- Avukat Baran DELİL
Mirastan Feragat Sözleşmesi Nedir, Nasıl Yapılır?
Delil Hukuk Bürosu
Makale İçeriği:
Mirastan Feragat Nedir?
Hukuk sistemimizde mirasçı sıfatını haiz olan kimseler, mirasçı sıfatını mirasbırakanın ölümüyle birlikte kazanırlar. Bunun sonucu olarak da ölüm olayıyla birlikte miras malları üzerinde mülkiyet hakları doğmuş olacaktır.
Mirastan feragat ya da halk arasında bilinen adıyla mirastan vazgeçme, mirasbırakan ile mirasçı arasında yapılacak olan bir sözleşmeyle gerçekleştirilmektedir. Aslında mirastan feragat sözleşmesinin yapıldığı anda hukuken mevcut olan bir miras hakkı söz konusu değildir, çünkü miras hakkı, mirasbırakanın ölüm olayı ile birlikte doğmaktadır. Ancak usul ve esas kurallarına uygun olarak hazırlanmış olan bir mirastan feragat sözleşmesi, mirasbırakanın ölümüyle birlikte, mirastan feragat sözleşmesinin hükümden düşmesi nedenlerinden birinin de mevcut olmaması halinde tüm sonuçlarını doğurur ve sözleşme hükümlerine uygun bir şekilde mirasbırakanın mirasçılığı ortadan kalkar.
Mirastan feragat, mirasbırakan ile mirasçı arasında, mirasbırakanın sağlığında gerçekleşmesi gereken bir sözleşme olduğundan mütevellit, mirasçının tek taraflı iradesiyle gerçekleştirilememektedir.
Bu halde mirastan feragat eden mirasçının kendi altsoyunun miras hukukuna ilişkin hukuki statüsünün nasıl olacağı vb. hükümler yine miras hukuku mevzuatında ve yargısal uygulamalarla birlikte düzenlenmiştir. Yazımızın devamında, tüm bu hususları kısaca özetlemeye çalışacağız.
Mirastan Feragat ve Mirasın Reddinin Farkları Nelerdir?
Mirastan feragat, mirasın reddi ile karıştırılmamalıdır. Mirasın reddi, mirasbırakanın ölümü akabinde tek taraflı olarak gerçekleştirilebilmekteyken; mirastan feragat, mirasbırakanın sağlığında ve onun da katılımıyla birlikte, mirasbırakan ile mirasçılarından biri veya birkaçı arasında yazılı olarak gerçekleştirilen iki taraflı bir sözleşmedir.
Mirasın reddinde mirası reddeden kişinin altsoyları bu ret işleminden etkilenmezler ve mirasçı sıfatını kazanırlar. Ancak mirastan feragat sözleşmesi yapılması halinde mirasbırakanın altsoyu, mirastan feragat sözleşmesinin ivazlı mirastan feragat sözleşmesi veya ivazsız mirastan feragat sözleşmesi olarak yapılmasına bağlı olarak değişen şekilde sözleşmeden etkilenebilmektedir.
Mirastan Feragat Sözleşmesi Yapılırken Nelere Dikkat Edilmelidir?
Büromuza mirastan feragat sözleşmesi için görüşmeye gelen müvekkillerimizden gördüğümüz kadarıyla en sık düşülen hatalar mirastan feragat sözleşmesinin kardeşler arasında akdedilmek istenmesi veya miras bırakanın ölümü akabinde gerçekleştirilmeye çalışılması, yani mirasın reddi ile karıştırılmasıdır.
Mirastan feragat, miras hukukuna ilişkin bir sözleşme olduğundan dolayı resmi vasiyetnameye ilişkin şekil şartlarına uygun olmalıdır. Dolayısıyla noterde resmi vasiyetname şeklinde düzenlenmelidir. Detaylı bilgi ve hukuki danışma için büromuzla iletişime geçebilirsiniz: Bize Ulaşın
Mirastan feragate sözleşmesi yapılırken dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da, sözleşmenin ivazlı(karşılıklı) mı ivazsız(karşılıksız) mı yapılacağı konusunda karar vermek olacaktır. Çünkü bu iki halde farklı hukuki sonuçlar meydana gelmektedir. Ayrıca mirastan tam feragat gerçekleştirilebileceği gibi, kısmen feragat de mümkündür.
Türk Medeni Kanunumuzun 528. Maddesine Göre: Mirasbırakan, bir mirasçısı ile karşılıksız veya bir karşılık sağlanarak mirastan feragat sözleşmesi yapabilir. Feragat eden, mirasçılık sıfatını kaybeder. Bir karşılık sağlanarak mirastan feragat, sözleşmede aksi öngörülmedikçe feragat edenin altsoyu için de sonuç doğurur.
İvazlı(Karşılıklı) Mirastan Feragat Sözleşmesi
Mirastan feragat sözleşmesinin belirli bir menfaat karşılığında gerçekleştirilmiş olması halinde ivazlı mirastan feragat sözleşmesi söz konusu olmaktadır. Mirastan feragat sözleşmesinin ivazlı olması halinde, yukarıda alıntılamış olduğumuz TMK 528. madde gereği mirasçılar için de sonuç doğuracağının kabulü gerekir. İvazlı miras sözleşmesinde, mirasçının miras hakkından feragat etmesinin karşılığı olarak bir menfaat elde etmesinden dolayı, mirasçının miras hakkı alt soyuna sirayet etmeyecektir.
Ancak ivazlı mirastan feragat sözleşmesi düzenlenmesi halinde de, sözleşmede aksi öngörülmüşse feragat edenin altsoyunun mirasçılığı devam edebilir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, böyle bir durumun mevcudiyeti halinde diğer mirasçıların TMK Madde 565/2. hükmü gereğince tensip davası açabilmeleri mümkündür. Zira Türk Medeni Kanunumuzun 565. maddesinin ikinci fıkrasına göre miras haklarının ölümden önce tasfiyesi maksadıyla yapılan kazandırmalar da ölüme bağlı tasarruflar gibi tenkise tabiidir.
Bu halde feragat eden mirasçının eşi de, feragat eden mirasçıya halef olmadığından hiçbir kazanım elde edemeyecektir.
İvazsız(Karşılıksız) Mirastan Feragat Sözleşmesi
Mirastan feragat sözleşmesinin ivazsız gerçekleştirilmesi halinde, feragat edenin altsoyunun miras hakkı, feragat eden mirasçı mirasbırakandan önce ölmüş gibi devam eder. Yani feragat edenin miras hakkı kendi altsoyuna geçer.
Bu halde de mirastan feragat eden mirasçının eşinin, herhangi bir kazanımı söz konusu olmayacaktır.
Mirastan Feragat Sözleşmesinde Şekil
Mirastan feragat sözleşmesi, bir çeşit miras sözleşmesi olduğundan dolayı resmi vasiyetname şeklinde düzenlenmelidir. Sözleşmenin tarafları, mirastan feragate dair iradelerini resmi memur huzurunda ve iki tanığın önünde, aynı anda bildirirler. Resmi memur, sulh hakimi, noter veya kanun ile kendisine yetki verilmiş bir diğer kişi olabilir. Genellikle noterlikler tercih edilmektedir. Mirastan feragat sözleşmesinin geçerliliği, esasa ilişkin şartların dışında, usulen de bu şekil şartına bağlıdır.
Mirastan Feragat Sözleşmesinin Hükümden Düşmesi
Mirastan feragat sözleşmesinin hükümden düşmesi, TMK 529. maddede düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, mirastan feragat sözleşmesinin belli bir kişi lehine yapılması halinde bu kişinin herhangi bir sebeple mirasçı olamaması veya belli bir kişi lehine yapılmamış olması halinde ise en yakın ortak kökün altsoyunun mirasçı olamaması durumunda feragat sözleşmesi hükümden düşecektir. Örneğin bu kişilerin mirasbırakanın canına kast etmesi durumunda mirastan feragat sözleşmesinin hükümden düşeceğinin kabulü gerekir.
Türk Medeni Kanunumuzun 529. Maddesi: Mirastan feragat sözleşmesi belli bir kişi lehine yapılmış olup bu kişinin herhangi bir sebeple mirasçı olamaması hâlinde, feragat hükümden düşer. Mirastan feragat sözleşmesi belli bir kişi lehine yapılmamışsa, en yakın ortak kökün altsoyu lehine yapılmış sayılır ve bunların herhangi bir sebeple mirasçı olamaması hâlinde, feragat yine hükümden düşer.
Mirastan Feragat Sözleşmelerine İlişkin Yargıtay Kararları
Hukuk Genel Kurulu 2014/1111 E., 2016/605 K. "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescili” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Düzce 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 14/06/2012 gün ve E:2010/239, K:2012/248 sayılı kararın incelenmesi davacı vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 01.04.2013 gün ve E:2012/17062, K:2013/4598 sayılı ilamı ile;
(...Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davalının kendi edimini yerine getirmediği, bu nedenle de çekişmeli 267 ve 268 parsel sayılı taşınmazların kendi adına tescilini isteme hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı, ortak muris Mustafa Sağlam'dan kalan 267, 268 ve 214 parsel sayılı taşınmazlar nedeniyle 21.09.2001 tarihinde noterde davalılarla birlikte mirastan feragat sözleşmesi yaptıklarını, sözleşme uyarınca davalılara 214 parsel sayılı taşınmazdaki paylarını verdiğini, onların da 267 ve 268 parsellerdeki paylarını kendisine vermeleri gerekirken devri yapmadıklarını ve hileli davrandıklarını ileri sürerek, 267 ve 268 parsel sayılı taşınmazların tapularının iptali ile adına tescili, olmadığı takdirde ise 214 parselin aynen miras bırakan adına iadesi isteğiyle eldeki davayı açmıştır.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, ortak muris Mustafa Sağlam'ın 07.09.1989 tarihinde ölümü ile geride oğulları davacı ... ile İbrahim ve torunları olan davalılar .... kaldıkları, İbrahim'in 06.02.2010 tarihinde öldüğü, ancak öncesinde miras bırakan Mustafa'nın tüm mirasçılarının 21.09.2001 tarihinde noterde düzenlenen mirastan feragat sözleşmesini imzaladıkları, sözleşmede davalıların 267 ve 268 parsellerde tüm hak ve hisselerinden davacı amcaları İrfan lehine feragat ettikleri, diğer amcaları İbrahim'in ölümü halinde de kendilerine intikal edecek olan miras hak ve hisselerinden de yine davacı lehine feragat ettikleri, karşılığında ise davacı ... ile amcaları İbrahim'in 214 parseldeki paylarını aldıklarını, devraldıkları 214 parselin tahmini değerinin 500.000.000 TL olduğunun belirtildiği, 19.10.2001 tarihinde ise çekişmeli 214 parsel sayılı taşınmazın tüm mirasçılar adına intikal ettirilip, aynı gün satış suretiyle dava dışı Hanife Sağlam'a 500.000.000 TL bedelle temlik edildiği, onun tarafından da 06.12.2005 tarihinde dava dışı ... satıldığı, taşınmazın halen bu kişi adına kayıtlı olduğu, çekişmeli diğer taşınmazlar olan 267 ve 268 parsellerin ise ortak miras bırakan Mustafa adına kayıtlı oldukları anlaşılmaktadır.
Dava dışı Hanife'nin davalıların annesi olduğu dosyadaki nüfus kayıtları ile sabittir. Diğer iki parça taşınmaz ise halen muris Mustafa adına kayıtlıdır. Davacı, aralarındaki mirastan feragat sözleşmesi uyarınca ve davalıların isteği üzerine 214 parsel sayılı taşınmazın davalıların annesine aktarıldığını ileri sürmüş olup, bu iddianın aksi kanıtlanamamıştır. Bu durumda davacının edimini yerine getirdiği açıktır.
Hal böyle olunca, dava konusu 267 ve 268 parseller yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddi doğru değildir.
Kabule göre de; davalılar lehine hükmedilen avukatlık ücretinin harcı tamamlanan dava değeri üzerinden hesaplanması gerekirken, dava dilekçesinde belirtilen değer üzerinden avukatlık ücret tayini isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Mahkemenin, davacının kendi edimini yerine getirmediği, bu nedenle de çekişmeli 267 ve 268 parsel sayılı taşınmazları kendi adına tescilini isteme hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verdiği karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece, yukarıda belirtilen gerekçelerle bozulmuş; yerel mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararını davacı vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davacının edimini yerine getirip getirmediği; varılacak sonuca göre, 267 ve 268 parsel sayılı taşınmazların tapu kaydının davacı adına tescilinin gerekip, gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, Düzce 3.Noterliğince 21 Eylül 2001 tarih ve 11616 sayılı "Düzenleme Şeklinde Mirastan Feragat Sözleşmesi" isimli belge içeriğinde aynen; "...İlgililerin kimliklerinin tetkiki ve şahitlerin şahadetleri ile kişilikleri hakkında kanı sahibi bu işi yapmaya ehil olduklarını gördüm, bunun üzerine ilgililerden feragat edenler hep birlikte şahitlerin huzurunda söze başlayarak dedi ki: Dedemiz Mustafa Sağlam'ın adına kayıtlı bulunan ve onunda ölümü ile intikalen hak sahibi bulunduğumuz Düzce İli, Merkez İlçesi, Ovapınar köyü, Köyiçi mevkiinde kain ve tapunun pafta no:1, parsel no:267 ve 268 parselde kayıtlı gayrimenkullerde diğer hak sahibi olan ve çocuğu bulunmayan amcamız İbrahim Sağlam öldüğü takdirde miras yoluyla irsen ve teselsülen ondan bizlere intikal edecek olan miras hak ve hisselerimizden diğer amcamız ... lehine feragat ediyoruz. Çünki biz onlardan yani amcalarımız İrfan ile İbrahim Sağlam'dan Düzce İli, Ovapınar köyü, Köyiçi mevkiinde bulunan pafta no:1, Parsel no: 214 de kayıtlı bulunan gayrimenkul üzerindeki hak ve hisselerini tapuda devir aldık onlar dedem Mustafa Sağlam'dan kendilerine kalan bu parsel üzerindeki miras hak ve hisselerini bizlere devir ettiler. Bu devir aldığımız gayrimenkulün tahmini değeri 500.000.000 TL (beş yüz milyon liradır) civarındadır. Bu nedenle Medeni Kanunun 475. maddesi gereğince ivazlı feragat ettiğimizi, böylece yukarıda belirtilen parsellerle ilgili olarak hiçbir hak talebinde bulunmayacağımızı tenkis davası açmayacağımızı noter ve şahitlerin huzurunda beyan ve ikrar ederiz. Diyerek sözlerini bitirdiler.
Diğer taraftan lehine feragat edilen ... söz alarak dediki: bende yukarıda feragat edenlerin beyanlarını aynen anlaşarak kabul ettiğimi beyan ve ikrar ederim. Diyerek sözlerini bitirdi.
Oturumda hazır bulunan İbrahim Sağlam söz alarak dediki: Bende yukarıda bahsi geçen sözleri aynen kabul ile ivazlı bu feragata aynen anlaşarak kabul ettiğimi, noter ve şahitlerin huzurunda beyan ve ikrar ederim. Diyerek sözlerini bitirdi. Feragat edenler ..., ..., ..., Saniye Toğru, .... Lehine Feragat Edilen: ...; Muvafakat Eden (muris): İbrahim Sağlam.” ifadeleri yer almaktadır.
Ayrıca duruşmada dinlenen davacı tanığı Mehmet Karaçayır yeminli beyanında aynen; “Ben taraflar arasında noterde yapılmış bulunan mirastan feragat sözleşmesinde tanık olarak bulundum. Noter sözleşmesinde yazılı hususlarda davacı ve davacının abisi İbrahim Sağlam benden anlaştıklarını söyleyerek tanık olmamı istediler. Bana söylediklerine göre İbrahim Sağlam’ın oturduğu evin olduğu yeri ...’a verdiklerini ayrıca bir çeşmenin başında olan bu evin biraz aşağısında olan bir arsayı Hanife Sağlam ve ...’a verdiklerini söylediler, sanırım bu bahsettiğim arsanın tapu kaydı 214 parseldi, ben bu anlaşma doğrultusunda tapuda işlem yapılıp yapılmadığını bilemiyorum.” şeklindedir.
Yukarıda düzenleme şeklindeki noter senedinin içeriği ve davacı tanığının beyanları bir bütün olarak incelenip, değerlendirildiğinde; muris İbrahim Sağlam ile davalılar arasında 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (4721 sayılı TMK)'nun 528.maddesi (743 sayılı Türk Kanunu Medenisi m.475) kapsamında mirastan feragat sözleşmesi, diğer taraftan da davacı ile davalılar arasında 4721 sayılı TMK. 677.maddesi (743 sayılı MK. m.612) kapsamında miras payının devrini öngören sözleşme bulunmaktadır. Davalıların yukarıda içeriğine aynen yer verilen noter senedinde yer alan “…belirtilen parsellerle ilgili olarak hiçbir hak talebinde bulunmayacağımızı tenkis davası açmayacağımızı …beyan ve ikrar ederiz…” şeklindeki ifade de dikkate alındığında, davalıların uyuşmazlığa konu olan 267 ve 268 parsellerdeki taşınmazlardan hem kök muris Mustafa Sağlam’dan intikal eden hem de amcaları muris İbrahim Sağlam’dan intikal edecek miras haklarının tamamından davacı ... lehine feragat ettikleri anlaşılmaktadır.
Davacının kendi edimini yerine getirip getirmediği hususuna gelince; noter senedi içeriğinde davalıların, davacı ... ile amcaları İbrahim'in 214 parseldeki paylarını aldıklarını beyan ettikleri, devraldıkları 214 parselin tahmini değerinin 500 TL olduğunun belirtildiği, 19.10.2001 tarihinde ise çekişmeli 214 parsel sayılı taşınmazın önce tüm mirasçılar adına intikal ettirilip, daha sonra aynı gün satış suretiyle dava dışı Hanife Sağlam'a 500 TL bedelle temlik edildiği, bu kişi tarafından da 06.12.2005 tarihinde dava dışı Mehmet Emin Toğru'ya 27.200 TL bedel ile satıldığı, taşınmazın halen bu kişi adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Görüldüğü üzere, davalıların da katılımıyla 214 parsel sayılı taşınmazın noter senedinin düzenlendiği tarihten (21.09.2001) çok kısa bir süre sonra (19.10.2001 tarihinde) ve noter senedinde belirtilen bedelle (500 TL) dava dışı Hanife Sağlam’a (davalıların annesine) devrinin yapılması karşısında, davacının kendi edimini yerine getirdiğinin kabulü gerekir. Devrin tapuda “satış” olarak gösterilmesinin, varılan bu sonuca bir etkisi bulunmamaktadır.
Şu halde; yerel mahkemece, dava konusu 267 ve 268 parseller yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddi doğru değildir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşme sırasında bir kısım üyelerce; uyuşmazlığa konu noter senedi içeriğine göre, davalıların sadece amcaları muris İbrahim Sağlam’dan intikal edecek miras haklarını davacı ...’a devretmeyi taahhüt ettikleri, ancak kök muris Mustafa Sağlam’dan intikal eden miras payının devrini de taahhüt ettiklerini gösterecek bir ibarenin bulunmadığı, dolayısıyla kök muris Mustafa’dan intikal eden miras payı bakımından yerel mahkemenin direnmesinin bu yönüyle kısmen yerinde olduğu, zira mirastan feragat sözleşmesinin geçerli olabilmesi için murisin sağlığında ve onun katılımıyla yapılmasının zorunlu olduğu, kök muris Mustafa’nın noter senedi düzenlenmeden önce öldüğü, bu nedenle noter senedinin muris İbrahim’den intikal edecek miras hakkını kapsaması ve davacının kendi edimini yerine getirdiğinin anlaşılması karşısında davanın tamamen değil kısmen kabul edilmesi gerektiği, belirtilen nedenlerle yerel mahkeme kararının bu değişik gerekçeyle bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de; Kurul çoğunluğunca yukarıda belirtilen gerekçelerle bu görüş benimsenmemiştir.
Öte yandan, Özel Daire bozma ilamında 214 parsel sayılı taşınmazın davalıların annesine devrine gerekçe olarak yazılan “…davalıların isteği üzerine…” ibaresinin sehve dayalı olarak yazıldığı anlaşılmaktadır. Zira, bu ibareyi doğrulayacak bir bilgi veya belgeye dosyada rastlanamamıştır.
Hal böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen ilave gerekçeyle Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen ilave gerekçe ve nedenden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 11.05.2016 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
1. Hukuk Dairesi 2021/769 E., 2021/5381 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL Taraflar arasında görülen davada; Davacı, mirasbırakan annesi ...'ın ... ada ... parsel sayılı taşınmazdaki bir kısım payını 24.07.2014 tarihinde dava dışı oğlu ...'a, ...'ın da bu payı mirasbırakanın diğer oğlu davalı ...'ya devrettiğini, yine annesinin dava konusu ... parsel sayılı taşınmazdaki kalan payını da 18.01.2016 tarihinde oğlu olan davalı ...'a ve diğer davalı ...'ya temlik ettiğini, işlemler satış gösterilmek suretiyle yapılmış ise de tamamının mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, süresi içerisinde cevap dilekçesi ibraz etmemiş, aşamadaki beyanlarında davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, mirasbırakan ile davacı arasında resmi şekil şartına uygun ivazlı mirastan feragat sözleşmesi yapıldığı, davacının dava konusu taşınmazdaki payından feragat ettiği, bu nedenle de temlikin muvazaalı olduğu iddiasını ileri sürme hakkı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, kararın davacı vekili tarafından istinafı üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince; 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b-1 maddesi uyarınca, davalı tarafın süresinde cevap dilekçesi vermediği ve delil bildirme hakkı bulunmadığı halde, davalı tarafça dosyaya sunulan ... 3. Noterliği'nin 04.02.2014 tarih ve 2479 yevmiye numaralı mirastan feragat sözleşmesinin hükme esas alınması doğru değil ise de; mirasbırakanın mal kaçırma amacı bulunduğu iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle, gerekçenin bu şekilde düzeltilmesi suretiyle, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle TMK'nın 528/2. maddesi gereğince mirastan feragat edenin mirasçılık sıfatını kaybedeceği gözetilerek, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olduğuna göre; davacının yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, temyiz karar harcı peşin yatırıldığından harç alınmasına yer olmadığına, 11/10/2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.
1. Hukuk Dairesi 2021/772 E., 2021/5004 K. "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, 4 parselde bulunan 7 numaralı bağımsız bölüm kendi adına kayıtlı iken; dava dışı çocukları... ve ...ile Sakarya 5. Noterliğinin 30.01.2007 tarih ve 3161 yevmiye numaralı mirastan feragat sözleşmesi düzenlendiğini, sözleşmeye göre... ve ...'in, dava konusu taşınmaz dahil miras paylarının tamamından davalı oğlu ... lehine feragat ettiklerini, ... ve ...'e de 10.000,00'er TL para vererek mirasını paylaştırdığını feragat sözleşmesine konu evde oturmaya devam edebilmek amacıyla taşınmazı sağlığında davalı oğluna devretmek istemediğini, ölümü halinde taşınmazın davalıya miras kalması için anılan işlemlerin yapıldığını, mirastan feragat sözleşmenin ve ölünceye kadar evde oturabileceğine ilişkin şerh işlemlerinin yapılması için davalı oğlu ile birlikte Tapu Müdürlüğüne gittiklerini, ancak dava konusu 7 numaralı bağımsız bölümün satış gösterilmek suretiyle davalıya temlik edildiğini, okuma yazması olmadığını, yaşlılığından faydalanan davalı oğlunun hileli yollarla iradesini fesada uğratarak taşınmazın adına devrini sağladığını, davalı oğlunun dava konusu evi satacağına dair mesajlarından sonra yapılan araştırma üzerine 19.07.2019 tarihinde taşınmazın satış gösterilmek suretiyle devredildiğini öğrendiğini, ölünceye kadar taşınmazda oturabilmek kastıyla mirastan feragat sözleşmesi yapıldığını davalı da dahil diğer çocuklarının da bildiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, zamanaşımı süresinin ve hak düşürücü sürenin geçtiğini, dava konusu taşınmazın tarafların iradesine uygun olarak devredildiğini, hileli bir işlem bulunmadığını, tapu işlemleri sırasında davacı annesinin yanında diğer çocuklarının da hazır bulunduğunu, davacının diğer çocuklarına verdiğini beyan ettiği 10.000,00'er TL'yi kendisinin verdiğini, annesinin taşınmazını satmak istemesi üzerine dava dışı kardeşlerinin mağdur olmamaları ve satış işlemine ileride itiraz etmemeleri için gereken bedeli ödediğini, hiçbir zaman ölünceye kadar evde oturabileceği konusunda annesine vaatte bulunmadığını, taşınmazın hiçbir şarta bağlı olmadan devredildiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş, kararın davacı vekili tarafından istinafı üzerine, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince; 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b-1 maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davacının yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 04/10/2021 tarihinde oybirliğiyle kesin olmak üzere karar verildi.
7. Hukuk Dairesi 2021/166 E., 2021/838 K. "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi DAVALILAR : ... vd. İLK DERECE MAHKEMESİ :... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 17/11/2016 tarihinde verilen dilekçeyle mirasçılık belgesinin iptali talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda davanın reddine dair verilen 23/03/2018 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davacı tarafından talep edilmiştir. ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince istinaf talebinin kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına dair verilen kararın davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
Dava mirasçılık belgesinin iptali ve yeni mirasçılık belgesi verilmesi isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, miras bırakan babası ile kardeşi Yılmaz arasında mirastan feragat sözleşmesi düzenlendiğini, feragat sözleşmesi sebebiyle Yılmaz’ın oğlu Deniz’in mirastan pay almaması gerekirken... Sulh Hukuk Mahkemesinin 26.04.2016 tarih ve... Karar sayılı mirasçılık belgesinde mirasçı olarak yer aldığını belirterek, dava konusu mirasçılık belgesinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde, talebin zamanaşımına uğradığını, yetki itirazında bulunduklarını, feragat sözleşmesinin ivasız olarak yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme, davanın reddine karar vermiştir.
Davacı ... hükme karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi, davacının istinaf kanun yolu başvurusunun kabulü ile ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 26.04.2016 tarih ve... Karar sayılı mirasçılık belgesinin iptaline, muris ...'nın mirası 3 pay kabul edilerek; 1 payın ...'ya, 1 payın ...'ya, 1 payın Yılmaz Baktı'ya aidiyetine, yargılama giderlerinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar vermiştir.
Hükmü, davalı ... vekili, yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden temyiz etmiştir. ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 26.04.2016 tarih ve... Karar sayılı mirasçılık belgesinin iptaline ve yeni mirasçılık belgesi düzenlenmesine dair ilamda davalı ...’ya miras payı verilmediğinden yargılama giderlerinden ...’nın sorumlu tutulması doğru görülmemiş ise de bu husus hükmün bozulmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 370/2. maddesi gereğince ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin hüküm sonucunun aşağıdaki şekilde düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 24.12.2018 tarihli ...Karar sayılı hüküm sonucunun 1. bendi 4. paragrafında “6,70TL karar ve ilam harcı” ibaresinden sonra “davalı ... dışında kalan” ibaresinin yazılması, hüküm sonucunun 1. bendi 5. paragrafında “181,20TL yargılama giderinin” ibaresinden sonra gelen “davalılardan” ibaresinin çıkarılarak yerine “davalı ... dışında kalan davalıdan” ibaresinin yazılması, hüküm sonucunun 1. bendi 6. paragrafında “2.180,00TL vekalet ücretinin” ibaresinden sonra gelen “davalılardan” ibaresinin çıkarılarak “davalı ... dışında kalan davalıdan” ibaresinin yazılması, hüküm sonucunun 3. bendinde “122,48TL istinaf giderinin” ibaresinden sonra gelen “davalılardan” ibaresinin çıkarılarak “davalı ... dışında kalan davalıdan” ibaresinin yazılması suretiyle düzeltilmesine, hükmün DÜZELTİLMİŞ ve DEĞİŞTİRİLMİŞ bu şekli ile ONANMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE, kararın bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesi Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 20.09.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
1. Hukuk Dairesi 2016/12069 E., 2019/4875 K. "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davacı ... yönünden davanın reddine, diğer davacı ... yönünden davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı ... vekili ile davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları...’in 10 parsel sayılı taşınmazdaki 3 katlı binayı muvazaalı olarak davalılara temlik ettiğini, davalıların kendileri dışındaki mirasçıların paylarını ödediklerini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişler, aşamada taleplerini payları oranında tapu kaydının iptali ile adlarına tesciline olmadığı takdirde tenkisine karar verilmesi şeklinde ıslah etmişlerdir.
Davalılar, ...’nin dava konusu taşınmazla ilgili miras hakkından feragati olduğunu, mirasbırakanın taşınmazı arsa olarak aldığını, bina inşa edilirken masrafların büyük bir kısmını kendilerinin karşıladıklarını, mirasbırakan taşınmazı satmak istediğinde yabancı almasın diye bedelini ödeyerek aldıklarını, sonrasında taşınmaza 2 kat daha yaptırdıklarını, tenkis için zamanaşımının geçtiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacı ... mirastan feragat sözleşmesi yaptığı gerekçesiyle onun yönünden davanın reddine, diğer davacı yönünden temliklerin muvazaalı yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’in 04.08.1999 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak çocukları ....e ....’nin kaldığı, ...’ın 10 parsel sayılı taşınmazı 09.05.2010 tarihinde 1/2’şer pay ile ... ve ....’e, .... ve ...’in 03.05.1996 tarihinde....’ya, ...’nin de 16.04.1998 tarihinde ...’e temlik ettiği, .... 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 338-530/2005 sayılı kararı ile 10 parsel sayılı taşınmazın 1/2 payının ... adına tesciline hükmedildiği ve kararın kesinleştiği, ...’nin ... 19. Noterliğinin 14.11.2012 tarih ve 2004 yevmiye numaralı feragatnamesi ile dava konusu taşınmazdaki tüm miras ve tenkis haklarından feragat ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığını ispat külfeti 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 190. maddesi ile TMK'nin 6. maddesi gereği davacı tarafa aittir.
Somut olayda, davacı ...’nin mirasbırakanın ölümünden sonra düzenlenlenen feragatname ile dava konusu taşınmazdaki miras hakkından feragat ettiği gözetilerek onun talebi yönünden davanın reddine karar verilmesi doğrudur. Davacı ...’nin temyiz itirazlarının reddine,
Davalıların temyiz itirazlarında gelince;
Dinlenen davacı tanıkları temlikin muvazaalı olduğu yönünde bir beyanda bulunmadıkları gibi davacı tarafça da mirasbırakanın diğer mirasçılardan mal kaçırmasını gerektirir somut bir olgu ortaya konulamamıştır. Dolayısıyla, davacı ... temlikin muvazaalı olduğu iddiasını kanıtlamış değildir.
Hal böyle olunca, davacı ... yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerekirken genel kurala aykırı olarak ispat külfeti davalıya yüklenmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.09.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.