top of page
  • Avukat Baran DELİL

Boşanma Davasında Tanık Beyanı 2024

Delil Hukuk Bürosu

boşanma davasında tanık beyanı
 

Makale İçeriği:

 

Boşanma Davasında Niçin Tanık Dinlenir?


Boşanma davasının en önemli delilleri, çoğunlukla ve istisnalar kaideyi bozmamak üzere, tanık beyanı olmaktadır. Bu nedenle tanık beyanlarının önemi üzerinde durulması gerekir. Peki boşanma davasında niçin tanık beyanına dayanılır ve tanık beyanı ile hangi hususlar ispat edilmeye çalışılır?


Boşanma davaları, anlaşmalı boşanma davası veya çekişmeli boşanma davası şeklinde görülmektedir. Anlaşmalı boşanma davasında tanık dinlenilmesine gerek olmaksızın, taraf iradeleri yönünde, anlaşmalı boşanma protokolüne uygun olarak hüküm kurulur. Ancak çekişmeli boşanma davalarında durum bundan çok farklıdır.


Anlaşmalı boşanma davasının aksine, çekişmeli boşanma davasında taraf iradelerinin çok büyük önemi yoktur. Çünkü zaten taraflar arasında boşanma, boşanmanın ferileri(nafaka, velayet, maddi ve manevi tazminat) ve boşanmaya ilişkin diğer hususlara(ziynet eşyaları, mal paylaşımı vb.) ilişkin çekişme ve anlaşmazlık bulunmakta olup, söz konusu bu çekişmeli hususların mevcudiyeti ve sonuçları çekişmeli boşanma davasına bakmakta olan mahkeme tarafından belirlenecektir.


Çekişmeli boşanma davasında boşanmaya karar verilebilmesi için taraflardan birinin kusurlu davranışları ile evlilik birliğini diğer eş açısından çekilmez hale getirmiş olması veya Türk Medeni Kanunumuzda belirtilmiş olan özel boşanma sebeplerinden birinin(Örneğin: Terk veya zina gibi) gerçekleşmiş olduğunun ispatlanması gerekmektedir. Dolayısıyla çekişmeli boşanma davasında diğer eşe kusur izafe edilmesi ve iddia edilen bu hususunun hukuka uygun delillerle ispatlanması gerekmektedir.


Boşanma davasında tanık dinlenmesinin sebeplerinin doğru anlaşılabilmesi için, boşanma davasında delillerin önemi ve çekişmeli boşanma davasında yargılama usulü üzerinde durulması gerekmektedir.



Çekişmeli Boşanma Davasında Yargılama Usulü


Çekişmeli boşanma davası, taraflardan birinin yetkili ve görevli mahkemeye vereceği dava dilekçesinin sunulması ve gerekli harçların yatırılması ile açılır. Çekişmeli boşanma davası, özel boşanma sebepleri ile açılabileceği gibi, genel boşanma sebebi olan şiddetli geçimsizlik(evlilik birliğinin sarsılması) sebebiyle de açılabilmektedir.


Şiddetli geçimsizlik sebebiyle boşanma davasında: Evlilik birliğinin, davalı eşin kusurlu davranışları nedeniyle temelinden sarsılmış olduğu ve artık bu birlikteliğin sürdürülmesinin diğer eş açısından çekilmez hale gelmiş olduğu hususu ispatlanmalıdır.


Özel boşanma sebepleri nedeniyle açılmış olan boşanma davalarında ise hangi sebeple dava açılmışsa o sebebin varlığı ispatlanacaktır. Özel boşanma sebepleri şunlardır:

Çekişmeli boşanma davalarında yukarıda yer alan özel veya genel boşanma sebeplerinden hangisine dayanılmış olursa olsun, ileri sürülen iddiaların hukuka uygun deliller vasıtası ile ispat edilmesi gerekecektir.



Boşanma Davasında Deliller


Boşanma davasında nüfus kayıtları, SED(sosyal ve ekonomik durum) raporu, mesajlaşma ekran görüntüleri, sosyal medya yazışmaları, telefon arama ve SMS(kısa mesaj) kayıtları, tanık beyanı, keşif, bilirkişi, ses ve görüntü kayıtları, banka hesap dökümleri ve diğer banka kayıtları, otel kayıtları gibi birçok delil sunulabilir. Bu deliller saymış olduklarımızla sınırlı olmayıp, dava konusu somut olayın gereklerine göre artırılabilir ve çeşitlendirilebilir.


Boşanma davasında delillere ilişkin olarak en çok dikkat edilmesi gereken husus, delillerin hukuka uygun olmasıdır. Bu noktada Yargıtay kararları son derece önem arz etmektedir. Örnek verecek olursak: Sadakatsiz eylemler içerisine giren eşin bu davranışlarının ispatı adına telefonunda bulunan yazışma vb. içeriklerin ekran görüntülerinin alınması ve boşanma dava dosyasına sunulması, özel bir durum yoksa ve aksi ispat edilemiyorsa hukuka aykırı olarak kabul edilmemektedir. Ancak eşin telefonuna casus yazılım yüklenerek bu şekilde delil elde edilmiş olması halinde söz konusu deliller kabul edilmeyeceği gibi, ceza hukuku anlamında sorumlulukların doğmasına da sebebiyet verebilir.


Boşanma davasında tanık beyanı da bir çeşit delildir ve ileri sürülen hususların ispatına ilişkin olarak önemli bir muhakeme aracıdır. Ancak tanık beyanı, dikkat edilmediği takdirde yarardan çok zarar da verebilir. Bu nedenle tanık beyanına ilişkin olarak detaylı bilgi edinilmesi ve tanıkların da duruşmaya hazırlanması gerekmektedir.



Boşanma Davasında Tanık Beyanı


Boşanma davasında tanık beyanı, dava konusu edilen birçok hususun ispatında kullanılabilmektedir. Örneğin zina(aldatma), sadakatsizlik, güven sarsıcı davranış, fiziksel şiddet, psikolojik şiddet, ekonomik şiddet gibi birçok farklı olgu, tanık beyanı ile ispat edilebilir. Dolayısıyla tanık beyanı, boşanma davalarında ileri sürülen olguların ispatı noktasında taraflara son derece önemli imkanlar sağlamaktadır.


Bununla birlikte tanık beyanı, tanık açısından önemli bir görev ve sorumluluk ihtiva etmektedir. Tanık, adaletin yerine gelmesi için bildiklerini mahkemeye olduğu gibi ifade etme görevini yerine getirmelidir; bu görevi yerine getirdiği esnada yemin altında yalan beyanda bulunması, Türk Ceza Kanunumuzun 272. maddesi uyarınca yalan tanıklık suçuna sebebiyet verecektir.


Boşanma davasında tanık dinlenebilmesi için, delil dilekçesi süresi içerisinde tanık listesinin usule uygun olarak sunulması yeterlidir. Tanık listesinde gösterilmeyen kişiler daha sonra tanık olarak dinletilemez. Ayrıca tanık listesi verildikten sonra, ikinci bir liste verilemez. Mahkeme tarafından işin niteliğine ve yargılama boyunca elde edilmiş olan verilere göre tanıkların bir kısmının dinlenilmemesine karar verilebilir.



Boşanma Davasında Kimler Tanıklık Edebilir?


Boşanma davasına taraf olmayan, 3. kişiler tanık olarak gösterilebilir. Halk arasında yaygın olan yanlış kanının aksine, tarafların anne, baba, kardeş vb. akrabaları da boşanma davasında tanıklık edebilir. Bu kişilere yalnızca HMK 247. ve 248. maddeleri mucibince tanıklıktan çekinme hakları olduğu hatırlatılır. Ancak taraflarla aralarında akrabalık bağı bulunması, başlı başına tanık beyanının değerini ve önemini ortadan kaldırmamaktadır. Yargıtay'ın yerleşik içtihatları da bu yöndedir.



Boşanma Davasında Tanık Listesi Sunma Süresi


Tanıkların usulüne uygun olarak ve delil dilekçesi süresi içerisinde sunulmaması, tanık beyanından feragat edilmiş olması anlamına gelebilir. En azından Aile Mahkemeleri tarafından düzenlenen ön inceleme tensip tutanağı ile birlikte bu şekilde HMK 139. ve 140. maddeye uygun olarak ihtarat yapılmakta olduğu görülmektedir. Bununla birlikte, HMK 139 ve 140. maddelere uygun olarak delil dilekçesinin sunulmasına istinaden usulüne uygun olarak ihtarat ile süre verilmemesi halinde, tanık listesinin sonradan sunulacak olan delil dilekçesi ile birlikte verilmesi de mümkündür.


Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 139, 140 ve 240. maddelerinden açıkça anlaşılabileceği üzere, kanunda özel olarak tanık listesi sunulması için herhangi bir süre öngörülmemiş, yalnızca 240. maddenin 3. fıkrasında tanık listesinde adres gösterilmemiş veya gösterilen adreste tanık bulunamamışsa, ilgili tanığı gösteren tarafa işin niteliğine uygun kesin süre verileceği belirtilmiştir. Bunun dışında yukarıda belirtmiş olduğumuz üzere HMK 139 ve 140. maddeleri uyarınca delil dilekçesine istinaden verilmiş olan sürelerin dikkate alınması söz konusu olacaktır. Bu ve benzeri, usule ilişkin detay hususlar, boşanma davasında meydana gelecek sonuca ilişkin olarak son derece önem arz etmektedir, bu nedenle boşanma davalarının alanında uzman Ankara boşanma avukatı aracılığıyla yürütülmesi, tarafların menfaatine olacaktır.



Boşanma Davasında Tanık Beyanının Önemi


Boşanma davasında tanık beyanı, son derece önemlidir. Tanık beyanlarının aksi ispat edilinceye kadar, bu beyanların doğru olduğu kabul edilecektir. Bunun temelinde suçu ispat edilinceye kadar herkesin masum olacağına dair ceza hukuku ilkesi yatmaktadır. Dolayısıyla tanıkların hukuka aykırı olarak gerçeğe aykırı beyanda bulunmuş oldukları iddia ediliyorsa, aksi durumun ispatı gerekmektedir.


Boşanma davasında tanık beyanı ile taraflar arasında yaşanmış olan olayların ispatı, oldukça kolaylaşmaktadır. Çünkü evli bir çiftin arasında yaşanan tartışmaların banka hesap dökümleri ile veya nüfus kayıtları gibi deliller ile ispatı mümkün değildir. Aynı şekilde, tartışan çiftlerin her zaman ses veya görüntü kayıtları alması da mümkün olamayacağından ve hayatın olağan akışına aykırı olduğundan dolayı, vakaların ispatı açısından tanık beyanının önemi daha iyi anlaşılmaktadır.



Boşanma Davasında Tanıklara Davetiye


Boşanma davasında taraflarca tanık listesine dahil edilmiş olan tanıklara HMK 243. madde ve devamı hükümlerine uygun olarak davetiye çıkarılır. Usulüne uygun olarak duruşmaya davet edilmiş olan tanığın, duruşmaya katılması zorunludur, aksi takdirde tanığın kolluk tarafından zorla getirtilmesine karar verilebilir.



Boşanma Davasında Tanığa Neler Sorulur?


Boşanma davasında tanıklara, tarafların davada ileri sürmüş oldukları hususlara ilişkin sorular yöneltilir. Tarafların davada ileri sürmedikleri hususlar, davanın konusu olmadığı için tanıklara bu hususlara ilişkin olarak soru yöneltilmesine de gerek yoktur. Çünkü tanıkların duruşmaya katılımlarının sağlanması, davacı ve davalı tarafların evliliklerine dair sahip olduğu tüm bilgileri aktarması değil, tanıklık edeceği davaya konu edilmiş olan hususlara ilişkin olarak sahip olduğu bilgileri mahkeme huzurunda beyan etmesi amacıyla gerçekleştirilmektedir.


Tanığa hakim, davacı veya davalı ve onların vekilleri tarafından soru yöneltilebilir. HMK 152. maddesi uyarınca hakim ve taraf vekilleri tarafından tanığa doğrudan soru sorulabilir. Ancak davacı veya davalı asiller, tanığa yalnızca hakim aracılığıyla soru yöneltebilirler.


Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 152/1. Maddesine Göre: "Duruşmaya katılan taraf vekilleri; tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılan diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru yöneltebilirler. Taraflar ise hâkim aracılığıyla soru sorabilirler. Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde, sorunun yöneltilmesinin gerekip gerekmediğine hâkim karar verir."

Boşanma Davasında Nasıl Tanıklık Edilir?


Boşanma davasında kişilerin kendi iradeleri ile tanık olmaları mümkün değildir. Bir kişinin tanıklık yapabilmesi için, davacı veya davalı tarafından tanık gösterilmiş olması gerekmektedir.


Kendisine tanıklığa ilişkin olarak, mahkeme tarafından usulüne uygun bir şekilde gerçekleştirilecek olan tebligat yoluyla davetiye çıkarılmış olan kişi, davetiyede belirtilen gün ve saatte mahkemeye gelerek tanıklık edebilir. Tanığın kendisine yapılan tebligatta, hangi mahkemede tanıklık edeceği ve dosya numarası ile duruşma günü ve saati yazmaktadır.


Uygulamada taraf tanıkları, taraf vekili olan avukatlar tarafından duruşma salonu önünde hazır edilmektedir. Ancak tarafların vekilleri yoksa: Mahkemeye giden tanık, tanıklık edeceği dosyanın bulunduğu mahkemenin duruşma salonu veya kalemine giderek, mahkeme personeline duruşmaya katılmaya hazır olduğunu ve katılım sağlamak istediğini söyleyebilir ve onların direktiflerine göre hareket edebilir.



Boşanma Davasında Tanıklık Yapacak Olanların Dikkat Etmesi Gereken Hususlar


Mahkeme huzuruna çıkan tanığa önce kimlik bilgileri sorulur, kimliği doğrulanır. Akabinde varsa tanıklıktan çekinme sebepleri vs. özel durumlar hatırlatılır ve yemin ettirilir. Tanık yemini ettirilirken hakim de dahil fiziki engeli bulunmayan herkes ayağa kalkar.


Boşanma davasında tanıklık edecek kişiler, yemin içeriğine uygun olarak bildiklerini gizlememeli ve gerçeği olduğu gibi anlatmalıdırlar. Ancak kendilerine sorulmayan sorulara ilişkin olarak cevap vermemeleri gerekmemektedir. Bunun tanıkların, yanında hakimin direktiflerine uymaları gerekmektedir.


Boşanma davasında tanık olarak katılım sağlayacak olan kişiler, yemin altında tanık olarak yalan beyanda bulunmanın, Türk Ceza Kanunumuzda yer alan "Yalan Tanıklık" suçunu meydana getireceğinin ve aynı zamanda diğer şartların mevcut olması halinde tazminat yükümlülüğünü de doğurabileceğinin bilincinde olmalıdır. Mahkeme huzurunda tanıklık yapmak, son derece önemli bir görevdir ve adaletin sağlanması için, tanıkların sahip oldukları bu sorumluluğun bilinciyle beyanda bulunmaları gerekmektedir.



Boşanma Davasında Tanıklıktan Çekinme


Boşanma davasında aşağıdaki kişiler tanıklıktan çekinebilir:

  1. Taraflardan birinin eski eşi,

  2. Taraflardan birinin altsoyu(Çocukları, torunları vb.) veya üstsoyu(Annesi, babası, büyükannesi, büyükbabası vb),

  3. Taraflardan biri ile aralarında evlatlık bağı bulunanlar,

  4. Üçüncü derece de dâhil olmak üzere kan veya kendisini oluşturan evlilik bağı ortadan kalkmış olsa dahi kayın hısımları(Örneğin eski eşin annesi, babası gibi),

  5. Koruyucu aile ve onların çocukları ile koruma altına alınan çocuk,

  6. Kanun gereği sır olarak korunması gereken bilgiler hakkında tanıklığına başvurulacak olan kimseler, (Örneğin bir psikiyatrın hastası ile olan doktor-hasta gizliliği nedeniyle çekinme hakkı); Ancak bu kişiler sır sahibinin rızasının olması halinde tanıklıktan çekinemezler,

  7. Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 250. maddesi uyarınca menfaat ihlali tehlikesi nedeniyle tanıklıktan çekinebilecek kişiler,



Boşanma Davasında Tanıklara İtiraz


Boşanma davasında dinlenecek olan tanığın davada yararının bulunması gibi tanıklığının doğruluğu konusunda kuşku uyandıracak sebeplerin varlığı halinde, davacı veya davalı tarafından tanığa/tanıklara itiraz edilebilir.


Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 255. Maddesine Göre: "Tanığın davada yararı bulunmak gibi tanıklığının doğruluğu konusunda kuşkuyu gerektiren sebepler varsa, bunu iki taraftan biri iddia ve ispat edebilir."

Bu anlamda tanıkların taraflardan biri ile husumetli olması da tanıklığa itiraz sebeplerinden birisi olarak kabul edilebilir.



Boşanma Davasında Husumetli Tanıkların Beyanı


Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre husumetli tanıkların beyanları karara esas alınamamaktadır. Husumetli tanıklara ilişkin olarak da Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 255. maddesi uyarınca itirazda bulunulması mümkündür.


Taraflardan birisi ile tanıklar arasında husumet bulunması, taraflar arasında derdest dava bulunması, özellikle cezai soruşturma veya kovuşturma süreçlerine devam ediliyor olması ile ispat edilebilir. Aşağıda, makalemizin sonunda benzer durumlara ilişkin olarak verilmiş olan bazı Yargıtay kararlarını siz değerli okuyucularımızla paylaşacağız.



Boşanma Davasında Çelişkili Tanık Beyanları


Boşanma davasında somut olgularla, taraf beyanlarıyla veya diğer delillerle ya da diğer tanıkların beyanlarıyla çelişkili tanık beyanlarının mevcudiyeti halinde hakim, somut olayın gereklerine göre bu beyanları görmezden gelebilir; hükme esas almaya değer görmeyebilir. Ancak gerekçeli kararında tanık beyanlarına niçin dayanılmadığı, söz konusu tanık beyanlarının niçin hüküm kurulurken dikkate alınmamış olduğu açıkça gösterilmelidir.



Usulüne Uygun Çağrıya Rağmen Duruşmaya Gelmeyen Tanığın Zorla Getirtilmesi


Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 243. maddesi ve devamında belirtilmiş olan usule uygun olarak duruşmaya davet edilen tanığın kendi rızasıyla duruşmaya katılım göstermemesi halinde kolluk vasıtasıyla zorla getirtilmesi mümkün olmaktadır. Ayrıca çağrıya uymadığı için zorla getirtilen tanığa, duruşmaya katılım sağlamamış olmasını gerektiren haklı bir sebebin varlığını ispatlayamazsa, HMK 245. madde uyarınca yaptırım uygulanır ve disiplin para cezası kesilir.



Tanık Yemini ve Yemine Aykırılık


Tanık dinlenmeden önce fiziksel engeli bulunmayan herkes ayağa kalkar ve tanığa yemin ettirilir. Tanık yemini şu şekildedir ve hakim tarafından tanığa tekrar ettirilir:

"Tanık sıfatıyla sorulacak sorulara vereceğiniz cevapların gerçeğe aykırı olmayacağına ve bilginizden hiçbir şey saklamayacağınıza namusunuz, şerefiniz ve kutsal saydığınız bütün inanç ve değerler üzerine yemin ediyor musunuz?"


Yemine aykırılık, Türk Ceza Kanunumuzun 272. maddesinde düzenlenmiş olan yalan tanıklık suçunu meydana getirecektir. Dolayısıyla yemine aykırılık halinde cezai soruşturma ve kovuşturmanın yanında diğer tüm şartlar oluşmuşsa tazminat sorumluluğu da gündeme gelebilecektir.



Küçük veya Ayırt Etme Gücüne Sahip Olmayan Tanıklar


Hukuk Muhakemeleri Kanunumuza göre her tanığın yemin etmesi mümkün değildir. Aşağıdaki kişilerin tanıklık yapacak olmaları halinde yemin ettirilmeden dinlenmesi gerekir:

  1. Tanık olarak dinleneceği esnada henüz 15 yaşını doldurmamış olanlar,

  2. Yeminin nitelik ve önemini kavrayamayacak derecede ayırt etme gücüne sahip olmayanlar

Yeminsiz dinlenecek olan bu tanıkların tanık beyanı, yemin ettirilmek suretiyle dinlenecek olan tanıkların beyanı kadar etkili olmamakla birlikte, hakim nezdinde vakaların gerçekleşmiş olup olmadığını ortaya koymaya ilişkin kanaat oluşturmak adına kullanılabilir.



Yalan Tanıklık Suçu ve Cezası


Tanığın yalan söylediğinin anlaşılması halinde, hiçbir suç duyurusuna gerek olmaksızın hakim tarafından resen tutanak düzenlenir ve bu tutanak derhal Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Ancak bunun için tanığın yalan söylediği veya menfaat temin ederek tanıklık ettiğine ilişkin olarak yeterli delil bulunması gerekmektedir.


Yalan tanıklık suçu, Türk Ceza Kanunumuzun 272. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre boşanma davasında yalan tanıklık suçunu işleyen kişi hakkında, TCK 272/2. maddesine göre 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasına hükmedilebilir.



Başka Şehirde Bulunan Tanıkların Talimatla Dinlenmesi


Boşanma davasında dinlenecek olan tanık, boşanma davasına bakmakta olan mahkemenin bulunduğu yerden farklı bir yerde ikamet ediyor olabilir. Bu halde tanığın talimatla, kendi bulunduğu yer mahkemesinde dinlenmesi gerekecektir.


Boşanma davasının görüldüğü mahkeme, yetkili ve görevli mahkeme olmalıdır. Anlaşmalı boşanma davasında muhtemelen yetki itirazı olmayacağı için yetkili mahkeme sorunu önemli bir mesele değildir ve zaten anlaşmalı boşanma davasında tanık da dinlenmeyeceği için(müşterek çocukların velayetine ilişkin istisnai durumlar hariç olmak üzere), makalemizin tamamında olduğu gibi özellikle çekişmeli boşanma davaları üzerinde duracağız.


Çekişmeli boşanma davalarında yetkili ve görevli mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri ya da davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer aile mahkemesidir. Eğer tanık bu yerdeki aile mahkemesinin görev alanından farklı bir yerde ikamet ediyorsa, talimat ile bulunduğu yerdeki mahkemede dinlenmesi gerekecektir.



Boşanma Davasında Tanıklık Ücreti


Mahkeme tarafından çağrılan tanığa, her yıl Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan "Tanıklık Ücret Tarifesi" uyarınca ödeme yapılır.


2023 yılı için tanıklık ücreti, tanıklık nedeniyle kaybettiği zamanla orantılı olarak 40 ile 80 TL arasında bir tutar olarak ödenir; Bunun yanında tanık, tanıklık edebilmek adına seyehat etmek durumunda kalmışsa yol giderleri ile tanıklığa çağrıldığı yerdeki konaklama ve beslenme giderleri de karşılanır. Tanıklık ücretinden vergi, resim, harç vb. adı altında hiçbir kesinti yapılmaz.



 

Boşanma Davasında Tanık Beyanına İlişkin Yargıtay Kararları

 
  • Yeri ve zamanı belli olmayan, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak soyut açıklamalardan ibaret olan tanık beyanlarının, kusur belirlemesinde dikkate alınamayacağına ilişkin karar,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/8419 E., 2021/9865 K. sayılı kararı

"...

...

...

Taraflarca karşılıklı olarak açılan boşanma davalarının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda tarafların iddialarını ispatlayamadıkları gerekçesiyle her iki davanın reddine hükmedilmiştir. Hükme karşı taraflarca, kendi boşanma davalarının reddi yönünden istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Bölge adliye mahkemesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda kadın tanığı ...'nun beyanı ile davalı-karşı davacı erkeğin, kadına küfür ettiğinin sabit olduğuna, bu durumda evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda davalı-karşı davacı erkeğin tamamen kusurlu olduğuna, kadının davasının Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi gereğince kabulüyle tarafların boşanmalarına ve boşanmanın ferilerine, erkeğin istinaf itirazlarının esastan reddine karar verilmiş, karar yukarıda belirtilen sebeplerle davalı-karşı davacı erkek tarafından temyiz edilmiştir. Ancak, bölge adliye mahkemesince erkeğe kusur olarak yüklenen kadına küfür ettiğine dair tanık beyanı yeri ve zamanı belli olmayan, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak soyut izahlardan ibaret olup, kusur belirlemesinde dikkate alınamaz. Bu durumda boşanmaya sebep olan olaylarda davalı-karşı davacı erkeğin de kusuru ispatlanamadığından, davacı-karşı davalı kadının boşanma davasının reddi gerekirken kabulü doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir. ...

...

..."


 
  • Akrabalık vb. yakınlık ilişkisinin başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamayacağına ilişkin karar,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/4368 E., 2015/20947 K. sayılı kararı "...

...

...

Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. (6100 s. HMK.m.255) Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Davacı kadının annesi tanık ...., davacının önceki boşanma davasından feragatinden sonra davalının davacıya fiziki şiddet uyguladığını beyan etse de mahkemece tanığın kızını koruma içgüdüsü ile hareket ettiği kabul edilerek davalının şiddet eylemi sabit görülmemiş, davacının davası reddedilmiştir. Dosyada davacı tanığının olmamışı olmuş gibi ifade ettiğini kabule yeterli delil ve olgu yoktur. Davalının, davacının daha önce açtığı boşanma davasından feragat tarihinden sonra ancak inceleme konusu davadan önce davacıya fiziki şiddet uyguladığı tanık beyanı ve 2.10.2012 tarihli adli rapor ile sabittir. O halde, davalının eşine fiziki şiddet uyguladığına ilişkin olaylara çok yakın tanık sözlerine ve adli rapora değer verilerek isteğin kabulü gerekirken, bu yön gözönünde tutulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır. ...

...

..."


 
  • Dosyayı sürüncemede bırakma amacı yoksa, tanıkların tümünün dinlenmemesinin HMK 241. maddeye ve hukuka aykırı olacağına ilişkin karar,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2014/21338 E., 2015/6488 K. sayılı kararı

"...

...

... Davalı-davacı kadın vekili tarafından 03.04.2013 tarihli karşı dava dilekçesinde tanık isim ve adresleri bildirilmiştir. Yerel mahkeme tarafından davalı-davacı kadının bildirdiği tanıklardan bir kısmı dinlenilmiş, tanıklar ... ve ...'ın dinlenilme isteği ise, dinlenilen tanık sayısı ve uyuşmazlığın yeterince aydınlanıldığı gerekçesiyle reddedilmiştir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 241. maddesinde "Mahkeme, gösterilen tanıklardan bir kısmının tanıklığı ile ispat edilmek istenen husus hakkında yeter derecede bilgi edindiği takdirde, geri kalanların dinlenilmemesine karar verebilir." hükmü bulunmaktadır. Maddenin gerekçesinde de "....davayı uzatma niyetiyle hareket etmek isteyen tarafın bu konudaki çabalarını önleme yolunda, mahkemeye tanınmış bir imkan... taraflarca tanık listesinde gösterilen tanıklardan bir kısmının dinlenmesiyle yeterli derecede sonuç alınmış ise diğerlerinin dinlenmesinden vazgeçilmiş sayılmasına karar verilebilecektir." denilmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 241. maddesinin amacı, gerekçesinde de belirtildiği üzere kanıtlanan hususlar île ilgili davanın gereksiz uzamasının önlenmesidir. Dosya kapsamından Hukuk Muhakemeleri Kanununun 241. maddesi koşullarının gerçekleşmediği dikkate alınarak dinlenmeyen diğer iki tanığın beyanı tespit edilip, tüm deliller birlikte değerlendirilip hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, davalı-davacı yanın iddiasını kanıtlama hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracak şekilde tanıklarının bir kısmı dinlenilmeden eksik incelemeyle karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. ...

...

..."


 
  • Yeri ve zamanı belli olmayan soyut nitelikte tanık beyanları ile taraflara kusur yükletilemeyeceğine ilişkin karar,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/7268 E., 2021/8748 K. sayılı kararı

"...

...

...

Taraflarca açılan karşılıklı boşanma davalarının yapılan yargılaması sonucunda ilk derece mahkemesince davalı-karşı davacı kadın tamamen kusurlu kabul edilerek erkeğin davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına ve ferilerine, davalı-karşı davacı kadının karşı boşanma davasının ise reddine karar verilmiştir. Kararı davalı-karşı davacı kadın taraf istinaf etmiş, bölge adliye mahkemesince davacı-karşı davalı erkek ağır kusurlu kabul edilerek kadının boşanma davasının da kabulü ile kadın lehine maddî ve manevî tazminata karar verilmiş, karar yukarıda belirtilen sebeplerle temyiz edilmiştir. Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davacı-karşı davalı erkeğe kusur olarak yüklenen güven sarsıcı davranışta bulunduğuna dair tanık beyanı yeri ve zamanı belli olmayan soyut nitelikte olup, bu sebeple bu vakıanın erkeğe kusur olarak yüklenilmesinin doğru değildir. Gerçekleşen bu duruma göre bölge adliye mahkemesince taraflara yüklenen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlarına göre boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekir. Eşit kusurlu eş lehine tazminata hükmedilemez. Hal böyle iken davacı-karşı davalı erkeğin ağır kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur tespitine bağlı olarak davalı-karşı davacı kadın lehine maddî ve manevî tazminata (TMK m. 174/1-2) hükmedilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir. ...

...

..."


 
  • Tanıkların olmamışı olmuş gibi ifade ettiklerini kabule yeterli delil ve olgu mevcut değilse, akrabalık vb. yakınlık ilişkisinin başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü sebep sayılamayacağına ilişkin karar,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2017/4489 E., 2018/13951 K. sayılı kararı

"...

...

...

Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır (HMK m. 255). Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Dosyada tanıkların olmamışı olmuş gibi ifade ettiklerini kabule yeterli delil ve olgu da yoktur. Yapılan soruşturma ve toplanan delillerle, özellikle davalı-karşı davacı kadın tanıklarının beyanları dikkate alınığında; davalı-karşı davacı kadının 03.04.2015 tarihinde fiziksel şiddete uğradığını belirterek ortak konuttan ayrılarak ailesinin yanma gittiği, kendisini karşılayan yakınlarının kadının vücudunun çeşitli bölgelerinde fiziksel şiddete dair emareler gördüklerini beyan ettikleri anlaşılmakta olup, davacı-karşı davalı erkeğin davalı-karşı davacı kadına fiziksel şiddet uyguladığının kabulü gerekir. Davalı-karşı davacı kadının fiziksel şiddete uğraması sonucu ortak konutu terketmesi şeklinde gerçekleşen olayda, kadına ortak konutu terketmesi sebebiyle kusur yüklenmesi ise doğru değildir. Toplanan delillerle, davalı-karşı davacı kadının eşine yönelik birden fazla kez hakaret ettiği, davacı-karşı davalı erkeğin ise annesinin evlilik birliğine olumsuz etkilerine sessiz kaldığı da anlaşılmaktadır. Tarafların gerçekleşen bu kusurlu davranışlarına göre, eşine fiziksel şiddet uygulayan ve annesinin evlilik birliğine olumsuz etkilerine sessiz kalan davacı-karşı davalı erkeğin, eşine hakaretler eden davalı-karşı davacı kadına nazaran ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekirken, yazılı şekilde kusur belirlemesi yapılması doğru bulunmamıştır. ...

...

..."


 
  • Husumetli tanık beyanlarına ilişkin karar,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2013/21434 E., 2014/4033 K. sayılı kararı

"...

...

...

Mahkemece, tarafların eşit kusurlu olduğu kabul edilerek boşanmalarına karar verilmiş ise de; aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır (6100 s. HMK md. 255). Davalı koca, davacı kadın tanıklarından A.. T.., Mikdat İşcan ve A.. İ..'ın beyanlarına aralarında husumet olduğu gerekçesiyle itirazda bulunmuştur. Mahkeme, davacı ile bu tanıklar arasında husumet bulunduğu gerekçesiyle beyanlarına itibar etmemiştir. Oysa, itiraza uğrayan davacı tanığı A.. T..'in davalı ile karşılıklı davaları olduğu davalı tanıklarınca bildirilmişse de, diğer iki tanığın (Miktat İşcan ve A.. İ..'ın) davalı ile husumeti olduğuna dair ciddi ve inandırıcı bir beyan ve delil bulunmamaktadır. Bu durumda davacı kadının tanıklarından A.. T.. ile davalı koca arasında ceza davası bulunduğundan, mahkemenin bu tanığın beyanına itibar etmemesi doğrudur. Ancak tanıklar Miktat İşcan ve A.. İ..'ın beyanlarına itibar edilmemesi, yukarıda yapılan açıklama uyarınca usul ve yasaya uygun bulunmamıştır. Bu durumda, yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı kadının evlilik birliğinden kaynaklanan görevlerini yerine getirmediği, davalı kocanın ise eşine şiddet uyguladığı, annesi ile birlikte üstüne kapıyı kilitleyerek evde bıraktıkları anlaşılmaktadır. T Tarafların gerçekleşen kusurlu davranışları dikkate alındığında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında ve boşanmaya neden olan olaylarda davalı kocanın ağır, davacı kadının az kusurlu olduğunun kabulü gerekmektedir. Mahkemece, boşanmaya neden olan olaylarda tarafları eşit kusurlu kabul etmek ve bu hatalı kusur belirlemesine göre davacı kadının maddi ve manevi tazminat (TMK md. 174/1-2) taleplerinin reddi yanlış olmuştur. ...

...

..."


 
  • Husumetli tanık beyanlarına ilişkin karar,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/11279 E., 2017/4810 K. sayılı kararı

"...

...

... Mahkemece; "davacı murisin 28.07.2011 tarihli duruşmada alınan beyanında davalıyla uzlaşma ihtimallerinin olduğunu belirttiği, tanıklardan ...ı'nın davacı murisin çocukları ve davayı takip eden mirasçılar oldukları, davada taraf sıfatlarının olması ve davalı kadınla aralarında görülen ceza davası sebebiyle yoğun bir husumet bulunması sebebiyle beyanlarının tarafsız olamayacağı, tanık ...’ın da davalı kadınla aralarında görülen ceza davası sebebiyle husumetinin bulunduğu, beyanının ise tutarsız ve çelişkili olduğu, zaman belirtmediği, yapılan ceza yargılamasında davalının beraat ettiği, tanık ...'nın anlatımlarının davadan sonra meydana gelen olaylara ilişkin olması sebebiyle dikkate alınamayacağı, dinlenen diğer tanık anlatımlarının tarafların arasında evlilik birliğinin davalıdan kaynaklanan sebeplerle çekilmez hal alarak kusurun davalıda olduğuna dair beyanlarının bulunmadığı, aksine davalının muris eşine karşı ilgili olduğu ve evliliğin devamı konusunda gerekli mücadeleyi verdiği" gerekçesiyle boşanmaya sebep olan olaylarda davalı kadının kusurunun olmadığının tespitine karar verilmiştir.

Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır (HMK m.255). Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanı değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Türk Borçlar Kanununun 74. maddesi gereğince, ceza mahkemelerinin beraat kararları hukuk hakimini bağlamaz.

Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davanın 21.07.2010 tarihinde açıldığı, davacı muris ile davalı kadının 2010 yılı Mayıs ayında fiilen ayrıldıkları, davadan önce yaşanan fiili ayrılık döneminde davalı kadının muris eşine " eski eşine geri dön de seni tekrar boynuzlasın" şeklinde sözlerle hakaret ettiği, davacı murisin dava dilekçesinde açıkça dayandığı bu vakıanın murisin önceki evliliğinden olan oğlu tanık ... ve işletme müdürü tanık ...'ın beyanları ile doğrulandığı, bu fiil nedeniyle kadının yargılandığı ceza davasında delil yetersizliği sebebiyle beraat ettiği anlaşılmaktadır. Davacı tanıklarının gerçeğe aykırı beyanda bulunduklarına dair dosya içerisinde ciddi ve inandırıcı delil bulunmamaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre eşine hakaret eden davalı kadının boşanmaya sebep olan olaylarda kusurlu olduğunun tespitine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. ...

...

..."


 
  • Çelişkili tanık beyanlarının hükme esas alınamayacağına dair karar,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2022/1812 E., 2022/3630 K. sayılı kararı

"...

...

... Tüm dosya kapsamı, davacı erkek tanıklarının iş bu dosyadaki beyanları, kamu hastaneleri cevabi yazısı ve dayanak dosyadaki taraf iddiaları ve o dosyada dinlenen tanık beyanları hep birlikte değerlendirildiğinde; davacı erkek tanıklarının beyanlarının kendi içinde ve birbirleri ile uyumlu oldukları, buna karşın davalı kadın tanıklarından ...’nin dayanak dosyadaki beyanları ile iş bu dosyadaki beyanları arasında çelişkiler bulunduğu, davacı erkeğin dosyadaki SGK kayıtlarından da anlaşılacağı üzere 2009 yılı Şubat ayında emekli olduğu, davalı kadının retle sonuçlanan dayanak dosyaya verdiği cevap dilekçesinde erkeğin bu tarihte kalp krizi geçirip ameliyat olduğunu bizzat kendisinin beyan ettiği, erkeğin kalp krizi geçirdikten sonra 2009 yılı Haziran ayında müşterek evi terk ettiği, 2010 yılında ise dayanak boşanma davasını açtığı, bu davanın reddedilip 2012 yılında kesinleştiği, ilk derece mahkemesince kamu hastaneleri birliğine yazılan müzekkere cevabından da anlaşılacağı üzere davacı erkeğin 31.01.2012 tarihi ile 04.03.2016 tarihleri arasında kalp rahatsızlığı geçirdiği ya da kalp ameliyatı olduğuna ilişkin bir kayda rastlanılmadığı, davacı erkeğin ikinci bir kalp krizi geçirdiğinin de taraflarca iddia edilmediği hususları hep birlikte değerlendirildiğinde somut olayda Türk Medeni Kanunu’nun 166/4 maddesi koşullarının oluştuğu, tarafların retle sonuçlanan dayanak boşanma davasının kesinleşme tarihinden iş bu dosyanın dava tarihine kadar bir araya gelmedikleri anlaşıldığından davanın kabulüne karar verilecek yerde bölge adliye mahkemesince, iddia ve savunmayı karşılamayan, gerek retle sonuçlanan dayanak boşanma dosyasında gerekse iş bu dosyada çelişkili beyanlarda bulunan ve beyanları dosyadaki diğer delillerle desteklenmeyen davalı kadın tanıkları ... beyanları hükme esas alınmak suretiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. ...

...

..."


 
ankara boşanma avukatı



bottom of page