Delil Hukuk Bürosu
Makale İçeriği:
Soybağının Reddi Davasını Kimler Açabilir? Biyolojik Babanın Dava Hakkı Var Mıdır?
Soybağının (Nesebin) Reddi Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme
Tıbbi İncelemeye İlişkin Karar Verilmiş Olmasına Rağmen Buna Rıza Gösterilmemesi
Soybağının (Nesebin) Reddi Davasının Kabulle Sonuçlanması Halinde Çocuğun Hukuki Durumu
Soybağı Reddedilen Çocuk İçin Ödenmiş Nafakaların Geri Ödenmesi
Soybağı Nedir?
Soybağı: çocuk ile anne ve baba arasında kurulan hukuki bir statüdür. Çocuğun aile kütüğü, vatandaşlığı veya soyadı gibi doğumla beraber kazanılan bir çok hak ve statüsü soybağı esasına göre düzenlenir ve kayda alınır. Soybağı kavramı o kadar eskidir ki tarihi Osmanlı İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu, ve hatta Roma İmparatorluğuna kadar dahi uzanmaktadır. Yani yüzyıllar ve hatta binyıllar öncesinin günümüze göre ilkel kabul edilebilecek devlet ve hukuk sistemleri içerisinde dahi soybağının esasları düzenleme altına alınmıştır.
Babalık Karinesi Nedir? Soybağı Nasıl Kurulur?
Çocuk ile anne arasındaki soybağı doğumla birlikte kurulur. Ancak baba ile çocuk arasındaki soybağının kurulması için "babalık karinesi" dediğimiz hukuki bir ön kabul devreye girmektedir.
Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak 300 gün içinde doğan çocuğun babası koca olarak kabul edilir. Bu süreye iddet müddeti denilmektedir. Evlenmeden başlayarak en az yüz seksen gün(180 gün) geçtikten sonra ve evliliğin sona ermesinden başlayarak en fazla üç yüz gün(300 gün) içinde doğan çocuk evlilik içinde ana rahmine düşmüş sayılır. Buna babalık karinesi denilmektedir ve babalık karinesi gereği çocuğun evlilik birliği içerisinde doğmuş olduğu kabul edilerek koca ile çocuk arasında soybağı kurulur. Tabii evlilik birliği sona erdikten sonra da cinsel birleşme sağlanmış olabilir. İspat yükümlülüğü somut olaya uygun düşecek şekilde yerine getirilmelidir.
Ek bir bilgi olarak: İddet müddeti sona ermeden kadının yeniden evlenmesi mümkün değildir. Bu kuralın istisnası kadının iddet müddetinin kaldırılması davası açmak suretiyle hamile olmadığını ispat etmesidir. İddet müddetinin kaldırılması davaları hakkında detaylı bilgi için tıklayınız: İddet Müddetinin Kaldırılması Davası
Özetlemek gerekirse: Babalık karinesine göre evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak iddet müddeti içerisinde doğan çocuğun babası koca olacaktır. Baba olmadığını iddia eden koca, bu karinenin aksini ispat etmelidir. Bunun için de makalemizin konusu olan soybağının reddi davası yani diğer adıyla nesebin reddi davasını açmalıdır.
Soybağının Reddi(Nesebin Reddi) Davasının Konusu
Bu davanın konusu, babalık karinesine göre baba ile çocuk arasında kurulmuş olan soybağının gerçeği yansıtmadığı, gerçekte çocuğun başka bir erkek ile kurulmuş olan cinsel ilişkinin sonucunda dünyaya geldiği, karinenin aksine kocanın baba olmadığı hususlarının mahkeme tarafından tespit edilmesidir.
Anne ile çocuk arasında soybağı doğumla kurulur. Baba ile çocuk arasında soybağı ise, tanıma, evlilik ve hâkim kararıyla kurulabilmektedir. Yukarıda bahsetmiş olduğumuz gibi babalık karinesi ile aslında çocuğun babası olmadığı halde babası olarak kayıtlara geçen kişiler söz konusu olabilir. Çünkü çocuğun evlilik birliği içerisinde veya iddet müddeti içerisinde doğmasının bir sonucu olarak çocuk ile baba arasında soybağı ilişkisi kurulmaktadır. Ancak babanın aslında biyolojik baba olmadığının öğrenilmesi halinde soybağının reddi davası açmaya yetkili ve ehliyetli kişiler tarafından soybağının reddi davası açılmak suretiyle baba ile çocuk arasında kurulmuş olan soybağı ilişkisi ortadan kaldırılabilir.
Soybağının Reddi Davasını Kimler Açabilir? Biyolojik Babanın Dava Hakkı Var Mıdır?
Soybağının reddi davasını açmaya hakkı olan kişiler kanunda sınırlı olarak sayılmıştır. Buna göre soybağının reddi davası açma hakkı olanlar:
Kayden baba olan kişi ve
Çocuğun kendisidir
Koca, soybağının reddi davasını açarak babalık karinesini çürütebilir. Koca tarafından açılacak olan dava, ana ve çocuğa karşı açılır. Çocuk da dava hakkına sahiptir; çocuk tarafından açılacak olan dava da, ana ve kocaya karşı açılır.
Bunlara ek olarak, Türk Medeni Kanunumuzun 291. maddesinde diğer ilgililerin dava hakkı düzenlenmiştir.
Türk Medeni Kanunumuzun "Diğer İlgililerin Dava Hakkı" Başlıklı 291. Maddesine Göre: "Dava açma süresinin geçmesinden önce kocanın ölmesi veya gaipliğine karar verilmesi ya da sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi hâllerinde kocanın altsoyu, anası, babası veya baba olduğunu iddia eden kişi, doğumu ve kocanın ölümünü, sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybettiğini veya hakkında gaiplik kararı alındığını öğrenmelerinden başlayarak bir yıl içinde soybağının reddi davasını açabilir. Ergin olmayan çocuğa atanacak kayyım, atama kararının kendisine tebliğinden başlayarak bir yıl içinde soybağının reddi davasını açar. Kocanın açacağı soybağının reddi davasına ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır. "
Dolayısıyla kayden baba olan kişinin altsoyu, annesi ve babasının yanında biyolojik baba da tüm şartların mevcut olması halinde soybağının reddi davasını açabilmektedir.
Soybağının Reddi Davasında Deliller ve İspat Yükü
Babalık karinesini çürütmeye ilişkin ispat yükü de iddiayı ortaya atan kişinin üzerindedir; davayı açan taraf koca ise, koca, baba olmadığını ya da olamayacağını ispat edecektir.
Çocuk, evlenmeden önce veya ayrı yaşama sırasında ana rahmine düşmüşse, davacının başka bir kanıt getirmesi gerekmez. Ancak, gebe kalma döneminde kocanın karısı ile cinsel ilişkide bulunduğu konusunda inandırıcı kanıtlar varsa, kocanın babalığına ilişkin karine geçerliliğini korur.
Bu durumun ispat edilebilmesi için kocanın üreme yetisinin bulunmadığına dair sağlık kurulu raporu alması, gebe kalma döneminde anne ile birlikte olamayacağını ispatlaması (mesela o tarihte yurtdışında bulunduğunun ispatlanması), anne ile ayrı yaşadığını, cinsel ilişkinin olmadığını hususlarını ispat etmek zorundadır. Bu hususta hakim tarafından DNA testi gerçekleştirilmesi yönünde de karar verilebilecektir.
Türk Medeni Kanunumuzun 284. Maddesine Göre: “Soybağına ilişkin davalarda, aşağıdaki kurallar saklı kalmak kaydıyla Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu uygulanır: 1-Hâkim maddî olguları re'sen araştırır ve kanıtları serbestçe takdir eder. 2-Taraflar ve üçüncü kişiler, soybağının belirlenmesinde zorunlu olan ve sağlıkları yönünden tehlike yaratmayan araştırma ve incelemelere rıza göstermekle yükümlüdürler. Davalı, hâkimin öngördüğü araştırma ve incelemeye rıza göstermezse, hâkim, durum ve koşullara göre bundan beklenen sonucu, onun aleyhine doğmuş sayabilir.”
Bu tür davalarda hâkim; maddi olguları, re’sen araştırır ve kanıtları serbestçe takdir eder, dolayısıyla hakim tarafların kabul ve beyanları ile bağlı değildir; resen yani kendiliğinden somut olaya ilişkin maddi delilleri araştırır, tanık beyanlarını, bilirkişi raporlarını inceler, mevcut DNA raporu vb. belgeleri de dikkate alarak vicdanına göre bir karar verir.
Yukarıda alıntılamış olduğumuz Türk Medeni Kanunumuzun 284. maddesinde de belirtilmiş olduğu gibi: Bu tip davalarda taraflara ve üçüncü kişilere, inceleme ve araştırma zorunluluğunun doğduğu hallerde, sağlıkları yönünden tehlike oluşturmayan inceleme ve araştırmalara rıza gösterme zorunluluğu getirilmiştir.
Soybağının (Nesebin) Reddi Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme
Soybağının reddi davasında görevli mahkeme aile mahkemesidir. Aile mahkemesinin olmadığı yerlerde ise asliye hukuk mahkemesi aile mahkemesi sıfatıyla davaya bakacaktır.
Yetki hususuna ilişkin olarak, Türk Medeni Kanunumuzun 283. maddesine göre: “Soybağına ilişkin davalar, taraflardan birinin dava veya doğum sırasındaki yerleşim yeri mahkemesinde açılır.”
Soybağının Reddi Davasında Hak Düşürücü Süre
Koca, davayı, doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl, içinde açmak zorundadır. Çocuk, ergin olduğu tarihten başlayarak en geç bir yıl içinde dava açmak zorundadır. Gecikme haklı bir sebebe dayanıyorsa, bir yıllık süre bu sebebin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar.
Eskiden her halde doğumdan başlayarak 5 yıl geçtikten sonra, kocanın böyle bir talepte bulunabilmesi mümkün olamamaktaydı. Ancak bu durum Anayasa Mahkemesi’nin 25/6/2009 tarihli ve 2008/30 E., 2009/96 K. sayılı kararı ile iptal edilmiştir. Kanaatimizce Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı son derece yerindedir.
Çocuk için kayyım atanmışsa, atanmış olan kayyım, atama kararının kendisine tebliğinden itibaren 1 yıl içinde soybağının reddi davasını açmak zorundadır.
Bu davayı açmakta haklı menfaati bulunan kimseler de, örneğin kocanın alt soyu, anası, babası veya çocuğun gerçek babası olduğunu iddia eden kişi; çocuğun doğumunu veya kocanın ölümünü ya da kocanın ayırt etme gücünü sürekli olarak kaybettiğini veya koca hakkında gaiplik kararı verildiğini öğrenmelerinden başlayarak bir yıl içinde soybağının reddi davasını açabilirler.
Soybağının Reddi (Nesebin Reddi) Davasında, Kayden Baba Olan Kişinin Biyolojik Babaya Yönelik Tazminat Talebi
Tazminat davası, haksız fiilde bulunan kişinin, zarar gören kişinin zararını karşılaması amacıyla açılan davalara verilen isimdir. Tazminat davasında kişilik hakları ihlal edilen şahıs, uğramış olduğu maddi veya manevi zararının tazminini talep etmektedir. Soybağının reddi davasında nesep bağının kaldırılmasına karar verilen baba, tüm şartlar gerçekleşmişse, biyolojik babadan çocuğa/çocuklara dair yapılan masrafları talep edebilecektir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2019/85 Esas, 2019/314 Karar sayılı kararında:
“Dosya kapsamından; davalılardan E. Ç.’nın davacı ile evli olduğu sırada davalılardan A. V. ile davacının bilgisi dışında birlikteliğinden diğer davalı çocukların doğduğu anlaşılmaktadır. Davacının kendinden olduğunu sandığı çocuklar için gelişim süreçleri boyunca masraf yaptığı tartışmasızdır. Davacı bu giderleri davalı E. Ç. ile olayda kusurları bulunmayan davalı çocuklardan isteme imkanı bulunmasa da, çocukların biyolojik babası olan davalılardan A. K.’dan tazminini isteyebilir. Zira, davalı tarafından yapılması gereken harcamalar, durumdan haberi olmayan davacı tarafından yapılmıştır. Davacının maddi zararının tam olarak kanıtlanması ve tespiti mümkün değilse de, BK’nun 42/2 maddesinde hâkime tanınan “adalete tevfikan tayin” yetkisi istisna bir hükümdür. Haksız eyleme dayalı tazminat davalarında BK’nun 42/1 maddesi uyarınca ve genel olarak zararın varlığını ve miktarını ispat yükü davacıya aittir. Zarar miktarının ispatının mümkün olmaması halinde BK’nun 42/2 maddesi hakime adalete tevfikan tayin yetkisi tanımıştır. Şu hâlde, çocukların yaşı, eğitim durumu ve diğer şartlarla birlikte hayatın olağan akışı da gözetilerek takdir edilip, uygun bir miktar maddi tazminata da hükmedilmesi gerekirken reddedilmesi doğru değildir. Karar bu nedenle bozulmalıdır…” ifadeleri ile, şartlarının oluşması halinde biyolojik babanın tazminat yükümlülüğünün bulunacağı belirtilmiştir.
Tıbbi İncelemeye İlişkin Karar Verilmiş Olmasına Rağmen Buna Rıza Gösterilmemesi
Tüm şartlar gerçekleşip tıbbi inceleme zorunluluğu doğduğunda taraflar ya da üçüncü kişi incelemeye rıza göstermezse sonucu ne olacaktır. Bu durumda kimsenin, zorla polis veya jandarma marifetiyle DNA incelemesi için kan örneğinin alınması, tahlil yaptırmaya zorlanması söz konusu değildir.
Ancak mahkeme tarafından tıbbi incelemenin gerekli görülmesi halinde bu incelemeyi kabul etmeyen taraf, iddiada bulunduğu ifadelerin aksi durum gerçekmiş gibi bir değerlendirme ile karşı karşıya kalabilecektir.
Soybağının (Nesebin) Reddi Davasının Kabulle Sonuçlanması Halinde Çocuğun Hukuki Durumu
Soybağının reddi(nesebin reddi) davasının kabul ile sonuçlanması halinde; soybağı ret edilen çocuğun üzerine kayıtlı olduğu babanın kaydında yer alan nüfus kaydı, kayden baba olarak görünen kocanın kaydı üzerinde konuya ilişkin açıklama yapılmak suretiyle silinir.
Sonrasında çocuk, annesinin bekârlık(kızlık) hanesine, annenin bekârlık soyadı ile taşınır ve kaydedilir.
Annenin bekârlık hanesi tespit edilemezse, kayıtlı bulunduğu hanedeki nüfus kaydı kapatılır. Kayıtlı bulunulan idari birimdeki sonuna yeni bir aile sıra numarası altında anasının soyadı ile kaydı taşınır.
Soybağı reddedilmiş olan çocuk, gerçek baba tarafından tanınabilir. Gerçek baba ile anne evlenirse evlenme ile soybağı kurulabilir, gerçek babaya karşı babalık davası açılabilir. Bu hallerde çocuğun kaydı biyolojik babanın kaydına taşınır.
Soybağı Reddedilen Çocuk İçin Ödenmiş Nafakaların Geri Ödenmesi
Soybağının reddine ilişkin hüküm geçmişe etkili olarak sonuç doğurur, dolayısıyla hükmün etkileri geçmişe yürür. Çocuk doğumundan itibaren soybağını ret eden kocaya ait olmayacak şekilde yeni bir hukuki statüye girer. Koca kendinden olmayan çocuk için ödemek zorunda kaldığı, boşanma kararında hüküm altına alınan iştirak nafakasını geri almaya hak kazanır.
Bunun yanında yukarıda bahsettiğimiz gibi diğer tüm şartların da mevcut olması halinde kayıtlarda baba olan kişinin, biyolojik babaya yönelik olarak tazminat davası açması da söz konusu olabilecektir.
Soybağının Reddi Davasına İlişkin Yargıtay Kararları
Soybağının reddi davasında baba açısından yapılacak olan çocuğun başkasından olduğunun öğrenildiğine dair süre değerlemesinde, sürenin başlangıç tarihinin şüphe anından değil; yargılama dışı yani harici babalık testi sonucunun öğrenilmesinden itibaren başlatılacağına ilişkin karar,
Annenin iffetsiz yaşam sürdüğü veya çocuğun kayden baba olan kişiden olmadığı yönündeki şüphe veya söylenti öğrenme açısından yeterli kabul edilemez,
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/5886 E., 2021/9694 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Soybağının Reddi
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava soybağının reddi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince Adli Tıp kurumu raporu ile sabit olduğundan davanın kabulü ile soybağının reddine karar verilmiştir. Bu hükme karşı davalılar tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi yapan bölge adliye mahkemesince hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Geniş anlamda soybağı bir kimsenin üst soyu ile olan kan bağını; dar anlamda soybağı ise, bir kimsenin sadece ana-babasıyla arasındaki biyolojik bağını ifade etmektedir. Bir kişi (çocuk) ile kendilerinden biyolojik (genetik) olarak türemiş olduğu kişiler arasındaki bağa doğal soybağı (biyolojik nesep), hukuk düzeni tarafından aranan bazı koşulların gerçekleşmesiyle, bir çocuğun hukuki olarak bir ana-babaya bağlanması sonucunda, ana-baba ile çocuk arasında kurulan bu hukuki ilişkiye ise hukuki soybağı (hukuki nesep) denir. Buna göre soybağı, bir kimseyle ana-babası arasındaki doğal ve/veya hukuki bağ olarak tanımlanmaktadır.
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre, çocuk ile anne arasındaki hukuki soybağı doğumla; çocuk ile baba arasındaki hukuki soybağı ise anneyle evlilik, tanıma, babalık davasında verilen hüküm veya evlat edinmeyle kurulmaktadır. Baba ile çocuk arasında evlilik içinde doğmaya, babalık karinesine (TMK m. 285), dayalı olarak hukuken kurulmuş bulunan soybağı ilişkisinin ortadan kalkması ancak soybağının reddi ile söz konusu olabilmektedir. Soybağının reddi davasının başarıya ulaşarak çocuk ile babası arasındaki soybağının ortadan kalkması sonucunda çocuk, baba yönünden soybağı bulunmayan çocuk statüsüne girer. Anayasa Mahkemesi'nin 25.06.2009 tarihli ve 2008/30 Esas, 2009/96 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, kişinin genetik-biyolojik kökeni kendisine ait olmayan çocuğu reddetme hakkı en temel haklarından birisidir.
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 286 ıncı maddesinde, kocanın, çocuk ve anne aleyhine açacağı soybağının reddi davası ile babalık karinesini çürütebileceği; 289. maddesinde ise kocanın soybağının reddi davasını doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıllık süre içinde açması gerektiği, gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa bir yıllık sürenin bu sebebin ortadan kalkmasından sonra başlayacağı hükme bağlanmıştır.
Soybağının reddi davasında, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı hususunda ve davanın temellendirilmesinde belirleyici olan “öğrenmenin”, ne zaman gerçekleştiği noktasında şüphenin veya söylentinin öğrenme açısından yeterli olup olmadığı üzerinde durulmalıdır. Yerleşik Yargıtay uygulamalarında, yargılama dışında elde edilmiş babalık raporlarına özellikle hak düşürücü süre niteliğindeki dava açma süresinin öğrenme tarihinden itibaren başlaması bakımından dikkate alındığı görülmekte, yani öğrenmenin yargılama dışı babalık testi ile gerçekleşmesi anında hak düşürücü sürenin başlayacağı kabul edilmektedir. Dolayısı ile bir çocuğun kendisinden olmadığı yönündeki şüphe veya söylenti öğrenme açısından yeterli kabul edilemeyecektir.
Somut olayda, davacının dava dilekçesinden, aşamalardaki beyanlarından ve ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/533 Esas sayılı dosyasında yer alan dava dilekçesi içeriğinden hak düşürücü sürenin geçtiğini kabule yeterli derecede açık bir beyan bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece işin esasının incelenmesine gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle bölge adliye mahkemesi kararının BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oy birliğiyle karar verildi. 16.12.2021 (Prş.)
Soybağının reddi davası için bir avukat ile anlaşılması halinde, genel vekaletnamenin kabul görmeyeceği ve avukata özel vekaletname verilmesi gerektiğine ilişkin karar,
2. Hukuk Dairesi 2021/5725 E. , 2021/8789 K. "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ :Soybağının Reddi
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Davalı vekili Av. ...’nin dosya içerisinde bulunan vekâletnamesi genel vekâletnamedir. Açıkça yetki verilmemiş ise vekil, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarla ilgili davaları açamaz ve takip edemez (HMK m. 74). Soybağının reddi davası, şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hakkın kullanımı niteliğindedir. Buna göre; Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 74. maddesi gereğince adı geçen davalı vekilinden soybağının reddi davasını takip edebilmesi için özel yetkiyi içeren vekâletname istenmesi, bu süre içinde vekâletname verilmemesi halinde asıla kararın tebliği ile, asıl tarafından temyiz veya temyizden feragat dilekçesi verilmesi halinde dilekçe eklendikten, sonra gönderilmek üzere iadesine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesine İADESİNE, oy birliğiyle karar verildi. 25.11.2021 (Per.)
Annenin ölümü halinde mirasçıların da pasif husumet ehliyetine sahip olacağı ve davaya taraf teşkillerinin sağlanması gerekliliğine ilişkin karar,
Baba veya annenin ölümü halinde diğer ilgililerin dava hakkı açısından soybağının reddi davasına ilişkin öğrenme süresinin tespitine ilişkin karar,
8. Hukuk Dairesi 2020/3133 E. , 2021/4021 K. "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 38. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Soybağının reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 9. Aile Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Bakırköy 9. Aile Mahkemesinin 12.12.2017 tarihli ve 2015/895 Esas, 2017/891 Karar sayılı kararıyla davanın kabulüne karar verilmiş, Mahkeme hükmüne karşı davalılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 38. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabulü ile davalı ... yönünden hak düşürücü sürenin geçmesi sebebiyle, diğer davalılar yönünden ise husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi kararının duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiştir. Doya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 04.05.2021 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden gelmedi. Karşı taraftan davalılar vekili Avukat ... geldi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; doya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... vekili dava dilekçesinde, davacının kızkardeşi 1971 doğumlu Birgül'ün babasının Nuri olmadığını annesi Yücel'in ölümü ile yeni öğrendiğini ileri sürerek Birgül'ün soybağının reddini istenmiştir.
Davanın kabulüne dair İlk Derece Mahkemesince verilen karar, davalılar vekili tarafından istinaf edilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince, davada MÜLGA 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin uygulanması gerektiği, buna göre sözkonusu kanun hükümlerinde öngörülen hak düşürücü sürenin geçtiği, diğer davalılar ... ve ... yönünden ise davalı taraf sıfatı (pasif husumet ehliyeti) bulunmadığı gerekçesi ile istinaf isteminin kabulü ile davanın davalı ... açısından hak düşürücü süre yönünden reddine, diğer davalılar yönünden ise pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi üzerine davacı vekilince Bölge Adliye Mahkemesi kararı temyiz edilmiştir.
04.06.1958 tarihli ve 15/6 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı gereğince, maddi olayları açıklamak taraflara ve ileri sürülen olayları hukuken nitelemek ve uygulanacak Kanun hükümlerini tesbit etmek ve uygulamak görevi hakime aittir. Nitekim 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33. maddesinde hâkimin, Türk Hukuku'nu resen uygulayacağı belirtilmiştir. Bu ilke gereği açılan davayı nitelemek ve açılmış bir dava hakkında doğru hukuk kurallarını bulup uygulamak hâkime düşen bir görevdir.
Dava dilekçesindeki anlatıma göre dava, anne Yücel'in kocası Nuri'nin ölümü sebebi ile altsoyu olan oğlu tarafından soybağının reddi istenilen çocuk ile annenin ölmesi nedeniyle mirasçıları aleyhine açılan 4721 sayılı TMK'nin 286 ve devamı maddeleri kapsamında soybağının reddi davasıdır.
Öncelikle somut uyuşmalıkta soybağının reddi istenilen davalı ...'ün doğum tarihi olan 20.12.1971 tarihinde yürürlükte bulunan MÜLGA 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin mi yoksa dava tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerinin mi uygulanması gerektiği üzerinde durulmalııdr.
4722 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un "Geçmişe etkili olma" ana başlığı altında "Kamu düzeni ve genel ahlâk" başlıklı 2. maddesi; "Türk Medenî Kanununun kamu düzeni ve genel ahlâkı bağlamaya yönelik kuralları, haklarında ayrık bir hüküm bulunmayan bütün olaylara uygulanır. Bu bakımdan, eski hukukun Türk Medenî Kanununa göre kamu düzeni ve genel ahlâka aykırı olan kuralları, bu Kanun yürürlüğe girdikten sonra hiçbir suretle uygulanmaz." hükmünü içermekte iken "İçeriği kanunla belirlenen ilişkiler" başlıklı 3.maddesine göre; "İçerikleri tarafların istek ve iradeleri gözetilmeksizin doğrudan doğruya kanunla belirlenmiş işlem ve ilişkilere, bunlar Türk Medenî Kanununun yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş olsalar bile, bu Kanun hükümleri uygulanır." şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Soybağına ilişkin hükümler 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 282. maddesi ve devamında düzenlenmiş olup, kamu düzeni ile yakından ilgili olan soybağının tespiti davalarında, Türk Medeni Kanunu'nun 284. maddesinde belirtilen koşullar saklı kalmak kaydıyla, Hukuk Muhakemeleri Kanunu uygulanır. TMK'nin 284.madde gereği ise hâkim maddî olguları re'sen araştırır ve kanıtları serbestçe takdir eder. HMK'nin 292/1. maddesinde, uyuşmazlığın çözümü bakımından zorunlu ve bilimsel verilere uygun olmak ve ayrıca sağlık yönünden bir tehlike oluşturmamak şartıyla, herkesin soybağının tespiti amacıyla vücudundan kan veya doku alınmasına katlanmak zorunda olduğu, haklı bir sebep olmaksızın bu zorunluluğa uyulmaması halinde hâkimin incelemenin zor kullanılarak yapılmasına karar vereceği hükme bağlanmış olup, soybağına ilişkin hükümler tarafların istek ve iradeleri gözetilmeksizin doğrudan doğruya kanunla belirlenmiştir. Dolayısı ile somut uyuşmazlıkta 4722 sayılı Kanun'un 2 ve 3. maddelerindeki düzenlemeler doğrultusunda dava tarihinde yürürlükte bulunan 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümleri uygulanmalıdır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 286. maddesinde, kocanın, çocuk ve anne aleyhine açacağı soybağının reddi davası ile babalık karinesini çürütebileceği; 289. maddesinde ise kocanın soybağının reddi davasını doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıllık süre içinde açması gerektiği, gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa bir yıllık sürenin bu sebebin ortadan kalkmasından sonra başlayacağı, 291.maddesinde ise, dava açma süresinin geçmesinden önce kocanın ölmesi veya gaipliğine karar verilmesi ya da sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi hâllerinde kocanın altsoyu, anası, babası veya baba olduğunu iddia eden kişi, doğumu ve kocanın ölümünü, sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybettiğini veya hakkında gaiplik kararı alındığını öğrenmelerinden başlayarak bir yıl içinde soybağının reddi davasını açabileceği, maddenin son fıkrasında ise kocanın açacağı soybağının reddi davasına ilişkin hükümlerin kıyas yoluyla diğer ilgililerin açacağı davada da uygulananacağı hükme bağlanmıştır.
Soybağının reddi davasında, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı hususunda ve davanın temellendirilmesinde belirleyici olan “öğrenmenin”, ne zaman gerçekleştiği noktasında şüphenin veya söylentinin öğrenme açısından yeterli olup olmadığı üzerinde durulmalıdır. Yerleşik Yargıtay uygulamalarında, yargılama dışında elde edilmiş babalık raporlarına özellikle hak düşürücü süre niteliğindeki dava açma süresinin öğrenme tarihinden itibaren başlaması bakımından dikkate alındığı görülmekte yani öğrenmenin yargılama dışı babalık testi ile gerçekleşmesi anında hak düşürücü sürenin başlayacağı kabul edilmektedir. Dolayısı ile annenin iffetsiz yaşam sürdüğü veya çocuğun kendisinden olmadığı yönündeki şüphe veya söylenti öğrenme açısından yeterli kabul edilemeyecektir.
Somut olayda, davacı ...'in babası 03.07.1996 tarihinde vefat eden Nuri ile eşi Yücel'in evlilik birliği içerisinde, davacı ..., davalılar Nilüfer, Neslihan ile soybağının reddi istenilen 20.12.1971 doğumlu Birgül'ün nüfusa tescil edildiği, anne Yücel'in 21.09.2015 tarihinde vefat ettiği, eldeki davanın 30.11.2015 tarihinde açıldığı, davacının iddiası ve dinlenen taraf tanık beyanlarına göre davacının bu olayı annesinin ölümünden sonra 2015 yılı Ekim ayında öğrendiği, kocanın sağlığında bu olayı bildiğine ilişkin delil bulunmadığı anlaşılmakla soybağının reddi davası yönünden hakdüşürücü süreyi düzenleyen 289.maddeki sürenin başlangıcı mahiyetindeki "öğrenme" olgusunun gerçekleşmediği ve dava için öngörülen hak düşürücü sürenin geçmediğinin kabulü gerekmektedir.
Soybağının reddi davası TMK'nin 286.maddesi gereği koca tarafından açılırsa dava ana ve çocuğa karşı, çocuk tarafından açılırsa dava ana ve kocaya karşı açılacağı, diğer ilgililerin dava hakkını düzenleyen 291.maddenin son fıkrası gereği kocanın açacağı soybağının reddi davasına ilişkin hükümlerin kıyas yoluyla diğer ilgililerin açacağı davada da uygulananacağı hükme bağlanmıştır.
Somut uyuşmalıkta davalı olması gereken anne Yücel, dava tarihinden önce 21.09.2015 tarihinde vefat etmiş olup geriye mirasçı olarak davacı ..., davalılar Nilüfer, Neslihan ve soybağının reddi istenilen Birgül'ün kaldığı, anne Yücel'in mirasçılarının verilecek karar ile miras hakları etkileneceğinden davada taraf olmaları gerektiği ve davalılar Nilüfer ile Neslihan'ın açılan davada pasif husumet ehliyetlerinin bulunduğu açık olup Bölge Adliye Mahkemesince işin esası incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken davanın hakdüşürücü süreden ve pasif husumet ehliyeti yokluğundan reddi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi (38.) Hukuk Dairesi'nin 03.03.2020 tarihli ve 2018/1252 Esas, 2020/300 Karar sayılı istinaf isteminin kabulü ile davanın reddine reddine dair hükmün 6100 sayılı HMK'nin 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın HMK'nin 373/2. maddesi gereği kararı veren İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi (38.) Hukuk Dairesine gönderilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 04.05.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Comments