top of page
  • Avukat Baran DELİL

Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davası 2024

Delil Hukuk Bürosu

muhdesatın aidiyetinin tespiti davası
 

Makale İçeriği:

 

Muhdesat Ne Demektir?


Muhdesatın aidiyetinin tespiti ya da muhdesatın tespiti davası, uygulamada sıklıkla karşımıza çıkan, gayrimenkul hukukuna ilişkin davalardır. Muhdesat kelimesi: Sonradan inşa edilen, sonradan yapılan şey anlamına gelmektedir. Muhdesatın kelime olarak yer almakta olduğu 3402 sayılı Kadastro Kanunumuzun 19. maddesinin 2. fıkrasına göre muhdesat, kadastro tespiti yapılan taşınmaz üzerinde bulunan bağ, bağçe, yapılmış olan yapılar, dikilmiş olan ağaçlar ve benzeri şeyler için kullanılmaktadır.



Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davası Niçin Açılmaktadır?


Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasının niçin ve hangi durumlarda açılmakta olduğunun tespiti için bu davanın açılması ile elde edilmek istenen hukuki yararın ne olduğu açıklanmalıdır.


Niteliği itibariyle bir çeşit tespit davası olan muhdesatın aidiyetinin tespiti davalarında bir taşınmaz üzerinde, bu taşınmazın bütünleyici parçası haline gelen yapılar, dikili ağaçlar vb. unsurların kim tarafından inşa edilmiş veya dikilmiş olduğunun yani bu unsurları kimin meydana getirmiş olduğunun tespit edilmesi mahkemeden talep edilir.


Örneğin, mülkiyet durumu tartışmalı olan bir taşınmazın kendisine ait olduğu düşüncesiyle bu taşınmaz üzerine yapı inşa eden veya bağ kuran ya da bu taşınmaz üzerine ağaç diken kişiye karşı müdahalenin meni ve ecrimisil davası açılması veya muhdesatı oluşturan kişinin tapuda malik olarak görünen kişilere karşı tapu iptali ve tescil davası açması durumlarında muhdesat sahibinin ayrıca muhdesatın aidiyetinin tespitini de talep etmesi mümkün ve gereklidir.


Bunun yanında ortaklığın giderilmesi davasında da ortaklığın giderilmesi davasına konu olan taşınmazın tapu kütüğünün beyanlar hanesinde muhdesatın maliklerden biri veya birkaçına ait olduğuna ilişkin kayıt bulunması veya tüm taşınmaz maliklerinin muhdesatın belirli bir veya birkaç malik tarafından kendi adına ve hesabına meydana getirildiğini oybirliği ile kabul etmeleri halinde, ortaklığın giderilmesi davasına bakan mahkemenin taşınmaz satış bedelinin paylaştırma oranını belirlerken muhdesata isabet edecek satış bedelinin sadece bu muhdesatı meydana getiren malik veya maliklere verilmesini sağlayacak şekilde oranlama yapması ve buna göre hüküm vermesi, tapu kütüğünde muhdesata dair bir kayıt yoksa veya taşınmaz malikleri arasında bu konuda oybirliği sağlanmazsa ancak bu halde konuyu ön mesele yapması, muhdesat konusunda çıkan uyuşmazlığı çözmek miktar itibarıyla(muhdesat değeri açısından) kendi görevine giriyorsa uyuşmazlığı kendisinin çözmesi, miktar itibarıyle kendi görevini aşıyorsa, muhdesatın kendisine ait olduğunu öne süren malik veya maliklere bu konuda tespit davası açmak üzere süre vermesi ve açılacak olan bu davanın sonucunu beklemesi gerekir.(Bakınız: Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nin 2011/5151 Esas ve 2012/1963 Karar sayılı kararı)


Yukarıda saymış olduğumuz haller haricinde de, muhdesatın sahibinin tapuda malik olarak görünen kişiden farklı olduğu her halde muhdesatın aidiyetinin tespiti davasının açılması mümkündür. Bu nedenle muhdesatın aidiyetinin tespiti davasının açılabileceği hallerin sınırlı olarak sayılmış olması nedeniyle yalnızca bu hallerde açılabilecek bir dava olarak düşünülmemesi gerekmektedir. Konuya ilişkin olarak detaylı bilgi, hukuki danışma ve dava temsil desteği için linke tıklayıp bize ulaşabilirsiniz: Avukattan Randevu Al



Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davasının Hukuki Dayanağı Nedir?


Güncel mevzuat ve yargı kararları da dikkate alındığında muhdesat sahibinin hakkı, ayni bir hak olarak değerlendirilemez; yalnızca ana taşınmaz üzerinde mülkiyet hakkı sahibi olan kimseye karşı kişisel hak olarak ileri sürülebilir. Bu hakkın hukuki niteliği ve ne şekilde kullanılabileceği hususu da Türk Medeni Kanunumuzun 722. maddesi ve devamında düzenlenmiştir.


Eski Medeni Kanun döneminde taşınmaz ve üzerindeki yapılar açısından ayrı ayrı mülkiyet ilişkisi ve dolayısıyla ikili mülkiyet kavramı mevcut olabilmekteyken, 4721 sayılı yeni Türk Medeni Kanunumuza göre, taşınmazın üzerinde bulunan yapı, dikilen ağaç vb. mallar, irtifak hakkı kurulmuş olması hali hariç tutulmak üzere, üzerinde bulundukları taşınmaza tabiidir. Bu husus, Türk Medeni Kanunumuzun "arazideki yapılar" başlıklı 722. maddesi ve devamında "bütünleyici parça" nitelemesi ile düzenlenmiş bulunmaktadır.


Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasının yasal dayanağını da yukarıda atıfta bulunmuş olduğumuz Kadastro Kanunumuzun 19. maddesinin 2. fıkrası ile Türk Medeni Kanunumuzun 722. maddesi ve devamı hükümleri oluşturmaktadır. Türk Medeni Kanunumuzun 722. maddesinde yer alan düzenleme açısından uygulamada "muhdesatın aidiyetinin tespiti" yerine "haksız yapı" ya da "haksız inşaat" şeklinde ifadelerin de kullanılmakta olduğu görülmektedir.


Muhdesat, Türk Medeni Kanunumuzun 684. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur." ifadesi ile tezat oluşturan bir müessesedir. Bu haliyle muhdesatın, mülkiyet hakkına sınırlama getiren bir niteliği de söz konusudur. Bir taşınmaz üzerinde mülkiyetten daha büyük bir hak söz konusu olamayacağına göre, taşınmazın maliki tarafından muhdesatın bedelinin hak sahibine ödenmesi koşuluyla muhdesatın arazi sahibine bırakılması ve tapudaki muhdesat kaydının terkini olanaklıdır.



Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davasında Dikkat Edilmesi Gereken Bazı Detay Hususlar


a) Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davasında Mülkiyet Talebi


Muhdesatın aidiyetinin tespiti davası denilince "aidiyet" kelimesi kimi zaman yanlış anlaşılmalara sebebiyet verebilmektedir. Bu davada muhdesatın mülkiyetinin tespiti değil, muhdesatın kim tarafından meydana getirilmiş olduğunun tespiti söz konusu olmaktadır. Uygulamada muhdesatın mülkiyetinin tespitine ilişkin olarak açılan davalar bu sebeple reddedilmektedir. Bu durumda Yargıtay uygulamasına göre, mülkiyet talebinin reddine karar verilmesiyle birlikte, "hukuki nitelendirme hakime aittir" düşüncesiyle ve "çoğun içinde az da vardır"(in toto et pars continetur) ilkesi ile mülkiyet tespitinin aynı zamanda muhdesatı kimin meydana getirdiği hususunun tespitini de içermesi sebebiyle, muhdesatın tespitine dair koşulların varlığı halinde muhdesatın aidiyetine ilişkin karar verilmektedir.


b) Ortaklığın Giderilmesi(İzale-i Şuyu) Davasında Muhdesatın Tespiti İstemi


Bunun yanında, yukarıda mevzuubahis etmiş olduğumuz gibi, ortaklığın giderilmesi vb. davaların, üzerinde muhdesat mevcut olan taşınmazlara ilişkin olarak açılması halinde: Muhdesata ilişkin uyuşmazlık mahkeme tarafından ön mesele yapılır ve muhdesatın aidiyetinin tespiti ile birlikte paylaştırma muhdesat bedeli de hesaba katılarak gerçekleştirilir.


c) Muhdesatın Tespiti Davasında Hukuki Yarar


Muhdesatın tespiti davası, en nihayetinde bir çeşit tespit davasıdır. Muhdesatın tespiti davasının, tespit davası niteliğinde olması sebebiyle hukuki yarar şartını sağlaması gerekmektedir. Bu anlamda hakim, davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğunu tespit etmek durumundadır.


Hukuki yarar, dava şartı olup, taraflarca yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re'sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde muhdesatın tespiti davasının dava şartı yokluğu gerekçesi ile usulden reddine karar verilir.


Öğretide ve Yargıtay'ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir.(Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/3854 E., 2021/2854 K.)


d) Muhdesatın Tespitine İlişkin Diğer Önemli Hususlar


Muhdesat kelimesi ile taşınmaz üzerinde bulunan her türlü yapıdan söz edildiği de düşünülmemelidir; bu kelime ile anlatılmak istenen şey, yalnızca taşınmaz üzerinde kalıcı olarak meydana getirilmiş olan bina, yapı, ağaç ve bağ gibi unsurlar dikkate alınır. Bunun yanında kolayca sökülebilecek olan yapıların muhdesat olarak kabulü mümkün değildir(örneğin prefabrik bir "tiny house" araca bağlanıp götürülebileceği için muhdesat sayılmaz).


Bir taşınmaz üzerinde taşınmaz maliki tarafından meydana getirilmeyen bir muhdesatın mevcudiyeti halinde mülkiyet hakkının mutlak bir hak olmasından dolayı makalemizde mevzuubahis etmiş olduklarımızın da ötesinde, çeşitli karışıklıklar ortaya çıkabilecektir. Bu nedenle böyle bir durumun söz konusu olduğu durumlarda hak kaybına uğramamak için mutlaka alanında uzman bir gayrimenkul avukatı ile iletişime geçilmeli ve süreç profesyonel bir şekilde yürütülmelidir. Detaylı bilgi ve randevu için tıklayınız: Avukattan Randevu Al



Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davasında Taraflar


Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasını kimin açabileceği ve bu davanın kime karşı açılabileceği hususu, dava ehliyeti ve taraf ehliyeti açısından önem arz etmektedir. Bu nedenle dava dilekçesinin hazırlanması aşamasında yapılması gereken ilk iş bu hususların gözden geçirilmesidir.


a) Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davasını Kim Açar?


Muhdesatın aidiyeti davasını, tapuda taşınmazın malik olmayan(ortaklığın giderilmesi vb. haller hariç) ancak taşınmaz üzerinde kalıcı olarak yer alan muhdesatı meydana getiren kişi açacaktır. Yukarıda detaylı olarak bahsetmiş olduğumuz gibi, ortaklığın giderilmesi halinde tapuda paylı mülkiyet veya elbirliğiyle mülkiyet ile hak sahibi olarak malik olan kişi de muhdesatın aidiyetinin tespitini talep edebilir, böylece muhdesatın kendisi tarafından meydana getirildiğinin tespiti ile birlikte ortaklığın giderilmesi sonucunda elde edeceği payında da muhdesat oranında değişim olacaktır.


b) Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davası Kime Karşı Açılır?


Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasında davalı, muhdesatın davacı tarafından meydana getirilmiş olduğunu kabul etmeyen idare veya taşınmaz malikidir.


Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davasında Görevli Mahkeme ve Yetkili Mahkeme


Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasında görevli mahkeme: Asliye Hukuk Mahkemesidir.


Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasında yetkili mahkeme ise, bu davanın taşınmaza ilişkin bir dava olması sebebiyle taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir.


 

Muhdesatın Tespiti Davalarına İlişkin Yargıtay Kararları

 
  • Tazminat talebinin içerisinde "çoğun içinde az da vardır" kuralı gereği muhtesat aidiyetinin tespiti talebinin de olduğu

  • Muhdesatın tespitine ilişkin talebin incelenmesinde yetkili mahkeme

5. Hukuk Dairesi 2021/12187 E. , 2021/13501 K. "İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki davada ... 7. Asliye Hukuk ile ... Asliye Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı yetkisizlik kararı verilmesi nedeni ile dosyada son karar Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçmesinden sonra verilmiş ise de iki farklı Bölge Adliye Mahkemesinin yargı çevresinde kalan mahkemelerce karşılıklı olarak yetkisizlik kararı verilmiş olması ve 5235 sayılı Kanun'un 36/3. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemeleri hukuk dairelerinin görevinin yargı çevresi içerisinde bulunan adlî yargı ilk derece hukuk mahkemeleri arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarını çözmek olduğundan yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:

- KARAR -

Davacı vekili dava dilekçesi ile birlikte, ... İli, ... İlçesi, ... ... Mahallesi, Köy Keleri mevkiinde bulunan 7 dönüm arazinin hazine arazisi olduğunu, ancak davacının babası zamanından bu yana ailesi tarafından kullanıldığını, bahse konu arazinin sarp bir yer olduğu için zamanında tapuya geçirilmediğini, ancak tüm köyün bu arazinin davacı ve ailesi tarafından tarımda kullanıldığını bildiğini, bu arazi üzerindeki ağaçların davalı şirketler tarafından baraj yapımı esnasında önce su altında bırakılarak tahrip edildiğini, daha sonra da izinsiz ve usulsüz şekilde kesildiğini, her ne kadar bahse konu 7 dönümlük arazinin hazine arazisi olsa da üzerindeki meyve ağaçlarının mülkiyetinin davacıya ait olduğunu, belediyece dava konusu yerle ilgili bir kamulaştırma kararı bulunmadığı gibi bahse konu arazinin üzerindeki 200 ağacın kullanılmasına ve kesilmesine yönelik davacının rızasını gösterir bir belge ya da bu yerlerin işgali nedeniyle davacıya yapılmış bir ödeme de bulunmadığını, bu nedenlerle fazlaya ilişkin istek hakkı saklı kalmak kaydıyla bahse konu yerde bulunan 7 dönümlük bahçedeki 200 adet incir, dut, nar, asma, çıtımık gibi meyve ağaçlarının baraj yapımı esnasında kesilmesinden kaynaklanan zarar nedeniyle şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminatın müdahale tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

... 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce, dava dilekçesi ile ağaçların davalılarca kamulaştırılmaksızın kesildiğinden maddi zararının oluştuğunu iddia edildiği, davanın kamulaştırmasız el atma sebebine dayalı tazminat davası olarak açılmış olmasına karşın hukuki nitelemenin hakime ait olduğu, bahse konu taşınmazın hazine adına kayıtlı olduğunun davacı tarafça bildirilmesi ve hazine adına kayıtlı taşınmaz üzerindeki ağaçları da kendisinin diktiğinden bahisle bedellerini talep etmesi nedeniyle tazminat talebinin içerisinde "çoğun içinde az da vardır" kuralı gereği muhtesat aidiyetinin tespiti talebinin de olduğu, muhtesat aidiyetinin tespiti talepli davaların taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde görülmesi gerektiği, bu haliyle davaya bakmakla yetkili mahkemenin ... Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.

... Asliye Hukuk Mahkemesi’nce ise, dava konusunun haksız fiilden doğan bir dava olduğu, 6100 sayılı Hukuk Muhakameleri Kanunu'nun haksız fiilden doğan davalarda yetki başlıklı 16.madde ile haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesinin de yetkili olduğunun hükme bağlandığı, iş bu davadaki yetkinin HMK 16. maddede belirtildiği üzere seçimlik yetki olup, kesin yetki olmadığı ve davalıların süresinde yetki itirazında bulunmadıkları gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 684/1. maddesi hükmüne göre, bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur. Aynı Kanun'un 718. maddesine göre ise, arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer. 22/12/1995 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı üzere eşya hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde kalıcı yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir.

Somut olayda, dava konusu ağaçların bulunduğu taşınmazın ... ili, ... ilçesinde bulunduğu anlaşılmakla uyuşmazlığın ... Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 22/11/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.


 
  • Ortaklığın giderilmesi davasında muhdesatın tespiti

  • Ortaklığın giderilmesi aşamasında davaya konu taşınmaz üzerinde yer alan muhdesatın kime ait olduğu konusunda uyuşmazlık bulunduğu halde öncelikle bu uyuşmazlığın giderilmesi için paydaşlara görevli mahkemede dava açmak üzere HMK'nın 165. maddesi uyarında uygun bir süre verilmelidir. Mahkemece verilen süre içerisinde davanın açılması halinde muhdesatın tespitine ilişkin dava bekletici mesele yapılmalı, bu süre içerisinde dava açılmaması halinde ise böyle bir talep yokmuş gibi davaya devam edilmelidir.

7. Hukuk Dairesi 2021/6702 E. , 2021/2895 K. "İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 02.12.2011 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 20.10.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir. Davacı vekili, dava dilekçesinde 411 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki ortaklığın satış yoluyla giderilmesini, daha sonraki aşamalarda taşınmaz üzerindeki muhdesatın kendisine ait olduğunu ileri sürerek aynen taksim yoluyla ortaklığın giderilmesini talep etmiştir.

Bir kısım davalılar dava konusu taşınmazdaki binalarla ilgili muhdesat iddiasında bulunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüyle ortaklığın satış suretiyle giderilmesine, karar verilmiştir.

Hükmü, davalı ... vekili temyiz etmiştir. Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları iki taraflı, taraflar için benzer sonuçlar doğuran davalardır. Bu davalarda davalı da davacı gibi aynı haklara sahiptir. Paydaşlığın (ortaklığın) satış yoluyla giderilmesi halinde dava konusu taşınmaz üzerinde bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçalar (muhdesat) varsa bunların arzla birlikte satılması gerekir. Ancak muhdesatın bir kısım paydaşlara (ortaklara) ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta bütün paydaşlar ittifak ediyorlarsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhdesatın değerleri ayrı ayrı tespit edilir. Belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Bulunan bu değerin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği yüzdelik (%...) oran kurulmak suretiyle belirlenir. Satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesi de bu oranlar esas alınarak yapılır. Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır.

Paydaşlığın (ortaklığın) satış suretiyle giderilmesine ilişkin davalarda taşınmaz üzerinde bulunan bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçaların (muhdesat) kime ait olduğu konusunda uyuşmazlık olup da bunlar üzerinde bazı paydaşların (ortaklar) hak iddia etmeleri ve öncelikle bu uyuşmazlığın giderilmesini istemeleri halinde o paydaşa görevli mahkemede dava açmak üzere HMK'nın 165. maddesi uyarınca uygun bir süre verilmelidir. Mahkemece verilen süre içerisinde dava açıldığı takdirde sonucunun beklenmesi, açılmadığı takdirde o konuda uyuşmazlık yokmuş gibi davaya devam edilmesi gerekir.

Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir.

Somut olaya gelince; davalı ... vekili ve bir kısım davalılar, dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatların bir kısım tapu maliklerine ait olduğunu ileri sürmüş olmasına rağmen mahkemece muhdesatın aidiyeti davası açmak için süre verilmediği anlaşılmaktadır.

Bu durumda mahkemece, öncelikle tüm tarafların muhdesat iddasını kabul edip etmediklerine dair beyanlarının tespit edilmesi, muhdesat konusunda ihtilaf bulunduğunda muhdesat iddiasında bulunanlar yönünden muhdesat aidiyeti konusunda dava açmak üzere HMK'nın 165. maddesi uyarınca uygun bir süre verilmesi, açıldığı takdirde sonucunun beklenmesi, tüm tarafların muhdesat iddiasını kabul etmesi veya muhdesatın aidiyeti davası açılıp da muhdesatın ilgililere aidiyetine karar verilmesi halinde; yukarıda açıklanan ilkeler gözetilerek bilirkişiden rapor alınmak suretiyle satış bedelinden ne kadarının muhdesatlara isabet ettiğinin yüzdelik oran kurulmak suretiyle belirlenerek, muhdesatlara isabet eden kısmın muhdesatların sahibi paydaşlara, geri kalan bedelin ise payları oranında paydaşlara dağıtılması ve dağıtım oranlarının hükümde açıkça gösterilmesi gerekirken; muhdesatlar yönünden taraflar arasında ihtilaf varken bu hususlar gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 10/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


 
  • Kamulaştırma halinde muhdesatın aidiyetinin tespiti

  • Muhdesatın kim tarafından meydana getirildiğinin tespiti davasında hukuki yarar incelemesi

7. Hukuk Dairesi 2021/3854 E. , 2021/2854 K. "İçtihat Metni"

7. Hukuk Dairesi MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi DAVALILAR : Hazine vd.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Solhan Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 28.01.2019 gününde verilen dilekçe ile muhdesatın tespiti talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 03.12.2019 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından talep edilmiştir. Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince istinaf talebinin esastan reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: KARAR 1.DAVA 1.1.Davacı vekili, dava konusu 102 ada 37 parselin müvekkilinin zilyetliğinde olduğunu, her ne kadar ilgili taşınmaz davalı idare adına kayıtlı ise de, taşınmazın yüz yılı aşkın süredir davacının murisleri tarafından kullanıldığını ve kendisine murislerinden intikal ettiğini, taşınmazın 2006 yılında yapılan kadastro çalışmaları sonucu orman vasfıyla Hazine adına tescil edildiğini, Solhan Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/8 Esas numaralı dosyası ile tapu iptali ve tescil davası açıldığını, davanın reddine karar verildiğini, taşınmaz üzerinde müvekkili tarafından iyiniyetle yapılan su hatları, ağaçlar, taş duvar, çit gibi muhdesatın müvekkiline ait olduğunu belirterek, davacı adına tespitini talep etmiştir.

2.CEVAP 2.1. Davalı ... Genel Müdürlüğü vekili, dava konusu parselin orman arazisi olup kamu malı olduğunu, Yargıtay'ın istikrarlı uygulamalarına göre orman niteliğindeki taşınmazların özel mülkiyete konu olamayacaklarını belirterek, davanın reddini savunmuştur. 2.2. Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazın zilyetlikle iktisabı ve özel mülkiyete konu olmayan devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan orman niteliğindeki taşınmazlardan olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.

3. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI 3.1.Mahkemece yapılan yargılama sonunda, orman niteliğindeki taşınmazlar üzerinde meydana getirilen muhtesata hukuki değer verilemeyeceğinden, davanın reddine karar verilmiştir.

4. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI 4.1.Hükmün istinaf yolu ile incelenmesi davacı vekilince talep edilmiştir. 4.2.Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince, dava konusu taşınmazın orman vasfı ile maliye hazinesi adına tescilli olduğu gözönüne alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Kanunun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

5. TEMYİZ 5.1. Bölge adliye mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 5.2 Temyiz Nedenleri 5.2.1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde, açılan davanın muhdesat bedelinin tespit edilerek tahsiline yönelik bir dava olmayıp, muhtesatın kim tarafından meydana getirildiğinin tespitine yönelik olduğunu, mahkemece alınan bilirkişi raporlarından sonra harcı tamamlatmak üzere davacı tarafa süre zxrekirken, harç tamamlatılmadan acele bir şekilde usule aykırı olarak karar verildiğini, emsal Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 04.05.2006 tarihli, 2006/1307 Esas ve 2006/5553 Karar sayılı ilamında özetle, zemini orman sayılan bir alan üzerinde başkası tarafından meydana getirilen muhdesata el atılması durumunda, el atılan bu bedelin muhdesat sahibine ödenmesi gerektiğini açık bir şekilde belirtilmesine rağmen, davanın reddedildiğini belirterek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

6.YARGITAY KARARI 6.1.Dava, kamulaştırma hukuki sebebine dayalı muhdesatın tespiti istemine ilişkindir. 6.2.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davaya konu 102 ada 37 parsel sayılı taşınmazın tesis kadastrosu ile 05.05.2006 tarihinde orman vasfıyla 1.196.809 m2 olarak Hazine adına tescil edildiği, davacı zilyetliğinde bulunan alanın baraj gölü kamulaştırma sahası içinde kaldığı anlaşılmaktadır. 6.3. Bilindiği üzere; bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur (4721 sayılı TMK m. 684/1). Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını da kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer (TMK m.718). 22.12.1995 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde kalıcı yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. 6.4.Muhdesat, şahsi bir hak olup (TMK m.722, 724 ve 729), sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Taşınmaz üzerindeki kalıcı yapı, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatın taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. 6.5.Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması (6100 sayılı HMK m. 106/2) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararın bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re'sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (HMK m. 114/1-h, 115). 6.6.Öğretide ve Yargıtay'ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir. 6.7. 26.05.2004 tarihli ve 5177 sayılı Kanunun 35. maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 19. maddesine eklenen ek fıkra hükmüne göre, başkası adına tapulu veya tapusuz bir taşınmazın kamulaştırılması halinde, taşınmazda malik olmayan ancak üzerindeki muhdesatı meydana getiren kişilere muhdesatın kamulaştırma bedelinin kendisine verilmesini sağlama amacıyla tespit davası açma hakkı tanınmış ise de, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki, kamuya ait mera, yaylak, kışlak, genel harman yeri, orman, aktif dere yatağı niteliğindeki taşınmazların özel mülkiyete konu olamayacakları, bu taşınmazların zilyetlikle edinilemeyecekleri, taşınmazın vasfı nedeniyle üzerindeki muhtesadın ekonomik bir değerinin olmadığı bu nedenle bu nitelikteki taşınmazlar üzerinde meydana getirilen muhdesata da hukuki değer verilemeyeceği, ayrıca kamulaştıran kurumun veya malik olan hazinenin de söz konusu muhdesattan istifadesi de söz konusu olamayacağından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. 6.8. Yapılan yargılamaya, toplanan delillere, dosya içeriğine, temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bölge adliye mahkemesi kararının ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE, kararın bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 09.11.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


 
ankara gayrimenkul avukatı

bottom of page