- Avukat Baran DELİL
Ortaklığın Giderilmesi Davası 2023, İzale-i Şuyu Davası, Şartları ve Yargıtay Kararları
Delil Hukuk Bürosu
Makale İçeriği:
Ortaklığın Aynen Taksim Suretiyle Giderilmesi(Aynen Taksim Suretiyle İzale-i Şuyu)
Ortaklığın Satış Suretiyle Giderilmesi(Satış Suretiyle İzale-i Şuyu)
Ortaklığın Giderilmesi Davası Kime Karşı Açılır? Ortaklığın Giderilmesi Davasını Kim Açabilir?
Ortaklığın Giderilmesi Davasında Harç ve Yargılama Giderleri
Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti ve Ortaklığın Giderilmesi Davası Arasındaki İlişki
Ortaklığın Giderilmesi Davalarına İlişkin Yargıtay Kararları
Ortaklığın Giderilmesi Davası(İzale-i Şuyu Davası)
Ülkemizde miras yoluyla veya cebren satış yoluyla mal edinilmesi gibi çeşitli sebeplerle bir çok malın paylı mülkiyet veya elbirliğiyle mülkiyet halinde birden çok kimsenin mülkiyetinde bulunması durumu söz konusu olabilmektedir.
Ortaklığın giderilmesi davası yani eski adıyla izale-i şüyu davası, paylı (müşterek) mülkiyet ya da elbirliği (iştirak halinde) halinde mülkiyete konu olan taşınmaz veya taşınır mallarda paydaşlar/ortaklar arasında mevcut olan birlikte mülkiyet ilişkisini sona erdirerek ferdi mülkiyete, yani bireysel mülkiyete geçilmesini veya bu mümkün değilse, ortaklığın satış suretiyle giderilmesi ile birlikte satış bedelinin ortaklar arasında payları oranında paylaştırılması yoluyla paylaşmanın sağlanmasıdır.
Ortaklığın giderilmesi davası mevzuatta açık açık bu isimle düzenlenmiş bir dava türü olmasa da, kaynağını mevzuattan ve yasal uygulamalardan almaktadır. Türk Medeni Kanunumuzun "Paylı Mülkiyetin Sona Ermesi" başlığı altında "Paylaşma İstemi" ve "Paylaşma Biçimi" alt başlıkları ile düzenlenmiş olan 698. ve 699. maddeler ortaklığın giderilmesi davasının yasal dayanağını oluşturmaktadır diyebiliriz.
Türk Medeni Kanunumuzun 698. Maddesine Göre: “Hukukî bir işlem gereğince veya paylı malın sürekli bir amaca özgülenmiş olması sebebiyle paylı mülkiyeti devam ettirme yükümlülüğü bulunmadıkça, paydaşlardan her biri malın paylaşılmasını isteyebilir. Paylaşmayı isteme hakkı, hukukî bir işlemle en çok on yıllık süre ile sınırlandırılabilir. Taşınmazlarda paylı mülkiyetin devamına ilişkin sözleşmeler, resmî şekle bağlıdır ve tapu kütüğüne şerh verilebilir. Uygun olmayan zamanda paylaşma isteminde bulunulamaz.”
Türk Medeni Kanunumuzun 699. Maddesine Göre: "Paylaşma, malın aynen bölüşülmesi veya pazarlık ya da artırmayla satılarak bedelinin bölüşülmesi biçiminde gerçekleştirilir. Paylaşma biçiminde uyuşma sağlanamazsa, paydaşlardan birinin istemi üzerine hâkim, malın aynen bölünerek paylaştırılmasına, bölünen parçaların değerlerinin birbirine denk düşmemesi hâlinde eksik değerdeki parçaya para eklenerek denkleştirme sağlanmasına karar verir. Bölme istemi durum ve koşullara uygun görülmezse ve özellikle paylı malın önemli bir değer kaybına uğramadan bölünmesine olanak yoksa, açık artırmayla satışa hükmolunur. Satışın paydaşlar arasında artırmayla yapılmasına karar verilmesi, bütün paydaşların rızasına bağlıdır.”
Yukarıda alıntılamış olduğumuz bu madde hükümlerine göre; ortaklığın giderilmesi iki şekilde sağlanabilecektir:
Aynen Taksim Suretiyle İzale-i Şuyu (Ortaklığın Giderilmesi): Taşınır veya taşınmaz malın aynen bölünmesidir. Burada aynen taksim suretiyle ortaklığın giderilebilmesi için bölünebilir nitelikte bir mal olmasına ihtiyaç vardır. Örneğin paranın bu şekilde bölünmesi oldukça kolaydır yahut 500 dönümlük bir arazinin bölünmesi oldukça kolaydır. Ancak bölünemeyecek nitelikte olan yahut aynen taksimi halinde büyük bir değer kaybına uğrayacak olan mallar için bu yola başvurulmaz.
Satış Suretiyle İzale-i Şuyu (Ortaklığın Giderilmesi): Taşınır veya taşınmaz malın icra yoluyla satılarak bedelinin paydaşlar arasında bölüştürülmesidir.
Aşağıda, tüm bu hususları ve çok daha fazlasını siz değerli okuyucularımıza aktarmaya çalışacağız.
Elbirliği Mülkiyeti(İştirak Halinde Mülkiyet) Nedir?
Elbirliği mülkiyeti; kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti olarak tanımlanır. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. Bu söz konusu ortaklık, tüzel kişiliği olmayan bir ortaklık türüdür. Elbirliği mülkiyetine yol açan ortaklık, kanunun kendisine bu niteliği tanıdığı bir ortaklıktır. Yani elbirliği ortaklığı, kanunun öngördüğü bir hukuki olay(örneğin Türk Medeni Kanunumuzun 640. maddesi uyarınca, ölüm halinde mirasçıların miras malları üzerinde ortaklığı) yahut yine kanunda öngörülmüş olan bir sözleşme(taraflar arasında adi ortaklık kurulması) ile meydana gelebilmektedir. Kanunda düzenlenmemiş olan hiçbir halde elbirliği ile mülkiyet söz konusu olmayacaktır. Elbirliği ortaklığı, genel hatlarıyla 4721 sayılı Türk Medeni Kanunumuzun 701. maddesi ve devamında düzenlenmiştir.
Türk Medeni Kanunumuzun 701. Maddesine Göre: "Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır."
Kanun uyarınca kurulacak olan elbirliği ortaklığına en güzel ve en sık karşılaşılan örnek, miras hakkını doğuran ölüm olayının gerçekleşmesiyle birlikte mirasbırakanın mirasçıları arasında kurulacak olan ortaklıktır. Mirasçılar arasındaki ortaklığın elbirliği mülkiyeti doğuracağı Türk Medeni Kanunumuzun 640. maddesine düzenlenmiştir.
Türk Medeni Kanunumuzun 640. Maddesine Göre :“Birden çok mirasçı bulunması hâlinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.”
Kanunun hukuki işlemle elbirliği ortaklığının kurulduğunu kabul ettiği haller:
Eşlerin mal rejimlerinden edinilmiş mallarda ortaklık ve genel mal ortaklığı halleri,
Aile malları ortaklığı,
Adi ortaklıklar
Elbirliği mülkiyeti, malın devri, topluluğun dağılması yahut paylı mülkiyete geçilmesi ile sona erecektir.
Paylı Mülkiyet(Müşterek Mülkiyet) Nedir?
Paylı mülkiyet fiili olarak bölünmemiş tek bir mal üzerinde kurulur ve paylı mülkiyete konu olan mal bir bütün halinde tek bir mülkiyete tabi olur. Paylı mülkiyette her paydaş mülkiyet hakkını payı oranında kullanacak olup, her paydaş soyut bir pay üzerinde diğerlerinden bağımsız olarak tasarruf yetkisine sahiptir.
Türk Medeni Kanunumuzun 688. Maddesine Göre: “Paylı mülkiyette birden çok kimse, maddî olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla maliktir. Başka türlü belirlenmedikçe, paylar eşit sayılır. Paydaşlardan her biri kendi payı bakımından malik hak ve yükümlülüklerine sahip olur. Pay devredilebilir, rehnedilebilir ve alacaklılar tarafından haczettirilebilir.”
Miras ortaklığı halinde örneğin bir taşınmazın intikalini gerçekleştirecek olan mirasçılar, tüm mirasçıların veya mirasçı vekillerinin onayı mevcut ise tapuda intikalin paylı mülkiyet esasına göre gerçekleştirilmesini talep edebilirler ya da bu yönde bir mahkeme kararı getirmek suretiyle mirasçılardan yalnızca birisi de intikalin paylı mülkiyet esasına göre gerçekleştirilmesini talep edebilir.
Ortaklığın Giderilmesi Davasında Paylaşım Yöntemi
Tarafların kendi aralarında anlaşamaması hallerinde mahkeme tarafından ortaklığın aynen taksim ya da satış yoluyla taksim yollarından biri ile giderileceğinden bahsetmiştik. Aşağıda bu usulleri değerlendireceğiz ve her bir ortaklığın giderilmesi yolunun hangi hallerde tercih edileceğine ilişkin saptamada bulunacağız.
a) Ortaklığın Aynen Taksim Suretiyle Giderilmesi(Aynen Taksim Suretiyle İzale-i Şuyu)
Tarafların mülkiyet hakkına birlikte sahip olduğu dava konusu malın aynen taksimi yani bölüşülmesi biçiminde gerçekleşen ortaklığın giderilmesi yoludur.
Türk Medeni Kanunumuzun 699. Maddesinin 1. ve 2. Fıkralarına Göre: "Paylaşma, malın aynen bölüşülmesi veya pazarlık ya da artırmayla satılarak bedelinin bölüşülmesi biçiminde gerçekleştirilir. Paylaşma biçiminde uyuşma sağlanamazsa, paydaşlardan birinin istemi üzerine hâkim, malın aynen bölünerek paylaştırılmasına, bölünen parçaların değerlerinin birbirine denk düşmemesi hâlinde eksik değerdeki parçaya para eklenerek denkleştirme sağlanmasına karar verir. ..."
Yukarıda alıntılamış olduğumuz hükümde, aynen taksim ile ortaklığın giderilmesi hususu düzenlenmiştir. Paylaşma biçiminde uyuşma sağlanamaması halinde taraflardan birinin istemi üzerine hakim öncelikle aynen taksimin mümkün olup olmadığını inceler, aynen taksimin mümkün olması halinde aynen taksime karar verir.
Dava konusu malın aynen taksiminin mümkün olması halinde; mal birbirine denk olacak parçalara ayrılır. Mümkün olduğunda denk bir şekilde ayrılan bu parçalar arasında bir değer farkının ortaya çıkması halinde bu değer farkının ödenmesi istenebilir.
Dolayısıyla ortaklığın giderilmesi davasında aynen taksim de talep edilebilir ve hakim aynen taksimin mümkün olduğuna kanaat getirirse aynen taksim yoluyla ortaklığına giderilmesine hükmedebilir. Ancak bilinmelidir ki ortaklığın giderilmesi davaları, çok büyük bir oranda satış suretiyle ortaklığın giderilmesi şeklinde gerçekleştirilmektedir. Bu durumda tarafların daha sonra birbirlerine karşı geçit hakkı davası vb. hukuki münasebetlere girmek istememeleri gibi pragmatist sebepler yatmaktadır. Ayrıca özellikle tarım arazilerinin paylaşılmasında bölünemez parsel büyüklükleri de dikkate alınır. Bu anlamda tarım arazilerine ilişkin olarak 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile bu hususa ilişkin idari kararlar, ortaklığın giderilmesi davasına bakan mahkeme nezdinde dikkate alınır. Bu durumlar da aynen taksimin önündeki engellerden bazısıdır. Dolayısıyla yargılama esnasında aynen taksimin mümkün olmadığına ilişkin birçok hukuki sebep öne sürülebilmektedir.
b) Ortaklığın Satış Suretiyle Giderilmesi(Satış Suretiyle İzale-i Şuyu)
Ortaklığın satış suretiyle giderilmesi de mümkündür. Satış suretiyle ortaklığın giderilmesi, ortaklık konusu malın pazarlık veya açık artırma suretiyle satılarak, satış sonucunda elde edilen bedelin paylar orantısında bölüşülmesi suretiyle olur.
Türk Medeni Kanunumuzun 699. Maddesinin 3. Fıkrasına Göre: "... Bölme istemi durum ve koşullara uygun görülmezse ve özellikle paylı malın önemli bir değer kaybına uğramadan bölünmesine olanak yoksa, açık artırmayla satışa hükmolunur. Satışın paydaşlar arasında artırmayla yapılmasına karar verilmesi, bütün paydaşların rızasına bağlıdır."
Buna göre; ortaklığa konu malı, paydaşlar aralarında bölüşemezse yahut bu malın önemli bir değer kaybına uğramadan bölünmesine olanak yoksa veya malın bölünmesi istemi durum ve koşullara uygun görülemezse satış suretiyle ortaklığın giderilmesi gerekir.
Eğer satış işlemi paydaşlar arasında gerçekleştirilmek isteniyorsa; buna bütün paydaşların rıza göstermesi gerekir. Tüm paydaşların rıza göstermesi halinde mahkeme bu yönde karar verecektir.
Eğer paydaşlar arasında bu neviden bir anlaşma yahut rıza söz konusu değilse, satış halka açık bir şekilde pazarlık veya açık artırma yoluyla yapılır, genellikle açık artırma usulü uygulanmaktadır. Satıştan elde edilen para, paydaşlar arasında payları oranında bölüştürülecektir. Satış sonucu meblağın ne oranlarda ve tutarlarda bölüşülmesi gerektiği mahkeme ilamında da belirtilmelidir. Mahkeme satışa karar verdiği takdirde bu işlem için bir satış memuru tayin etmelidir.
Ortaklığın Giderilmesi Davası Kime Karşı Açılır? Ortaklığın Giderilmesi Davasını Kim Açabilir?
Ortaklığın giderilmesi davasını, taşınır veya taşınmaz mal üzerinde diğer kişiler ile birlikte iştirak veya müşterek mülkiyet dahilinde mülkiyet hakkı bulunan herkes açabilir. Ortaklardan veya paydaşlardan birinin ölümü halinde ölenin mirasçıları, ölen kişinin payına da malik olacaklarından dolayı mirasçıların da bu davayı açması mümkündür.
Ortaklığın giderilmesi davasının kimlere karşı açılacağı sorusuna gelinecek olursa: Bu dava taşınır veya taşınmaz mala, elbirliğiyle veya paylı mülkiyet halinde malik olan tüm paydaşlara karşı açılır. Paydaşlar, ortaklığın anlaşma yoluyla sonlandırılmasına karar veremezlerse, taraflardan her biri ortaklığın giderilmesi davası yani diğer adıyla izale-i şuyu davası(halk arasında "izaleyi şuyu davası" şeklinde kullananlar da mevcuttur) açmak suretiyle ortaklığın giderilmesini talep edebilir.
Tüm paydaşların davalı olarak gösterilmesi, yani ortaklığın giderilmesi davasına taraf olması zorunludur. Paydaşlardan birinin ölümü halinde, ölen paydaşın
Tüm paydaşların ortaklığın giderilmesi davasında yer alması zorunludur. Paydaşlardan birinin ölümü halinde mirasçılık belgesinde ismi geçen tüm mirasçıların davaya dahil edilmesi gerekir. Tüm ortaklar davaya dahil edilmeden davanın sonuçlandırılması mümkün değildir.
Ortaklığın Giderilmesi Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme
Ortaklığın giderilmesi davasında görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir.
Ortaklığın giderilmesi davasında yetkili mahkeme ise taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir.
Örneğin; Ankara’da bulunan bir taşınmaz için ortaklığın giderilmesi davası açılacaksa; bu dava Ankara Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesi’nde açılacaktır.
Ortaklığın Giderilmesi Davasında Harç ve Yargılama Giderleri
Ortaklığın giderilmesi davası, iki taraflı ve taraflar için benzer sonuçlar doğuran davalardır. Bununla birlikte her ortak, payı oranında kazanım elde edeceğinden dolayı bu davanın kaybedeni ve kazananı olduğundan da söz edilemez. Dolayısıyla yargılama giderleri ve vekalet ücreti taraflara payları oranında yükletilir. Ortaklığın giderilmesinde satışına karar verilen taşınmaz paylı mülkiyet hükümlerine tabii ise, satış bedeli ve harç paydaşların tapudaki payları oranında yükletilir. Ancak söz konusu taşınmaz, elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabii ise satış bedelinin ve harcın mirasçılık belgesindeki paylar oranında dağıtılmasına hükmedilir, Hem paylı mülkiyet, hem de elbirliğiyle mülkiyet aynı taşınmazda bir arada bulunmaktaysa, hem tapudaki hem de mirasçılık belgesindeki paylar dikkate alınır.
Unutulmamalıdır ki, ortaklığın giderilmesi davasına konu malın, paydaş sayısının fazla olması halinde tebligat gideri de artacaktır. Özellikle yurtdışında oturan ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkmış/çıkarılmış ortaklar açısından tebligat işlemleri sıkıntılı ve masraflı olabilmektedir.
Ortaklığın Giderilmesi Davasında Paydaşlardan Birine Ulaşılamaması(Tebligat Yapılamaması) Durumunda Davanın Durumu
Paydaş sayısının fazla olduğu durumlarda, tebligatların taraflara ulaşması sıkıntılı bir hal alabilmekte, bu durum izale-i şuyu davaları için geciktirici bir mesele olabilmektedir. Tebligatlardaki herhangi bir usulsüzlük ise davanın geçerliliğini etkileyebilmekte, yargılamanın tekrar gerçekleştirilmesine sebep olabilmektedir.
Paydaşların adreslerinin bilinmesi durumunda herhangi bir sorun olmamaktadır. Ancak paydaşların adresinin bilinmemesi ve adres kayıt sisteminde de herhangi bir adreslerinin bulunmaması durumunda ne yapılacağı ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Paydaşların adreslerinin meçhul olması; yani adres kayıt sistemine kayıtlı adreslerinin bulunmaması ve bilinen son adresin de bulunmaması veya bilinen son adresin tebligata elverişsiz olduğunun açıkça anlaşılması halinde ilanen tebligat yapılması gerekmektedir. Paydaşların adres kayıt sisteminde adreslerinin bulunmaması ancak son adreslerinin bilinmesi ve kayıtlı olması halinde ise; bu adrese tebligat yapılması gerekmektedir. Yine paydaşların bir kısmının yurtdışında olması durumunda tebligatların ulaşması için uluslararası antlaşmalara göre tebligat yapmak gerekebilmektedir.
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2020/3552 E. 2021/796 K. sayılı 10.03.2021 tarihli kararında; “Mahkemece, 03.12.2014 tarihli ilk kararda davanın kabulü ile dava konusu taşınmazlardaki ortaklığın satış sureti ile giderilmesine karar verilmiş, bu karar davalı ...vekili tarafından temyiz edilmiş; bunun üzerine Dairemizin 23.03.2017 tarih 2015/9996 Esas 2017/2247 Karar sayılı ilamı ile "... davalılardan ...oğlu ...adına çıkarılan tebligatın bila iade dönmesi üzerine mahkemece, 7201 sayılı Tebligat Kanununun 35. maddesine göre tebligat yapıldığı dosya içerisindeki tebligat parçalarından anlaşılmaktadır. Belirtilen kanun ve yönetmelik hükümleri çerçevesinde, adı geçen davalıya 7201 sayılı Kanunun 35. maddesine göre yapılan tebligat geçersizdir. Bu durumda, anılan hükümler çerçevesinde mahkemece, davalıya yapılacak tebligatın öncelikle bilinen en son adreslerine çıkarılması; bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinin bilinen en son adresi olarak kabul edilerek tebligatın buraya yapılması; adresleri meçhul olanlara ilanen tebligat yapılmak suretiyle taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekir." şeklinde hükmün bozulmasına karar verilmiştir.” şeklinde ortaklığın giderilmesi davasındaki bir tebligat sorununa değinmiştir.
Tüm bu sebeplerle; hem davanın hukuki boyutunun daha sağlıklı takip edilebilmesi hem de davanın seyrinin hızlanabilmesi için mutlaka bir gayrimenkul avukatı veya miras avukatı, Emlak Avukatı vs.) iletişime geçmenizi tavsiye ederiz.
Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti ve Ortaklığın Giderilmesi Davası Arasındaki İlişki
Muhdesatın aidiyetinin tespiti ortaklığın giderilmesi davası için bekletici bir mesele olup, bu davanın da ortaklığın giderilmesi davası konusu altında kısaca incelenmesi lüzumu doğmuştur.
Muhdesat, bağımsız ve devamlı bir hak olmayıp, zeminin bir parçasıdır ve ondan bağımsız olarak düşünülemez. Muhdesat; arazi üzerine yapılan ve artık araziden ayrı olarak düşünülemeyecek olan yapılardır, örneğin arazi veya arsa üzerine dikilen bina, fidan veya ağaçlar muhdesattır.
Paydaşlardan herhangi biri veya birkaçı, ortaklığın giderilmesi davasına konu olan taşınmaz üzerindeki muhdesatın kendisine ait olduğunu yani kendisi tarafından yapıldığını/yaptırıldığını iddia ediyorsa, bu iddiasını kanıtlamak üzere muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açmalıdır. Bu dava ortaklığın giderilmesi davası için bekletici mesele olup, ortaklığın giderilmesi davasının sonuçlanması için bu davanın sonucunun gelmesi gerekir.
Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasına ilişkin olarak daha detaylı bilgi edinmek için bu konuyu işlemiş olduğumuz makalemizi okuyabilirsiniz: Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davası
Ortaklığın Giderilmesi Davasında Tarımsal Araziler Sorunu ve Ehil Mirasçılık
Ortaklığın giderilmesi davasında, mevcut mallar aynen taksim suretiyle paydaşlara payları oranında bölüştürülür yahut satış suretiyle elde edilen meblağ paydaşlara payları oranında dağıtılır.
Ancak tarımsal arazilerde; 6537 Sayılı Toprak Koruma Ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile 5403 sayılı Toprak Koruma Ve Arazi Kullanımı Kanunu’na özel bir düzenleme getirilmiştir. Bu düzenlemeye göre;
Mirasa konu olan tarımsal arazilerin mülkiyetinin devir edilmesi esastır. Bu devrin koşulları ise yine kanunla düzenlenmiştir. Mirasçılar eğer tarımsal arazinin devrinde anlaşırlarsa, mülkiyeti devir işlemleri bir yıl içinde tamamlanır. Eğer tamamlanamazsa; bu durumun kamu kurum veya kuruluşları ile finans kurumları tarafından öğrenilmesi hâlinde, bu kurum veya kuruluşlar tarafından derhâl Bakanlığa mevcut durum bildirilir. Bakanlık tarafından mirasçılara kanun hükmünün uygulanması için üç aylık bir süre verilir. Verilen süreye rağmen devir işleminin yapılamaması halinde, Bakanlık resen veya bildirim üzerine bu tarımsal arazileri istemde bulunan ehil mirasçıya, ehil mirasçı olmaması halinde ise en fazla teklif veren istekli mirasçıya devrini sağlar. Aksi halde ise, üçüncü kişilere satılması için Sulh Hukuk Mahkemesi’nde dava açabilir.
Tarım arazilerinde; ifraz, hisselendirme, pay temliki, elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi, elbirliği mülkiyetinin devri, paylı mülkiyet olarak intikal, taksim ve vasıf değişikliği işlemleri Bakanlığın izni ile yapılır.
Mirasçılar, miras konusu tarımsal arazinin mülkiyeti hakkında;
a) Mirasçılar, miras konusu tarımsal arazinin, bir mirasçıya veya yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüklerini karşılaması durumunda birden fazla mirasçıya devrini sağlayabilirler.
b) Mirasçılar, miras konusu tarımsal arazinin, kuracakları aile malları ortaklığına veya kazanç paylı aile malları ortaklığına devrini sağlayabilirler.
c) Mirasçılar, miras konusu tarımsal arazinin, mirasçıların tamamının miras payı oranında hissedarı oldukları ve ilgili kanuni düzenlemelere göre kuracakları limited şirkete devrini sağlayabilirler.
ç) Mirasçılar, mirasa konu tarımsal arazinin mülkiyetinin üçüncü kişilere devrini, kararlaştırabilirler.
Eğer mirasçılar aralarında anlaşma sağlayamazlarsa, mirasçılardan herhangi biri yetkili sulh hukuk mahkemesinde dava açabilir. Bu durumda sulh hukuk hâkimi tarımsal arazi veya yeter gelirli tarımsal arazi mülkiyetinin;
Kişisel yetenek ve durumları göz önünde tutulmak suretiyle tespit edilen ehil mirasçıya tarımsal gelir değeri üzerinden devrine karar verebilir. Burada ehil mirasçı Bakanlık tarafından çıkarılan Yönetmeliğe göre belirlenir. Birden çok ehil mirasçı olması halinde ise, öncelikle asgari geçimini bu yeter gelirli tarımsal arazilerden sağlayan mirasçıya devrine karar verebilir. Bu durumda bir mirasçı olmaması halinde ise, mirasçılar arasından en yüksek meblağı teklif eden mirasçıya devrine karar verebilir.
Birden fazla ehil mirasçı olması ve bu mirasçıların miras dışı tarımsal arazilere de sahip olmaları halinde, bu mirasçıların mevcut arazilerini yeter gelirli büyüklüğe ulaştırmak veya bu arazilerin ekonomik olarak işletilmesine katkı sağlamak amacıyla hâkim, tarım arazilerinin yeter gelir büyüklüğünü aramaksızın bu mirasçılara devrine karar verebilir
Mirasa konu yeter gelirli tarımsal arazinin kendisine devrini talep eden mirasçı bulunmaması halinde, hâkim bu arazilerin satışına karar verir. Bu suretle yapılacak satış sonucu elde edilen gelir, mirasçılara payları oranında paylaştırılacaktır. Yeter gelirli tarımsal araziler birden çok yeter geliri sağlayan tarımsal arazi büyüklüğüne taksim edilebiliyorsa, sulh hukuk hâkimi bunlardan her birinin mülkiyetinin, mirasçılara ayrı ayrı devrine karar verebilir.
Eğer miras konusu olan tarımsal araziler mirasçılardan birine devredilir ve bu devirden itibaren yirmi yıl içinde bu devredilen tarımsal arazilerden birinin veya birkaçının tarım dışı kullanım sebebiyle değerinde artış meydana gelirse, devir tarihindeki arazinin parasal değeri tarım dışı kullanım izni verilen tarihe göre yeniden hesaplanır. Bulunan değer ile arazinin veya arazilerin yeni değerinin arasındaki fark, diğer mirasçılara payları oranında arazinin mülkiyeti kendisine devredilen mirasçı tarafından ödenir.
Sulh hukuk hakimi, mülkiyetin devrini uygun bulduğu ehil mirasçıya, diğer mirasçıların miras paylarının bedelini mahkeme veznesine depo etmek üzere altı aylık süre verir. Mirasçı tarafından talep edilmesi halinde altı aylık ek bir süre verilebilir. Bu süreler içinde bedel depo edilemezse ve devir hususunda istekli başka bir mirasçı bulunmaması halinde, Sulh Hukuk Mahkemesi hakimi tarımsal arazinin açık artırmayla satışına karar verir.
Ehil mirasçı tarımsal arazinin kendisine devriyle birlikte, bu araziler için zorunlu olan araç, gereç ve hayvanların mülkiyetinin gerçek değerleri üzerinden kendisine devredilmesini isteyebilir.
Miras konusu yeter gelirli tarımsal arazi mülkiyetinin kendisine devredilmesini isteyen ve buna ehil tek mirasçı olduğu anlaşılan mirasçının, bu konudaki istem hakkı, ölüme bağlı tasarrufla ortadan kaldırılamaz. Burada mirastan çıkarma(ıskat), mirastan yoksunluk ve mirastan feragat hallerine dair hükümler saklıdır. Eğer birden çok mirasçıda devir koşulları bulunuyorsa, kendisine devir yapılacak mirasçı ölüme bağlı tasarrufla belirlenebilir. Belirlenen bu mirasçıya itiraz edilmesi durumunda, ehil mirasçı sulh hukuk hâkimi tarafından belirlenir.
Ortaklığın Giderilmesi Davasının Alacaklılar Tarafından Açılması
Bir mala elbirliğiyle mülkiyet dahilinde hisseli olarak malik olan kişinin alacaklıları da, İcra İflas Kanunumuzun 121. maddesine dayanarak ortaklığın giderilmesi davası açabilmektedir. Aynı şekilde alacaklılar tarafından aynı hükme dayanarak icra mahkemesinden yetki alınması suretiyle elbirliğiyle mülkiyetin paylı mülkiyete çevrilmesinin talep edilmesi de mümkündür.
2004 sayılı İcra İflas Kanunumuzun 121. Maddesine Göre: "Bir intifa hakkı veya taksim edilmemiş bir miras veya bir şirket yahut iştirak halinde tasarruf olunan bir mal hissesi gibi yukarki maddelerde gösterilmeyen başka nevi malların satılması lazım gelirse icra memuru satışın nasıl yapılacağını icra mahkemesinden sorar. İcra mahkemesi, yerleşim yerleri malüm olan alakadarları davet ve gelenlerini dinledikten sonra açık artırma yaptırabileceği gibi satış için bir memur da tayin edebilir, yahut iktiza eden diğer bir tedbiri alabilir."
Paylı mülkiyet halinde bir taşınmazdaki kişilerden birine ait bir payın haczedilmesi halinde icra müdürlüğü, diğer hak sahiplerini de söz konusu işlemden haberdar eder. Ayrıca payı haczedilmiş olan kişilerin payına düşen her türlü semerelerin de icra veznesine yatırılmasını, aksi halde, yani diğer paydaşların bu semereleri payı haczedilmiş olan paydaşa vermeleri halinde ayrıca icra dairesine ödeme yapmaları gerekeceği ihtar edilir.
Eğer hisseli mülkiyet, elbirliği mülkiyeti değil de paylı mülkiyet ise, borçluya ait olup haczedilmiş olan payın icra yoluyla satışı mümkündür, dolayısıyla bu halde alacaklıya ortaklığın giderilmesi için yetki verilmez. Ayrıca, cebri icra yoluyla yapılan bu pay satışı akabinde diğer paydaşların önalım hakkı bulunmamaktadır. Sonuç olarak alacaklıya ortaklığın giderilmesi davası açabilmesi için yetki verilmesi, elbirliğiyle mülkiyet halinde mümkün olabilmektedir.
Mirasçılar Arasında Ortaklığın Giderilmesi - ÖZET
Ortaklığın giderilmesi davası konusunu işlediğimiz makalemizde konu anlatımının sonuna gelmiş bulunmaktayız. Şimdi de aşağıda siz değerli okuyucularımız ile paylaşacağımız emsal Yargıtay kararları öncesinde, ortaklığın giderilmesi sürecinin mirasçılar açısından nasıl yürütülmesi gerekeceğine ilişkin çok kısa bir özetini geçelim:
Ortaklığın Giderilmesi Davalarına İlişkin Yargıtay Kararları
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2018/135 E. 2021/2455 K.sayılı 05.04.2021 tarihli kararı: "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Davacılar tarafından, davalılar aleyhine 11/06/2012 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 01/07/2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, ortaklığın giderilmesi isteğine ilişkindir Davacılar, ... ili, ... ilçesi, 226 parsel, ... ilçesi, 15 ada 333 parsel ile 91, 348, 349, 350, 483 parsel, ... ilçesi, 3610, 3611, 4031, 5868, 6539, 10458, 10459,10460, 10461, 10462, 10463, 10464, 213 ada 2 ve 7 parsel, 431 ada 19 parsel, 111 ada 2 parsel sayılı taşınmazlar ile 11597 ve 11600 parsel sayılı taşınmazlarda kain 31 adet bağımsız bölümde ortaklığın mümkün ise aynen taksim; mümkün değil ise satış yoluyla giderilmesini talep etmiştir. Davalı ...vekili; dava konusu taşınmazlardaki ortaklığın aynen taksim suretiyle giderilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu taşınmazlarda ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı ...vekili temyiz etmiştir. 1)Yapılan yargılamaya, toplanan deliller ve tüm dosya içeriğine göre davalı ...vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir. 2)Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallarda paydaşlar (ortaklar) arasında mevcut birlikte mülkiyet ilişkisini sona erdirip ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan, iki taraflı, tarafları için benzer sonuçlar doğuran davalardır.
Mahkemece paydaşlığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmesi halinde satışın nasıl yapılacağının ve satış bedelinin ne şekilde dağıtılacağının ve harcın taraflardan hangi oranlarda tahsil edileceğinin hüküm sonucunda gösterilmesi gerekir.
Satışına karar verilen taşınmaz; a) Paylı mülkiyet hükümlerine konu ise satış bedelinin ve harcın paydaşların tapudaki payları oranında, b) Elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olması halinde satış bedelinin ve harcın mirasçılık belgesindeki paylar oranında, c) Hem paylı, hem de elbirliği mülkiyeti halinin bir arada bulunması halinde ise satış bedelinin ve harcın tapudaki ve mirasçılık belgesindeki paylar nazara alınarak dağıtılmasına ve tahsil edilmesine karar verilmesi gerekir.
Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları iki taraflı, taraflar için benzer sonuçlar doğuran davalar olup, sonuçta kazanan ve kaybeden taraftan söz edilemeyeceğinden yargılama giderleri ve vekalet ücretinin taraflara payları oranında yükletilmesi gerekir.
Somut olaya gelince; satış bedelinin paydaşlara tapu kaydı ve mirasçılık belgesindeki payları oranında dağıtılmasına karar verilmesi gerekirken mahkemece yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş ise de; bu husus, kararın bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 438/7. maddesi gereğince hüküm sonucunun aşağıdaki şekilde düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte yazılı nedenlerle; davalı ... vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine; (2) numaralı bentte yazılı nedenlerle davalı ...vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile; hükmün (2.) paragrafındaki "satış bedelinin” ibaresinden sonra gelmek üzere “tapu kaydındaki ve" kelimelerinin yazılmasına, hükmün 1086 sayılı HUMK'nun 438/7. maddesi uyarınca DEĞİŞTİRİLMİŞ ve DÜZELTİLMİŞ bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan harcın yatırana iadesine, 05/04/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2018/15403 E. 2021/2070 K. sayılı 09.03.2021 tarihli kararı: "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Muhdesatın Tespiti Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiş olup, hükmün davacılar vekili ile bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacılar vekili, vekil edenlerinin maliki olduğu ortaklığın giderilmesi davasına konu olan 359 ada 44 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 5 katlı binadaki dairelerden 3,6 ve 7 numaralı olanların vekil edenlerince yapıldığını belirterek, söz konusu bağımsız bölümlerin vekil edenleri tarafından yapıldığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, kök muris ...’in 5 katlı apartmanı kardeşi davalı ...ile ortak yaptırdığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ..., dava konusu taşınmazda bulunan binanın zemin kat ve onun üzerindeki katının muris babası tarafından yapıldığını, 7 numaralı dairenin içini ... ...'ün yaptırdığını, 6 numaralı dairenin içini davacı ...'ün yaptırdığını, 3 numaralı dairenin davacı ...ile beraber muris babasının yaptırdığını beyan etmiştir.
Mahkemece ilk hükümle, davanın kısmen kabul kısmen reddine, 359 ada 44 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 5 katlı kargir binanın içindeki; 6 numaralı dairenin ... tarafından, 3 numaralı dairenin ...tarafındaninşaa edildiğinin tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmesi üzerine hüküm, bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmiş, Dairemizin 24.04.2017 tarihli ve 2015/364 Esas, 2017/6100 Karar sayılı ilamı ile, dava konusu taşınmazın kadastro tutanağının dosya arasına alınarak, muhdesata konu yerlerin kadastro tespit tarihinden önce mi ya da sonra mı yapıldığının belirlenmesi, tanık beyanları arasında çelişki olduğundan tanıkların yeniden dinlenerek çelişkinin giderilmesi yoluyla dava konusu bağımsız bölümlerin tamamının mı yoksa sadece içinin mi davacılar tarafından yapılıp yapılmadığının tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulmuştur. Mahkemesince bozmaya uyma kararı verilerek yeniden yapılan yargılama neticesinde, davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiş hüküm bir kısım davalılar vekili ile davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava muhdesatın tespiti isteğine ilişkindir.
T.C. Anayasası'nın 141. maddesi hükmü uyarınca, duruşmaların aleniyeti kuralı gereği, tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli kararın birbirine aykırı ve çelişik olmaması gerekir. Bu nedenle Mahkeme hükmü tek olduğundan ve kısa kararla aynı sonuçları taşıyacağından kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişki halinde ortada yasaya uygun bir hükmün varlığından söz edilemez. Nitekim Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu'nun 10.04.1992 tarihli ve 7/4 sayılı kararında, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunmasının bozma nedeni sayılacağı belirtilmiştir.
Yine, 6100 sayılı HMK'nin 297/2. maddesine göre, mahkeme kararında taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi, infaza elverişli biçimde hüküm kurulması zorunludur.
Somut olayda, Mahkemece, kısa kararda, açılan davanın kısmen kabul, kısmen reddine, 359 ada 44 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan beş katlı kargir binanın 6 numaralı dairenin ... tarafından, 3 numaralı dairenin ...tarafındaninşaa edildiğinin tespitine, tapu kütüğüne bu şekilde şerh edilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiş, gerekçeli kararın hüküm fıkrasında ise, sadece davanın kısmen kabul kısmen reddine denilerek karar verilmiştir. Mahkemece, gerekçeli kararda, davanın kısmen kabul kısmen reddine denilmekle yetinilerek, kabul ve ret edilen taleplerin açıklanmaması, bu açıklamanın kısa kararla yapılması, az yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluşturduğu gibi, HMK 297/2. maddesine aykırı olarak infaza elverişli olmayan bir hüküm kurulmasına da yol açmıştır. O halde, Mahkemece yapılması gereken iş, önceki karar ile bağlı olmaksızın çelişki giderilmek suretiyle yeni bir karar verilerek, kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişkinin giderilmesi ve infaza elverişli bir hüküm kurulması olmalıdır. Açıklanan bu hususlar göz önüne alınmadan, yazılı şekilde karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Bir kısım davalılar vekili ile davacılar vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 09.03.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2017/4362 E. 2021/1018 K. sayılı 18.02.2021 tarihli kararı: "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 26/11/2014 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 10/06/2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, ortaklığın giderilmesi isteğine ilişkindir. Davacı vekili, ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 16 parselde kain 1, 3, 5, 7, 8, 9 ve 11 no’lu bağımsız bölümler üzerindeki ortaklığın satış yoluyla giderilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, aynen taksimi savunmuştur.
Mahkemece, ortaklığın giderilmesi istenen taşınmazların her birinin bir bağımsız bölüm olduğu, birden fazla taşınmaz dava konusu edildiğinde bu taşınmazların her birinin ayrı ayrı aynen taksiminin mümkün olup olmadığı yönünde inceleme yapılması gerektiğinin yerleşik Yargıtay içtihatlarında kabul gördüğü,bu itibarla dava konusu taşınmazların aynen taksiminin mümkün olmadığı gerekçesiyle ortaklığın satış yoluyla giderilmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı ...vekili temyiz etmiştir.
634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 10. maddesinin son fıkrası hükmüne göre kat mülkiyetine konu olmaya elverişli bir taşınmaz üzerindeki ortaklığın giderilmesi davasında, ortak maliklerden birinin yargılamanın herhangi bir aşamasında paylaşmanın kat mülkiyeti kurulması yoluyla yapılmasını istemesi durumunda, 12. maddedeki belgeleri de tamamlattırıp taşınmaz mülkiyetinin kat mülkiyetine çevrilmesine ve paylar denkleştirilmek suretiyle bağımsız bölümlerin ortaklara ayrı ayrı özgülenmesine karar vermelidir.
Kat Mülkiyeti Kanunu hükümlerine uygun olarak, üzerinde kat mülkiyeti kurulmasına elverişli yapı bulunan ortak taşınmazda kat mülkiyetine geçilebilmesi için üzerindeki yapının mimari projesine uygun biçimde tamamlanmış ya da projesi olmamakla birlikte fiili durumuna göre çizdirilmiş imara ve fenne uygunluğu ilgili makamca onaylanmış projesinin olması, bağımsız bölümlerinin başlı başına kullanmaya elverişli bulunması (m.1), yapının tümünün kargir olması (m. 50/2) ve her paydaşa en az bir bağımsız bölüm düşmesi, ayrıca 12. maddede yazılı belgelerin (belediyeden onaylı proje, yapı kullanma belgesi ve yönetim planı) tamamlattırılması gerekmektedir. Bu koşulların gerçekleşmesi durumunda Kanunun 10. maddesinin son fıkrası hükmü gereğince taşınmazda kat mülkiyetine geçilebilecek ve açılan davada ortaklığın bu yöntemle giderilmesine karar verilebilecektir.
Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarında, tamamlanmış yapının fiili durumu ile onaylı projesi arasında aykırılıkların bulunması ya da yapının imara uygun ancak projesiz inşa edilmiş olması gibi kat mülkiyeti kurulmasına engel oluşturan eksikliklerin mevcut olduğu durumlarda hemen kat mülkiyeti kurulamayacağı sonucuna varılmayarak, bu eksikliklerin giderilip yasal koşullara uygun hale getirilmesi mümkün ise bunun kat mülkiyeti kurulması isteyen tarafa tamamlattırılması gerektiği kabul edilmektedir.
Somut olaya gelince; dava konusu taşınmazın tapu kaydı incelendiğinde, kat mülkiyeti kurulu binada 7 adet bağımsız bölümün tarafların murisi Kadir Seven adına kayıtlı olduğu görülmektedir. Dosyada mevcut mirasçılık belgesinden kayıt maliki Kadir Seven’in mirasçılarının davacı ve davalılardan ibaret olduğu anlaşılmaktadır.
Davalı ...vekilince taşınmaz üzerinde kat mülkiyeti kurulu olduğundan aynen taksim yoluyla giderilmesi talep edildiğine göre mahkemece, öncelikle bu talep üzerinde durularak gerekirse ivaz ilavesi sağlanmak suretiyle her paydaşa bir bağımsız bölüm isabet edecek şekilde taksim suretiyle ortaklığın giderilmesine, kalan bağımsız bölümler hakkında ise şimdiki gibi satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilmesi gerekir.
Mahkemece, değinilen hususlar gözetilmeksizin eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın yatırana iadesine, 18.02.2021 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.Başkan
KARŞI OY
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanması gerekir.
Açıkladığım nedenlerle sayın çoğunluğun bozma gerekçesine katılmıyorum.
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2017/1625 E. 2020/7891 K. sayılı 30.11.2020 tarihli kararı: "İçtihat Metni"
14. Hukuk Dairesi MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 06/10/2015 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 04/11/2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve bir kısım davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, İİK'nun 121. maddesi uyarınca alınan yetki belgesine dayalı olarak alacaklı tarafından açılan ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, haczedilen payın cebri icra yoluyla doğrudan satışı istenebileceğinden hukuki yarar yokluğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili ve bir kısım davalılar vekili temyiz etmiştir. 1)Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya kapsamına göre davacı vekili ve bir kısım davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir. 2)Davacı vekili ve bir kısım davalılar vekilinin diğer temyigayz itirazlarına gelince;
Tarafların, davanın görülmesi ve sonuçlandırılması için ödedikleri paraların tümüne yargılama giderleri denir. Keşif giderleri, tanık ve bilirkişiye ödenen ücret ve giderler, yargılama sırasında yapılan diğer tüm giderler, vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekalet ücreti yargılama giderleri kapsamındadır (HMK m 323).
Kural olarak yargılama giderleri davada haksız çıkan yani aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir (HMK m 326). Yargılama giderlerine mahkemece resen hükmedilir. Yargılama gideri tutarı, hangi tarafa ve hangi oranda yükletildiği ve dökümü hüküm altında gösterilir ( HMK m. 332 / 1, 2 ).
Somut olayda; davacı vekili aldığı yetkiyle İİK'nun 121. maddesine dayanarak 349 ada 11 parsel sayılı taşınmaz hakkında ortaklığın giderilmesi davası açmıştır.
Mahkemece, 5403 sayılı Kanunun 8. maddesinde 30.04.2014 tarih, 6537 sayılı Kanunun 4. maddesiyle yapılan ve 15.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren değişiklikle "Tarım arazileri Bakanlıkça belirlenen büyüklüklerin altında ifraz edilemez, hisselendirilemez, Hazine taşınmazlarının satış işlemleri hariç olmak üzere pay ve paydaş adedi arttırılamaz." düzenlemesi yapıldığından artık asgari tarımsal arazi büyüklüklerinin altındaki arazilerde paydaş dışındaki 3. şahıslara satış ve devri mümkün hale geldiği gerekçesiyle alacaklı davacının haczedilen payı doğrudan icra yoluyla satışını sağlayabileceği belirtilerek hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.
5403 sayılı Kanunun 8. maddesinde 30.04.2014 tarih, 6537 sayılı Kanunun 4. maddesiyle yapılan ve 15.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren değişikliklikten sonra paydaş dışındaki 3. şahıslara dava konusu taşınmazların satışı mümkün hale gelmiştir. Dava 26/02/2015 tarihinde, kanun değişikliği yürürlüğe girdikten sonra açıldığından davacı alacaklının ortaklığın satış suretiyle giderilmesini talep etme hakkı bulunmamaktadır. Mahkemece kendisini vekille temsil ettiren davalılar lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken bu hususta hüküm kurulmamış olması doğru değil ise de bu husus kararın bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK'nun 438/7 maddesi gereğince hüküm sonucunun aşağıdaki şekilde düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekili ve bir kısım davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine; (2) numaralı bent uyarınca davacı vekili ve bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hüküm sonucuna 4. madde olarak "Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 1.500,00TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine" cümlesinin eklenmesi suretiyle düzeltilmesine, hükmün DEĞİŞTİRİLMİŞ ve DÜZELTİLMİŞ bu şekliyle ONANMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 30.11.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.