top of page
  • Avukat Baran DELİL

Uyuşturucu Madde Kullanma Suçu ve Cezası

Delil Hukuk Bürosu

uyuşturucu davalarına bakan avukatlar ankara kullanma içicilik

Bu suçun kanunda yer alan haliyle esas adı: "Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak suçu" şeklindedir.


Türk Ceza Kanunumuza göre, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında, TCK 191. maddede yer alan "Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak" yani kısacası halk arasında bilinen adıyla uyuşturucu madde kullanmak veya bulundurmak suçundan dolayı hüküm kurulacaktır.


Bu suç nedeniyle yargılanan kişi satıcı değil, yalnızca kullanıcı dahi olsa, Yargıtay tarafından belirlenmiş olan bazı kıstaslar dikkate alınarak kişi hakkında TCK 188. maddede yer alan "uyuşturucu veya uyarıcı madde imal veya ticareti" suçundan hüküm kurulabilir. Ayrıca Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde bulunulacak taleplere ilişkin hukuk yollarının doğru tüketilmesi şartı arandığından dolayı başta öne sürülmesi gerekli olan bazı beyan ve taleplerin hukuka ve usule uygun bir şekilde ileri sürülmemesi nedeniyle geri dönülmez olası hak kayıpları yaşanabilecektir. Bu nedenle mutlaka uzman bir ceza avukatının yardımında faydalanılması tavsiye edilmektedir.



Kullanmak İçin Uyuşturucu Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak Suçunun Şartları


Türk Ceza Kanunumuzdaki ifade oldukça açıktır, şüpheye mahal vermemektedir. TCK Madde 191:

"Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."

Buna göre,

1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi:

  • Satın alan,

  • Kabul eden,

  • Bulunduran kişi ya da

2) Uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi kullanan kişiler bu suçtan dolayı iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacaklardır.


Burada kanunun ifadesi oldukça açık olduğundan dolayı, esas sorun kişilerin satıcı mı içici mi olduğunun yargı makamları tarafından doğru tespitinde çıkabilmektedir.


Bu hususta Yargıtay kararları probleme ışık tutmaktadır.



Yargıtayca İçicilik/Satıcılık Tespiti Hususuna Dair Belirlenmiş Kriterler


Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanma suçu ile uyuşturucu madde imal ve ticareti suçu arasındaki farkların saptanması için çeşitli kriterler geliştirilmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından 15.12.2020 tarihinde verilmiş olan 2018/208 E., 2020/522 K. sayılı kararda bu kriterler ve benzer olaylara ilişkin Yargıtay'ın yerleşik görüşü yinelenmiştir:


"Uyuşturucu madde bulundurma eyleminin, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçunu mu yoksa uyuşturucu madde ticareti suçunu mu oluşturduğunun tespitinde belirgin rol oynayan husus, bulundurmanın amacıdır. Ceza Genel Kurulunun 15.06.2004 tarihli ve 107-136 ile 06.03.2012 tarihli ve 387-75 sayılı kararları başta olmak üzere bir çok kararında da belirtildiği üzere, uyuşturucu madde bulundurmanın, kullanma maksadına matuf olduğunun belirlenmesinde dikkate alınması gereken ve öğreti ile uygulamada da kabul görmüş olan bazı kriterler bulunmaktadır.


Bunlardan ilki; failin bulundurduğu uyuşturucu maddeyi başkasına satma, devir veya tedarik etmek hususunda herhangi bir davranış içine girip girmediğidir.


İkinci kriter, uyuşturucu maddenin bulundurulduğu yer ve bulunduruluş biçimidir. Kişisel kullanım için uyuşturucu madde bulunduran kimse, bunu her zaman kolaylıkla erişebileceği bir yerde, örneğin genellikle evinde veya iş yerinde bulundurmaktadır. Buna karşın uyuşturucunun ev veya iş yerine uzakta, çıkarılıp alınması güç ve zaman gerektiren depo, mağara, samanlık gibi bir yere gizlemesi kullanma dışında bir amaçla bulundurulduğunu gösterebilir. Yine, uyuşturucunun çok sayıda özenli olarak hazırlanmış küçük paketçikler hâlinde olması, her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartım sonucu aynı miktarda uyuşturucu madde konulmuş olması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yerde veya yakınında, hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin bulunması, kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli bir belirtidir.


Üçüncü kriter de, bulundurulan uyuşturucu maddenin çeşit ve miktardır. Uyuşturucu madde kullanan kimse genelde bir ya da benzer etki gösteren iki değişik uyuşturucu maddeyi bulundurur. Bu nedenle değişik nitelikte ve farklı etkileri olan eroin, kokain, esrar ve amfetamin içeren tabletleri birlikte bulunduran sanığın bunları satmak amacıyla bulundurduğu kabul edilebilir. Kişisel kullanım için kabul edilebilecek miktar, kişinin fiziksel ve ruhsal yapısı ile uyuşturucu veya uyarıcı maddenin niteliğine, cinsine ve kalitesine göre değişiklik göstermekle birlikte, Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında esrar kullananların her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebildikleri bildirilmektedir. Esrar kullanma alışkanlığı olanların bunları göz önüne alarak, birkaç aylık ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda esrar maddesini ihtiyaten yanlarında veya ulaşabilecekleri bir yerde bulundurabildikleri de adli dosyalara yansıyan ve bilinen bir husustur. Buna göre, esrar kullanan faillerin olağan sayılan bu süre içinde kişisel olarak kullanıp tüketebilecekleri miktarın üzerinde esrar maddesi bulundurmaları hâlinde, bulundurmanın kişisel kullanım amacına yönelik olmadığı kabul edilmelidir.


Öte yandan, ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” yani “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirme biçimi konusunda kuşku belirmesi hâlinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır."


Bu kriterler her somut olayın ele alınışında genel dayanak noktaları olarak kabul görülecek olup, değişen durumlara ve hakkaniyete uygun esneklikler de gösterilebilmektedir. Basit bir örnek vermek gerekecek olursa, takı zanaatkarı bir kimse, elmas yüzük oyma ve işleme zanaatını yerine getirirken hassas terazi kullanabilmektedir. Bu nedenle bu kişinin çalışma ortamında hassas terazi bulunmasının kayda değer bir sebebi bulunduğu hususu mutlaka dikkate alınacaktır.



Kullanmak İçin Uyuşturucu Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak Suçunun Cezası


Türk Ceza Kanunumuzun 191. maddesinin birinci fıkrasında belirtilmiş olduğu üzere:

Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Ayrıca, yine Türk Ceza Kanunumuzun 191/10. maddesine göre:

Birinci fıkradaki fiillerin; okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.


Kullanmak İçin Uyuşturucu Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak Suçuna İlişkin Erteleme Hükümleri


Bu suç nedeniyle hakkına soruşturma yürütülen kişiler hakkında beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir. Bu sürece ilişkin olarak cumhuriyet savcısı, şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır. Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu süre Cumhuriyet savcısının kararı ile üçer aylık sürelerle en fazla bir yıl daha uzatılabilir. Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gerek görülmesi hâlinde denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir.


Kişinin, erteleme süresi zarfında;

  1. Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi,

  2. Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması,

  3. Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması hâllerinde, hakkında kamu davası açılır.


Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, kendisine yüklenilen yükümlülüklerini ihlal nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz.


Kişinin erteleme süresi zarfında bu yükümlülüklerini ihlal etmesi neticesinde kamu davasının açılmasından sonra, yeniden aynı şekilde erteleme hükümlerinin uygulanması söz konusu olmayacaktır.


Şüpheli erteleme süresi zarfında yukarıda belirtilen yükümlülüklere aykırı davranmadığı ve yasakları ihlal etmediği takdirde, hakkında takipsizlik yani kovuşturmaya yer olmadığı kararı(KYOK Kararı) verilir.


Kişi hakkında uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma suçlarından dolayı yapılan kovuşturma evresinde, suçun münhasıran kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu kapsamına girdiğinin anlaşılması hâlinde, sanık hakkında bu madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması(HAGB Kararı) kararı verilir.



Kullanmak İçin Uyuşturucu Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak Suçunda Etkin Pişmanlık


Etkin pişmanlık, Türk Ceza Kanunumuzda çeşitli suçlar açısından uygulama alanı bulacak şekilde düzenlenmiş olan bir çeşit cezasızlık veya cezada indirim sebebidir. Kullanmak için uyuşturucu madde satın alma, kabul etme ve bulundurma suçu açısından da etkin pişmanlık hükümleri mevcuttur ve Türk Ceza Kanunumuzun 192. maddesinde düzenlenmiştir.



Türk Ceza Kanunumuzun 192. maddesinin 2, 3 ve 4. fıkralarına göre: "Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce, bu maddeyi kimden, nerede ve ne zaman temin ettiğini merciine haber vererek suçluların yakalanmalarını veya uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ele geçirilmesini kolaylaştırırsa, hakkında cezaya hükmolunmaz. Bu suçlar haber alındıktan sonra gönüllü olarak, suçun meydana çıkmasına ve fail veya diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım eden kişi hakkında verilecek ceza, yardımın niteliğine göre dörtte birden yarısına kadarı indirilir. Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı soruşturma başlatılmadan önce resmi makamlara veya sağlık kuruluşlarına başvurarak tedavi ettirilmesini isterse, cezaya hükmolunmaz. Bu durumda kamu görevlileri ile sağlık mesleği mensuplarının 279 uncu ve 280 inci maddeler uyarınca suçu bildirme yükümlülüğü doğmaz."


 

Kullanmak İçin Uyuşturucu Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak Suçuna İlişkin Yargıtay Kararları

 

12. Ceza Dairesi 2020/1819 E. , 2021/765 K.


"İçtihat Metni"

Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan sanık ...'in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 179/3 delaletiyle 179/2 ve 62. maddeleri gereğince 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresi belirlenmesine dair Denizli 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 21/09/2017 tarihli ve 2017/1009 esas, 2017/998 sayılı kararının 11/10/2017 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanığın 11/02/2018 tarihinde işlediği kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan mahkumiyetine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin Denizli 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 03/09/2018 tarihli ve 2018/29 esas, 2018/142 sayılı kararı nedeniyle deneme süresi içerisinde kasıtlı suç işlediğine dair yapılan ihbar üzerine, 5271 sayılı Kanunun 231/11. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasına ve sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 179/3 delaletiyle 179/2 ve 62. maddeleri gereğince 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Denizli 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 21/02/2019 tarihli ve 2018/1405 esas, 2019/332 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.


Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 13. Ceza Dairesinin 30/05/2019 tarihli ve 2018/15421 esas, 2019/9453 karar sayılı ilamında yer alan "...Hükmün açıklanmasına esas kabul edilen, Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/10/2014 gün ve 2013/125 esas, 2014/351 karar sayılı dosyasına konu eylemlerle ilgili olarak mahkumiyet kararı verilmeyip, CMK'nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi ve bu kararın aynı maddenin son cümlesi uyarınca sanık hakkında hukuki sonuç doğurmayacak olması karşısında, denetim süresi içerisinde kasten işlenmiş bir suçtan verilmiş mahkumiyet hükmü bulunmadığından hükmün açıklanma koşullarının oluşmadığı gözetilmeden yazılı şekilde hükümlerin açıklanmasına karar verilmesi...BOZULMASINA" şeklindeki açıklamalar nazara alındığında, somut olayda hükmün açıklanmasına esas kabul edilen, Denizli 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 03/09/2018 tarihli ve 2018/29 esas, 2018/142 sayılı dosyasına konu eylemle ilgili olarak mahkumiyet kararı verilmeyip, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231/5. maddesi gereği hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiği, bu kararın aynı maddenin son cümlesi uyarınca sanık hakkında hukuki sonuç doğurmayacak olmadığının anlaşılması karşısında, denetim süresi içerisinde kasten işlenmiş bir suçtan verilmiş mahkumiyet hükmü bulunmadığından, hükmün açıklanma koşullarının oluşmadığı gözetilmeden, yazılı şekilde hükmün açıklanmasına karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 04/06/2020 gün ve 94660652-105-20-18585-2019-Kyb sayılı yazılı istemini içeren yazısı ekinde bulunan dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04/06/2020 gün ve 2020/1819 sayılı ihbarnamesi ile daireye ihbar ve dava evrakı tevdi kılınmakla;

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Mahkemece 21.09.2017 tarihli karar ile sanık hakkında trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve sanığın 5 yıl yıl denetim süresine tabi tutulmasına karar verildiği ve kararın 11.10.2017 tarihinde kesinleştiği; 5271 sayılı CMK'nın 231/11. maddesinde, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde, mahkemece hükmün açıklanacağı düzenlenmiş olup, sanığın kararın kesinleşmesinden sonra 11.02.2018 tarihinde işlediği 5237 sayılı TCK'nın 191/1 maddesinde düzenlenen kullanmak için uyuşturucu ve uyarıcı madde satın almak, kabul etmek, bulundurmak ve kullanmak suçundan dolayı Denizli 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 03.09.2018 tarihli ve 2018/29 esas, 2018/142 karar sayılı ilamı ile “sanık hakkında atılı suçtan 2 yıl 6 ay hapis cezasının CMK’nın 231/5 maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve bir yıl süre ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına” karar verildiği, Denizli 3. Asliye Mahkemesine herhangi bir ihbarda bulunulmadığı halde, duruşma açılarak hükmün açıklanmasına karar verilmiş ise de; ikinci suç hakkında Mahkemesince “ hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve bir yıl denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına” karar verildiği ve ortada hükmün açıklanmasına dayanak söz konu bir mahkumiyet hükmü bulunmadığının anlaşılması karşısında bu karara dayanılarak hükmün açıklanmasında bir isabet görülmediğinden,

Kanun yararına bozma talebine atfen düzenlenen ihbarnamedeki bozma isteği, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görüldüğünden, Denizli 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 21/02/2019 tarihli ve 2018/1405-2019/332 sayılı kararının CMK’nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde buna göre yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE; 27.01.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

 

1. Ceza Dairesi 2020/5375 E. , 2021/382 K.

"İçtihat Metni"


MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi SUÇLAR : Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi, uyuşturucu madde ticareti yapma veya sağlama, kullanmak için uyuşturucu madde satın almak ve bulundurmak

HÜKÜM :


1-Sanık ... hakkında; Uyuşturucu madde satın almak ve kullanmak suçundan dolayı, sanığın kullandığı maddenin uyuşturucu olup olmadığı yönünde herhangi bir tespit yapılmadığından, CMK'nin 223/2-a maddesi gereğince; beraatine.

2-Sanık ... hakkında: a)İhmali davranışla kasten öldürme suçunu işlediği iddiasıyla cezalandırılması için kamu davası açılmış ise de, suçun kasıt unsurunun bulunmaması nedeniyle CMK'nin 223/2-c maddesi gereğince sanığın üzerine atılı bu suçtan beraatine, b)TCK'nin 188/3, 188/4, 62, 52/2, 53/1-2-3, 63, 58/6, 54. maddeleri uyarınca, 6 yıl 3 ay hapis ve 100 TL adli para cezası,

c)Sanık ... hakkında 27/05/2014 tarihli iddianameyle Uyuşturucu madde kullanmak suçundan dolayı cezalandırılması için kamu davası açılmış ise de, sanığın kendiliğinden AMATEM'e başvurarak tedaviye başlamış olması nedeniyle TÜRK MİLLETİ ADINA UYAP işletim sisteminin dairemize verdiği yetkiye dayanılarak, çıkarılıp dosya içine konulan nüfus kayıtları örneklerinden, sanık ... İnanç’ın 17/08/2020, sanık ...’ın 06/08/2016 tarihlerinde hükümden sonra öldükleri anlaşılmakla, sanıklar hakkında açılan kamu davasının 5237 sayılı TCK'nin 64. maddesi uyarınca düşürülmesine karar verilmesi zorunluluğu,

Bozmayı gerektirmiş olup, sanık ... müdafiinin ve Cumhuriyet savcısının temyiz itirazı bu nedenle yerinde görüldüğünden, hükmün tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak BOZULMAS1NA, 26/01/2021 günü oy birliği ile karar verildi.

 

Ceza Genel Kurulu 2018/208 E. , 2020/522 K. "İçtihat Metni"

Kararı Veren Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi Mahkemesi :Ağır Ceza Sayısı : 65-98 Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanık ...'ın, 5237 sayılı TCK'nın 188/3, 62, 52/2-4, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 9 yıl 2 ay hapis ve 500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye, hak yoksunluğuna, müsadereye ve mahsuba ilişkin Silifke Ağır Ceza Mahkemesince verilen 31.05.2016 tarihli ve 129-254 sayılı hükmün, sanık ve müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 18.01.2017 tarih ve 2139-49 sayı ile;

"Sanıkta ele geçirilen suça konu uyuşturucu maddeyi kullanma dışında satma veya başkasına vermek amacıyla bulundurduğuna dair savunmasının aksine kuşku sınırlarını aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı, sabit olan fiilinin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu, hukuki durumunun buna göre tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Yerel Mahkeme ise 23.03.2017 tarih ve 65-98 sayı ile; "...Sanığın ikametinde ele geçirilen 29,81 gram kubar esrarı uyuşturucu ticareti amacıyla bulundurduğu, çünkü sanığın suç tarihinde iki yıl öncesine kadar uyuşturucu madde kullanmadığını beyan ettiği hâlde ve kanında uyuşturucu madde çıkmadığı hâlde kullanım amacıyla evinde uyuşturucu madde bulundurmasının hayatın olağan akışına aykırı olması, sanık hakkında 30.12.2015 tarihli ilçe emniyet müdürlüğü tarafından tutulan araştırma tutanağında sanığın esrar ektiği ve 2 kilogram civarında kubar esrarı satmak için çalıştığı yönündeki tutanağın içeriği, sanığın daha önce de iki kez esrar elde etmekten mahkûmiyet almış olması dikkate alındığından, ele geçirilen kubar esrarı satmak için bulundurduğu yönünde mahkememizce tam bir vicdani kanı oluşması nedeniyle daha önce mahkememizce verilen kararın yerinde olduğu..." şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın cezalandırılmasına karar vermiştir.

Direnme kararına konu bu hükmün de sanık ve müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 15.11.2017 tarihli ve 26104 sayılı "Onama" istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesiyle değişik CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 02.05.2018 tarih ve 24-24 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanık hakkında esrar elde etmek amacıyla kenevir ekme suçundan verilen mahkûmiyet hükmü Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme, sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçunu mu yoksa “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından; 30.12.2015 tarihli araştırma, ev arama ve muhafaza altına alma tutanağına göre; Bozyazı İlçe Emniyet Müdürlüğü Suç Araştırma ve Soruşturma Büro Amirliği görevlilerince 30.12.2015 tarihinde saat 14.00 sıralarında gerçekleştirilen araştırmalar neticesinde; geçmişte hakkında 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun'a muhalefetten işlem yapılan 11....... T.C. kimlik numaralı ...’ın evinde yaklaşık iki kilogram esrar bulundurduğu, söz konusu uyuşturucu maddeyi piyasaya sürmeye çalıştığı, ayrıca ikametinin bahçesinde de kenevir bitkisi ekili olduğu bilgilerinin elde edildiği, edinilen bilgilerin doğruluğunun teyidi amacıyla aynı gün sanığın ... sayılı adreste bulunan ikametine giden görevlilerin, ikamet ve çevresinde yaptıkları incelemede saksıya dikili hâlde kenevir bitkisi gördükleri, konu hakkında Cumhuriyet savcısına bilgi verildiğinde sanığın üzerinde, ikametinde ve ikametin bahçesinde arama yapılması talimatlarının alındığı, görevlilerce yazılı arama emrine istinaden 30.12.2015 tarihinde saat 16.00 sıralarında sanığın ikametine gidildiği, ikamette bulunan sanığa konu ve gerçekleştirilecek işlemler hakkında bilgi verildikten sonra saat 16.10’da arama işlemine başlanıldığı, sanığın üzerinde, evinde ve üzeri naylon branda ile örtülü hayvan ahırında yapılan aramalarda herhangi bir suç unsuruna rastlanılmadığı, devam eden aramada ikametin batı kısmındaki dış duvar dibinde plastik bir kutu görüldüğü, görevlilerce söz konusu kutunun içi kontrol edildiğinde beyaz poşete sarılı hâlde, daralı ağırlığı 29,81 gram gelen kurutulmuş kenevir bitkisinin ele geçirildiği, ikametin güneyinde bulunan ve sanık tarafından bahçe olarak kullanılan yerde yapılan aramada ise; ağaçların arasına gizlenmiş plastik kovanın içerisinde, yaklaşık 40-45 cm boylarında 2 adet dikili hâlde kenevir bitkisinin, söz konusu yerin biraz daha aşağısında üzeri sera naylonu ve demir ile kapatılmış toprak zeminde yaklaşık 10-15 cm boylarında, toplam 2271 adet dikili vaziyette kenevir bitkisinin ele geçirildiği, yapılan işlemler hakkında Cumhuriyet savcısına bilgi verildiğinde, sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma ve esrar elde etmek amacıyla kenevir ekme suçlarından işlem yapılması talimatının alındığı,

Anamur Cumhuriyet Başsavcılığının 30.12.2015 tarihli yazılı arama emrinde; 30.12.2015 tarihinde saat 15.30 ile 17.30 arasında sanığın üzerinde, ikametinde ve ikametinin bahçesinde CMK’nın 116 ve 119. maddeleri uyarınca arama yapılacağının belirtildiği,

Adana Kriminal Polis Laboratuvarınca düzenlenen 15.02.2016 tarihli uzmanlık raporuna göre; duvar dibindeki plastik kutunun içinde ele geçirilen ve 16 gram ağırlığında olan tohumlu, yeşil renkli bitki kırıntılarının kenevir bitkisi kırıntıları olduğu, söz konusu kırıntılardan net 6,4 gram esrar esrar elde edilebileceği, sanığa ait bahçede dikili hâlde ele geçirilen 337 gram ağırlığındaki ıslak ve çürümüş hâldeki yeşil renkli köklü bitkilerin, kenevir bitkisi filizleri oldukları, bahsi geçen bu filizlerden net 17 gram esrar elde edilebileceği,

Ziraat Mühendisi tarafından düzenlenen 30.12.2015 tarihli bilirkişi raporunda; sanığa ait arazide ele geçirilen yaklaşık 10-15 cm boylarında olan, fide hâlindeki toplam 2271 adet bitkinin, THC etken maddesi içeren ve uyuşturucu madde üretiminde kullanılan dişi hint keneviri bitkisi oldukları kanaatine varıldığının ifade edildiği,

Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Adana Grup Başkanlığının 26.02.2016 tarihli raporuna göre; sanığa ait kan ve idrar örneklerinde herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı maddeye rastlanılmadığı,

Dosyada yer alan belgeler ile Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) üzerinden yapılan incelemeye göre; sanık hakkında 03.08.1997 tarihinde ele geçirilen dikili hâldeki kenevir bitkileri nedeniyle esrar elde etmek amacıyla kenevir ekme suçundan kamu davası açıldığı, Bozyazı Asliye Ceza Mahkemesince 09.09.1997 tarih ve 100-79 sayı ile; sanığın 2313 sayılı Kanun’un 23. maddesinin son fıkrası uyarınca 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, verilen cezanın ağır para cezasına çevrilmesine, para cezasının ise 647 sayılı Kanun’un 6. maddesi uyarınca ertelenmesine karar verildiği, sanık hakkında 03.05.2002 tarihinde ele geçirilen 500 kök dikili hâldeki kenevir bitkisi nedeniyle Bozyazı Cumhuriyet Başsavcılığının 06.05.2002 tarihli iddianamesiyle esrar elde etmek amacıyla kenevir ekme suçundan kamu davası açıldığı, Bozyazı Asliye Ceza Mahkemesince 18.12.2002 tarih ve 81-147 sayı ile; sanığın 2313 sayılı Kanun’un 23. maddesinin son fıkrası uyarınca 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, verilen bu cezanın da ağır para cezasına çevrilmesine karar verildiği, söz konusun ilamın temyiz edilmeksizin 20.01.2003 tarihinde kesinleştiği, yine 08.05.2014 tarihinde ele geçirilen 1307 kök dikili hâldeki kenevir nedeniyle sanık hakkında Anamur Cumhuriyet Başsavcılığının 17.05.2014 tarihli iddianamesiyle esrar elde etmek amacıyla kenevir ekme suçundan kamu davası açıldığı, Anamur 1. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde 02.02.2015 tarihli ve 393-85 sayılı karar ile sanığın 2313 sayılı Kanun’un 23. maddesinin son fıkrası uyarınca 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, verilen bu cezanın hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, söz konusu kararın 02.02.2015 tarihinde kesinleştiği,

Anlaşılmıştır. Tutanak düzenleyici tanıklar..., ... ve ... mahkemede; olay tarihinde sanık hakkında kenevir ektiğine dair bilgiler elde ettiklerini, bilginin doğruluğunu araştırmak için sanığın ikametinin bulunduğu adrese gittiklerini, burada yaptıkları incelemede sanığın evinin önündeki alanda bulunan iki adet kovanın içinde yaklaşık 40-45 cm boylarında olan, dikili hâldeki kenevir bitkilerini gördüklerini, konu hakkında Cumhuriyet savcısına bilgi verdiklerinde sanığın ikametinde ve evinin önündeki bahçede arama yapılması talimatını aldıklarını, yaptıkları arama neticesinde ikametin batı kısmında duvar dibinde az miktarda esrar ele geçirdiklerini, bahçede yaptıkları aramada ise; sanığın evinin yaklaşık 100-150 metre uzağında bulunan ve sera hâline getirilmiş olan alanda dikili vaziyette, yaklaşık 10-15 cm boylarında binlerce kenevir bitkisi ele geçirdiklerini, söz konusu alana sanığın ikametinden hortumlar uzatılmış olduğunu ve bu alan ile sanığın evi arasında patika bir yolun bulunduğunu tespit ettiklerini, çevrede sanığın evinden başka herhangi bir konutun bulunmadığını, olay tutanağının doğru olduğunu beyan ettikleri,

Kollukta susma hakkını kullanan sanık savcılıkta; devletten aldığı mağdur maaşı ve hayvancılıktan kazandığı gelir ile geçindiğini, iki yıl önce ikametinde yapılan aramada hayvan ahırının kenarında toplam 1300 adet dikili hâlde kenevir bitkisinin ele geçirildiğini, Anamur Asliye Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama neticesinde kenevir ekme suçundan dolayı 10 ay hapis cezasına mahkûm edildiğini, söz konusu davaya bakan hâkime söz verdiği için uyuşturucu madde kullanmayı bıraktığını, ele geçirilen 2271 kök dikili vaziyetteki kenevir bitkisini kendisinin ekmediğini, duvar dibindeki plastik kutu içerisinde beyaz poşete sarılı hâlde ele geçirilen 29,81 gram ağırlığındaki esrarın kendisine ait olduğunu, ancak uzun süredir söz konusu yerde bulunduğu için çürüdüğünü ve içilemez hâlde olduğunu, ikametinden kenevir bitkilerinin ekili olduğu arazinin görülebilmesinin mümkün olmadığını, kenevirleri kimin ektiğini bilmediğini,

Mahkemede ise; suçlamaları kabul etmediğini, bahçede dikili hâlde ele geçirilen kenevir bitkilerinin kendisine ait olmadığını, bakımlarını kendisinin yapmadığını, ancak duvar dibindeki kutuda ele geçirilen esrarın kendisine ait olduğunu, söz konusu maddenin önceden kaldığını ve çürümüş hâlde olduğunu, son iki yıldır uyuşturucu madde kullanmadığını, olay tutanağını ve tutanak düzenleyici tanıkların beyanlarını kabul etmediğini, beraatini talep ettiğini, Savunmuştur.

5237 sayılı TCK'nın “Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti” başlıklı 188. maddesinin 3. fıkrası; “Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Ancak, uyuşturucu veya uyarıcı madde verilen veya satılan kişinin çocuk olması hâlinde, veren veya satan kişiye verilecek hapis cezası on beş yıldan az olamaz.” biçiminde olup, madde gerekçesinde de vurgulandığı gibi üçüncü fıkrada, uyuşturucu ve uyarıcı madde ticaretine ilişkin çeşitli fiiller, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Buna göre; uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satışı, satışa arzı, başkalarına verilmesi, sevk edilmesi, nakli, depolanması ya da kazanç amacıyla satın alınması, kabul edilmesi veya bulundurulması, bir ve ikinci fıkralara göre ayrı bir suç oluşturmaktadır.

Aynı Kanunun “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak” başlıklı 191. maddesinin 1. fıkrası ise; “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiş olup, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da kullanmak fiilleri suç olarak tanımlanmıştır.

Uyuşturucu madde bulundurma eyleminin, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçunu mu yoksa uyuşturucu madde ticareti suçunu mu oluşturduğunun tespitinde belirgin rol oynayan husus, bulundurmanın amacıdır. Ceza Genel Kurulunun 15.06.2004 tarihli ve 107-136 ile 06.03.2012 tarihli ve 387-75 sayılı kararları başta olmak üzere bir çok kararında da belirtildiği üzere, uyuşturucu madde bulundurmanın, kullanma maksadına matuf olduğunun belirlenmesinde dikkate alınması gereken ve öğreti ile uygulamada da kabul görmüş olan bazı kriterler bulunmaktadır.

Bunlardan ilki; failin bulundurduğu uyuşturucu maddeyi başkasına satma, devir veya tedarik etmek hususunda herhangi bir davranış içine girip girmediğidir.

İkinci kriter, uyuşturucu maddenin bulundurulduğu yer ve bulunduruluş biçimidir. Kişisel kullanım için uyuşturucu madde bulunduran kimse, bunu her zaman kolaylıkla erişebileceği bir yerde, örneğin genellikle evinde veya iş yerinde bulundurmaktadır. Buna karşın uyuşturucunun ev veya iş yerine uzakta, çıkarılıp alınması güç ve zaman gerektiren depo, mağara, samanlık gibi bir yere gizlemesi kullanma dışında bir amaçla bulundurulduğunu gösterebilir. Yine, uyuşturucunun çok sayıda özenli olarak hazırlanmış küçük paketçikler hâlinde olması, her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartım sonucu aynı miktarda uyuşturucu madde konulmuş olması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yerde veya yakınında, hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin bulunması, kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli bir belirtidir.

Üçüncü kriter de, bulundurulan uyuşturucu maddenin çeşit ve miktardır. Uyuşturucu madde kullanan kimse genelde bir ya da benzer etki gösteren iki değişik uyuşturucu maddeyi bulundurur. Bu nedenle değişik nitelikte ve farklı etkileri olan eroin, kokain, esrar ve amfetamin içeren tabletleri birlikte bulunduran sanığın bunları satmak amacıyla bulundurduğu kabul edilebilir. Kişisel kullanım için kabul edilebilecek miktar, kişinin fiziksel ve ruhsal yapısı ile uyuşturucu veya uyarıcı maddenin niteliğine, cinsine ve kalitesine göre değişiklik göstermekle birlikte, Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında esrar kullananların her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebildikleri bildirilmektedir. Esrar kullanma alışkanlığı olanların bunları göz önüne alarak, birkaç aylık ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda esrar maddesini ihtiyaten yanlarında veya ulaşabilecekleri bir yerde bulundurabildikleri de adli dosyalara yansıyan ve bilinen bir husustur. Buna göre, esrar kullanan faillerin olağan sayılan bu süre içinde kişisel olarak kullanıp tüketebilecekleri miktarın üzerinde esrar maddesi bulundurmaları hâlinde, bulundurmanın kişisel kullanım amacına yönelik olmadığı kabul edilmelidir.

Öte yandan, ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” yani “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirme biçimi konusunda kuşku belirmesi hâlinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; Bozyazı İlçe Emniyet Müdürlüğü Suç Araştırma ve Soruşturma Büro Amirliği görevlilerince 30.12.2015 tarihinde saat 14.00 sıralarında gerçekleştirilen araştırmalar neticesinde; geçmişte hakkında esrar elde etmek amacıyla kenevir ekme suçundan işlem yapılan sanığın, evinde yaklaşık iki kilogram esrar bulundurduğu, söz konusu uyuşturucu maddeyi piyasaya sürmeye çalıştığı, ayrıca ikametinin bahçesinde de ekili hâlde kenevir bitkisi olduğu bilgilerinin elde edildiği, söz konusu bilgilerin doğruluğunun teyidi amacıyla aynı gün sanığın ikametine giden görevlilerin, ikamet ve çevresinde yaptıkları incelemede saksıya dikili hâlde kenevir bitkisi gördükleri, bunun üzerine konu hakkında Cumhuriyet savcısına bilgi verildiğinde sanığın üzerinde, ikametinde ve ikametin bahçesinde arama yapılması talimatlarının alındığı, yazılı arama emrine istinaden görevlilerce 30.12.2015 tarihinde saat 16.00 sıralarında tekrar sanığın ikametine gidildiği, ikamette bulunan sanığa konu hakkında bilgi verildikten sonra arama işlemine başlanıldığı, sanığın üzerinde, evinde ve üzeri naylon branda ile örtülü hayvan ahırında yapılan aramalarda herhangi bir suç unsuruna rastlanılmadığı, devam eden aramada ikametin batı kısmındaki duvarının dibinde plastik bir kutu görüldüğü, görevlilerce söz konusu kutunun içi kontrol edildiğinde beyaz poşete sarılı hâlde, net 6,4 gram esrar elde edilebilecek toplam daralı ağırlığı 29,81 gram olan kurutulmuş kenevir bitkisinin ele geçirildiği, ikametin güneyinde bulunan ve sanık tarafından bahçe olarak kullanılan yerde yapılan aramada ise; ağaçların arasına gizlenmiş plastik kovanın içerisinde yaklaşık 40-45 cm boylarında 2 adet dikili hâlde kenevir bitkisinin, söz konusu yerin biraz daha aşağısında ise, üzeri sera naylonu ve demir ile kapatılmış toprak zeminde yaklaşık 10-15 cm boylarında olan toplam 2271 adet dikili vaziyette kenevir bitkisinin ele geçirildiği olayda;

Plastik kutu içinde ele geçirilen suç konusu net 6,4 gram esrarın miktar itibarıyla kişisel kullanım sınırları içinde kalması, söz konusu uyuşturucu maddenin tek parça hâlinde ele geçirilmesi, sanığın evinde yapılan aramada net 6,4 gram esrar dışında atılı suçu işlediğine ilişkin hassas terazi ya da paketlemede kullanılan ambalaj malzemeleri gibi materyallerin elde edilememesi, olay tutanağına ve ziraat mühendisi tarafından düzenlenen uzmanlık raporuna göre yaklaşık 10-15 cm boylarında olan ve bu bağlamda yakın zamanda ekilmiş oldukları anlaşılan fide hâlindeki dikili kenevir bitkilerinden elde edilemeyeceği sabit olan suç konusu esrarın, yaklaşık 40-45 cm boylarındaki dikili hâldeki kenevir bitkilerinden sökülüp kurutulmak suretiyle elde edildiğine dair dosya kapsamı itibarıyla yeterli delilin bulunmaması, tüm aşamalarda atılı suçlamayı kabul etmeyen sanığın uyuşturucu madde kullanmadığını belirtmesinin, suç konusu uyuşturucu maddeyi kullanma dışında bir amaç için bulundurduğu şeklinde yorumlanamayacağı hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanığın savunmasının aksine, suç konusu uyuşturucu maddeyi satacağına, başkasına vereceğine veya kullanma dışında başka bir amaçla bulundurduğuna ilişkin, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, sabit olan eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanığın sabit olan eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç niteliğinin hatalı değerlendirilmesi suretiyle uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir. Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...;

"Direnme konusu somut olayda, uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan sanık ... hakkındaki suç şüphesi Bozyazı İlçe Emniyet Müdürlüğü görevlilerince yapılan araştırmalar ve elde edilen istihbari bilgilere dayanmaktadır. Sanık hakkında daha önceki dönemlerde de benzer eylemleri nedeniyle adli işlemler yürütüldüğü, buna göre sırasıyla Bozyazı Asliye Ceza Mahkemesinin 09.09.1997 tarih ve 100-79 sayılı, aynı mahkemenin 18.12.2002 tarih ve 81-147 sayılı ile Anamur 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 02.02.2015 tarih ve 393-85 sayılı kararlarıyla esrar elde etmek amacıyla kenevir ekme suçundan mahkûmiyetlerinin bulunduğu anlaşılmaktadır.

Kolluğun ilk aşamada elde ettiği bilgilere göre evinde uyuşturucu madde bulundurduğu, bunu piyasaya sürmeye çalıştığı ve ikametinin bahçesinde kenevir yetiştirdiğinden kuşkulanılan sanığın ikametinde ve bahçesinde usulüne uygun biçimde yapılan arama sonucunda sanığın ikametinin batı kısmındaki dış duvar dibinde plastik bir kutu içinde poşete sarılı net 6.4 gram esrar elde etmeye elverişli daralı ağırlığı 29.81 gram olan kurutulmuş kenevir bitkisinin ele geçirildiği, ikametin güneyinde bulunan ve bahçe olarak kullanılan yerde ağaçların arasına gizlenmiş plastik kovanın içinde yaklaşık 40-45 cm. boyunda iki adet dikili kenevir bitkisinin ve yine söz konusu yerin biraz aşağısında üzeri demir ve sera naylonuyla kapatılan toprak zeminde yaklaşık 10-15 cm. boylarında 2271 kök dikili kenevir bitkisinin ele geçirildiği sabittir. Kollukta susma hakkını kullanan sanık, Cumhuriyet savcısı tarafından alınan ifadesi ve görevli mahkeme önündeki savunmalarında özetle, araziden elde edilen dikili kenevir bitkilerinin kendisine ait olmadığını, bunların bakımlarını yapmadığını, evinde duvar dibinde ele geçirilen 29.81 gram esrarın kendisine ait olduğunu, ancak uzun süredir orada bulunan uyuşturucunun çürümüş olması nedeniyle içilemez durumda olduğunu, son iki yıldır uyuşturucu madde kullanmadığını belirtmiş, Adli Tıp Adana Grup Başkanlığının 26.02.2016 tarihli raporunda da bunu doğrulayacak şekilde kan ve idrar örneklerinde herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı maddeye rastlanmadığı bildirilmiştir.

Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde;

Sanığın esrar elde etme amacına yönelik kenevir yetiştirme suçunu işlemeyi alışkanlık hâline getirdiği dosyadaki mahkûmiyet ilamlarıyla sabittir. Aslında, daha doğru bir ifadeyle bunun sanık yönünden bir alışkanlık değil aksine geçimini sağlama yöntemi olduğu tartışmasızdır. Diğer yandan sanık tarafından kendisince ekilmediği savunulan toplam 2273 kök kenevirin, hakkında esrar elde etmek amacıyla kenevir yetiştirmek suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün Özel Dairece onanması nedeniyle kesinleşmesi nazara alındığında sanığa aidiyeti de ortadadır. Buna göre, ele geçen kenevir kökü adedi ile bunlardan elde edilmesi muhtemel uyuşturucu miktarının kişisel kullanım için kabul edilen sınırın üstünde olması bireysel kullanım amacına işaret etmemekte ve bunun boyutlarını aşmaktadır. Ancak bundan daha önemlisi, sanık iki yıldır uyuşturucu kullanmadığını savunmuş ve bu savunması adli raporla teyit edilmiştir. Bu durumda kendisi uyuşturucu madde kullanmayan sanığın hangi amaçla kenevir bitkisi yetiştirdiği ve ikametinde uyuşturucu bulundurduğu mantıksal düzlemde nasıl değerlendirilecektir? Aslında bu sorunun yanıtı basittir: Olağan yaşam deneyimlerimiz bize sanığın bizzat kendisi tarafından kullanılmayan uyuşturucu maddeleri ve bunu elde etmeye yönelik olarak yetiştirdiği elverişli bitkileri 'uyuşturucu ticareti' için bir vasıta olarak kullanma amacına işaret etmektedir. Nitekim somut olayda da hiçbir tereddüte yer bırakmayacak ölçüde açık olan bu husus maalesef 'ticaretin kabulüne ilişkin kanıtların yeterli olmadığı' biçimindeki yanılgılı değerlendirmeyle gerek Özel Dairece gerekse genel kurulun çoğunluğu tarafından gözardı edilmiş, bunun neticesi olarak da sanığın kullanmadığı bizzat savunma ve tıbbi kanıtlarla sabit olan uyuşturucuyu, 'kullanmak amacıyla bulundurduğu' şeklinde dosya içeriğine uymayan zorlama bir yorumla TCK'nın 191. maddesi uyarınca cezalandırılması gerekliği kabul edilmiştir. Bu yoruma ve genel kurulun sayın çoğunluğunun suçun vasıflandırılmasına ilişkin görüşüne katılmadığım ve sanığa atılı suçun TCK’nın 188/3. maddesi bağlamında uyuşturucu madde ticareti suçunu oluşturduğu düşüncesini taşımam nedeniyle isabetli olan Yerel Mahkeme direnme hükmünün onanması gerektiği kanaatiyle karara muhalifim." düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; 1- Silifke Ağır Ceza Mahkemesinin 23.03.2017 tarihli ve 65-98 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanığın sabit olan eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç niteliğinin hatalı değerlendirilmesi suretiyle uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA 2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 15.12.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.



 



bottom of page