top of page
  • Avukat Baran DELİL

Boşanma Davasında Müşterek Çocukla Kişisel İlişki Kararı 2024

Delil Hukuk Bürosu

müşterek çocukla kişisel ilişki kurulması kararı
 

Makale İçeriği:

 

Çocukla Kişisel İlişki Kararı Nedir?


Çocukla kişisel ilişki kurulması kararı, boşanma davasında müşterek çocuğun velayeti kendisine bırakılmayan ebeveyn ile müşterek çocuk arasında kurulacak olan kişisel ilişkinin hukuki çerçevesinin belirlenmesidir.


Evlilik birliği içerisinde müşterek çocuğun bakımı, eğitimi, gözetimi vb. hususlara ilişkin olarak kural olan: Çiftin bu hususlara ilişkin olarak birlikte karar alması ve müşterek çocuğu beraberce büyütmeleridir. Ancak taraflar arasında boşanma davası açılması halinde, özellikle de çekişmeli boşanma davalarında çeşitli sebeplerle bu durum mümkün olamamaktadır.


Boşanma davasında velayet, eşlerden birine bırakılır. Dava boyunca "geçici velayet" şeklinde geçici olarak velayete hükmedilir ve dava sonrasında da velayet kalıcı olarak eşlerden birinde kalır. Velayet kendisine bırakılmayan eş ise sonuçta halen daha çocuğun ebeveynidir. Bu eş, yalnızca müşterek çocuğun üzerinde hukuki olarak velayet yetkisine sahip değildir. Ancak yine de çocukla arasında kişisel ilişki kurulması gerekmektedir, çünkü çocuğun üstün yararı ilkesi gereği müşterek çocuğun sağlıklı bir birey olarak yetişebilmesi için, iki ebeveyni ile de sağlıklı ilişkiler kurması gerekmektedir. Psikolojik araştırmalar, özellikle ergenlik öncesi ve ergenlik döneminde sağlıklı aile ilişkilerinin, bireyin hayatının geri kalanında sağlıklı bir psikolojik bütünlüğe sahip olabilmesi için en gerekli unsurlardan birisi olduğunu göstermektedir.


Müşterek çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin karara rağmen, velayet hakkı kendisinde bulunan eş tarafından kişisel ilişki alacaklısı eşe çocuğun gösterilmemesi ve/veya başkaca herhangi bir şekilde kişisel ilişki kararına aykırı hareket edilirse, kişisel ilişki hakkı sahibi tarafından müşterek çocukla kişisel ilişki kurulabilmesi ve kişisel ilişki kararının yerine getirilmesi adına ilgili mercilerden talepte bulunulabilir.


Bu makalemizde öncelikle boşanma davasının niteliği ve sonuçlarından, boşanma davasında velayet hususundan bahsettikten sonra, müşterek çocukla kişisel ilişki kurulması müessesesinin daha iyi anlaşılmasını sağlayacağız ve siz değerli okuyucularımıza kişisel ilişki kararının nasıl verildiği ile nasıl uygulanması gerektiğine ilişkin olarak kısaca bilgilendirme yapmaya çalışacağız.



Çocukla Kişisel İlişki Kurulması Kararı Nasıl Alınabilir?


Müşterek çocukla kişisel ilişki kurulması kararının alınması için boşanma davası ile velayet ve ayrılık davası gibi davalarda talepte bulunulabileceği gibi, ayrıca salt çocukla kişisel ilişki kurulmasına istinaden de dava açılabilmektedir. Bunun yanında çocukla kişisel ilişki kurulması talebi, velayet talebi ile birlikte ileri sürülebilir ve velayet talebinin kabul edilmemesi halinde, kişisel ilişki kurulması yönünde hüküm kurulması talep edilebilir.



Boşanma Davası Nedir?


Boşanma davası, ölüm ve gaiplik gibi evlilik birliğini sona erdiren sebeplerden birisidir. Boşanma davasında, boşanmanın ferileri denilen velayet, nafaka ve tazminat gibi hususlarla birlikte velayet kendisine bırakılmayan ebeveyn ile müşterek çocuk arasında kişisel ilişki kurulması gibi detay hususlara da karar verilmektedir.


Boşanma davası, çekişmeli boşanma davası veya anlaşmalı boşanma davası olarak açılabilmektedir. Müşterek çocukla kişisel ilişki kurulması kararının mahkemeden talep edilmesi, anlaşmalı boşanma davalarında çok da gerekli olmamaktadır. Çünkü genellikle taraflar, hazırlamış oldukları anlaşmalı boşanma protokolünde velayetin hangi eşe bırakılacağı ile diğer eşin müşterek çocukla ne sıklıkla ve hangi tarih ile saat aralıklarında kişisel ilişki kuracağını düzenlemektedir. İcra edilebilir ve hukuka uygun hükümler içeren bir anlaşmalı boşanma protokolü hazırlanabilmesi için alanında uzman bir Ankara boşanma avukatı ile çalışılması önem arz etmektedir. Anlaşmalı boşanma protokolündeki hükümlerin "icra edilebilir" nitelikte olması, taraflarca verilen kararların taraflarca gönüllü olarak yerine getirilmemesi halinde cebri icra vb. yollarla hükmün gereğinin ilgili idari mercilerden yardım alınarak yerine getirilebilir nitelikte olmasını ifade etmektedir.


Anlaşmalı boşanma davalarında süreç, bu anlamda çekişmeli boşanma davalarına nazaran çok daha kolay geçmektedir diyebiliriz. Çünkü yukarıda belirtmiş olduğumuz gibi, anlaşmalı boşanmanın gerçekleşebilmesi için taraflar kişisel ilişki kurulmasına ilişkin olarak da kendi aralarında anlaşmaya varmış olmalıdır. Ancak çekişmeli boşanma halinde kişisel ilişki kurulabilmesi için mahkemenin ayrıca ve açıkça buna ilişkin olarak hüküm kurması gerekmektedir.



Velayet Ne Demektir?


Velayet ergin olmayan çocuklar ile anne ve baba arasındaki hukuki statüdür. Ergin olmayan çocuklar, yasal bir gerekçe olmadıkça anne ve babanın velayeti altındadır. Velayetin amacı, çocuğun bedensel, zihinsel, duygusal ve ahlaki bakımdan hayata hazırlanmasına olanak sağlayacak bir ebeveyn-çocuk ilişkisinin sağlanması yoluyla çocuğun üstün yararı ilkesinin yerine getirilmesidir.


Ancak değişen durumlar, çocuğun üstün yararı ilkesi ile birlikte ele alınır ve bu nedenle özellikle çekişmeli boşanma halinde hakim tarafından yargılama boyunca geçici velayete ve yargılama sonunda boşanmaya karar verilmesi halinde kalıcı olarak velayete karar verilmesi gerekir.


Türk Medeni Kanunumuzun 336/2. Maddesine Göre: "Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hâli gerçekleşmişse hâkim, velâyeti eşlerden birine verebilir."


Boşanma Davasında Müşterek Çocuğun Velayeti


Boşanma davasında, dava süresince geçerli olmak üzere geçici velayet hükmü kurulur. Boşanma davasında boşanmaya karar verilmesi ve kurulan boşanma hükmünün kesinleşmesi ile birlikte, velayet hakkı kalıcı olarak mahkeme tarafından belirlenen kişiye bırakılmış olur. Ancak değişen şartlar ve çocuğun üstün yararı da gözetilmek suretiyle, velayet hakkı kendisine bırakılmayan eş tarafından boşanma davasından sonra da velayet davası açılarak çocuğun velayeti talep edilebilir.



Velayeti Alamayan Anne veya Baba Çocuğu Nasıl Görebilir?


Velayet hakkı kendisine bırakılmayan anne veya baba, mahkemeden müşterek çocukla kişisel ilişki kurulmasına karar verilmesini talep edebilir. Kişisel ilişki, çocuğun üstün yararını ilgilendiriyor olmasından kaynaklı olarak, kamu düzenini ilgilendiren bir durumdur ve haklı bir sebep olmadıkça hakim tarafından reddedilmesi hukuka aykırı olacaktır.



Müşterek Çocukla Kişisel İlişki Kurulması Kararı


Ülkemizde, müşterek çocuğun velayeti çok büyük oranda kadın tarafa bırakılmaktadır. Bu durumun temel sebebi, küçük çocuklar ile anne arasında kurulacak olan ilişkinin, Freudien anne-çocuk ilişki dinamiğinin çocuk gelişimine ilişkin önemidir.


Boşanma veya velayet davasında velayet hakkı eşlerden birine verildiğinde, haklı bir sebep mevcut değilse diğer eş için de çocukla kişisel ilişki kurulmasına hükmedilmektedir. Müşterek çocukla kişisel ilişki kurulması kararı, genellikle şu şekilde ifadeler içermektedir:

  • Her ayın 1. ve 3. haftasonu Cumartesi günleri saat 09:00 ile Pazar günleri saat 18:00 arasında yatılı olarak,

  • Bayram tatillerinin 2. günü saat 09:00 ile 3. günü saat 18:00 arasında yatılı olarak,

  • Yaz tatillerinde Ağustos aylarının 1. günü saat 09:00 ile 30 Ağustos saat 18:00 arasında yatılı olarak kişisel ilişki kurulmasına...


Çocukla kişisel ilişki kurulmasına istinaden öncelikli olarak gönüllülük esası dikkate alınmaktadır. Ancak velayet hakkı sahibinin gönüllü olarak çocuğu kişisel ilişki hakkı sahibi eşe göstermemesi suretiyle kişisel ilişki kararını ihlal etmesi halinde, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunumuz ile Çocuk Teslimi ve Çocukla Kişisel İlişki Kurulmasına İlişkin İlam ve Tedbir Kararlarının Yerine Getirilmesine Dair Yönetmelik uyarınca ilgili mercilerin müdahalesi talep edilebilir.



Çocuğun Üstün Yararı İlkesi Nedir?


Müşterek çocuk ile velayet hakkı sahibi olmayan ebeveyn arasında kişisel ilişki kurulmasına ilişkin kararın en temel kaynağı ve gerekçesi, çocuğun üstün yararı ilkesidir. Çocuğun üstün yararı ilkesi, müşterek çocuğun yalnızca velayet hakkı kendisine bırakılmış olan ebeveyni ile değil, her iki ebeveyni ile sağlıklı bir ilişki kurabilmesini gerektirmektedir.


Çocuğun üstün yararı, herhangi bir kanun veya uluslararası sözleşme ile tanımlanmamış olmasına rağmen ülkemizde ve dünyadaki hukuk sistemlerinde mevcut bulunan en temel ve en kökleşmiş ilkelerden birisidir. Bu anlamıyla "çocuğun üstün yararı" ifadesinin tanımlanmamış olmasının, bilinçli bir tercih olduğunun farkında olmak gerekir. Bunun sebebi, çocuğun üstün yararı ilkesinin tanımlarla sınırlandırılmak istenmemesi ve bu kavrama her somut olay açısından yorum yoluyla genişletilebilir nitelik kazandırılmak istenmesidir.


Çocuğun üstün yararı, çocuğun her alanda ve her anlamda en iyi, en üstün, en önemli yararı olarak ifade edilebilir ve çocuğun içinde bulunduğu çevresi, yaşı, sosyal şartları vb. hususlara göre değişiklik gösterebilir. Çocuğun üstün yararı: Çocuğun bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal, kültürel, ahlaki, hukuki ve ekonomik bakımlardan sağlıklı, dengeli ve özgür bir biçimde geliştirilmesi yani özetle çocuğun her yönüyle korunup kollanması anlamında gelmektedir.



Müşterek Çocukla Kişisel İlişki Kurulması Kararının Kaldırılması


Müşterek çocukla kişisel ilişki kurulması kararının çocuğun üstün yararı ilkesinden ileri geldiğini söylemiştik. Ancak çocuğun üstün yararının bunun aksini gerektirdiği durumlar olabilir. Çocuğun fiziksel, psikolojik veya cinsel şiddete tabii tutulması, suiistimal edilmesi, kişisel ilişki alacaklısı ebeveynin alkolizm, uyuşturucu bağımlılığı vb. kötü alışkanlıkları veya haysiyetsiz yaşam sürme durumunun söz konusu olduğu gibi hallerde, çocuğun üstün yararı ve hakkaniyet, kişisel ilişki kurulmasına ilişkin kararın kaldırılmasını gerektiriyorsa söz konusu zararlı durumlar ortadan kalkıncaya kadar kişisel ilişki kararının kaldırılmasına karar verilebilir.



Çocukla Kişisel İlişki Kurulması Davası


Çocukla kişisel ilişki kurulması davası boşanma, ayrılık, velayet gibi davalardan ayrı bir dava olarak da açılabilmektedir. Bu davada herhangi bir sebeple velayet yetkisi bulunmayan, çocuk ile görüşemeyen anne, baba veya diğer ilgililer tarafından mahkemeden kişisel ilişkiye dair icra edilebilir nitelikte bir karar verilmesi talep edilir.



Müşterek Çocukla Kişisel İlişki Kurulmasında Delillerin Önemi


Çocuğun üstün yararı ilkesi ne kadar önemli olsa da; boşanma, ayrılık ve velayet davası gibi davalar en nihayetinde birer özel hukuk davalarıdır ve ileri sürülen hususların hukuka uygun ve ispata elverişli deliller ile ispatlanması gerekmektedir.


Bu noktada üzerinde önemle durmamız gereken bir husus da şudur: Müşterek çocuk ile velayet hakkı sahibi olmayan ebeveyn arasında kişisel ilişki kurulmasına dair karar, zaten halihazırda çocuğun üstün yararı ilkesinin bir sonucudur. Ancak velayet hakkı sahibi olmayan eş ile müşterek çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasını engelleyecek nitelikte deliller mevcutsa, bunlar öne sürülerek kişisel ilişki kararının kaldırılması ya da henüz karar verilmemişse kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hüküm kurulmaması sağlanabilir. Çocukla kişisel ilişki kurulmasına, kurulmamasına veya kurulmuş olan kişisel ilişki kararının kaldırılmasına ilişkin olarak her somut olayın gerekleri ayrı ayrı dikkate alınmak suretiyle çok çeşitli deliller öne sürülebilir.


a) SED Raporu


Sosyal ve ekonomik araştırma raporu, adı üzerinde tarafların sosyal ve ekonomik durumlarının araştırılması(genellikle kolluk veya sosyal hizmet görevlileri tarafından) ve bu hususa ilişkin olarak rapor tanzim edilip mahkemeye sunulmasından ibarettir.


b) Uzman ve Bilirkişi Raporu


Bu davada uzman ve bilirkişi raporu için pedagog, psikolog, her türlü çocuk doktoru ve çocuk sağlığı uzmanı, sosyal hizmetler uzmanı gibi kişilerden yardım alınabilir. Ancak en önemli raporlar, sosyal hizmetler uzmanı ve ondan da önemlisi pedagog tarafından hazırlanacak olan raporlardır diyebiliriz.


Pedagog, çocuk ve ergenlerin psikolojik, psikososyal, duygusal ve bilişsel gelişimine ilişkin eğitim almış ve bu alana ilişkin çalışmalar yürüten profesyonellerdir. Ülkemizde, oldukça büyük bir öneme sahip pedagoji alanına ilişkin çalışmalar yürüten çok sayıda profesyonel uzman olsa da, mahkemelere sunulmakta olan pedagog raporlarının büyük çoğunluğunun son derece özensiz olduğu görülmekte, bu durum da çocuğun üstün yararı ilkesinin yerine getirilmesini güçleştirmektedir.


Uygulamada pedagog raporlarında en sık rastlanılan hataların bazılarına değinmek gerekirse: Detaysız ve özensiz araştırma yapılarak "Çocuğa en iyi kadın bakar." mantığından hareketle ve başkaca hiçbir gerekçelendirme yapılmaksızın, çocuğun velayetinin kadın eşe bırakılması yönünde kanaat bildirilmesi ya da erkek eşin kadın eş tarafından aldatıldığı hallerde, eşini aldatan bir kadının aile kavramına ilişkin olarak yetersiz bir bilinç ve duygu durumuna sahip olduğundan bahisle velayetin babaya bırakılması gerektiğinin açıklanması gibi. Oysa pedagogun yapması gereken: Tarafların kadın veya erkek olduğu ile ya da tarafların birbirlerine karşı kusurları ile ilgilenmeksizin, çocuğun üstün yararının gerçekten hangi ebeveyn ile yaşamını sürdürmesini gerektirdiği sorununa yoğunlaşmaktadır. Bu şekilde meydana gelen hataların kaçınılmaz sonucu olarak yaşanılan hak ihlallerinin, ülkemizde maalesef hak ettiği önemi görmeyen psikoloji biliminin zaman içerisinde göstereceği gelişim ile doğru orantılı olarak ortadan kalkacağı inancını taşımaktayız.


c) Çocuk İçin Uygun Yaşam Alanının Hazırlanması


Çocuk ile yatılı kişisel ilişki kurulması talebinde bulunan kişi, çocuğun yatılı olarak kurulacak kişisel ilişki esnasında nerede kalacağına ve çocuk için oluşturmuş olduğu yaşam alanına ilişkin fotoğraf, video vb. delilleri talep dilekçesi ekinde mahkemeye sunabilir.


d) Çocuğun Kendi Beyanı


Müşterek çocuk, ergin olmamakla birlikte temyiz kudretine sahipse, velayet ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin olarak mahkeme huzurunda kendi beyanlarını bildirebilir; beyanları yönünde hüküm kurulmasını isteyebilir. Bu hususa ilişkin olarak, Yargıtay uygulaması 8(sekiz) yaşını bir çeşit farazi sınır ve karine olarak kabul etmektedir. Yargıtay'ın yerleşik uygulamalarına göre 8(sekiz) yaşından büyük çocuklar bu hususlara ilişkin beyanda bulunabilir. Ancak 8 yaş sınırı yargısal bir uygulama olup, sağlık raporu vb. delillerle aksi ispat edilebilir.


e) İspata Elverişli Her Türlü Hukuki Delil


Hukuka aykırı olmamak ve ileri sürülen beyanı ispata elverişli olmak kaydıyla somut olaya uygun düşen her türlü delil, müşterek çocuğun velayetine veya çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin olarak ileri sürülebilir.



Sıkça Sorulan Sorular

Velayet karşı tarafa verildi, çocuğumu nasıl görebilirim?

Velayet hakkı kendisine verilmeyen taraf, hakimden müşterek çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin talepte bulunabilir. Verilmiş olan bir çocukla kişisel ilişki kararı varsa ve velayet hakkı sahibi olan eş, karşı tarafa bu hakkını kullandırmıyorsa ilgili mercilere başvurulabilir ve çocuk ilgili idari makamların yardımı ile gösterilebilir.

Boşanma aşamasındaki eşim çocuğumuzu bana göstermiyor, ne yapmalıyım?

Boşanma aşamasında hakim tarafından müşterek çocuklara ilişkin olarak geçici velayet hükmü kurulmalı ve velayet kendisine bırakılmayan eş lehine de çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair hüküm kurulmalıdır. Çocukla kişisel ilişki kararı olmasına rağmen çocuğu göstermeyen eş, ilgili idari mercilere yapılacak başvuru ile çocuğu göstermek durumunda bırakılabilir ve bu durumun tekrarlanması halinde velayet görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle velayet hakkını karşı tarafa kaybedebilir.

Mahkeme çocukla kişisel ilişki kurulması talebini reddedebilir mi?

Velayet ve çocukla kişisel ilişki kurulması hususlarını inceleyen mahkeme, haklı sebeplerin varlığı halinde çocukla kişisel ilişki kurulması yönünde hüküm kurmamayı tercih edebilir. Bu hususa ilişkin olarak "haklı sebepler" ifadesi ile hakime takdir yetkisi bırakılmıştır.

Daha önceden verilmiş olan çocukla kişisel ilişki kurulması kararı sonradan kaldırılabilir mi?

Çocuğun üstün yararı kamu menfaatine ilişkin bir husustur ve talep halinde hakim tarafından verilmiş olan çocukla kişisel ilişki kurulması kararı, haklı sebeplerin varlığı gerekçe gösterilerek kaldırılabilir. Haklı sebeplere örnek olarak: Gözleri önünde babasının annesini öldürmeye teşebbüs ettiğine şahit olan küçük çocuğun travma yaşaması ve babasını her gördüğünde korkması sayılabilir.


 

Çocukla Kişisel İlişki Kurulmasına İlişkin Yargıtay Kararları

 
  • Babanın anneyi silahla ağır bir şekilde yaraladığı olayda, olaya şahit olan çocukta meydana gelen travma nedeniyle babayla kişisel ilişki kurulması yönünde talebin reddine ilişkin karar,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2005/5868 E., 2005/8446 K. sayılı kararı

"İçtihat Metni"

"...

...

... Toplanan delilerden; davalının boşanmalarından sonra davacıyı ve davacının annesini, çocuğun gözleri önünde silahla ağır biçimde yaraladığı, çocuk, beş yaşındayken gerçekleşen bu olay nedeniyle; çocukta babaya karşı aşırı derecede korku geliştiği ve babasının sürekli olarak annesine zarar verebilecek potansiyel olarak gördüğü, babasını görmek ve karşılaşmak istemediği babasıyla görüşmesi, çocuğu psikolojik açıdan olumsuz etkilediği, kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzurunun ciddi biçimde bozulduğu ve tehlikeye girdiği anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun 324/2. maddesi koşulları oluştuğundan, davanın kabulü ile baba ile çocuğun kişisel ilişkisinin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. ...

...

..."


 
  • Çocuğun üstün yararı ilkesine ilişkin karar,

  • Anneyi öldüren babanın çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin talebinin, gerekli inceleme yapılmaksızın reddedilmesinin hukuka aykırı olduğuna ilişkin karar,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2018/504 E., 2018/3666 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : Çocukla Kişisel İlişki Kurulması "...

...

...

Davacı baba, çocuklarıyla kişisel ilişki kurulmasını talep etmiş, mahkemece, duruşma açılmadan davanın usulden reddine karar verilmiş, davacı babanın istinaf talebinin ise esastan reddine hükmedilmiştir. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden tarafların 16.07.2015 tarihinde kesinleşen karar ile evlilik birliğinin sarsılması sebebine dayalı olarak boşandıkları, 2009 doğumlu ... ile 2011 doğumlu ...'in velayetinin davalı anneye bırakıldığı, boşanma davasında davacı babanın, davalı kadının anne ve babasını öldürmesi sebebiyle cezaevinde bulunduğu için çocuklarıyla kişisel ilişki kurulmadığı, daha sonra babanın çocuklarla kişisel ilişki kurulması talebiyle 05.10.2015 tarihinde açtığı davanın da uzman raporu doğrultusunda ve davaya konu çocukların küçük olmaları sebebiyle reddine karar verildiği, bu kararın da 27.02.2017 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.


Velayet ve kişisel ilişki düzenlenirken; gözönünde tutulması gereken temel ilke, çocuğun "üstün yararı" (Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m.3; Çocuk Haklarının Kullanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi m. 1; TMK m. 339/1. 34.3/1, 346/1; Çocuk Koruma Kanunu m. 4/b) dır.


Çocuğun üstün yararını belirlerken; onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın yararları; ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur. Kişisel ilişki düzenlemesi kamu düzenine ilişkin olup, re'sen araştırma ilkesi geçerlidir. Bu nedenle yargılama sırasında meydana gelen gelişmelerin bile göz önünde tutulması gerekir. Tarafların davayı kabulü de tek başına hukuki sonuç doğurmaz.


Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 3 ve 6. maddeleri idrak çağındaki çocukların kendilerini ilgilendiren konularda görüşünün alınması ve görüşlerine gereken önemin verilmesini öngörmektedir. Çocukların üstün yararı gerektirdiği takdirde, görüşlerinin aksine karar verilmesi mümkündür. İş bu davada ilk derece mahkemesince, duruşma açılmadan ,uzman raporu alınmadan karar verilmiştir. Bu sebeple duruşma açılarak, tarafların sundukları takdirde delilleri toplanılarak, 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 5. maddesi gereğince, psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlardan inceleme ve rapor istenilip; idrak çağında bulunan çocukların kişisel ilişki konusundaki görüşü de bizzat alınarak ve gerekirse cezaevi koşulları da araştırılıp, delillerle hep birlikle değerlendirilerek, kişisel ilişki konusunda bir karar verilmesi gerekirken; bu hususta eksik incelemeyle hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı bulunmuştur. ...

...

..."


 
  • Kadının birlik görevini yerine getirmediği ve çocuğu babaya bırakıp gittiği nedeniyle kişisel ilişki kurulması talebinin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğuna ilişkin karar,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2010/18728 E., 2011/18707 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Zonguldak l. Aile Mahkemesi TARİHİ :22.06.2010 NUMARASI :Esas no:2010/159 Karar no:2010/587 "...

...

... Toplanan delillerden, davalı kadının birlik görevlerini yerine getirmediği ve güven sarsıcı davranışlar içine girdiği ve bu nedenle boşanmaya karar verildiği görülmektedir. Annenin çocuğunu babaya bırakıp gitmesi velayet görevinin ağır surette ihlal edilmiş olmasını değil; ancak velayetin tevdi edilmeme sebebini oluşturabilir. Bu nedenle, mahkemece davalı annenin velayet görevini ağır surette ihmal ettiği gerekçesiyle, velayetleri babaya bırakılan ortak çocuklarla anne arasında uygun süreli kişisel ilişki kurulmaması isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir. ...

...

..."


 
  • Her haftasonu kişisel ilişki kurulması, velayet kendisine bırakılan taraf açısından ağır bir külfet haline gelmişse ayın belirli hafta sonları olacak şekilde azaltılabilir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2010/1223 E., 2011/2381 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Karamürsel Asliye Hukuk (Aile) MahkemesiTARİHİ :13.11.2009 NUMARASI :Esas no:2009/206 Karar no:2009/354 "...

...

... Velayeti anneye verilen ortak çocukla baba arasında, her hafta sonu olarak düzenlenen kişisel ilişki; anneyi hafta sonları eve bağlı kılıp özgürlüğünü sınırlayacağı gibi velayet görevini de gereği gibi kullanmasını engelleyecek niteliktedir. Ayrıca, sağlık sorunları olduğu ileri sürülen küçüğün bu sorunları da gözönünde tutulmadan kişisel ilişki düzenlenmesi doğru olmamıştır. Bu amaçla; çocuğun sağlık sorunları belirlenerek tedavisi ve günlük yaşamının kolaylaştırılması bakımından etkin ve uygun olacak kişisel ilişki süresi konusunda uzman görüşüne de başvurulmak suretiyle; ayın belirli hafta sonları olacak şekilde daha uygun süreli kişisel ilişki kurulmak üzere hükmün bozulması gerekmiştir. ...

...

..."


 
  • Çocukla kişisel ilişkinin yalnızca anne veya baba değil, çocuk için de önem arz eden bir husus olduğuna ilişkin karar,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/6087 E., 2016/7572 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Çocukla Kişisel İlişkinin Kaldırılması "...

...

... Velayet hakkına sahip olan davacı, çocukla diğer taraf (babası) arasında tesis edilen kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzurunun bozulduğunu, davalının uyuşturucu madde kullandığını, çocuğuna ilgisiz olduğunu, ileri sürerek, kişisel ilişkinin kaldırılmasını, bunun kabul edilmemesi halinde süresinin sınırlandırılmasını ve uzman eşliğinde kişisel ilişki kurulmasını istemiş, mahkemece çocuğun kişisel ilişki kurmayı istemediği ve babasına ''o kişi'' diye hitap ettiği gerekçesiyle kişisel ilişkinin kaldırılmasına karar verilmiştir.

Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba bu haklarını Türk Medeni Kanununun 324. maddesinin (1.) fıkrasında gösterilen yükümlülüklerine aykırı olarak kullanırlar veya çocuk ile ciddi olarak ilgilenmezler ya da diğer önemli sebepler varsa, kişisel ilişki hakkı kendilerinden alınabilir (TMK m. 324/2). Tarafların müşterek çocuğu 2002 doğumludur. Kendisine kişisel ilişki hakkı tanınan davalının, bu hakkını amacına aykırı olarak kullandığını kabule yeterli delil mevcut olmadığı gibi, kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzurunun ciddi olarak tehlikede olduğuna ilişkin bir delil de bulunmamaktadır. Çocuk ile ana ve babası, düzenli kişisel ilişki elde etme ve bu ilişkiyi sürdürme hakkına sahiptir. Ana ve babası ayrı olan çocuğun ebeveynleriyle düzenli kişisel ilişki kurması ve bu ilişkiyi sürdürmesi çocuk için bir hak olduğu gibi, ana ve baba için de haktır. Kişisel ilişki sadece çocuğun yüksek yararı gerektirdiği takdirde kısıtlanabilir veya kaldırılabilir. Mahkemece baba hakkında alınan sosyal inceleme raporu ile Adli Tıp Kurumu 4. Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 30.09.2015 tarihli raporda babanın çocukla kişisel ilişki kurmasına engel bir durumun olmadığı rapor edilmiştir. Anne ve çocuk hakkında alınan 18.12.2014 tarihli sosyal inceleme raporu, baba ile görüşülmeden tek taraflı olarak hazırlanmış olup, çocuğun beyanlarına dayanmaktadır. Dosyada, çocuğun beyanlarını doğrulayan bir delil ve olgu da bulunmamaktadır. Bu haliyle bu rapor, davalıdan kişisel ilişki hakkının alınmasını veya bu hakkın sınırlandırılmasını gerektirecek yeterlikte değildir. O halde davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. ...

...

..."


 



bottom of page