top of page
  • Avukat Baran DELİL

Hayata Kast, Pek Kötü Muamele ve Onur Kırıcı Davranış Nedenleriyle Boşanma

Delil Hukuk Bürosu

Boşanma davaları temelde anlaşmalı ve çekişmeli boşanma davaları olarak ikiye ayrılmaktadır. Bu makalemizde yalnızca çekişmeli boşanma davalarından özel bir boşanma sebebi olan hayata kast, pek kötü muamele ve onur kırıcı davranış nedeniyle boşanma davalarını işleyeceğiz. Genel olarak boşanma davaları hakkında bilgi edinmek için tıklayınız: Boşanma Davası ve Ferileri

HAYATA KAST/PEK KÖTÜ MUAMELE/ONUR KIRICI DAVRANIŞ NEDENİYLE BOŞANMA

hayata kast pek kötü muamele onur kırıcı davranış boşanma avukatı

Kanun koyucu, eşlerden birinin diğer eşin hayatına kast etmesi, kendisine kötü davranılması ya da ağır bir onur kırıcı davranışta bulunması halinde diğer eşin boşanma davası açabileceğini öngörmüştür.

Türk Medeni Kanunumuzun 162. Maddesine Göre: Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.

Hayata kast, pek kötü muamele ve onur kırıcı davranış nedeniyle boşanmayı düzenlemiştir. Bu maddeye dayanılarak hayata kast, pek kötü muamele ve onur kırıcı davranış sebebiyle boşanma davası açılabilecektir.


Hayata kast/pek kötü muamele/onur kırıcı davranış nedeniyle boşanma mutlak boşanma sebepleridir. Yani bu sebeplerin varlığı halinde hakim evlilik birliğinin taraflar için çekilmez olup olmadığını araştırmaksızın boşanmaya karar vermek zorundadır. Bu konuları sırasıyla ayırarak inceleyeceğiz.



HAYATA KAST SEBEBİYLE BOŞANMA DAVASI


Eşlerden birinin diğer eşin hayatına kast edecek her türlü davranışı kapsar. Bu davranışın kasten yapılmış olması şarttır. Ayırt etme gücüne sahip olmayan eşin hayata kast eden davranışları bu kapsamda kabul edilmez. Ancak eş, kendi iradesi ve isteğiyle alkol yahut uyuşturucu madde alarak ayırt etme gücünden yoksun kalmış ve bu durumda eylemi gerçekleştirmişse yine kasten yaptığı kabul edilecektir.


Hayata kastın, eşe yönlendirilmiş bir fiil olması gerekmektedir. Eşin anne/babasına yöneltilen davranışlar yahut eşin tedbirsizce eşin hayatına kast eden davranışları hayata kast sebebiyle boşanma davasının kapsamına girmeyecektir.


Hayata kasttan bahsedebilmek için, eşin bu fiilini tamamlaması gerekmemektedir. Eşin hazırlık aşamasında olması, fiilin teşebbüste kalması vs. önem taşımamaktadır. Fiille öldürmenin amaçlanması yeterli olup, elverişlilik şartının yahut teşebbüsün aşamasının araştırılmasına gerek yoktur. Bununla birlikte yalnızca eşi öldürme tehdidi, hayata kast fiilinin gerçekleşmesi için yeterli görülmemektedir.


PEK KÖTÜ MUAMELE SEBEBİYLE BOŞANMA DAVASI


Pek kötü muamele; eşlerden birinin diğer eşe uyguladığı, eşin vücut bütünlüğünü, bedensel veya ruhsal sağlığını bozucu ya da tehlikeye düşürücü davranışlar olarak tanımlanır.

Yargıtay kararlarında bu fiillere örnek olarak; eşi dövme ve eşe fiziksel şiddet uygulama, eşi evden kovma, eşe av tüfeğini doğrultmak, eşe zorla çocuk aldırtmak gibi davranışlar gösterilmektedir.


Pek kötü davranışta bulunan eşin, bu pek kötü davranışı kasıtlı olarak gerçekleştirmesi ve ayırt etme gücüne sahip olması gerekmektedir. Bununla birlikte, eş kendi iradesiyle alkol yahut uyuşturucu madde alarak ayırt etme gücünden yoksun kalmışsa da bu fiili kasıtlı olarak gerçekleştirdiği kabul edilir. Ayrıca eşe karşı pek kötü muamelede bulunmanın süreklilik arz etmesi gerekmemektedir. Bir kez işlenmiş olması dahi pek kötü muamele sebebiyle boşanma için yeterlidir.


ONUR KIRICI DAVRANIŞ SEBEBİYLE BOŞANMA


Onur kırıcı davranış; eşlerden birinin diğer eşin onurunu, şerefini, haysiyetini kırıcı ve bunlara saldırıcı nitelikteki söz ve davranışları olarak tanımlanmaktadır. Onur kırıcı davranışlar yalnızca küfür, aşağılayıcı sözler söyleme, sövme ve aile mahremiyetini yayma gibi sözle gerçekleştirilmemekte olup, eşinin tanıdığı birine gönderilen hakaret mektupları, mesajları ile de gibi yazıyla da işlenebilir.

Bir boşanma sebebi olarak, onur kırıcı davranışın ağır nitelikte olması aranır. Yani onur kırıcı davranışa maruz kalan eşin derin bir şekilde kırılması, çevresinde saygı ve itibarını azaltacak nitelikteki davranışlar ağır olarak nitelendirilmektedir.


AFFEDEN TARAFIN DAVA HAKKI YOKTUR


Hayata kast, pek kötü muamele veya onur kırıcı davranış sebebiyle boşanmada, bu muamelelere maruz kalan eş, diğer eşi affetmişse bu sebeplere dayanarak boşanma davası açamaz. Bu sebeplere dayanarak boşanma davası açılabilmesi için bu muamelelere maruz kalan eşin diğer eşi affetmemiş olması gerekir.


HAYATA KAST/PEK KÖTÜ MUAMELE/ONUR KIRICI DAVRANIŞ SEBEBİYLE BOŞANMA DAVASINI AÇMAK İÇİN SÜRE VAR MIDIR?


Hayata kast/pek kötü muamele/onur kırıcı davranış sebebiyle boşanma davasında, davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Bu süre hak düşürücü süre olarak düzenlenmiş olup, hakim tarafından resen gözetilecektir.



HAYATA KAST/PEK KÖTÜ MUAMELE/ONUR KIRICI DAVRANIŞ SEBEBİYLE BOŞANMA DAVASI TERDİTLİ OLARAK AÇILABİLİR Mİ?


Hayata kast/pek kötü muamele/onur kırıcı davranış özel bir boşanma sebebi olarak düzenlenmiştir. Boşanma davası hayata kast/pek kötü muamele/onur kırıcı davranış ile evlilik birliğinin temelden sarsılması sebebine dayanılarak yani terditli olarak açılabilmektedir. Hakim tarafından yapılacak inceleme sonucu öncelikle özel sebebin varlığı delillerle ispat edilmişse özel sebebe dayanılarak boşanmaya, özel sebebin varlığı delillerle ispat edilemiyorsa ve şartları oluşmuşsa evlilik birliğinin temelden sarsılması sebebiyle boşanmaya karar verebilecektir.


 

Hayata Kast, Pek Kötü Muamele ve Onur Kırıcı Davranış Nedenleriyle Boşanma Davalarına İlişkin Yargıtay Kararları

 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2420 E. 2019/750 K. sayılı 20.06.2019 tarihli kararı: "İçtihat Metni"


MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile Mahkemesi Sıfatıyla) Taraflar arasında görülen karşılıklı "boşanma" davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda Silifke Asliye Hukuk (Aile Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesince asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine dair verilen 03.07.2013 tarih ve 2012/484 E., 2013/846 K. sayılı karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 29.05.2014 tarih ve 2014/804 E,. 2014/11848 K. sayılı kararı ile;

"...1-Davacı-davalı (koca) Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesinde yer alan "evlilik birliğinin temelinden sarsılması” sebebine, davalı-davacı (kadın) ise aynı Kanunun 162'nci maddesinde yer alan "pek kötü muamele” ve "onur kırıcı davranış" sebebine dayanarak boşanma davası açmış, mahkemece davacı- davalı kocanın davası kabul edilip, davalı- davacı kadının davası reddedilmiştir.

Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; davacı- davalı kocanın, eşine 25.07.2012 tarihinde fiziki şiddet uyguladığı ve hakaret ettiği, davalı- davacı kadının da 27.07.2012 tarihinde dava açtığı anlaşılmaktadır. Davacı-davalı koca hakkında fiziki şiddet uygulamaktan ceza davası ikame edilmiş ve mahkum olmuştur. Davacı- davalı kocanın eşine yönelik ağır hakaret ve fiziksel şiddete ilişkin eylemleri onur kırıcı davranış oluşturur. Bu sebeple Türk Medeni Kanununun 162. maddesindeki boşanma koşulları gerçekleşmiştir. Davalı- davacı kadının eşini affettiğine dair dosya kapsamında delil de bulunmamaktadır. Bu bakımdan, mahkemenin ret gerekçesi yasal değildir. O halde, yasanın 162’nci maddesinde yer alan boşanma sebebinin oluştuğu dikkate alınarak davacı-davalı kadının davasının kabulü gerekirken reddi doğru bulunmamıştır.

2-Davalı-karşı davacı kadının, usulüne uygun harcı yatırılarak açılmış bir aile konutu şerhi konulması davasının olmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece bu talep konusunda "karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde karar verilmesi gerekirken, aleyhinde kesin hüküm oluşturacak şekilde bu talebin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir...." gerekçesiyle oy çokluğu bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda kısmen direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek temyiz dilekçesinin süresinde verildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Asıl dava, Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 166/1. maddesinde yer alan evlilik birliğinin sarsılması nedenine; karşı dava ise hayata kast, pek kötü muamele ve onur kırıcı davranış nedenine dayalı (TMK m.162) boşanma isteklerine ilişkindir. Davacı-karşı davalı (erkek), davalının içki ve sigara gibi kötü alışkanlıkları olduğu hâlde sigara kullanmayacağını, içki içmeyeceğini vaat ederek kendisini evlenmeye razı ettiğini, istememesine karşın eşinin ikinci ve üçüncü çocuğa hamile kaldığını, bu süreçlerde kötü alışkanlıklarından vazgeçmediği gibi başına buyruk bir hayat yaşamaya başladığını, çocukları koz olarak kullanmaya başladığını, entrikacı ve maddiyatçı biri olduğunu, şiddete uğramadığı hâlde kendini dövülmüş gibi göstermeye çalıştığını, son olarak uyarılara rağmen düzelmeyen eşine boşanmak istediğini söyleyip evden ayrıldığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, ortak çocuk Yağmur'un velâyetinin tarafına verilmesini talep ve dava etmiş; cevaba cevap dilekçesinde ise ortak çocuklarının velâyeti ile maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini istemiştir.

Davalı–karşı davacı (kadın), davacının iddialarının asılsız ve çarpıtılmış ifadeler olduğunu, zaman zaman sigara alışkanlığını terk edip yeniden başladığını ancak son olaylara kadar sigaranın hiçbir zaman evliliklerini boşanma aşamasına getirmediğini, eşinin ve kendisinin isteğiyle çocuk sahibi olduklarını, fiziksel şiddete uğradığını, Haziran ayı başında davacının boşanmak istediğini söyleyerek evi terk ettiğini, son olarak 25.07.2012 günü gittiği Karadeniz turundan dönen eşinin evin dış kapısına gelip kızları Yağmur'u görmek istediğini, bu sırada çıkan tartışmada fiziksel şiddet gördüğünü ileri sürerek davacı eşin davasının reddine, kendi davasının TMK'nın 162. madde gereğince pek kötü muamele ve onur kırıcı davranış nedeniyle kabulüne, velâyet hakkının tarafına tevdiine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Yerel mahkemece, erkeğin evlilik birliği içerisinde fiziksel şiddet uygulamak, eşinin saçını çekmek, boğazını sıkmak, hakaret etmek ve "ahlâksız, içkici, çok sigara içer" şeklinde davalıyı etrafa kötülemek suretiyle ağır kusurlu, kadının ise evlenmekle sigarayı bırakacağı konusunda söz verdiği ancak sigarayı bırakmaması ve davacıyla bu konuda sürekli tartışması nedeniyle az da olsa kusurlu olduğu, ceza dosyasına göre tarafların birbirlerini yaralama suçunda karşılıklı ceza aldıkları ancak işbu boşanma davasının açılma tarihinin 21.06.2012, ceza davasında suç tarihinin ise 25.07.2012 olduğu, dava açıldıktan sonra gerçekleşen olayların hükme esas alınamayacağı gerekçesiyle davacı-karşı davalı erkeğin boşanma davasının kabulüne, TMK'nın 166/1. maddesi uyarınca boşanmalarına karar verilmiş, buna karşılık dosya kapsamına göre, erkeğin kadına yönelik olarak kendisine pek kötü davranışta ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunmadığı, fiziksel şiddet uyguladığı açıkça sabit olmasına rağmen, tarafların birlikte yaşamaya devam etmesi ve süresi içerisinde TMK'nın 162. maddesi gereği dava hakkını kullanmaması nedeniyle davacı-karşı davalıyı affettiği gerekçesiyle belirtilerek karşı davanın ve aile konutu şerhi konulması talebinin reddine karar verilmiştir.

Taraf vekillerinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık kısmında gösterilen gerekçelerle oy çokluğu ile bozulmuştur. Yerel mahkemece bozma kararının ikinci bendine uyulmuş, birinci bent yönünden; karşı oy yazısında yer alan gerekçelere aynen yer verildikten sonra davacı-karşı davalı erkeğin kusurlu olduğu hususunun mahkemenin kabulünde olduğu, ancak bu kusurların TMK'nın 162. maddesinde belirtilen nitelikte ve ağırlıkta olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme kararı taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı-karşı davacı kadının karşı davası yönünden Türk Medeni Kanunu'nun 162. maddesi (pek kötü muamele veya onur kırıcı davranış nedeniyle) uyarınca boşanma koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.

Bilindiği üzere, boşanma geçerli olarak kurulmuş bir evliliğin sonradan ortaya çıkan ve yasada öngörülen bazı sebeplerle mahkeme kararıyla sona erdirilmesinin istenmesidir. Türk Medeni Kanunu, boşanma sebeplerini 161-166 arasındaki altı maddede düzenlemiştir. Bu sebepler konularına, kanunda özel olarak düzenlenip düzenlenmediklerine göre “özel-genel boşanma sebepleri” ve evlilik üzerindeki etkilerine, evlilik birliğini çekilmez hâle getirip getirmediklerine göre “mutlak-nispi boşanma sebepleri” olarak sınıflandırılabilirler. Zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme veya haysiyetsiz hayat sürme, terk ve akıl hastalığı belirli olgulara dayandıklarından özel boşanma sebeplerini oluştururlar ve sınırlı sayıdadırlar. Buna karşılık, evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1,2) ile eşlerin anlaşması (m. 166/3) ve fiili ayrılık (m. 166/4) ise belli bir olguyu göstermeyen ve önceden belirlenemeyen nitelikte olduklarından genel boşanma nedenlerini oluştururlar (Gençcan, Ö: Boşanma Tazminat ve Nafaka Hukuku, Ankara 2017, s. 120-121). Diğer yandan, bir olay evlilik ilişkisi üzerindeki etkisine bakılmaksızın boşanma hakkını verebiliyorsa, mutlak boşanma sebebinden; boşanma sebebi olarak gösterilen olgunun açılmış davada ispat edilmesi boşanma kararı verilmesi için yeterli değilse nispi boşanma sebebinden söz edilir. Nispi boşanma sebeplerinde ispat edilen olgu veya olayın diğer eş için ortak hayatı çekilmez hâle getirip getirmediğinin de hâkimce araştırılması gerekir (Gençcan, s.121; Akıntürk, T./Ateş, D: Türk Medeni Hukuku Aile Hukuku, İkinci Cilt, Ocak 2019, s. 244-245). Bu genel açıklamalar sonrası uyuşmazlığın çözümü için "özel bir boşanma sebebi" olarak kanunda sayılan "hayata kast, pek kötü muamele veya onur kırıcı davranış" başlıklı TMK'nın 162. maddesinin incelenmesi gerekmektedir. Hükme göre; “Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur”.

Görüldüğü üzere, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranışın gerçekleşmesi ile hâkim tarafından evlilik birliğinin çekilmez hâle gelip gelmediği şartını araştırmaya gerek kalmaksızın, boşanma kararı verilebilecektir. Başka bir deyişle TMK'nın 162. maddesi mutlak bir boşanma sebebi olup bu maddenin üç ayrı boşanma sebebi saydığı söylenebilir. Şöyle ki, madde metninde geçen "hayata kast" ifadesi ile eşini öldürme girişiminde bulunmak, onu intihara zorlamak gibi eşlerden biri tarafından diğerinin hayatına karşı yapılmış acı sonuç doğuran davranışlar kastedilmektedir (Akıntürk/Ateş, s. 249; Dural, M./Öğüz, T./Gümüş, M.A: Türk Özel Hukuku, Cilt III, Aile Hukuku, Şubat 2019, s.110). "Pek kötü davranış"; eşlerden birinin diğerine uyguladığı, vücut bütünlüğünü, bedensel veya ruhsal sağlığını bozucu ya da tehlikeye düşürücü davranışlardır. Dövme ve fiziksel şiddet uygulama, evden kovma, aç bırakma, anormal cinsel ilişkiye zorlama gibi davranışlar pek kötü davranışa örnek olarak gösterilebilir. İşlenen fiilin devamlılık arzetmesi zorunlu olmamakla birlikte pek kötü davranış eyleminin zülüm ve işkence boyutunda olması gerekmektedir (Gençcan, s.184). Eski Medeni Kanunu'nda yer almayan ancak 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda düzenlenen "onur kırıcı davranış" ise , eşlerden birinin diğerine hakaret etmek, onu küçük düşürmek amacıyla yaptığı saldırıdır (Dural/Öğüz/Gümüş: Türk Özel Hukuku, Cilt III, Aile Hukuku, Şubat 2019, s.111). Ayrıca her türlü onur kırıcı davranış değil, ağır derecede onur kırıcı bir davranışın boşanma sebebi sayıldığı da bilinmelidir. Hemen belirtilmelidir ki, diğer eşin hayatına kast eden veya pek kötü ya da onur kırıcı davranışta bulunan eşin bunu kasten işlemesi ve ayırt etme gücünün bulunması gerekmektedir. Madde de sayılan her üç neden için de, kusursuz olan eşin dava hakkı iki hâlde düşer. Bunlardan biri kusursuz eşin, hayatına kastetmiş veya kendisine pek kötü veya onur kırıcı davranışta bulunmuş olan eşini affetmesi; diğeri ise altı aylık ve beş yıllık hak düşürücü sürelerin geçirilmiş olmasıdır. Somut olaya gelindiğinde; erkek tarafından TMK'nın 166/1. maddesine dayalı olarak 21.06.2012 tarihinde genel sebebe dayalı boşanma davası açıldığı, buna karşılık kadının da 27.07.2012 tarihinde TMK'nın 162. maddesinde belirtilen özel sebebe dayalı boşanma davası açtığı, her iki tarafın temyizi üzerine Özel Dairece davalı-karşı davacı kadının davasının kabulü gerektiğine dair bozma kararı verildiği ve tarafların bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda direnme konusu uyuşmazlığın kapsamı davalı-karşı davacı kadının davası ile sınırlıdır. Yukarıda yapılan açıklamalar karşısında, tarafların fiilen ayrı yaşamaya başladığı dönemde davacı-karşı davalı erkeğin ortak çocuk Yağmur'u görmek için müşterek haneye gittiği, kapının girişinde tarafların tartışmaya başladıkları, karşılıklı itiş kakış yaşandığı, erkeğin içeri girip eşini yatak odasına götürerek koluna vurduğu, saçını çektiği ve tanık ifadesine göre erkek eşin elinde bir yumak saç kaldığı, bu olay nedeniyle Silifke Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/1276 E., 2013/198 K. sayılı dosyasında tarafların yargılanarak ceza aldığı, bu olaydan iki gün sonra da davalı-karşı davacı kadının boşanma davası açtığı, diğer yandan erkeğin eşini etrafta "ahlâksız, içkici" gibi sözlerle kötülediği tüm dosya kapsamı ile sabittir. Davalı-karşı davacı kadının ceza dosyasına konu fiziksel şiddet eylemi nedeniyle eşini affettiğine dair herhangi bir delil de bulunmamaktadır. O hâlde, davacı-karşı davalı erkeğin eşine fiziksel şiddet uygulaması ve sarf ettiği hakaret sözcükleri dikkate alındığında bu eylemlerin onur kırıcı davranış sayılacağı, dolayısıyla TMK'nın 162. maddesinde belirtilen koşulların oluştuğu ve kadın eşin karşı davasının kabulü gerektiği belirgindir. Açıklanan nedenlerle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

S O N U Ç : Davalı-karşı davacı (kadın) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara iadesine, davacı-karşı davalı erkeğin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, aynı Kanun'un 440. maddesi uyarınca tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 20.06.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

 

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2020/4327 E. 2020/5005 K. sayılı 22.10.2020 tarihli kararı:

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Mahkemece davacı kadının boşanma davası, davalı erkekten kaynaklanan kusurlu davranışların, ispatlanamadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Tüm dosya kapsamından davalı erkeğin kadına fiziksel şiddet uyguladığı, kafasını duvarlara vurduğu anlaşılmaktadır. O halde boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkek tamamen kusurludur. Evlilik birliğinin devamı eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Dosyaya yansıyan olaylar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olup, TMK'nın 166/1 ve 162. (pek kötü muamele) maddesinde yer alan boşanma koşullarının oluştuğu dikkate alınarak davacı kadının davasının kabulü gerekirken reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 22.10.2020 (Prş.)

 

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2019/3272 E. 2019/7396 K. sayılı 19.06.2019 tarihli kararı:

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı kadın, Türk Medeni Kanunu'nun 162. maddesinde yer alan "Pek kötü muamele" ve "Onur kırıcı davranış" sebebine dayanarak boşanma davası açmış, dava reddedilmiştir. Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davalı erkeğin eşine sürekli fiziksel şiddet uyguladığı anlaşılmaktadır. Davalının eşine yönelik bu eylemleri pek kötü muamele ve onur kırıcı davranış niteliğindedir. Türk Medeni Kanunu'nun 162. maddesindeki boşanma sebebi oluşmuştur. Türk Medeni Kanunu'nun 162. maddesi uyarınca davanın kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde reddi doğru bulunmamış bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 19.06.2019 

 

bottom of page