Delil Hukuk Bürosu
Makale İçeriği:
Hırsızlık Suçu (TCK 141. vd)
Hırsızlık suçu, Türk Ceza Kanunumuzun "Özel Hükümler" başlıklı 2. kitabının, "Kişilere Karşı Suçlar" başlıklı 2. kısmının, "Malvarlığına Karşı Suçlar" başlıklı 10. bölümünde düzenlenmiş bir suç tipidir. Çoğunlukla güveni kötüye kullanma, yağma(gasp) ve hakkı olmayan yere tecavüz gibi başkaca malvarlığına karşı suçlarla birbirine karıştırılabilmektedir. Bu nedenle hırsızlık suçunun tanımsal çerçevesinin doğru çizilmesi ve suç tipikliğinin dikkatli bir şekilde ele alınması gerekmektedir.
Türk Ceza Kanunumuzun 141. Maddesine Göre: "Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir."
O halde hırsızlık, zilyedinin rızası olmadan, başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden almaktır. Hırsızlık suçunun mağduru taşınır malın zilyedidir, mağdurun hırsızlık suçunun konusu olan taşınır malın mülk sahibi olması gerekmez. Bu anlamda kişinin kullanmakta olduğu bir bisiklet, o kişinin kendi rızası olmaksızın çalınmışsa, o kişinin bizzat kendisi bisikletin sahibi olmasa dahi hırsızlık suçu meydana gelmiş olur ve burada bisikletin sahibi olmayan zilyet suçun mağduru haline gelmiş olacaktır.
Ayrıca 142. madde ve devamı hükümlerde, hırsızlık suçuna ilişkin diğer özel hükümler düzenlenmiş olup bunlara ilişkin olarak da makalemizin devamında bilgilendirme yapılacaktır.
Hırsızlık Suçunun Özellikleri, Şartları ve Unsurları
Hırsızlık suçunun şartları ve unsurları, hırsızlık suçunda tipikliği meydana getiren davranış ve oluş şekilleri ile hırsızlık suçunda yargılamanın doğru anlaşılabilmesi için detaylı bir şekilde ele alınması gereken hususlardır. Hırsızlık suçunda tipikliği sağlayacak olan hususların somut olayda mevcut olması gerekmektedir; aksi takdirde hırsızlık suçunun mevcut olduğu düşünülemez, somut olayın gereklerine göre başka bir suç tipi üzerinden hüküm kurulmalı veya beraat kararı verilmelidir.
a) Suçun Maddi Konusu
Hırsızlık suçunun maddi konusu, taşınır bir maldır. Taşınır mal, özüne zarar verilmeksizin bir yerden başka bir yere götürülebilen mallardır. Malın niteliği önemli değildir; katı, sıvı veya gaz olabilir. Hayvanlar ve bitkiler de mal kavramına girmektedir. Dolayısıyla sahipli bir kedi veya köpeği sahibinin izni olmaksızın almak hırsızlık suçunun konusudur.
Konut, işyeri, tarla, arsa vb. taşınmaz malların malikinin veya zilyedinin rızası olmaksızın kullanılması hırsızlık suçunu oluşturmaz, şartları mevcutsa Türk Ceza Kanunumuzun 154. maddesinde düzenlenmiş olan "hakkı olmayan yere tecavüz" veya 155. maddede düzenlenmiş olan güveni kötüye kullanma suçlarını oluşturabilir.
Ayrıca suçun maddi konusu olan "çalınan şey", maddi bir varlığa sahip olmalıdır. Düşünce ve fikirler ise bu anlamıyla maddi varlığa sahip birer taşınır mal olmadıkları için, hırsızlık suçunun konusu olamazlar. Bunlar üzerinde işlenen suçlar, esasen Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince telif ihlali vb. şekilde ele alınır.
Örnek olarak; başkasının telefon hattına girerek telefon konuşması yapmak ve bunun faturasını hat sahibine ödetmek hırsızlık suçunun değil karşılıksız yararlanma suçunun konusudur. Hırsızlık suçuna konu malın maddi bir varlığı bulunmalıdır.
b) Suçun Hukuki Konusu ve Mağduru
Türk Ceza Kanunumuzda hırsızlık suçunun mağduru, bizzat kendisi çalınan mala malik(malın sahibi) olsa da olmasa da, zilyettir(malı elinde bulunduran kişi). Yani malı elinde bulunduran kişi, malın gerçek sahibi olmasa da hırsızlık suçunun mağduru olan kişidir. Çünkü 5237 sayılı Türk Ceza Kanunumuzda hırsızlık suçuna ilişkin olarak korunan değerin mülkiyet değil, zilyetlik olduğu, kanun lafzından apaçık bir şekilde anlaşılmaktadır.
Yeni Türk Ceza Kanunumuz bu yönüyle eski Türk Ceza Kanunumuzdaki hırsızlık suçu düzenlemesinden ayrışmaktadır. Suçun mağdurunun malik değil, zilyet olarak belirlenmesi, malik ile zilyet arasındaki olası karışıklıklara da sebebiyet verebilecek niteliktedir. Bir örnekle açıklayıp bu ifademizi somutlaştırmamız gerekirse: Malikin bir X kişisine taşınır bir malı teslim ettiğini ve sonrasında da yine malikin 3. bir kişi olan Y kişisine söz konusu taşınır malın kullanılması için onay verdiğini düşünecek olursak, bu noktada kanundaki hırsızlık suçu tanımına göre Y kişisinin söz konusu taşınır malı zilyet X'in iradesi olmaksızın yerinden alması halinde hırsızlık suçu oluşmuş mu olacaktır? Bu gibi spesifik durumların varlığı halinde doktrinde yaygın görüş olduğu haliyle: Türk Ceza Kanunumuzun 26. maddesinde düzenlenen "hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası"na ilişkin hükmün uygulanması gerektiğine katılıyoruz.
Burada önemli olan, suça konu olan malın alınmasında, zilyedin rızasının bulunup bulunmamasıdır. Bu noktada önemli bir ayrımı aydınlatmada fayda var: zilyedin rızası ile malın alınması durumunda zilyedin mağdur olduğu bir hırsızlık suçundan söz edilemez, burada artık diğer tüm şartlar sağlanmışsa, malikin mağdur olduğu bir güveni kötüye kullanma suçundan(TCK 155. Madde) söz edilebilecektir.
c) Suçun Faili ve Suç Kastı(Kusur)
Hırsızlık suçunun meydana gelebilmesi için, bu suçu gerçekleştiren kişinin kendisine veya bir başkasına yarar sağlama maksadının bulunması ve bu maksadın ispatlanması gerekir, aksi takdirde hırsızlık suçunun oluştuğu düşünülemez. Somut olayın gereklerine göre yalnızca mal sahibini zarara uğratma iradesi mevcutsa ve fakat yararlanma amacı mevcut değilse, Türk Ceza Kanunumuzun 151. maddesinde düzenlenmiş olan mala zarar verme suçu oluşmuş olabilir. Bu nedenle somut olayın doğru irdelenmesi gerekmektedir.
Failin fiilinde esaslı hataya düşmüş olması suç kastını kaldırır. Örneğin kişi, kendi telefonu sanarak başkasının telefonunu cebine alıp ortamdan uzaklaşmış ve kendi telefonunu da ortamda bırakmış olsun, bu örnekte esaslı bir hata olduğu ortadadır ve hırsızlık suçunun oluşmuş olduğu düşünülemez.
Bununla birlikte, kanun metninde "yarar sağlama" ifadesi yalnızca maddi yararla sınırlandırılmamıştır. Bu nedenle manevi yarar sağlama, yani örneğin yalnızca manevi değere sahip bir taşınır malın zilyedin rızası olmaksızın alınması da hırsızlık suçunu oluşturabilir.
Ancak burada ifade edilmiş olan yarar sağlama maksadına ilişkin olarak çok önemli olduğunu düşündüğümüz bir nokta da şudur: Failin hırsızlık fiilini yarar sağlama maksadı ile gerçekleştirmiş olması, suçun meydana gelmesi için yeterlidir. Söz konusu taşınır maldan fiilen yarar sağlamış olması gerekmemektedir.
d) Suç Fiili
Hırsızlık suçunun oluşabilmesi için, suça konu edilen taşınır malın bulunduğu yerden alınması gerekmektedir. Malın bulunduğu yerden alınması, esasen Yargıtay kararları ve mahkeme uygulamalarında, mal üzerinde fiili hakimiyet kurulması ve zilyedin hakimiyetinin kesilmesi şeklinde yorumlanmaktadır. Hatta bu anlamda zilyedin hakimiyetinin tam anlamıyla kesilmesi, hırsızlık suçunun teşebbüs aşamasında kalıp kalmadığının tespitinde de büyük önem arz etmektedir.
e) Hukuka Aykırılık
Hukuka aykırılık: Başkasına ait bir taşınır malı zilyedinin rızası olmadan, kendisine veya başkasına yarar sağlama amacıyla bulunduğu yerden alınması fiilinin herhangi bir hukuka uygunluk nedeni olmaksızın gerçekleştirilmesidir.
Bu noktada hukuka uygunluk ifadesinin içi doldurulmalıdır. Bunun için Türk Ceza Kanunumuzun 26. maddesi ve devamında düzenlenmiş olan ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler mercek altına alınmalıdır. Örneğin kişi, kanun hükmü veya amirin emrini yerine getiriyorsa, meşru savunma amacıyla başkasına ait olan taşınır bir malı almışsa, zorunluluk hali mevcutsa; cebir, şiddet, korkutma ve tehditten muzdaripse hırsızlık suçunun tipiklik koşulları mevcut olsa dahi kişiye ceza verilmeyebilir veya verilecek olan cezada indirim yapılması gündeme gelebilir. Ancak bu hususa ilişkin olarak belirtmemiz gerekir ki, hırsızlık suçuna ilişkin olarak zorunluluk hali Türk Ceza Kanunumuzun 147. maddesine özel olarak düzenlenmiştir. Bu hususa ilişkin makalemizin devamında, konunun kendi başlığı altında bilgilendirme yapılacaktır.
Hırsızlık Suçuyla İlgili Diğer Özel Hükümler
Hırsızlık suçunun diğer halleri ve hırsızlık suçuyla ilgili diğer özel hükümler, Türk Ceza Kanunumuzun 142, 143, 144, 145, 146 ve 147. maddelerinde düzenlenmiştir. Bunlar:
Hırsızlık suçunun nitelikli halleri(TCK 142. Madde),
Suçun gece vakti işlenmesi hali(TCK 143. Madde),
Daha az cezayı gerektiren halleri(TCK 144. Madde),
Malın değerinin az olması hali(TCK 145. Madde),
Kullanma hırsızlığı hali(TCK 146. Madde) ve
Zorunluluk hali(TCK 147. Madde) düzenlenmiştir.
a) Nitelikli Hırsızlık Suçu (TCK 142. Madde)
Nitelikli hırsızlık suçu, Türk Ceza Kanunumuzun 142. maddesinde ayrıca ve kademeleri olarak düzenlenmiştir. Bu anlamda Türk Ceza Kanunumuzun 142. maddesinin her bir fıkrası dikkatle ele alınmalıdır, çünkü farklı haller için farklı cezalar öngörülmüş durumdadır.
Türk Ceza Kanunumuzun 142/1. Maddesine Göre: "(1) Hırsızlık suçunun; a) Kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında, b) (Mülga: 18/6/2014-6545/62 md.) c) Halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında, d) Bir afet veya genel bir felaketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında, e) Adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında, f) (Mülga: 2/7/2012-6352/82 md.) İşlenmesi hâlinde, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur."
Yukarıda alıntılamış olduğumuz Türk Ceza Kanunumuzun 142. maddesinin 1. fıkrasının a. bendinde ifade edilen kamu kuruluşu olan yerin, suç anında bu özelliğini sürdürüyor olması gerekir. Eğer terk edilmişse veya başka bir sebepten kamu kuruluşu özelliği korunmuyorsa bu nitelikli hal söz konusu olmayacaktır.
Yukarıdaki maddenin 1. fıkrasının e. bendinde yer alan adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılan eşyalara örnek olarak: tarlalarda bırakılan tarım ilaçları, çapa vs. yahut inşaat yerine yığılan malzemeler bu kapsamdadır. Açıkta bırakılmış eşyadan kasıt; özel alanlar dışında kalan sokaklar, parklar, tarlalar, sahiller vb. yerlerde bırakılmış eşyalardır. Bununla birlikte nitelikli unsurun oluşabilmesi için eşyanın hangi nedenle açıkta bırakıldığının araştırılması gerekmektedir. Yargıtay'a göre; kullanımları gereği açıkta bırakılmaları kaçınılmaz olan ve cadde kenarlarına tedbir alınmaksızın park edilen motosikletlerin çalınması da bu nitelikli unsur kapsamında değerlendirilir.
Türk Ceza Kanunumuzun 142. maddesinin 2. fıkrasında ise, suçun 1. fıkradakilerden daha ağır cezayı gerektiren nitelikli halleri düzenlenmiştir.
Türk Ceza Kanunumuzun 142/2. Maddesine Göre: "(2) Suçun; a) Kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak, b) Elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle, c) Doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak, d) Haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak veya kilitlenmesini engellemek suretiyle, e) Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle, f) Tanınmamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı halde resmi sıfat takınarak, g) Büyük veya küçük baş hayvan hakkında, h) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında, İşlenmesi hâlinde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Suçun, bu fıkranın (b) bendinde belirtilen surette, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kimseye karşı işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranına kadar artırılır.
Ayrıca Türk Ceza Kanunumuzun 142. maddesinin devamında yer alan 3, 4 ve 5. fıkralarda da nitelikli hırsızlık suçuna ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.
Türk Ceza Kanunumuzun 142. Maddesinin 3., 4. ve 5. Fıkralarına Göre: "(3) Suçun, sıvı veya gaz hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi halinde, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ceza yarı oranında artırılır ve onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. (4) Hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığının ihlâli veya mala zarar verme suçunun işlenmesi halinde, bu suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için şikâyet aranmaz. (5) Hırsızlık suçunun işlenmesi sonucunda haberleşme, enerji ya da demiryolu veya havayolu ulaşımı alanında kamu hizmetinin geçici de olsa aksaması hâlinde, yukarıdaki fıkralar hükümlerine göre verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır."
b) Hırsızlık Suçunun Gece Vakti İşlenmesi (TCK 143. Madde)
Hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi, Türk Ceza Kanunumuzun 143. maddesinde ayrı olarak düzenlenmiştir. Yani suçun cezasını artıran bir sebep olarak Türk Ceza Kanunumuzun 142. maddesinde yer alan nitelikli hırsızlık suçundan ayrı olarak farklı bir maddede düzenlenmiştir.
Türk Ceza Kanunumuzun 143. Maddesine Göre: "(1) Hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır."
Aslında suçun gece vakti işlenmesi de hırsızlık suçunun nitelikli halidir denilebilir. Kanun koyucunun, suçun bu halini diğer nitelikli hallerden ayrı bir madde hükmünde düzenlenmiş olmasının sebebi: Hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi halinde 143. madde hükmünce yapılacak olan yarı oranda artırımın hem basit hırsızlık suçu(TCK 141. Madde) açısından hem de nitelikli hırsızlık suçu(TCK 142. Madde) açısından uygulanmasının istenmesidir. Yani Türk Ceza Kanunumuzun 143. maddesinde yer alan "suçun gece vakti işlenmesi" halinin sonucu olan, verilecek cezanın yarı oranda artırılması hükmünün, Türk Ceza Kanunumuzun 142. maddesinde sayılmış olan nitelikli haller açısından da uygulanmasının arzu edilmesidir.
Bu nedenle Türk Ceza Kanunumuzun 142. maddesinde sayılmış olan nitelikli hırsızlık suçunun da gece vakti işlenmiş olması halinde, hem nitelikli hırsızlık suçundan somut olaya uygun düşen ceza verilecek, hem de Türk Ceza Kanunumuzun 143. maddesi hükmü uyarınca hırsızlık suçunun gece vakti işlenmiş olması sebebiyle nitelikli hırsızlık suçu nedeniyle 142. maddeye göre verilecek olan ceza, yarı oranında artırılacaktır.
c) Hırsızlık Suçunun Daha Az Cezayı Gerektiren Halleri (TCK 144. Madde)
Türk Ceza Kanunumuzun 144. maddesi, hırsızlık suçunun daha az cezayı gerektiren hallerini düzenlemektedir.
Türk Ceza Kanunumuzun 144. Maddesine Göre: "(1) Hırsızlık suçunun; a) Paydaş veya elbirliği ile malik olunan mal üzerinde, b) Bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla, İşlenmesi halinde, şikayet üzerine, fail hakkında iki aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur."
Madde hükmünde, üzerinde durulması ve dikkate alınması gereken iki temel husus bulunmaktadır:
Paylı mülkiyet veya elbirliğiyle mülkiyet konusu olan bir malın hisseli maliki de, esasında paydaş veya ortak olarak malik olduğu taşınır malı; diğer maliklerin rızası olmaksızın bulunduğu yerden alırsa, hırsızlık suçunu işlemiş olur. Aynı şekilde hukuki bir ilişkiye dayanan alacağını tahsil etmek amacıyla bir malı zilyedinin rızası olmaksızın alan kişinin de hırsızlık suçunu işlemiş olacağı ortadadır. Kanun koyucu bu anlamıyla Türk Ceza Kanunumuzun 26. maddesinde "hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası" başlığı ile yer alan hükmün, Türk Ceza Kanunumuzun 144. maddesinin 1. fıkrasının a ve b bentlerinde sayılmış olan bu kişiler açısından uygulanmasının önünü kapatmıştır. Ayrıca belirtmek gerekir ki, Türk Ceza Kanunumuzun 144/1-b. bendinde alacaklının, alacağını tahsil amacıyla borçlunun malını almasının önüne geçilmesi, şiddet tekelinin yalnızca devletin egemenliğinde bulunması kuralının doğal bir sonucudur.
Maddenin devamında yer alan "şikayet üzerine" ifadesinden açıkça anlaşılabileceği üzere, Türk Ceza Kanunumuzun 144. maddesinde sayılmış olan ve daha az cezayı gerektiren bu haller şikayete tabiidir.
d) Hırsızlık Suçunda Malın Değerinin Az Olması (TCK 145. Madde)
Hırsızlık suçunun maddi konusu olan taşınır malın değerinin az olması, somut olayın gereklerine göre ceza verilmemesini sağlayacak bir neden ya da cezayı hafifletici bir neden olarak Türk Ceza Kanunumuzun 145. Maddesinde düzenlenmiştir.
Türk Ceza Kanunumuzun 145. Maddesine Göre: "(1) Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak, ceza vermekten de vazgeçilebilir."
Çalınan malın değerinin azlığı, her somut olay açısından ayrı ayrı değerlendirmeye tabii tutulmalıdır. Bu noktada kanun koyucunun, "değer azlığı" ifadesini kullanmakla ve belirli, spesifik bir değeri açıkça belirtmemekle, hakime takdir yetkisi bırakmış olduğu ortadadır. Dolayısıyla Türk Ceza Kanunumuzun 145. maddesi hükmü gereğince karar verilebilmesi noktasında hakim: İşlenen fiilin ve verilecek olan cezanın ağırlığını; malın değeriyle, sanığın durumuyla ve somut olay uyarınca dikkate alınması gereken tüm diğer hususlarla birlikte değerlendirmeli ve hakkaniyet ilkesini de gözeterek hüküm kurmalıdır.
Hırsızlık suçunda değer azlığına ilişkin olarak hüküm kurulabilmesi için, çalınan malın değerinin, yani ikinci el piyasa değerinin hesaplatılması gerekmektedir. Bununla birlikte, Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre: Hırsızlık suçuna konu olan eşyanın rögar kapağı, plaka, sürücü belgesi, kimlik belgesi ve bankamatik kartı gibi eşyalardan olması halinde, ortaya çıkan tehlike veya bunların yeniden çıkartılması için sarf edilecek emek, mesai ve benzeri de gözetilerek değer azlığı indirimi yapılmamalıdır.
e) Kullanma Hırsızlığı (TCK 146. Madde)
Kanun koyucu, kullanma hırsızlığını teşebbüsten ayrı tutmuş ve hem suçun bu halini şikayete tabii olacak şekilde düzenlemiş hem de bu durumun, cezayı hafifletici bir sebep olmasını sağlamıştır. Ancak kullanma hırsızlığı şeklinde gerçekleşen fiilin maddi konusu olan taşınır malın, başkaca bir suçun işlenmesi amacıyla kullanılmış olması halinde bu hükümde yer alan indirimin uygulanmayacağı da ayrıca ifade edilmiştir.
Türk Ceza Kanunumuzun 146. Maddesine Göre: "Hırsızlık suçunun, malın geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilmek üzere işlenmesi halinde, şikayet üzerine, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilir. Ancak malın suç işlemek için kullanılmış olması halinde bu hüküm uygulanmaz."
Aşağıda, makalemizin en sonunda yer alan Yargıtay kararları arasında tamamını paylaşacağımız Yargıtay 13. Ceza Dairesi'nin 2014/12537 E., 2014/23543 K. sayılı kararına göre:
"Kullanma hırsızlığı suçunun oluşması için, kişinin, sahibinin rızası olmaksızın malı alırken, bunu belli bir süre kullandıktan sonra iade etmek amacıyla hareket etmesi gerekir. Kullanma hırsızlığında kullanmanın her halde kısa sayılabilecek bir süre devam etmesi temel koşuldur. Başka bir ifade ile hırsızlık suçundan bu maddeden istifade edebilmek için, taşınır mal geçici bir süre kullanılıp sahibine iade edilmek üzere alınmış olmalıdır. Burada bahsi geçen özel kastın varlığının kabulü için, aracın iade edilmek üzere alındığının ilk bakışta açıkca anlaşılması gereklidir. Gece vakti dolmuş ve taksinin çalışmadığı bir yerde sanığın komşusunun aracını çalıp, otogardan oğlunu alıp geldikten sonra aracı aldığı yere bırakması, acil bir hastayı hastaneye yetiştirmek veya servisi kaçıran öğrenciyi sınava yetiştirmek amacıyla araç çalınması ve aracın alındığı yere veya yakın bir yere bırakılması eylemleri kullanma hırsızlığı suçuna örnek olarak verilebilir."
f) Hırsızlık Suçunda Zorunluluk Hali (TCK 147. Madde)
Genel olarak zorunluluk hali, kişinin kendisine veya başkasına ait bir hakka yönelik olan, ağır ve muhakkak bir tehlikenin def edilmesi amacıyla işlenen fiillere ilişkin olarak Türk Ceza Kanunumuzun 25/2. maddesinde düzenlenmiş bir cezasızlık halidir.
Ancak kanun koyucu, ceza genel hükümleri dahilinde düzenlenmiş olan zorunluluk halinin, hırsızlık suçuna yeterince uygun düşmeyeceği düşüncesiyle hırsızlık suçunda zorunluluk halini özel olarak düzenleme gereği duymuş ve Türk Ceza Kanunumuzun 147. maddesinde hırsızlık suçuna özgü bir zorunluluk halini düzenlemiştir.
Türk Ceza Kanunumuzun 147. Maddesine Göre: "(1) Hırsızlık suçunun ağır ve acil bir ihtiyacı karşılamak için işlenmesi halinde, olayın özelliğine göre, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir."
g) Şahsi Cezasızlık veya İndirim Sebepleri
Malvarlığına karşı suçlara ilişkin şahsi cezasızlık veya cezada indirim sebepleri, Türk Ceza Kanunumuzun 167. maddesinde düzenlenmiştir. Önce maddeyi alıntılayacağız, sonra da siz değerli okuyucularımızla madde hükmünün etkileri üzerine tartışacağız.
Türk Ceza Kanunumuzun 167. Maddesine Göre: "(1) Yağma ve nitelikli yağma hariç, bu bölümde yer alan suçların; a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın, c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin, Zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz. (2) Bu suçların, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde; ilgili akraba hakkında şikayet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir."
Yukarıda alıntılamış olduğumuz TCK 167. maddesi hükmü, Türk Ceza Kanunumuzda yer alan malvarlığına karşı suçlardan, yağma ve nitelikli yağma haricinde kalan hepsine uygulanacaktır.
Buna göre hırsızlık suçlarının tamamı açısından 167. maddenin uygulanacağının kabulü gerekir. Madde hükmüne göre hırsızlık suçunun 167. maddenin 1. fıkrasında sayılmış olan kişilere karşı işlenmesi halinde cezaya hükmolunmaz.
Ayrıca 167. maddenin 2. fıkrasında sayılan kişilere karşı işlenmesi halinde hem verilecek olan ceza yarı oranına indirilir, hem de işlenmiş olan suç şikayete tabii değilse dahi artık şikayete tabii bir suç haline gelir. Yani hırsızlık suçunun normal şartlar altında şikayete tabii olmayan basit ve nitelikli halleri de, TCK 167. maddesinin 2. fıkrasında sayılmış olan kişilere karşı işlenmekle birlikte artık şikayete tabii suçlar olarak işlem görür.
Hırsızlık Suçunda Şikayet
Hırsızlık suçunun bazı halleri şikayete tabiiyken, bazı halleri ise şikayete tabii değildir ve resen soruşturulur.
Türk Ceza Kanunumuzun 141. ve 147. maddeleri arasında düzenlenmiş olan hırsızlık suçunun:
TCK 141. maddesinde düzenlenen basit halinde ve
TCK 142. maddesinde düzenlenmiş olan nitelikli hallerinde,
şikayet aranmaz, ancak kanunda yer alan açık hükümlerden de anlaşılabileceği üzere:
TCK 144. maddesinde yer alan, suçun daha az cezayı gerektiren hallerinde ve
TCK 146. maddesinde düzenlenmiş olan kullanma hırsızlığında şikayet aranmaktadır.
Bununla birlikte, takibi şikayete bağlı olan: Daha az cezayı gerektiren haller ve kullanma hırsızlığı açısından Türk Ceza Kanunumuzun 73. maddesine göre işlem yapılacaktır. Şikayet hakkı olan kişi tarafından suç fiili ve failinin öğrenildiği andan itibaren altı ay içerisinde ve her halde dava zamanaşımı içerisinde şikayette bulunulması gerekmektedir. Ayrıca birden fazla kişinin şikayet hakkının bulunması halinde, şikayet hakkı sahiplerinden birisi için şikayet süresinin kaçırılmış olması, diğerlerinin hakkını düşürmez.
Tüm bunlara ek olarak, kanunda şikayete tabii olacak şekilde düzenlenmiş olsa dahi, basit hırsızlık suçu ve nitelikli hırsızlık suçunun Türk Ceza Kanunumuzun 167. maddesinin 2. fıkrasında sayılmış olan kişilere karşı işlenmesi halinde, TCK 167/2. hükmü gereğince şikayet aranır. Türk Ceza Kanunumuzun 167/2. maddesi hükmü, tüm şartların sağlanmış olması halinde bu suçları da takibi şikayete bağlı suçlar haline getirmektedir.
Türk Ceza Kanunumuzun 167/2. Maddesine Göre: "(2) Bu suçların, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde; ilgili akraba hakkında şikayet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir."
Hırsızlık Suçunda Şikayetten Vazgeçme
Yukarıda açıklamış olduğumuz gibi, hırsızlık suçunun Türk Ceza Kanunumuzun 141. ve 142. maddelerinde düzenlenmiş olan basit ve nitelikli hallerinde şikayet aranmazken, 144. ve 146. maddelerinde düzenlenmiş olan daha az cezayı gerektiren hali ve kullanma hırsızlığı halleri şikayete tabiidir. Bu nedenle hırsızlık suçunun bu halleri ayrı ayrı değerlendirmeye tabii tutulmalıdır.
a) Basit Hırsızlık ve Nitelikli Hırsızlık Suçlarında Şikayetten Vazgeçme
Şikayete tabii olmayan basit hırsızlık ve nitelikli hırsızlık suçlarında, hırsızlık suçuna ilişkin şikayetin geri çekilmesinin soruşturmaya veya kovuşturmaya hiçbir etkisi olmayacaktır, bu neviden bir hukuki işlem yalnızca mahkemede olaya ilişkin kanaat uyandırabilecektir.
Ancak bu suçların, Türk Ceza Kanunumuzun 167/2. maddesinde sayılmış olan kişilere karşı işlenmesi halinde, TCK 167/2. madde göndermesiyle birlikte artık suçun takibi şikayete tabii hale geleceğinden ötürü, bu halde de şikayetten vazgeçme sonuç doğurur.
b) Daha Az Cezayı Gerektiren Hallerde ve Kullanma Hırsızlığı Halinde Şikayetten Vazgeçme
Hırsızlık suçunun takibi şikayete bağlı olan 144. ve 146. maddelerindeki hallerinde ise, hükmün kesinleşmesi öncesinde şikayetten vazgeçilmesi davayı düşürür. Ancak hüküm kesinleşmişse, şikayetten vazgeçme verilen cezanın infazına engel olmayacaktır. Hırsızlık suçunun iştirak halinde birden fazla kişi tarafından işlenmiş olması halinde bu kişilerden birinin hakkında şikayetten vazgeçme, diğerleri açısından da sonuç doğurur.
Bu hallerde şikayetten vazgeçmiş olan kişi, şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca ve açıkça açıklamamışsa, hukuk mahkemesinde tazminat davası vb. davaları açabilecek özel hukuk dahilinde hak talebinde bulunabilecektir.
Ancak kullanma hırsızlığı halinde, Türk Ceza Kanunumuzun 146. maddesinin son cümlesi nedeniyle suçun maddi konusunu teşkil eden taşınır malın başkaca bir suç işlemek amacıyla kullanılması halinde 146. madde hükmünün uygulanamayacak olması sebebiyle bu halde de şikayetten vazgeçme sonuç doğurmayacaktır.
Hırsızlık Suçunda Zamanaşımı
Hırsızlık suçunun basit hali, beş yıldan fazla olmamak üzere hapis cezasını gerektirmekte olduğundan dolayı Türk Ceza Kanunumuzun 66. maddesinin 1. fıkrasının d. bendi uyarınca 8(sekiz) yıllık zamanaşımı süresine tabiidir.
Ancak Türk Ceza Kanunumuzun 66/3. maddesi uyarınca hırsızlık suçunun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli halleri, dava zamanaşımının da belirlenmesinde dikkate alınmalıdır. Bu nedenle somut olayın gereklerine göre, örneğin: Nitelikli hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi halinde dava zamanaşımının 20(yirmi) yılı bulması da muhtemeldir. Son derece teknik bir husus olan dava zamanaşımı konusunda, dava konusu hırsızlık olayının gereklerine göre bir tespit yapılabilmesi adına, mutlaka alanında uzman bir ceza avukatı ile görüşülmesi tavsiye edilmektedir.
Hırsızlık Suçunda Uzlaşma
Uzlaşma, Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 253. maddesi ve devamında düzenlenmiş bir süreçtir. Düzenlemeye göre kanunda sayılmış olan suçlarda uzlaştırma usulünün uygulanması gerekmektedir.
Hırsızlık suçunun basit hali(TCK 141. Madde) ile şikayete tabii olan daha az cezayı gerektiren hali(TCK 144. Madde) ve kullanma hırsızlığı(TCK 146. Madde) hallerinde uzlaştırma usulü uygulanır.
Nitelikli hırsızlık suçunda ise kural olarak uzlaşma hükümleri uygulanmayacaktır. Bununla birlikte nitelikli hırsızlık suçunun Türk Ceza Kanunumuzun 167. maddesinin 2. fıkrasında sayılmış olan kimseler aleyhine işlenmesi halinde şikayete tabii bir suç olacağı dikkate alınmalı ve Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 253. maddesinin 1. fıkrasının a. bendi hükmü gereğince uzlaşma hükümleri uygulanmalıdır.
Hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesini düzenleyen TCK 143. maddede, şikayete ilişkin olarak herhangi bir açıklamada bulunulmamıştır. Ancak Yargıtay tarafından verilmiş olan bazı kararlarda, hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesinin, eylemi nitelikli hırsızlık suçuna dönüştüreceği ve bu nedenle yargılamayı uzlaşma kapsamından çıkaracağına ilişkin hüküm kurulduğu görülmektedir. Kanaatimizce bu neviden bir hüküm kurulması doğru bir uygulama olmasa da, söz konusu kararlardan birini makalemizin sonunda siz değerli okuyucularımızın takdirine sunuyoruz.(Bakınız: Yargıtay 13. Ceza Dairesi 2018/11278 E., 2018/19221 K. sayılı kararı)
Hırsızlık Suçunda Teşebbüs ve Gönüllü Vazgeçme
Teşebbüs, Türk Ceza Kanunumuzun 35. maddesinde, genel hükümler arasında düzenlenmiştir. Bu nedenle aksine bir düzenleme bulunmaması kaydıyla, uygun düştüğü her suç tipi açısından uygulanması mümkündür.
Türk Ceza Kanunumuzun "Suça Teşebbüs" başlıklı 35. Maddesine Göre: "(1) Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur. (2) Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir."
Hırsızlık suçu da kanunda yer alan bu teşebbüs tanımına uymakla birlikte teşebbüs hükümlerinin uygulanmasına elverişli suçlardandır. Hırsızlık suçunu işleme amacıyla hareket eden fail, suça elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlamışsa ve fakat elinde olmayan, kendinden kaynaklanmayan yani dışsal nedenlerle işlemeyi kastettiği hırsızlık suçunu işleyemediyse, Türk Ceza Kanunumuzun 35. maddesinin 2. fıkrasına göre cezada indirim yapılır.
Hatta uygulamada, hırsızlık suçunda teşebbüse ilişkin olarak "kesintisiz takip" hususu da dikkate alınmaktadır. Çünkü hırsızlık suçunda failin kesintisiz takip olmaksızın yakalanması halinde suçun meydana geldiği ve artık teşebbüs hükümlerinin uygulanamayacağına dair bir çok karar mevcuttur. Bu kararlardan bazılarını makalemizin sonunda siz değerli okuyucularımızla paylaşayacağız. Dolayısıyla hırsızlık suçunda teşebbüsün saptanabilmesi açısından kesintisiz takip hususunun son derece önemli olduğunun bilinmesi, şimdilik yeterlidir.
Gönüllü vazgeçme ise, yine ceza genel hükümleri arasında ve Türk Ceza Kanunumuzun 36. maddesinde, teşebbüsten ayrı olarak düzenlenmiştir. Hırsızlık suçunda, tüm şartlar oluşmuşsa gönüllü vazgeçme hükümlerinin de uygulanması mümkündür.
Türk Ceza Kanunumuzun "Gönüllü Vazgeçme" Başlıklı 36. Maddesine Göre: "(1) Fail, suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlerse, teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz; fakat tamam olan kısım esasen bir suç oluşturduğu takdirde, sadece o suça ait ceza ile cezalandırılır."
Kanun hükmünden de açıkça anlaşıldığı üzere gönüllü vazgeçme halinde teşebbüsten dolayı cezalandırma gerçekleştirilmez. Ancak gönüllü vazgeçildiği esnada halihazırda gerçekleştirilmiş olan fiiller sonucunda meydana gelen bir suç mevcutsa, o suça ait ceza ile cezalandırılır. Örneğin hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla bir kapının veya camın kırılması suretiyle mala zarar verme suçu da gerçekleştirilmişse, bu suçtan ceza verilmesi gündeme gelecektir.
Hırsızlık Suçunda İştirak
Suça iştirak, bir suçun birden fazla kişi tarafından işlenilmesi, bir kişinin bir suça azmettirilmesi veya teşvik edilmesi ya da suç işleyen bir kimseye yardım veya yataklık edilmesi şeklinde gerçekleştirilebilir. Suça iştirak hükümleri, ceza genel hükümleri arasında, Türk Ceza Kanunumuzun 37. maddesi ve devamında düzenlenmiştir. Suça iştirak: Faillik, azmettirme ve yardım etme şeklinde gerçekleştirilebilir.
Hırsızlık suçunda da somut olayın gereklerine göre iştirak hükümleri uygulanabilmektedir. Ancak hangi şüpheli veya sanığın suça ne şekilde iştirak etmiş olduğu açıkça ortaya konulmalıdır. Hırsızlık suçuna iştirak eden kişilerin cezası, diğer faillerin cezalandırılmasını engelleyen kişisel nedenler dikkate alınmaksızın, yalnızca kendi kusurlu fiiline göre gerçekleştirilir.
Hırsızlık Suçunda İçtima
İçtima, ceza hukukumuzda birden çok suçun sübut bulması halinde verilecek cezanın belirlenmesi amacıyla kullanılan, terminolojik bir terimdir. Bu anlamda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunumuz, 765 sayılı eski Türk Ceza Kanunumuzdan farklı düzenlemelere yer vermiştir.
Hırsızlık suçu, zincirleme suç olarak işlenebilir, ek olarak 765 sayılı eski ceza kanunumuzda içtimaya ilişkin olarak, özellikle mala zarar verme suçu ve konut dokunulmazlığının ihlali suçları bakımından, hırsızlık suçunda bileşik suç olarak değerlendirilme gerçekleştiriliyordu. Bu anlamda örneğin, hırsızlık suçunun bir eve girilerek ya da bir deponun kapısındaki bir kilit kırılarak gerçekleştirilmesi hallerinde yalnızca nitelikli hırsızlık suçundan hüküm kuruluyordu. Ancak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunumuzla getirilmiş olan özel düzenlemeyle bu durum artık sonlanmıştır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunumuzun 142/4. maddesinde yer alan: "Hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığının ihlali veya mala zarar verme suçunun işlenmesi halinde bu suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için şikayet aranmaz." ifadesi ile eski kanundaki bileşik uygulaması sonlandırılmış ve artık bu tip durumların varlığı halinde birbirinden ayrı olarak bu suçlar açısından da resen kovuşturmaya geçilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Hırsızlık Suçunda Etkin Pişmanlık
Etkin pişmanlık, bir suç işlemiş olan kişinin işlediği suçtan ötürü etkin bir şekilde pişmanlık göstermesi ve zararı gidermesi halinde uygulanabilen bir çeşit ceza hukuku müessesesidir. Etkin pişmanlık, yalnızca kanunda özel olarak düzenlenmiş olan hallerde uygulama alanı bulabilmektedir, dolayısıyla her suç tipi için etkin pişmanlık uygulamasının gerçekleştirilmesi mümkün değildir.
Hırsızlık suçu da Türk Ceza Kanunumuzun 168. maddesinde açıkça etkin pişmanlık hükümlerine dahil olan suçlar arasında sayılmıştır.
Buna göre hırsızlık suçunda etkin pişmanlık indirimleri özetle aşağıdaki gibi gerçekleştirilir:
Hırsızlık suçunda kovuşturma başlamadan önce etkin pişmanlık gösterilmesi ve mağdurun zararının giderilmesi halinde 2/3'e kadar indirim uygulanır.
Kovuşturma başladıktan sonra, hüküm verilmeden önce etkin pişmanlık gösterilmesi halinde 1/2'ye kadar indirim uygulanır.
Etkin pişmanlık uygulaması hakkında detaylı bilgi için tıklayınız: Ceza Hukukumuzda Etkin Pişmanlık
Hırsızlık Suçuna İlişkin Yargıtay Kararları
Hırsızlık suçunda teşebbüs ve kesintisiz takip,
Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2021/13188 E., 2022/9112 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli hırsızlık
HÜKÜM : Mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Müştekinin, ikametine 50 metre mesafedeki iş yerinden suça sürüklenen çocuğu elinde bilgisayar kasasını görünce durumdan şüphelenip evine çıkıp baktığı ve bilgisayar kasasının kendisine ait olduğunu anlayınca suça sürüklenen çocuğu kovaladığı, suça sürüklenen çocuğun 200 metre kadar uzakta bilgisayar kasasını bırakarak kaçmaya çalıştığı, müştekinin 300-400 metre mesafede suça sürüklenen çocuğu yakaladığı olayda kesintisiz takip bulunmaması sebebiyle nitelikli hırsızlık suçu tamamlandığından tebliğnamede teşebbüs hükümlerinin uygulanmasını isteyen görüşe iştirak edilmemiştir.
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; o yer Cumhuriyet savcısının temyiz istemi yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve kanuna uygun bulunan hükmün tebliğnameye aykırı olarak ONANMASINA, 14.06.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi halinde eylemin nitelikli hırsızlık suçuna dönüşeceğine ilişkin karar,
Kesintisiz takip hususunun teşebbüse ilişkin hüküm kurulabilmesi açısından önemine ilişkin karar,
Yargıtay 13. Ceza Dairesi 2018/11278 E., 2018/19221 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Çocuk Mahkemesi
SUÇ : Hırsızlık
HÜKÜM : Mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Hükümden sonra 02/12/2016 tarihinde 29906 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 253. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine eklenen alt bendler arasında yer alan ve 5237 sayılı TCK'nın 141. maddesinde tanımı yapılan hırsızlık suçunun da uzlaşma kapsamına alındığı anlaşılmakta ise de; hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi halinde eylemin nitelikli hırsızlık suçuna dönüşeceği ve eylemi uzlaşma kapsamı dışına çıkaracağı gözetilip yüklenen suçu gece vakti işlediği anlaşılan suça sürüklenen çocuk hakkında uzlaşma hükümleri uygulanamayacağı belirlenerek yapılan incelemede;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun suça sürüklenen çocuk tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.
Ancak,
1-TCK'nın 61/1. maddesi uyarınca; suç konusunun değerine göre temel ceza belirlenirken alt sınırdan uzaklaşılması gerektiğinin gözetilmemesi,
2-Müştekinin kolluk beyanına göre aracın kesintisiz takip edilmediği, mahkeme beyanına göre ise kesintisiz takip edildiğinin anlaşılması karşısında; bu husus müştekiden sorularak suçun teşebbüs aşamasında kalıp kalmadığının tereddüde yer vermeyecek şekilde tespit edilerek TCK'nın 35. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması,
3-Suçun gece vakti işlendiğinin anlaşılması karşısında suça sürüklenen çocuk hakkında TCK'nın 143. maddesinin uygulanmaması, Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk ... müdafiinin temyiz istemi bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle isteme uygun olarak BOZULMASINA, 1412 Sayılı CMUK'un 326/son. maddesi gereği suça sürüklenen çocuğun ceza süresi yönünden kazanılmış hakkının gözetilmesine, 25.12.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Hırsızlık suçunda çalınan malın değerinin azlığı,
Değer azlığı nedeniyle cezasızlık veya ceza indirimi,
Kesintisiz takip olmaksızın yakalanan sanıklar açısından teşebbüs hükümlerinin uygulanması,
Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2021/9731 E., 2022/5167 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli hırsızlık
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
I-Sanıklar hakkında mağdurlar ..., ... ve ...’e karşı nitelikli hırsızlık suçlarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Kesintisiz takip olmaksızın yakalanan sanıkların mağdur ...’e yönelik eylemleri tamamlanmış olmasına rağmen teşebbüs hükümlerinin uygulanması suretiyle eksik ceza tayini, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre, sanık ... müdafiinin ve sanık ... müdafiilerinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, eleştiri dışında usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,
II-Sanıklar hakkında mağdur ...’a karşı nitelikli hırsızlık suçuna yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanıklar tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.
Ancak;
LCW mağazasından çalınan eşyaların değerinin 99,50 TL olduğunun anlaşılması karşısında; suçun konusunu oluşturan malın değerinin az olması nedeniyle tayin edilen cezadan 5237 sayılı TCK'nın 145. maddesi gereğince ceza verilmekten vazgeçilemeyecek ise de belirlenecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... müdafiinin ve sanık ... müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin açıklanan nedenle 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 06/04/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Hırsızlık suçunun şikayete tabii olan daha az cezayı gerektiren hallerinde şikayetten vazgeçme halinde düşme kararı verilmesi gerekirken beraat kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğuna ilişkin karar,
Alacağı tahsil amacıyla hırsızlık suçuna ilişkin karar,
Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2021/3363 E., 2021/18983 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Nitelikli hırsızlık HÜKÜM : Mahkumiyet Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü: Sanığın mağdurun yanında bir süre işçi olarak çalıştığı ve mağdurdan alacaklı olduğu, tanık ...’nın da sanığın alacağı olduğu konusunda sanığı doğruladığı, sanığın suça konu cep telefonunu alacağını tahsil amacıyla çaldığı, sanığa yüklenen suçun suç tarihi itibariyle şikayete tabî olduğu ve mağdurun kolluktaki 20.01.2016 tarihli beyanında şikayetten vazgeçtiğini belirtmesi karşısında, sanık hakkında TCK'nın 144/1-b maddesindeki hırsızlık suçundan şikayetten vazgeçme nedeniyle düşme kararı verilmesi gerekirken, yerinde ve yeterli olmayan gerekçe ile yazılı şekilde beraat kararı verilmesi bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK'un 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanık hakkındaki nitelikli hırsızlık suçundan kamu davasının şikayetten vazgeçme nedeniyle 5271 sayılı CMK’nın 223/8.maddesi uyarınca DÜŞMESİNE, 07.12.2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Kullanma hırsızlığının tespiti usulü,
Kullanma hırsızlığının neye göre belirleneceğine ilişkin karar,
Yargıtay 13. Ceza Dairesi 2014/12537 E., 2014/23543 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"
Nitelikli hırsızlık suçundan sanık ...’in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 142/2-d, 143, 32/2 ve 62. maddeleri gereğince 2 yıl 5 ay 5 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Arhavi Asliye Ceza Mahkemesinin 18/04/2013 tarihli ve 2013/7 esas, 2013/101 sayılı kararını karşı Adalet Bakanlığının 10/02/2014 tarih ve 2013/3053/9833 sayılı yazısı ile Kanun Yararına Bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24/02/2014 tarih ve 2014/70231 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle incelendi.
MEZKUR İHBARNAMEDE;
İddianame içeriğine ve mahkemenin kabulüne göre sanığın eyleminin, bankta bulduğu anahtarla mağdura ait aracı çalarak Arhavi ilçesinden Rize ili gitmek ve ertesi gün aracı Rize sahil yoluna bırakmak olduğunun anlaşılması karşısında eylemin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 146/1. maddesi kapsamında kullanma hırsızlığı suçunu oluşturacağı, suçun kovuşturmasının şikâyete bağlı bulunduğu, mağdurun 21/02/2013 tarihli duruşmada alınan ifadesinde sanıktan şikâyetçi olmadığını bildirmiş olduğunun da anlaşılması karşısında, 5237 sayılı Kanun'un 73/4. maddesi hükmü nazara alınarak, şikâyet yokluğu sebebiyle kamu davasının 5237 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/8. maddesi uyarınca düşürülmesi gerektiğinin gözetilmemesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşılmış olmakla,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Kullanma hırsızlığı suçunun oluşması için, kişinin, sahibinin rızası olmaksızın malı alırken, bunu belli bir süre kullandıktan sonra iade etmek amacıyla hareket etmesi gerekir. Kullanma hırsızlığında kullanmanın her halde kısa sayılabilecek bir süre devam etmesi temel koşuldur. Başka bir ifade ile hırsızlık suçundan bu maddeden istifade edebilmek için, taşınır mal geçici bir süre kullanılıp sahibine iade edilmek üzere alınmış olmalıdır. Burada bahsi geçen özel kastın varlığının kabulü için, aracın iade edilmek üzere alındığının ilk bakışta açıkca anlaşılması gereklidir. Gece vakti dolmuş ve taksinin çalışmadığı bir yerde sanığın komşusunun aracını çalıp, otogardan oğlunu alıp geldikten sonra aracı aldığı yere bırakması, acil bir hastayı hastaneye yetiştirmek veya servisi kaçıran öğrenciyi sınava yetiştirmek amacıyla araç çalınması ve aracın alındığı yere veya yakın bir yere bırakılması eylemleri kullanma hırsızlığı suçuna örnek olarak verilebilir. Kanun yararına bozmaya konu olayda ise, madurun oturduğu bankta unuttuğu anahtarı bulan sanıkların, bu anahtar yardımıyle aracı çalıştırıp ... İlçesinden Rize İline geldikleri, sanık ...'ün savunmasına göre diğer sanık ...'un hırsızlık yapma teklifini kabul etmediği, bilahare her iki sanığın minibüsle ...'ye döndüğü, aracın saat 17:30 sıralarında park edildiği yerde polisler tarafından bulunduğu ve sahibine teslim edildiği anlaşılmaktadır. Çalınan araçla ...'den Rize'ye gelinmiş olması, sanık ...'un Rize'de hırsızlık yapmayı teklif etmesi, sahibinin ...i'de oturduğunun bilinmesine rağmen aracın Rize'de bırakılmış olması, aracın geçici bir süre ile kullanılıp sahibine iade maksadıyle alınmadığını göstermektedir. Burada sanığa isnat edilen suçun ''kullanma hırsızlığı'' kapsamında kaldığını kabul etmek mümkün görülmemiştir. Nitekim dairemizin 15.03.2012 gün ve 2011/9653 esas, 2012/6084 karar, 02.02.2012 gün ve 2011/1831 esas, 2012/1926 karar ve 19.04.2012 gün ve 2011/9101 esas, 2012/9838 karar sayılı ilamları da bu yöndedir. Açıklanan nedenlerle talep yerinde görülmediğinden;
Kanun Yararına Bozma istemine dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın ihbar yazısı, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görülmediğinden, hırsızlık suçundan hükümlü ... hakkında Arhavi Asliye Ceza Mahkemesince verilip kesinleşen 18.04.2013 gün ve 2013/7-101 sayılı karar ile sanık hakkında hırsızlıktan mahkumiyet kararı verilmiş ise de, sanığa yüklenen suç kullanma hırsızlığı kapsamında kaldığından ve müşteki şikayetini geri aldığından, davanın düşürülmesi gerektiğine yönelik talebinin REDDİNE, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na TEVDİİNE, 03.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 17. Ceza Dairesi 2019/2665 E., 2019/4642 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Çocuk Mahkemesi
SUÇ : Hırsızlık
HÜKÜM : Mahkumiyet
Yerel mahkemece suça sürüklenen çocuk hakkında hırsızlık suçundan verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun suça sürüklenen çocuk tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz nedenleri de yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1)Suça konu paraların cami içerisinde bulunan imam odasından çalındığı, eylemin niteliği ile ilgili Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 28.02.2017 tarih, 2016/2-833 Esas ve 2017/115 Karar sayılı ilamında "Kanun koyucu, hırsızlık suçunun ibadete ayrılmış yerlerde bulunan eşya hakkında işlenmesi haline özel bir önem atfederek bu durumu cezayı artıran nitelikli hal olarak kabul etmiştir. İbadete ayrılmış yerin bina niteliğinde olmasında bir zorunluluk bulunmadığı göz önüne alındığında, suçun bina vasfında olmayan ibadete ayrılmış yerlerde işlenmesi durumunda bu nitelikli halin uygulanacağında bir şüphe bulunmamaktadır. İbadete ayrılmış yerin bina vasfında olması durumunda ise bu yerin bina niteliği esas alınmaksızın daha az cezayı öngören 142. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinin uygulanması, aynı maddenin 2. fıkrasının (h) bendinin ancak bu yerlerin ibadete ayrılmış yer vasfını kaybetmesinden sonra tatbik edilmesi sonucunu doğuracaktır ki bu durum kanun koyucunun iradesine aykırılık teşkil edecektir. Buna göre; Mehmet Gazioğlu Camii içerisinde bulunan paraları çalmak suretiyle TCK'nın 142. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde düzenlenen "Kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında" ve 2. fıkrasının (h) bendinde düzenlenen "Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında" olmak üzere hırsızlık suçunun iki farklı nitelikli halini ihlal eden suça sürüklenen çocuğun, suçun daha ağır cezayı içeren nitelikli hali olan TCK'nun 142. maddesinin 2. fıkrasının (h) bendi uyarınca cezalandırılması gerekmektedir." şeklinde belirtildiği anlaşılmakla suça sürüklenen çocuğun eyleminin TCK'nun 142/2-h maddesi kapsamında kalmasına rağmen yazılı şekilde hüküm kurulması,
2)5237 sayılı TCK'nun 61/1. maddesine göre malın değerinin az ya da çok olması, temel cezanın belirlenmesinde alt sınırdan uzaklaşmak için bir kriter olup, hırsızlık suçuna konu malın değerinin az olmasının TCK'nun 145. maddesinde ayrı olarak düzenlenmesi, kanun koyucunun hırsızlık suçunda malın değerinin az olmasına verdiği önemi göstermektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 15.12.2009 gün ve 6/242-291 sayılı içtihadında belirtildiği üzere, "...daha çoğunu alabilme olanağı varken yalnızca gereksinimi kadar ve değer olarak az olan şeyi alma" görüşünün, TCK'nun 145. madde uygulamasında bütünüyle reddedilmesi mümkün değil ise de, maddenin yalnızca bu tanımlamayla sınırlandırılması da olanaklı değildir. TCK 145. maddenin gerek ilk şekli, gerekse değiştirilmiş biçimi; ortak tanımlama ile, hırsızlık suçunun konusunu oluşturan değerin az olmasını temel almaktadır. TCK'nun 145. maddesine göre, faile verilen cezada indirim yapılabilmesi için malın değerinin az olması yeterli olup, hâkim indirim oranını TCK'nun 3. maddesinde öngörüldüğü üzere “işlenilen fiilin ağırlığıyla orantılı” olacak şekilde saptamalıdır. Değer azlığı nedeniyle ceza vermekten vazgeçme kararı verilecek ise; malın değerinin azlığı yanında “suçun işleniş şekli ve özellikleri” de dikkate alınmalıdır. TCK'nun 145. maddesinin uygulanmasında hâkime takdir hakkı tanınmış olup, hâkim takdir hakkını kullanırken keyfiliğe kaçmadan, her somut olaya uygun, yasal ve yeterli gerekçe göstermek suretiyle uygulama yapmalıdır.
Somut olayda ise; müşteki beyanına göre cami içerisinden 15.00-20.00 TL bozuk para çalan suça sürüklenen çocuk hakkında suçun işleniş şekli ve özellikleri itibariyle ceza vermekten vazgeçilemeyecek ise de, hırsızlık konusunu oluşturan malın değerinin miktar olarak az olması nedeniyle TCK'nun 145. maddesi gereğince verilen cezadan belirlenecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk ... müdafiinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, aleyhe temyiz bulunmadığından, yeniden hüküm kurulurken 5323 sayılı yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK'nun 326/son maddesi gereğince suça sürüklenen çocuğun kazanılmış hakkının gözetilmesine, 03.04.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Çalınan malın değerinin azlığına ilişkin karar,
Değer azlığının belirlenmesi amacıyla çalınan şeyin ikinci el piyasa değerinin hesaplatılmasının gerektiğine ilişkin karar,
Rögar kapağı, plaka, sürücü belgesi, kimlik belgesi ve bankamatik kartı gibi eşyaların hırsızlık suçuna konu olması halinde, ortaya çıkan tehlike veya bunların yeniden çıkartılması için sarf edilecek emek ve mesai vb.’de gözetilerek değer azlığı indirimi yapılmaması gerektiğine ilişkin karar,
Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2022/7110 E., 2022/12535 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇLAR : Nitelikli hırsızlık ve nitelikli hırsızlığa teşebbüs
HÜKÜMLER : İstinaf başvurusunun esastan reddi ve istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddi
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
I-Sanık hakkında katılan ...’e karşı nitelikli hırsızlık suçundan, katılan ...’a karşı nitelikli hırsızlığa teşebbüs suçundan kurulan hükümlerin temyiz incelenmesinde;
5271 sayılı CMK'nın 288. maddesinin ''Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.'', aynı Kanunun 294. maddesinin ''Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Temyiz sebebi ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir.'' ve aynı Kanunun 301. maddesinin "Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usûle ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar.'' şeklinde düzenlendiği de gözetilerek, sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde belirttiği sebeplere yönelik olarak yapılan incelemede;
31100 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 7242 sayılı Kanunun 10. maddesiyle 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinde yapılan değişikliğin infaz aşamasında gözetilmesi olanaklı görülmüştür.
Katılan ...’e yönelik nitelikli hırsızlık suçundan kurulan hükümde; hırsızlık suçuna konu eşyaların değeri, meydana gelen zararın ağırlığı dikkate alınarak TCK'nın 61. maddesi uyarınca temel ceza belirlenirken alt sınırdan uzaklaşılması gerektiğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.
Oluş ve dosya içeriğine göre, sanık hakkında nitelikli hırsızlık ve nitelikli hırsızlığa teşebbüs suçlarından kurulan hükümlerde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır.
Ayrıca dosyada CMK'nın 289. maddesinde sayılan hukuka kesin aykırılık hâllerinin herhangi birinin varlığı da tespit edilememiştir.
Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine göre, sanık hakkında nitelikli hırsızlık ve nitelikli hırsızlığa teşebbüs suçlarından kurulan hükümlerde, eleştiri dışında, ileri sürülen temyiz sebepleri yönünden bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, 5271 sayılı CMK'nın 302/1. maddesi uyarınca, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ ile tebliğnameye uygun olarak HÜKÜMLERİN ONANMASINA, dosyanın mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine,
II-Sanık hakkında müşteki ...’e karşı nitelikli hırsızlık suçundan kurulan hükmün temyiz incelenmesine gelince;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdiri ile ... Bölge Adliye Mahkemesi'nin kararına göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz nedenleri de yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Sanığın gece saat 21:00 sıralarında müştekinin oturduğu apartmanın ... katındaki deponun asma kilidini kırarak içeriden annesinden kalan iki adet bakır tencere ile boş valizi çalması şeklinde gerçekleşen olayda; sanığın müştekiye yönelik eylemi hakkında TCK’nın 142/2-h, 143/1 ve 58. maddeleri kapsamında mahkûmiyet hükmü verilmiştir. Herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin değer azlığı indirimi de uygulanmamıştır.
TCK'nın “Daha az cezayı gerektiren hâl” başlıklı 150/2. maddesinde; “Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilebilir.” denilmektedir.
Maddenin gerekçesinde ise; “Maddenin ikinci fıkrasında, yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılması gerektiği kabul edilmiştir.” açıklamasına yer verilmiştir.
TCK’nın 145. maddesiyle daha az ceza verilmesini gerektiren bir nitelikli hâl olarak “Değer azlığı”, hırsızlık suçu bakımından da suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak, ceza vermekten de vazgeçilebilir.” ibaresi ilâvesiyle- hüküm altına alınmış bir husustur.
Y.C.G.K.'nın 15.12.2009 günlü, 6/242-291 esas ve karar sayılı içtihadında belirtildiği üzere, 5237 sayılı TCK'nın 145. (veya 150/2) maddelerinde veya gerekçelerinde “Daha çoğunu alabilme olanağı varken yalnızca gereksinimi kadar ve değer olarak az olan şeyi alma” koşulu yoktur. Elbette değerin az olmasına ilaveten, daha çoğunu alma olanağı varken daha azı alınmış ise; bu maddeler sanık lehine uygulanmalıdır. Ancak; her iki maddenin, yalnızca bu tanımlamayla sınırlandırılması da olanaklı değildir.
TCK'nın 145 veya 150/2. maddeleri uyarınca faile verilen cezada indirim yapılabilmesi için malın değerinin az olması kural olarak yeterli olup, suç ve cezada kanunilik ilkesi ile aleyhe kıyas ve yorum yasağı gereği, kanunda bulunmayan başka bir koşul ihdas edilemez.
Hâkim indirim oranını TCK'nın 3. maddesinde öngörüldüğü üzere “İşlenilen fiilin ağırlığıyla orantılı” olacak şekilde saptamalıdır.
TCK'nın 145 ve 150/2. maddelerinin uygulanmasında hâkime geniş bir takdir yetkisi tanınmış olup, T.C. Anayasası’nın 141/3, 5271 sayılı CMK'nın 34, 223, 230 ve 289. maddeleri uyarınca sözü edilen yetki kullanılırken, keyfiliğe kaçmadan, her somut olaya uygun, yasal ve yeterli gerekçe göstermek suretiyle açıklanmalı ve uygulama yapılmalıdır.
Öte yandan hâkim, TCK'nın 145 veya 150/2. maddeleriyle kendisine tanınan takdir yetkisini kullanırken, evrensel ceza hukuku prensiplerinden olan ve ceza kanunlarımızın hazırlanmasında esas alınan, kanunilik, belirlilik, orantılılık ve ölçülülük ilkeleri, kıyas ve aleyhe yorum yasağı ile mükerrer değerlendirme yasağına uygun bir değerlendirme yapmak zorundadır.
Bu açıklamalardan değer az ise, verilecek cezadan mutlaka indirim yapılmalıdır gibi bir anlam da çıkartılmamalıdır. Diğer bir anlatımla indirim yapıp yapmama hususu her somut olayda özenle değerlendirilmelidir.
Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun Dairemizce benimsenen içtihatları uyarınca; rögar kapağı, plaka, sürücü belgesi, kimlik belgesi ve bankamatik kartı gibi eşyaların hırsızlık suçuna konu olması halinde, ortaya çıkan tehlike veya bunların yeniden çıkartılması için sarf edilecek emek ve mesai vb.’de gözetilerek değer azlığı indirimi yapılmamalıdır.
Bunun gibi kasten öldürme, kasten öldürmeye teşebbüs, cinsel istismar gibi ağır suçların yağma ile birlikte işlenmesi hallerinde değer azlığı indiriminin yapılmaması hukuka, vicdana ve adalete de uygun olacaktır.
Bu açıklamalardan sonra somut olay değerlendirildiğinde, müştekiye ait annesinden kalan iki adet bakır tencere ile boş valizin suç tarihi olan 01.03.2022 itibariyle paranın satın alma gücü ve günün ekonomik koşulları ile birlikte değerlendirildiğinde, değerlerinin tespit edilmesi gerekir.
Açıklanan nedenlerle; Müştekiye ait annesinden kalan iki adet bakır tencere ile boş valizin suç tarihindeki ikinci el değeri araştırılarak sonucuna göre sanık hakkında TCK'nın 145. maddesinde düzenlenen değer azlığına ilişkin ceza indiriminin değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz istemi bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 5271 sayılı CMK'nın 304/2. maddesi uyarınca yeniden incelenmek ve hüküm verilmek üzere dosyanın ... 4. Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmesine, 28/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Hırsızlık suçunun iş yeri dokunulmazlığını ihlal suçuyla birlikte işlenilmesine ilişkin karar,
Hırsızlık suçunun gerçekleşmesi akabinde çalınan malların yakılması halinde, hırsızlık suçunun gerçekleşmesi esnasında değil de sonradan mala zarar verme gerçekleşmiş olduğundan dolayı mala zarar verme suçundan hüküm kurulamayacağına ilişkin karar,
Hırsızlık eylemi tamamlandıktan sonra kendisine haber verilen sanık hakkında iştirak sebebiyle hüküm kurulamayacağına ilişkin karar,
Yargıtay 23. Ceza Dairesi 2015/14480 E., 2015/8232 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli hırsızlık, kamu malına zarar verme, iş yeri dokunulmazlığının ihlali
HÜKÜM : Mahkumiyet
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanıklar ... ve ...'in suç tarihinde, mağdur ... Cihanbeyli İşletme Şefliğine ait şantiyede bulunan kabloları çalmaya karar verdikleri, bu kapsamda şantiye duvarından içeri atlayarak kapısı açık olan depo içerisinde bulunan yaklaşık 94 kg ağırlığındaki iletişim kablolarını alıp, duvardan dışarı atmak suretiyle kabloları çalarak gölet yanına götürerek sakladıkları, daha sonra arkadaşları olan diğer sanık ...'ın yanına giderek kabloları çaldıklarını ve bu kabloları satmak için Konya'ya götürmeleri gerektiğini söyledikleri, sanık ...'ın da kabloları yaktıktan sonra nakletmek ve satmak üzere kendisini çağırmalarını söylediği, bunun üzerine sanıklar ... ve ...'in gölet kenarına sakladıkları kabloları parçalara ayırıp yakarak plastiklerini erittikleri, daha sonra diğer sanık ...'a kablolarını yaktıklarını haber vermeleri üzerine üç sanığın da suça konu kabloları iki çuval içerisine koyup Konya'ya gitmek üzere şehirlerarası yolda otostop yaptıkları sırada olayı ihbar alan kolluk kuvvetlerini görmeleri üzerine olay yerinde içerisinde kablo bulunan çuvalları bırakarak kaçtıkları, sanıklar ... ve ...'in bu surette nitelikli hırsızlık, iş yeri dokunulmazlığını ihlal etme ve kamu malına zarar verme suçlarını, sanık ...'ın da nitelikli hırsızlık ve kamu malına zarar verme suçlarını işlediği iddia ve kabul olunan somut olayda,
Sanık ... ve ...'in suç tarihinde birlikte mağdura ait şantiyedeki depoya girmek suretiyle iş yeri dokunulmazlığını birlikte ihlal ettikleri anlaşıldığından, TCK 119/1-c maddesi gereğince sanıklar ... ve ...'e iş yeri dokunulmazlığını ihlal suçundan verilen cezanın artırılması gerektiğinin gözetilmemesi, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
A) Sanık ... hakkında nitelikli hırsızlık ve iş yeri dokunulmazlığını ihlal etme suçlarından verilen mahkumiyet hükmüne yönelik, sanık ... müdafiinin temyiz itirazlarının incelenmesinde,
Olay yeri tespit tutanağı, sanıkların samimi ikrarı ve tüm dosya kapsamından sanık ...'in diğer sanık ... ile birlikte mağdura ait depoya girmek suretiyle kabloları çaldığı anlaşıldığından, nitelikli hırsızlık ve iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçlarının oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık ... müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
B) Sanık ... hakkında nitelikli hırsızlık ve iş yeri dokunulmazlığını ihlal etme suçlarından verilen mahkumiyet hükmüne yönelik, sanık ... müdafiinin temyiz itirazlarının incelenmesinde,
Olay yeri tespit tutanağı, sanıkların samimi ikrarı ve tüm dosya kapsamından sanık ...'in diğer sanık ... ile birlikte mağdura ait depoya girmek suretiyle kabloları çaldığı anlaşıldığından, nitelikli hırsızlık ve iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçlarının oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık ... müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanık hakkında tekerrüre esas alınan Cihanbeyli Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2009/148 E- 2010/190 K sayılı ilamın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar olduğunun anlaşılması karşısında tekerrüre esas alınamayacağı gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş, sanık ... müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı Kanun'un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, sanık ...'e ilişkin nitelikli hırsızlık ve iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçlarından kurulan hüküm fıkralarından TCK'nın 58. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümlerin çıkartılarak sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
C) Sanıklar ..., ... ve ... hakkında verilen kamu malına zarar verme ve sanık ... hakkında verilen nitelikli hırsızlık suçundan verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik, sanık ... ve ... müdafiileri ile sanık ...'ın temyiz itirazlarının incelenmesinde,
Sanık ... sanıklar ... ve... müdafiilerinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
1) Sanıklar...ve .. suça konu kabloları mağdura ait depodan çaldıkları sırada depoya her hangi bir zarar vermedikleri, suça konu kabloları çalıp göletin kenarına sakladıktan ve hakimiyet alanlarına aldıktan sonra naklinin ve satışının daha kolay olması için suça konu kabloları parçalayarak yaktıkları, dolayısıyla hırsızlık suçunun konusunu çalınan kablolar oluşturduğundan, malın çalınması ve sonrasında verilen zarardan dolayı ayrıca mala zarar verme suçundan ceza verilemeyeceği gözetilmeden, yazılı şekilde sanıklar ..., ... ve ... hakkında kamu malına zarar verme suçundan mahkumiyetlerine karar verilmesi,
2) Sanık ... hakkındaki nitelikli hırsızlık suçundan verilen hükme ilişkin yapılan incelemede ise: sanık ...'ın, her hangi bir iştiraki olmaksızın diğer sanıkların hırsızlık eylemini gerçekleştirdikten sonra, suç konusu kabloların yakılması konusunda talimat vermek ve nakline yardım etmeye çalışmaktan ibaret eyleminin TCK'nın 165. maddesinde düzenlenen ve suç eşyasının satılması, kabul edilmesi, devredilmesi kapsamında kalmayacağı, dolayısıyla “Suç eşyasının satın alınması ve kabul edilmesine” teşebbüs suçuna vücut vermeyeceği anlaşıldığından tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiş olup;
...'ın diğer sanıklar ... ve ...'in işlemiş oldukları nitelikli hırsızlık eylemine iştirakinin olmadığı, diğer sanıkların suça konu kabloları mağdura ait depodan çalıp gölete sakladıktan sonra, yani hırsızlık eylemi tamamlandıktan sonra sanık ...'a haber verdikleri, dolayısıyla sanığın hırsızlık eylemine bir iştirakinin olmadığı anlaşıldığından, nitelikli hırsızlık suçundan beraati yerine yardım eden sıfatıyla mahkumiyetine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar ... ve ... müdafiileri ile sanık ...'ın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 16/12/2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Hırsızlık suçunda iştirak,
Hırsızlık suçunda iştirak iradesi ile hareket edildiğine dair delillerin nelerden ibaret olduğunun hükümde gösterilmesi gerektiğine ilişkin karar,
Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2021/4869 E., 2021/20700 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli hırsızlık
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
TEMYİZ EDENLER : Sanık ... müdafii, sanık ... müdafii, sanık ...
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
I-Sanık ... hakkında nitelikli hırsızlık suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hâkimin takdirine göre sanık ... müdafii’nin temyiz itirazı yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,
II-Sanıklar ... ve ... hakkında nitelikli hırsızlık suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Sanıklar ... ve ... tüm aşamalarda, sanık ...'un, alacağına mahsuben suça konu motoru aldığını kendilerine söylediğini, kendilerinin de sanık ...’e motoru araca yüklemekte yardım ettiklerini, hırsızlık yaptıklarını bilmediklerini beyan ettikleri, sanık ...'un da sanıklar ... ve ...’nın, katılanın bilgi ve rızası dışında motoru aldıklarını bildiklerine dair bir beyanı olmadığı gibi, motoru sattığında aldığı paradan adı geçen sanıklara para vermediğini ifade ettiği, dosyadaki tüm beyanlar nazara alındığında, yalnızca motoru geldikleri araca yüklemekte yardım eden sanıklar ... ve ...'nın, hırsızlık kastı ve sanık ...'un eylemine iştirak iradesi ile hareket ettiklerine dair delillerin nelerden ibaret olduğu hükümde gösterilmeden mahkumiyetlerine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... müdafii ve sanık ...'nın temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 30/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Hırsızlık suçunda etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına ilişkin karar,
Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2021/11761 E., 2022/7783 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Nitelikli hırsızlık, iş yeri dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
I-Sanık hakkında iş yeri dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre sanığın temyiz istemleri yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,
II-Sanık hakkında nitelikli hırsızlık suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz istemleri de yerinde görülmemiştir.
Ancak; Hırsızlık şüphesiyle sanık ... ile temyiz dışı ... ve ...’a ulaşılması neticesinde, suçlamayı kabul eden sanıkların kasayı attıkları yeri gösterdikleri ve bir takım evrakın iadesini sağladıkları anlaşılmakla, mağdurdan soruşturma aşamasında gerçekleşen kısmi iade nedeniyle etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına rızası olup olmadığı sorularak sonucuna göre sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 168/1-4. maddesinde tanımlanan etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma olanağının tartışılması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,
Kabule göre de,
Etkin pişmanlık maddesinin TCK'nın 168. maddesi yerine 186. maddesi olarak yazılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz istemi bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 24/05/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Hırsızlık suçunun teşebbüs aşamasında kalmış olması nedeniyle etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanamayacağına ilişkin karar,
Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2017/2527 E., 2018/5815 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli hırsızlık ve nitelikli mala zarar verme
HÜKÜM : Hükümlülük
Gereği görüşülüp düşünüldü:
1- Sanık hakkında kamu malına zarar verme suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz incelemesinde;
Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre katılan ... vekilinin sebebe dayanmayan, sanık müdafinin lehe hükümlerin tartışılması gerektiğine yönelik ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
2- Sanık hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde ise;
Yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Teşebbüs aşamasında kalan suçlarda etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma olanağı bulunmayıp, somut olayda da koşulları oluşmadığı halde sanık hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması,
Yasaya aykırı, katılan vekilinin ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 23.05.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
NOT: Hırsızlık suçuna ilişkin olarak Ankara Ceza Avukatı Delil Hukuk Bürosu ile iletişime geçip randevu ve hukuki danışmanlık alabilirsiniz: Buraya Tıklayarak Bize Ulaşın
Comments