Delil Hukuk Bürosu
Makale İçeriği:
Kadastro Tespitinin Hatalı Olarak Gerçekleştirilmesi Halinde Yapılması Gerekenler
Kadastro Tespitine İtiraz Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Kadastro Öncesi Hak Durumuna Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davası
Kadastro Öncesi Hakka Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davasında İspat
Kadastro Öncesi Hak Sebebiyle Tapu İptali ve Tescil Davasında Olası Ek Talepler
Kadastro Öncesi Hakka Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davasında Dava Açma Süresi
Kadastro Öncesi Hakka Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Kadastro Öncesi Hakka Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davasına İlişkin Yargıtay Kararları
Kadastro Ne Demektir?
Kadastro, taşınmaz malların sınırlarının arazi ve harita üzerinde belirtilmesi suretiyle bu taşınmaz malların hukuki statülerinin belirlenmesi işlemidir. Medeni hukuk ve daha spesifik olarak eşya hukuku ve gayrimenkul hukukuna ilişkin olarak oldukça teknik bir işlem olan kadastro çalışmaları, kanunda yer alan usul ve esaslara uygun bir şekilde gerçekleştirilmelidir.
Kadastro çalışmaları, yüzyıllar içerisinde gelişim gösteren liberal ekonominin ve Anayasamız ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde yer alan mülkiyet hakkının doğal bir sonucu olarak ortaya çıkan, devletin tapu sicilini doğru tutma sorumluluğunun bir parçasıdır. Devlet, kadastro çalışmalarını hukuka ve gerçek hak durumuna uygun yürütmekle, tapu sicilinin doğru tutulmasını ve sicilde bulunmayan taşınmazların sicile eklenmesini sağlamak suretiyle, mülkiyet hakkı sahiplerinin hak ihlallerine uğramasının önüne geçilmesini ve tapu sicilindeki kayıtlara iyiniyetle güvenerek hak iktisabında bulunacak olan üçüncü kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlamaktadır. Tabii bunun yanında kadastro çalışmaları daha birçok hukuki menfaati de yakından ilgilendirmekte olan, oldukça önemli bir hukuki müessesedir.
Ancak kimi zaman hatalı olarak gerçekleştirilen kadastro çalışmaları sonucunda vatandaşların hak ihlaline uğraması durumu da söz konusu olabilmektedir. Bu makalemizde hatalı kadastro tespitleri sonucunda menfaatleri zarara uğrayan vatandaşlarımızın izleyebileceği hukuki yollara değineceğiz. Ancak yine de bu tip hatalı kadastro tespitleri sonucunda hak kaybı yaşayan veya yaşama ihtimali altında bulunan tüm vatandaşlarımıza, alanında uzman bir gayrimenkul avukatı ile görüşüp hukuki danışma ve dava temsil desteği temin etmelerini tavsiye etmekteyiz.
Kadastro Tespitinin Hatalı Olarak Gerçekleştirilmesi Halinde Yapılması Gerekenler
Kadastro tespitleri, birçok nedene dayalı olarak hatalı bir şekilde gerçekleştirilebilmektedir. Uygulamada en sık karşılaşılan sebepler: Kadastro çalışmalarına tabii tutulan taşınmazın malikinin vefat etmiş olması ve mirasçıların henüz intikal vb. işlemleri gerçekleştirmemiş olması sebebiyle kadastrodan haberdar olmamaları, kadastro çalışmaları esnasında malik veya maliklerin yurtdışında bulunuyor olması, kötüniyetli kimselerce ilgili makamlara yanlış bilgiler aktarılması, taşınmaz malikinin taşınmazın bulunduğu köyden veya şehirden ayrılmış, göç etmiş vs. olması sebepleriyle çalışmalardan haberdar olamamış olması şeklinde sayılabilir.
Kanunda ilgili mevzuat hükümlerinde, söz konusu kadastro çalışmalarının hukuka aykırı sonuçlar doğurması halinde hak sahiplerinin izleyebileceği hukuki süreçler düzenlenmiştir. Yayınımızın devamında bu hukuki süreçlere, başvuru sürelerine, hak düşürücü sürelere ve benzeri hususlara genel olarak değineceğiz. Ancak öncelikle kadastro çalışmaları esnasında ve sonrasında izlenilmesi gereken süreci kısaca özetlememiz gerekirse:
Kadastro çalışmaları başlamadan önce, usulüne uygun olarak 3402 sayılı Kadastro Kanunu, 6831 sayılı Orman Kanunu ve diğer ilgili mevzuata göre ilan edilir. İlgililer bu ilandan haber almakla birlikte kadastro çalışmalarına aktif olarak katılmalı ve taşınmazların kendilerine ait olduğunu tutanağa vakitlice geçirmelidir.
Kadastro çalışmaları sonucunda elde edilen veriler, yetkili makamlarca askıya çıkarılır. Mevzuubahis etmiş olduğumuz çalışmalara, ilanlardan haberdar olunmaması vb. herhangi bir sebep ile gerektiği gibi katılım gösterilememiş olması halinde, kadastro tespitine itiraz yolu ile kadastro mahkemesine başvurulmalıdır.
İlan süresi(bazı istisnai durumlar hariç olmak üzere 30 gün) içerisinde itiraz yoluna başvurulup kadastro mahkemesinde dava açılmayan kararlara ilişkin düzenlenen tutanaklar ve haritalar kesinleşir. Bu aşamadan sonra artık itiraz yoluna başvurulamaz, yapılan başvurular reddedilir.
Kesinleşmiş olan kadastro tespitlerine ilişkin olarak tapu iptali ve tescil davası açılması gerekmektedir. Bu sebeple açılacak olan tapu iptali ve tescil davalarında 10 yıllık hak düşürücü süre öngörülmüştür.
Kadastro Çalışmalarının İlanı ve Süreler
Kadastro çalışmaları sonucunda elde edilmiş olan tutanaklarına göre yapılan tespitlere dayanarak, askı cetvelleri düzenlenir. Bu askı cetvelleri ve pafta örnekleri, kadastro müdürlüğünde ve ilgili muhtarlığın çalışma yerinde 30 gün süre ile ilan edilir.
Söz konusu kadastro tespitlerine dair itirazı olanlar, bu 30 günlük süre içerisinde kadastro mahkemesinde dava açmak durumundadır. 30 günlük ilan süresinin geçmesi akabinde dava açılmamış olan kadastro tutanaklarına ait sınırlandırma ve tespitler kesinleşir. Bu aşamadan sonra artık itiraz yolu ile kadastro mahkemesine başvuru yolu sona ermektedir. Dolayısıyla hak kaybına uğrayan kişiler tarafından tapu iptali ve tescil davası açılması gerekecektir. Ancak kadastro öncesi hak iddiasına dayanan tapu iptali ve tescil davalarının 10 yıllık hak düşürücü süreye tabii olduğu unutulmamalıdır.
Kadastro Tespitine İtiraz Davası
Kadastro tespitine itiraz, 3402 sayılı Kadastro Kanunumuzun 11. ve 12. maddeleri ve 6831 sayılı Orman Kanunumuzun 11. maddesi ile diğer ilgili mevzuat hükümlerinde düzenlenmiştir. Buna göre hatalı olarak gerçekleştirildiği düşünülen kadastro tespitlerine istinaden yukarıda bahsetmiş olduğumuz ilan süreleri içerisinde açılabilecek davalardır. Bu davalarda askı ilan süresinden itibaren 30 günlük süre içerisinde kadastro mahkemelerine itiraz edilir. Kadastro tespitine süresi içerisinde itiraz edilmemesi halinde söz konusu tespit işlemleri kesinleşir.
Kadastro Tespitine İtiraz Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Kadastro çalışmaları sonucunda askıya çıkarılıp ilan edilen tespitlere ilişkin olarak açılacak olan itiraz davalarında görevli mahkeme kadastro mahkemesidir, yetkili mahkeme ise taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir.
Tapu İptali ve Tescil Davası Ne Demektir?
Tapu iptali ve tescil davası, bir taşınmaza ilişkin olarak tapuda yer alan kayıtların, fiili hak durumuna uygun olmadığı hallerde açılan ve gerçek hak sahibinin, söz konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile kendi adına tescilini talep ettiği bir dava türüdür.
Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, kanunda gösterilen bazı istisnai durumlar haricinde(cebri icra, miras, zamanaşımı vb.) tapu kütüğüne tescil işlemi ile gerçekleştirilmektedir. Ancak bazı durumlarda tapu sicilindeki tescilin gerçek hak durumunu göstermeyecek şekilde tutulması da söz konusu olabilir. Tapudaki bu yolsuz tescilin iptali ile taşınmazın gerçek hak sahibi adına tescil edilmesi, tapu iptali ve tescil davası ile gerçekleştirilebilmektedir. Tapu iptali ve tescil davası, bir çok sebeple açılabilmektedir; bunların bazıları:
Mirastan mal kaçırma nedeniyle tapu iptali ve tescil davası,
Vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle tapu iptali ve tescil davası,
Hukuki ehliyetsizlik nedeniyle tapu iptali ve tescil davası,
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi nedeniyle tapu iptali ve tescil davası,
Aile konutu nedeniyle tapu iptali ve tescil davası,
Kadastro öncesi hak durumu nedeniyle tapu iptali ve tescil davası
şeklinde sayılabilir. Bu makalemizde yalnızca kadastro öncesi hakka dayanan tapu iptali ve tescil davalarını işlemekteyiz. Ancak tapu iptali ve tescil davaları hakkında genel olarak bilgi edinmek için, bu hususa ilişkin hazırlamış olduğumuz üst başlığımızı inceleyebilirsiniz: Tapu İptali ve Tescil Davası
Kadastro Öncesi Hak Durumuna Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davası
Kadastro çalışmalarının, taşınmaz mallara ilişkin olarak gerçek hak sahipliği durumunun tespitine ilişkin olarak gerçekleştirilen teknik işlemler olduğundan bahsetmiştik. Ayrıca kadastro tespitlerine ilişkin askı ilan süreleri içerisinde yetkili Kadastro Mahkemesi nezdinde kadastro tespitine itiraz davası açılabileceğini, ilan süresi içerisinde bu davanın açılmaması halinde söz konusu kadastro tespitlerinin kesinleşeceğini ifade etmiştik. Bu kesinleşme ile birlikte üzerinden kadastro geçmiş olan taşınmazlar, tespit edilen kişiler adına tapuda tescil ettirilir. Ancak gerçek hak sahipleri, artık kadastro tespitine itiraz davası açamayacak olsalar dahi, usul ve esasa uygun olarak öncesi hakka dayanan tapu iptali ve tescil davası açabilirler.
Kadastro öncesi hakka dayanan tapu iptali ve tescil davası: tapusuz bir taşınmazı malik sıfatıyla kullanmakta olan kişi veya kişilere ait olan taşınmazın, hatalı olarak gerçekleştirilmiş olan kadastro tespiti nedeniyle aslında malik olmayan kişiler adına tescil edilmesi halinde söz konusu olur. Bu halde, gerçek hak malikleri kadastro öncesinde sahip oldukları hakları ileri sürerek tapudaki gerçek hak durumunu göstermeyen tescil işleminin iptalini ve taşınmazın kendi adlarına tescilini talep edebilirler.
Kadastro Öncesi Hakka Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davasında İspat
Kadastro öncesi hakka dayalı tapu iptali ve tescil davasının tarafları, somut olayın gereklerine göre ileri sürmüş oldukları beyanlarını birçok farklı şekilde delillendirebilirler. Bu delillerin bir kısmına örnek vermemiz gerekirse: tapu ve kadastro kayıtları, kadastro tespit çalışmalarına ilişkin raporlar ve her türlü çalışma evrakı, taşınmaza ilişkin havadan çekilmiş olan fotoğraflar, fotoplan, fotometrik ve fotogrametrik paftalar, tanık beyanları, keşif, bilirkişi raporu, uzman görüşü, Belediye ve diğer ilgili idari kurum ve kuruluşlar nezdinde bulunan kayıtlar vb. birçok delil kullanılabilmektedir. Ancak daha önce de ifade etmiş olduğumuz gibi ispat vasıtaları her somut olay özelinde ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
Bu nedenle, oldukça teknik bir konu olan kadastro çalışmaları ve kadastro öncesi hakka dayalı olarak açılacak olan tapu iptali ve tescil davalarına istinaden mutlaka alanında uzman bir tapu avukatı ile görüşülüp hukuki destek temin edilmesi tavsiyemizi yinelemekteyiz.
Kadastro Öncesi Hak Sebebiyle Tapu İptali ve Tescil Davasında Olası Ek Talepler
Kadastro öncesi hak nedeniyle açılacak olan tapu iptali ve tescil davalarında, yine her somut olayın gereklerine göre değerlendirmeye alınması gerekmekle birlikte ecrimisil(haksız işgal tazminatı), muhdesat aidiyetinin tespiti, muhdesata istinaden tapuya şerh verilmesi, alacak ve tazminat gibi birçok farklı talepte bulunulabilir. Ancak her somut olay kendi iç dinamiği içerisinde değerlendirilmeli ve bu talep konularına ilişkin şartların oluşmuş olup olmadığı hususu incelikle tespit edilmelidir.
Kadastro Öncesi Hakka Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davasında Dava Açma Süresi
Tapu iptali ve tescil davası, taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkını korumayı amaçlayan bir davadır ve mülkiyet hakkının mutlak bir hak olmasından hareketle, muris muvazaası ile vekalet görevinin kötüye kullanılması gibi hallerde zamanaşımı veya hak düşürücü sürelere tabii değildir. Bununla birlikte olağan zamanaşımı nedeniyle taşınmaz mülkiyetinin kazanılması söz konusu olabildiğinden dolayı, genel olarak tapu iptali ve tescil davalarında 10 yıllık zamanaşımının bulunduğu söylenilebilir.
Kadastro öncesi hakka dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davalarında ise, Kadastro Kanunumuz ve Orman Kanunumuzdaki açık hükümler nedeniyle, sınırlandırma ve tespitlerin kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık dava açma süresi öngörülmüştür. Bu süre hak düşürücü süredir ve resen dikkate alınması gerekir.
3402 sayılı Kadastro Kanunumuzun 12/3. Maddesine Göre: "Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz"
6831 sayılı Orman Kanunumuzun 11/1. Maddesinin Son Cümlesine Göre: "...Orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanak ve haritaların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak Hazine hariç itiraz olunamaz ve dava açılamaz."
Kadastro Öncesi Hakka Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Kadastro tespitine itirazın aksine, kadastro öncesi hakka dayanan tapu iptali ve tescil davalarında görevli mahkeme Kadastro Mahkemesi değil, Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise yine dava konusu taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir.
Kadastro Öncesi Hakka Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davasına İlişkin Yargıtay Kararları
Kadastro öncesi hakka dayalı tapu iptali ve tescil davasında yargılama usulü,
Kadastro öncesi hakka dayalı tapu iptali ve tescil davasında ispat ve ileri sürülebilecek deliller,
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2021/2849 E., 2021/5234 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar, davalılar ... ve ... tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü;
- KARAR-
Dava tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir,
Kadastro sonucunda, ... İlçesi, ... Köyü çalışma alanında bulunan ... ada ..., ..., ... parsel sayılı taşınmazların toprak tevzii çalışmaları sırasında tapulu yerlerden olduğu gerekçesiyle ... ve ... adına tevzi edildiğinden söz edilerek, toprak tevzi çalışmaları esas alınmak suretiyle ölü oldukları tutanakta belirtilmek suretiyle ... ve ... adına tespit edilmiş, ardından intikal ve satış işlemleri sonucunda payları gösterilmek suretiyle ... ve ... ile müşterekleri adına tapuda kayden intikal ettirilmiş, ... ada ..., ..., ... parsel sayılı taşınmazların ise toprak tevzii çalışmaları sırasında tapulu yerlerden olduğu gerekçesiyle ... ve ... adına tevzi edildiğinden söz edilerek, toprak tevzi çalışmaları esas alınmak suretiyle ölü oldukları tutanakta belirtilerek ... ve ... adına tespit edilmiş, ardından intikal ve satış işlemleri sonucunda payları gösterilmek suretiyle ... ve ... ile müşterekleri adına tapuda kayden intikal ettirilmiştir.
Davacı yanlar, çekişmeli taşınmazların toprak tevzi çalışmaları sırasında lehlerine tespit yapılanlardan ... tarafından diğer malikler ... ve ... 'dan satın alındığı akabinde, ... tarafından davacılara satıldığı, o tarihten bu yana zilyetliğin davacı yanlarda olduğu; ancak kadastro çalışmaları esnasında hatalı biçimde taşınmazların toprak tevzi kayıtları esas alınmak suretiyle davalı yanlar adına tespit ve tescil edildiğini belirterek, dava konusu olan ... köyü ..., ..., ..., ..., ... ve ... parsellerin tapu kayıtlarının iptali ile davacılar adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davaya konu taşınmazların yasal yollarla edinildiği, kadastro çalışmaları ve tapulama işlemleri sırasında davacı tarafça herhangi bir itiraz veya talepte bulunulmadığı, çekişmeli taşınmazların toplamda 70.000 metrekarelik geniş bir araziyi kapsadığı ve kadastro çalışmaları sırasında yerel bilirkişilerce yer ve sınır gösterilmek sureti ile hak tespiti yapıldığı; bu gerçek karşısında taşınmazların yanılgı sonucunda davalıların miras bırakanı adına tescil edildiği iddialarının kabulünün mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece dava konusu taşınmazların davacılar tarafından satın alındığı ve tespit gününden evvel mülk edinmeye elverişli şekilde zilyet edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dava konusu taşınmazların kadastro tespiti sırasında, toprak tevzi komisyonunca oluşturulan kayıtlar dayanak gösterilmiştir. Davacı, satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanmıştır. Bilindiği üzere; 4753 Sayılı Yasa uyarınca bölgede yapılan Toprak Tevzi çalışmaları sırasında komisyon tarafından mahallinde yapılan tahkikat neticesinde, tevzi kapsamında kalan taşınmazların hangi dayanakla kim adına tevzi edildiği kayıt altına alınır, bu çalışmalar sırasında komisyona tapu kaydı yahut vergi kaydı ibraz edenler lehine belirtmelik tutanağına bu yönde kayıt geçirilir ve taşınmaz tapu kaydı yahut vergi kaydı sunan lehine tevzi edilir.
Somut olaya gelince, dava konusu taşınmazlar, kadastro sırasında, toprak tevzi komisyonu tarafından yapılan çalışmalar esas alınmak suretiyle tespit edilmiştir. Şu halde kadastro komisyonu taşınmazlar hakkında toprak tevzi çalışmaları sırasında tutulan kayıtlar ile bağlantı kurmak suretiyle tespitte bulunmuş, bu anlamda toprak tevzi komisyonu tarafından hazırlanan haritalardan ve belirtmeliğin dayanağı kayıtlardan istifade etmiştir. Dava konusu taşınmazların ..., ..., ..., ..., ... ve ... numaralı tevzi parsellerine isabet ettiği dosya kapsamıyla sabit olup, kayıtlar incelendiğinde, toprak tevzi komisyonu tarafından bu taşınmazların tapu kaydına dayalı olarak tespit edildiği anlaşılmaktadır. Şu halde dava konusu taşınmazların öncesi itibariyle tapulu yerlerden olduğu belirtildiği halde, mahkemece tevzi çalışmalarına esas belirtmelik ve tablendikatif kayıtları eksiksiz biçimde getirtilmek suretiyle, taşınmazların hangi tapu kaydına dayalı olarak tespit edildiği belirlenmemiş, toprak tevzi çalışmalarına esas alınan tapu kaydı tesisinden itibaren tüm tedavülleri ile birlikte getirtilip mahallinde yöntemince uygulanmamış, taşınmazların tapu kayıtları ile bağlantısı ortaya konulmadan, zilyetlik hükümlerine göre araştırma yapılmıştır, böylesine eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak karar verilemez.
Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için Mahkemece öncelikle çekişmeli taşınmazlara isabet ettiği keşfen belirlenen tevzi parsellerinin dayanağı olan belirtmelik ve tablendikatif kayıtlarının okunaklı ve onaylı örneği ile belirtmelik tutanağında çekişmeli taşınmazlara uygulandığı belirtilen tapu kayıtları tespit edilip, tesisinden itibaren tüm tedavülleri ile birlikte, varsa haritaları ve bu tapu kayıtlarının kadastro çalışmaları sırasında revizyon görüp görmedikleri araştırılarak revizyon görmüşlerse revizyon gördükleri taşınmazların kadastro tutanaklarının onaylı örnekleri ile çekişmeli taşınmazları dıştan çevreleyen komşu parsellerin kadastro tutanak suretleriyle dayanağı olan belgeler eksiksiz biçimde titizlikle araştırılarak dosya arasına getirtilmeli, bundan sonra mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, ve teknik bilirkişinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalıdır. Yapılacak keşif sırasında bilirkişi ve tanıklardan, toprak tevzii çalışmaları sırasında uygulanan kayıt ve belgelerin dava konusu taşınmazları kapsayıp kapsamadığı taşınmazlar üzerindeki zilyetliğin hangi tarihte başladığı, zilyetliğin ne zamandan beri kim tarafından ve ne şekilde sürdürüldüğü ve zilyetliğin ne şekilde intikal ettiği hususları sorularak tereddüde yer bırakmayacak şekilde belirlenmeli, bilirkişi ve tanık beyanları komşu parsellere ait kadastro tutanakları ve tespit dayanakları olan belgelerle denetlenmeli; teknik bilirkişiden keşif ve uygulamayı denetlemeye elverişli, toprak tevzi haritası ölçeği ile kadastro paftası ölçeği eşitlenerek ve çakıştırma yapılmak suretiyle çekişmeli taşınmazların tevzi haritasındaki konumunu gösteren, öte yandan zeminde yapılan tapu kayıt uygulamasını denetlemeye elverişli krokili rapor istenmeli, belirtilen şekilde yapılan uygulama sonunda dava konusu taşınmazların toprak tevzi çalışmalarına dayanak yapılan kayıtların kapsamında kalmadığının anlaşılması halinde satın alma iddiası da denetlenmek suretiyle, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun ... ve devamı maddelerinde sözü edilen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle mülk edinme koşullarının davacı lehine gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davalı yanların değinilen yönden yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren ... gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06/10/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kadastro öncesi nedenlerle tapu iptali ve tescil davası,
Kadastro öncesi hak nedeniyle tapu iptali ve tescil davasında ispat, deliller ve yargılama usulü,
1. Hukuk Dairesi 2021/2782 E. , 2021/4053 K. "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVALILAR : ... V.D.
Dava, kadastro öncesi nedenlere dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı Hazine, Çınar İlçesi Kazıktepe Köyünde yapılan kadastro çalışmaları sonucu 29 parsel sayılı taşınmazın eski malik davalı ... ... Ocak adına 1.857.750 metrekare yüzölçümlü olarak tespit ve tescil edildiğini, Çınar Asliye Hukuk Mahkemesinin 196/10-40 E.ve K. Sayılı kararı ile tezyidi dönüm davası açılarak yüzölçümünün 73.544 metrekareden 1.854.000 metrekareye çıkarılıp bu kararın icrası ile hükmen 24.08.1960 tarih 70 nolu tapuya bağlandığını, 1977 yılında köye kadastro gelmesi sonucu en son hükmen oluşan tapu kaydına dayanılarak tespit yapıldığını yapılan bu tespitin hatalı olduğunu, tapu kaydında okunan sınırların değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınırlar olduğunu ileri sürerek taşınmazın dönümü artırılmadan önceki yüzölçümü ile davalılar adlarına tescilini ve dönüm fazlasının tapu kaydının iptali ile Hazine adına tapuya tescilini istemiştir.
Daha sonra davacı Hazine yargılama sırasında; 31.12.2002 tarihinde çekişmeli taşınmazın satış suretiyle malikinin el değiştirdiğini HUMK’un 186. maddesi uyarınca davalarını tapu iptal ve tescil davasından tazminat davasına dönüştürdüklerini fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 142.240,000.00 TL tazminatın devir tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalı ... ... Ocak ve ..., davacı kurumun iddialarının asılsız olduğunu taşınmazın tapulamasının 1977 yılında yapılıp aynı yıl kesinleştiğini belirterek açılan davanın hak düşürücü süre nedeni ile reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Mahkemece taşınmaza uygulanan tapu kaydının sabit sınırlı olduğu gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar Yargıtay 1. Hukuk Dairesince “yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli bulunmadığı belirtilerek yerel bilirkişiler eşliğinde mahallinde keşif yapılarak dava dışı kişiler tarafından açılan 1985/115 Esas sayılı dava dosyası ve krokisi ile çekişmeli taşınmaza komşu olan 30 ve 33 parsel sayılı taşınmazlara ait kadastro tutanakları ve dayanağı belgelerin uygulanıp değerlendirilmesi, davalıların dayandığı tapu kaydının okuduğu “köy” sınırının değişebilir nitelikte bulunması nedeniyle kayda sabit sınırlarla bağlantısı kesilmeyecek şekilde miktarıyla geçerli olacak şekilde kapsam tayin edilmesi, miktar fazlası için zilyetlikle iktisap koşullarının davalılar yararına gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması, bundan sonra hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gereğine değinilerek “ bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda çekişmeli taşınmazın özel mülkiyete konu tarım arazisi niteliği taşıdığı, uygulanan kayıtlar bakımından sabit sınırlı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği görüşüldü.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden dava konusu taşınmaza uygulanan tapu kaydının Çınar Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.06.1937 tarih 12/12 nolu ilamı ile tapu kaydının hudutları hatalı ve cihatsız olduğu belirtilerek sütunu mahsusunda düzeltilerek tashihen tescil yapıldığı ve Çınar Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.12.1950 tarih 1950/57 Esas 1950/55 Karar sayılı ilamı ile tapu kaydında miktar ve mevki yazmadığı sebeple miktarının yeniden tespit edilip mevkii ismi konulduğu anlaşılmıştır.
Yine dosyadaki tapu kayıtları incelendiğinde davalı tarafın dayanak hükmen oluşun tapu kaydının geldilerinin sırasıyla Ocak 1951 tarih 28 nolu 80.000 metrekare yüz ölçümlü tapu kaydı, Kasım 1947 tarih 7 nolu tapu kaydı ve Ekim 1943 tarih 127 nolu 73.544 metrekare yüzölçümlü tapu kaydı, Ocak 1931 tarih 28 nolu tapu kaydı, Eylül 1324 tarih 230 nolu tapu kaydı olduğu, tespitin yüzölçümü düzeltim davası sonucu oluşturulan 24.08.1960 tarih 70 nolu tapu kaydına istinaden 11.05.1977 yılında yapıldığı, tespitin 22.07.1977 yılında itiraz olmaksızın ... ... Ocak adına kesinleştiği dava tarihinden önce 20.10.1987 tarihinde tapuda kayden payları oranında ..., ..., ..., ... ve ... ... intikal ettirildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde gerekleri yerine getirilmemiştir. Bozma ilamına uyulmakla taraflar yararına usuli kazanılmış hak oluşur. Bu hakkın zedelenmemesi için bozma ilamının gereklerinin tam ve eksiksiz olarak yerine getirilmesi gerekir.
Mahkemece, Çınar Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 10.07.1960 tarih 1960/10 Esas ve 1960/404 Karar sayılı ilam ile davalı tarafın tapusunun miktarı 73.544 metrekareden 1.854.000 metrekareye çıkartıldığı bu miktarın taşınmazın hudutlarının sabit sınırlı olması nedeniyle geçerli olduğu gerekçesi ile yazılı şekilde karar verilmiştir.
Ne var ki, hükmüne uyulan bozma ilamında değinildiği üzere, tapu kaydının okuduğu “köy” sınırının değişebilir, gayri sabit sınır olduğu bu sebeple tapu kaydının miktarı ile geçerli olacağı belirtilmiş olmasına rağmen hükme esas alınan fen bilirkişi raporunda tapu kaydının üç sınırında okunan yolların birbirleri ile bağlantıları kesilmeksizin nizalı parselin tümünü çevrelediği ve kadim yol oldukları, tapu kaydının batı sınırında okunan “köy” sınırının güneybatıda mevcut bulunan Kazıktepe Köyünü ifade ettiği belirtilerek tapu kaydının sabit sınırlı olduğu belirtilmiştir.
Mahkemece Çınar Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.06.1937 tarih 12/12 ve 18.12.1950 tarih 57/55 sayılı dava dosyaları getirtilip dosya içerisine alınmadığı gibi sınırların düzeltilmemiş ilk hali keşifte uygulanmamıştır. Dosyada beyanlarına başvurulan mahalli bilirkişiler kadastroda sırasında uygulanan tapu kaydının sınırlarının dava konusu edilen taşınmaza uyduğunu, dosyada alınan fen bilirkişisi de komşu taşınmaz kayıtlarının tespite esas tapu kaydındaki sınırları okuduğu belirtilmiş ise de komşu yenice köyü arazilerinden 108 nolu parselin güney hududu üç köprü tariki okuduğu halde tapu kaydında bu yön, kuzey hududu “yol çatı” okumaktadır. Yine yenice köyü arazilerinden komşu 44 ve 107 nolu parselin dayanak kayıtları batı hududu Çayırlık ve ... Tarlaları okuduğu halde tespite esas tapu kaydında bu yön, doğu hududu “davudi caddesi” okuduğundan varılan tespit doğru değildir.
Ayrıca mahkemece yüz ölçüm tespiti ve artırılması davası ile sınır düzeltim davalarında Hazine taraf olmadığından bu hükümlerin Hazineyi bağlamayacağı hususu değerlendirilmemiştir.
Bu nedenle de sağlıklı bir yargıya ulaşmak için öncelikle tespite esas tapu kaydının oluşumuna esas yukarıda dosya numaraları belirtilen dava dosyalarının aslı ya da tapudan kesinleşmiş mahkeme ilamları ile varsa eki krokiler istenmeli ve tespit tarihinden geriye doğru 15-20-25 yıl öncesine ait üç ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğraflarının dosya arasına getirtilerek dosya ikmal edilmelidir.
Bundan sonra mahallinde, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları ile 3 kişilik ziraat mühendisleri kurulu ile jeodezi veya fotogrametri uzmanı harita mühendisinden oluşacak bilirkişi heyeti aracılığıyla yeniden keşif yapılmalıdır.
Belirtilen tarihlerde çekilmiş hava fotoğrafları stereoskop aletiyle incelenmeli, temin edilebilen en eski tarihli uydu fotoğrafları değerlendirilmeli, çekişmeli taşınmazın önceki ve şimdiki niteliğinin, sınırlarında değişiklik olup olmadığının belirlenmesine çalışılmalı, anılan tapu kaydı tesisinden itibaren tüm tedavülleriyle birlikte okunup sınırlarının bilirkişilerce zeminde tek tek gösterilmesi istenilmeli; bilirkişilerin gösteremediği sınırlar için taraflara tanık dinletme imkanı sağlanmalı, bu hudutların denetime elverişli şekilde belirlenmesine çalışılmalı, mahalli bilirkişi ve tanık sözleri arasında doğabilecek çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılmak sureti ile giderilmelidir.
Fen bilirkişisine kayıt uygulamasını denetlemeye olanak verir ve bilirkişi ve tanıkların gösterdiği sınırların işaretlendiği harita düzenlettirilmeli, tanık ve yerel bilirkişi ifadeleri de bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanan söz konusu bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, taşınmazın kadastro paftasındaki konumu bilgisayar programı aracılığıyla uydu ve hava fotoğraflarına aktarılmalı, 3 kişilik ziraatçi bilirkişi kurulu vasıtasıyla taşınmazın öncesi belirlenmeli ve zirai faaliyete konu olup olmadığı ve zilyetliğin hangi tasarruflar ile sürdürüldüğü özellikle irdelenmelidir.
Davalı tarafın dayanak tapu kaydının “köy” sınırı nedeni ile gayri sabit ve değişebilir sınırlı olduğu ve dolayısıyla miktarı itibarı ile geçerli olduğu göz önünde bulundurulmalı, tapu kaydına sabit sınırlarla bağlantısı kesilmeyecek şekilde miktarıyla geçerli kapsam tayin edilmesi fazlası için zilyetlikle kazanım koşullarının davalılar yararına gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması ve bundan sonra iddia ve savunma çerçevesinde toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek karar verilmelidir.
Mahkemece, bu yönler göz ardı edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/09/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kadastro tespitine itiraz,
Kadastro tespitine itiraz davasında ispat, deliller ve yargılama süreci,
Yargıtay (Kapatılan)16. Hukuk Dairesi 2020/8253 E., 2021/5411 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : KADASTRO TESPİTİNE İTİRAZ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında, ... İli ... İlçesi ... Köyünde bulunan, 101 ada 1 parsel sayılı 32.221.615,13 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz ... Devlet Ormanı niteliğinde tespit edilmiş, gerçek kişiler ve Orman İdaresinin itirazı üzerine komisyonun 07.10.2011 tarihli tutanağıyla itirazlar kısmen kabul kısmen reddedilerek, 101 ada 1 parsel sayılı taşınmaz 32.281.354,07 metrekare yüzölçümünde orman vasfı ile Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı ... İdaresi ayrı ayrı açtığı davalarda, dilekçesinde sınırlarını bildirdiği taşınmazların öncesi ve fiili durumlarının orman olduğu halde orman sınırları dışında bırakıldığını öne sürerek orman vasfında hazine adına tescillerini talep etmiştir. Davaya konu taşınmazlar hakkında; tarla niteliğiyle 140 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8 ve 9; 177 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11; 169 ada 29 parsel; mera niteliğiyle sınırlandırılan 133 ada 1 parsel; ahşap ev ve bahçesi niteliğiyle 144 ada 1, 130 ada 1, 2, 3 parsel; ahşap ev ve bahçesi niteliğiyle 128 ada 1 ve 129 ada 1 parsel sayısı ile malik hanesi ve yüzölçümü açık bırakılarak düzenlenen kadastro tutanakları mahkemeye aktarılmıştır. Hazine vekili 14.07.2015 tarihli dilekçesiyle 128 ada 1, 129 ada 1, 130 ada 1, 2, 3; 169 ada 29 parsel sayılı taşınmazların Hazine adına tescili talebiyle davaya katılmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabul, kısmen reddine; dava konusu 140 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9 parsel, 177 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11 parsel, 144 ada 1 parsel, 133 ada 1 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespitlerinin iptali ile ayrı ayrı orman vasfıyla Hazine adına tespit ve tesciline, 169 ada 29 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağındaki niteliği ile ... mirasçıları; 129 ada 1 parsel sayılı taşınmazın... mirasçıları; 128 ada 1 parsel sayılı taşınmazın ...; 130 ada 1 parsel sayılı taşınmazın ...; 130 ada 2 parsel sayılı taşınmazın Şaban Güney mirasçıları; 130 ada 3 parsel sayılı taşınmazın ... adına tespit ve tesciline; 101 ada 1 parsel sayılı taşınmazın ... Devlet Ormanı vasfıyla Hazine adına tespit ve tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı ... İdaresi, davalılardan Hazine ve 144 ada 1 parsele yönelik olarak davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
1) Davaya konu 140 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9; 177 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11; 144 ada 1; 133 ada 1; 129 ada 1; 128 ada 1; 130 ada 1, 2 ve 3 parsel sayılı taşınmazlara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; İncelenen dosya içeriğine, toplanan delillere, 144 ada 1 parsel sayılı taşınmazın orman içi açıklık niteliğinde olup 6831 sayılı Kanunun 17/2 maddesi uyarınca orman içi açıklıklarda zilyetlikle iktisabın mümkün olmamasına göre yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmamakta ise de Orman İdaresinin kısmi ilan süresinde açtığı derdest davası nedeniyle davaya konu taşınmazların kadastro tutanaklarının yüzölçümü ve malik haneleri açık bırakılarak kadastro mahkemesine aktarıldığına, 3402 sayılı Kanun'un 30/2 maddesi uyarınca resen hareket edileceğine, hakimin doğru ve düzenli sicil düzenleme görevi bulunduğuna göre, taşınmazların yüzölçümleri belirtilmeden hüküm kurulmuş olması doğru olmadığından temyiz itirazlarının bu itibarla kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle bozulmasına;
2) Davaya konu 169 ada 29 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazlarına gelince; yöntemine uygun şekilde yapılan orman araştırması sonucunda taşınmazın öncesinin ve fiili durumunun orman olmadığı belirlendiğine göre orman idaresinin temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir. Hazinenin temyiz itirazları bakımından yapılan incelemede; ziraat bilirkişi raporunda taşınmazın 35-40 yıldır işlenmediği belirtildiği halde eski tarihli hava fotoğrafları incelenerek süre yönünden zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesi gerekirken yetersiz araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
Hal böyle olunca; mahkemece, kadastro tespitinden önceye ait memleket haritaları ve hava fotoğraflarının tamamı ile varsa amenajman planı ve komşu parsellere ait kadastro tutanakları, tutanaklar kesinleşmiş ise tapu kayıt örnekleri ve tapu kayıtları mahkeme kararı sonucu oluşmuş ise mahkeme karar örnekleri ilgili yerlerden getirtilip, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan aynı köyde ve komşu köylerde ikamet eden şahıslar arasından seçilecek ayrı ayrı 3’er kişilik yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları ile önceki bilirkişiler dışında halen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman mühendisleri arasından seçilecek orman mühendisi bilirkişi, ziraat mühendisi bilirkişi, bir fen elemanı ve bir jeodezi ve fotogrametri mühendisi aracılığıyla yeniden keşif yapılmalıdır. Keşifte getirtilen belgeler çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hakim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen, jeodezi ve fotogrametri ile uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) hava fotoğrafları ve memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, (... veya benzeri programlar kullanılarak)denetime elverişli olacak şekilde çevrildikten sonra komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmaz, çevre parsellerle birlikte memleket haritası ve hava fotoğrafları üzerinde gösterilmeli; taşınmazın gerçek eğimi klizimetre aletiyle ölçülerek memleket haritalarındaki münhanilerden (yükseklik eğrilerinden) de faydalanılmak suretiyle belirlenmeli; stereoskopik hava fotoğraflarının stereoskop aleti vasıtasıyla üç boyutlu incelemesi yapılarak, temyize konu taşınmazın niteliği ve kullanım durumu ile tasarruf sınırlarını belirgin olarak görünüp görünmediği belirlenmeli, taşınmazın üzerindeki bitki örtüsünün cinsi, yaşı, dağılımı, kapalılık oranı ile taşınmazın imar-ihyaya konu olup olmadığını, olmuş ise imar-ihyaya en erken ne zaman başlanıldığını ve imar-ihyanın hangi tarihte tamamlandığını, taşınmazın ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle zilyetliğine ne zaman başlanıldığını belirten müşterek imzalı, tereddüte mahal bırakmayacak şekilde, yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli ve dosyadaki belgeler ile karşılaştırıldığında denetime elverişli rapor alınmalıdır.
Ayrıca keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklardan, taşınmazın öncesinin ne olduğu, kim veya kimler tarafından, hangi tarihten beri ve ne şekilde kullanıldığı, imar-ihya gerektiren yerlerden olup olmadığı, böyle yerlerden ise imar-ihyaya konu edilip edilmediği ve edilmiş ise imar-ihyasının hangi tarihte tamamlandığı hususları etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, komşu parsellerin tutanak ve dayanakları uygulanmalı; dava konusu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; yerel bilirkişiler ve tanıkların sözleri arasında doğabilecek çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılarak giderilmeye çalışılmalı; ziraatçi bilirkişiden taşınmazın evveliyatını, toprak yapısını, niteliğini ve zilyetlikle mülk edinilebilecek yerlerden olup olmadığını, komşu taşınmazlarla karşılaştırmalı şekilde açıklayan, bilimsel esaslara ve somut verilere dayalı, ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı; fen bilirkişisinden ise, keşfi takibe ve denetlemeye olanak verir rapor ve kroki alınmalı, tanık ve yerel bilirkişi ifadeleri bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanan söz konusu bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, adına tescil kararı verilecek kişi ya da kişiler ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları adına aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tesbit ya da tescil edilip edilmediği tapu müdürlüğü ve ilgili kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanunun 03.07.2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır. Mahkemece bu hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup,
Yukarıda açıklanan nedenlerle 169 ada 29 parsel sayılı taşınmaza yönelik Orman İdaresi'nin temyiz itirazlarının reddine; müdahil Hazinenin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davalı ...'ya iadesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.06.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Comments