre, kadının boşanma davasının kabulü ile tarafların zina (TMK.md.161) sebebiyle boşanmalarına karar verilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile isteğin reddi doğru bulunmamıştır. ...

...

..."


 
  • Zina nedeniyle boşanma davasında zina olgusunun ispatı ve delillere ilişkin karar,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2018/6226 E., 2019/2588 K. sayılı kararı

"...

...

... c)Tüm dosya kapsamı ve toplanan delilerden; davacı-karşı davalı kadının tanık beyanları ile hatta bir kısım davalı-karşı davacı erkeğin kendi tanık beyanlarından da görüldüğü üzere, davalı-karşı davacı erkeğin başka bir kadınla beraber olduğunu kabul ettiği ayrıca başka bir kadınla farklı zamanlarda el ele dolaşırken, başka bir zamanda otelde, ayrıca muhtelif zamanlarda öpüşürken görüldüğü, kendi tanığına zaman zaman ilişki yaşadığı kadının evinde kaldığını beyan ettiği, otomobilinin dahi gayrı resmi birliktelik yaşadığı kadının otoparkından çıktığı, davacı-karşı davalı kadın tanıklarınca da erkeğin bu kadınla beraber yaşadığının bilindiği, tüm bu anlatılanlarla birlikte davacı-karşı davalı kadın tarafından dosyaya sunulan fotoğraflar, otel rezervasyon kayıtları ile mail yazışmaları da dikkate alındığında davalı-karşı davacı erkeğin zina eylemini gerçekleştirdiğinin sabit olduğu ve böylelikle davacı-karşı davalı kadının zinaya dayalı boşanma davasını da (TMK m. 161) ispatladığı anlaşılmaktadır. O halde davacı-karşı davalı kadının zinaya dayalı (TMK m. 161) boşanma davasının kabul edilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddine karar verilmesi usule ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. ...

...

..."


 
  • Terditli olarak zina ve evlilik birliğinin sarsılması sebeplerine dayanılmış olması halinde zinaya ilişkin olarak olumlu veya olumsuz hüküm kurulmamasının bozma sebebi teşkil edeceğine dair karar,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2014/24287 E., 2015/10320 K. sayılı kararı

"...

...

... Davacı-karşı davalı kadın öncelikle zina (TMK. md. 161) sebebine, olmadığı takdirde "evlilik birliğinin sarsılması" sebebine (TMK. md. 166/1-2) dayalı olarak, davalı-karşı davacı erkek ise "evlilik birliğinin temelinden sarsılması" sebebine dayanarak boşanma davası açmıştır. Zina, mutlak boşanma sebebidir. Zina vakıasının gerçekleşmesi halinde boşanma sebebi gerçekleşmiş sayılır. Zina, olmadığı takdirde evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine kademeli olarak dayanılmış ise, zinanın ispatlanması halinde, bu sebeple boşanma kararı verilmesi gerekir. Böyle bir durumda artık genel boşanma sebebinin şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılmaz ve bununla ilgili ayrıca bir hüküm oluşturulması da gerekmez. Yerel mahkeme genel boşanma sebebine (TMK md .166/1) dayalı olarak hüküm kurmayı tercih ederek özel boşanma sebebine dayalı istem hakkında bir karar vermemiştir. Davacı-karşı davalı kadının Türk Medeni Kanunun 161. maddesindeki zina hukuki sebebine dayalı açtığı boşanma davası hakkında hüküm fıkrasında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmaması isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir. ...

...

..."


 
  • Zina vakıasına dayalı olarak açılan boşanma davasında açıkça ve yalnızca TMK 161. maddeye göre hüküm kurulmasının talep edilmemesi halinde zina olgusunun ispatlanamaması nedeniyle zinaya dayalı olarak açılan boşanma davası reddedilse bile TMK 166/1. maddesine göre şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanmaya karar verilebileceğine ilişkin karar,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2013/12112 E., 2013/26481 K. sayılı kararı

"...

...

... Somut olayda; davalı -davacı (koca), birleştirilen davasına ilişkin dava dilekçesinde, eşinin zina yaptığından söz ederek boşanmaya karar verilmesini istemiştir. Yukarıda açıklandığı gibi; davalı-davacı koca bu davasıyla, hem Türk Medeni Kanununu 161. maddesinde düzenlenen "zina" özel boşanma sebebine hem de Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesindeki "evlilik birliğinin temelinden sarsılması " sebebi olarak "genel boşanma" sebebine dayanmıştır. Davalı-davacı kocanın, davanın münhasıran Türk Medeni Kanununun 161. maddesindeki zina hukuki sebebi çerçevesinde karara bağlanmasına yönelik açık bir talebi olmadığına göre; mahkeme incelemesinin hem Türk Medeni Kanununun 161. maddesi, hem de Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesi çerçevesinde yapılması gerekir. Mahkeme incelenmesini sadece Türk Medeni Kanununun 161. maddesi çerçevesinde yapmış, zinanın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davayı reddetmiş; ancak zina olmadığını kabul ettiği kadının davranışının Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesi çerçevesinde sadakat yükümlülüğüne aykırı veya güven sarsıcı bir davranış aşamasında kalmış olup olmadığı yönünden bir inceleme yapmamıştır. O halde; toplanan delilerin Türk Medeni Kanununu 166/1-2. maddesi çerçevesinde değerlendirilerek; boşanma talebi hakkında sonucuna göre karar verilmesi gerekirken; mahkemece bu yönde inceleme yapılmaması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

...

...

..."


 
  • Zina olgusunun ispatında otel kayıtları ve fotoğraflar,

  • Erkek eşin başka kadınlarla otellerde tatil yapması ve başka kadınlarla müstehcen fotoğraflarının bulunması halinde zinaya dayalı boşanma davasının reddedilmesinin hukuka aykırı olduğuna ilişkin karar,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/24076 E., 2018/10959 K. sayılı kararı

"...

...

... Zina sebebine dayalı olarak boşanmaya karar verilebilmesi için öncelikle; davalı eşin başka bir kişiyle cinsel ilişkiye girmesinin veya cinsel ilişkinin gerçekleştirildiğine pek muhtemel bakılan bir durum içine girdiğinin kanıtlanması gereklidir. Yapılan soruşturma ve toplanan delillerle; davalı erkeğin dava açılmadan önce başka bir kadınla birlikte birden fazla kez farklı otellerde tatil yaptıkları ve o kadınla birlikte aynı odada birlikte çekilmiş müstehcen fotoğraflarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu hale göre Türk Medeni Kanunu'nun 161'nci maddesinde yer alan boşanma sebebi gerçekleşmiştir. O halde; davacı kadının zina hukuksal sebebine dayalı (TMK m. 161) boşanma davasının kabul edilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir. ...

...

..."


 
  • Zina nedeniyle boşanma davasında affetme olgusunun varlığı öne sürülüyorsa, bu iddianın ispatlanmaması halinde affın varlığından söz edilemeyeceğine ilişkin karar,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2022/4815 E., 2022/6778 K. sayılı kararı

"...

...

... Zina hukuki sebebine dayalı boşanma davalarında, dava hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer (TMK.md.161/2). Öncelikle, her ne kadar mahkemece, erkeğin davasının hak düşürücü sürede açılmadığı ve af olgusundan bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de; hak düşürücü sürenin dolduğunu ispat külfeti davalı-davacı kadında olup dosyadaki mevcut delillere göre, davaya dayanak zina vakıasının davacı erkek tarafından tam olarak hangi tarihte öğrenildiği davalı-davacı kadınca ispatlanamadığı ve dosya kapsamından da bu tarihin tespit edilemediği anlaşılmakla; hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmediği gibi, dosyadaki delillerle af olgusunun da ispatlanamadığı anlaşıldığından, bu yönüyle de davanın reddi doğru görülmemiştir. Diğer taraftan davacı-davalı erkek, eşinin bir başka erkekle kendisini aldattığına yönelik iddiasını dava dilekçesi ekinde sunduğu sosyal medya görüntüleri ve mesajlara dayandırmıştır. Yapılan incelemede sosyal medya yazışma ve görüntüleri içerikleri itibarıyla zinaya muhakkak gözüyle bakılmasını gerektirir niteliğinde olup, bu durum zinanın varlığına delalet eder. Açıklanan durum karşısında kadının zina eyleminin ispatlanmış olduğu gözetilerek Türk Medeni Kanunu'nun 161. maddesi koşullarının oluştuğunun kabulü ile zina (TMK. m. 161) hukuki sebebiyle tarafların boşanmalarına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davacı-davalı erkeğin zina (TMK m. 161) hukuki sebebine dayalı boşanma davasının reddine karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. ...

...

..."


 
ankara boşanma avukatı

bottom of page