top of page
  • Avukat Baran DELİL

İş Kazasının Tespiti Davası 2024

Delil Hukuk Bürosu

iş kazasının tespiti davası
 

Makale İçeriği:

 

İş Kazası Nedir?


İş kazası, işçinin işyerinde veya işverenin görevlendirmesi ile işyeri dışında çalışma fiilini sürdürdüğü esnada meydana gelen ve işçinin hemen veya sonradan, maddi veya manevi(bedenen veya ruhen) engelli hale gelmesine sebebiyet veren olaydır. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunumuzun 13. maddesinin 1. fıkrasında hangi durumların hukuken iş kazası niteliği taşıyacağı hususu düzenlenmiştir.


5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunumuzun 13/1. Maddesine Göre: "İş kazası; a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle, c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, d) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaydır."

5510 sayılı kanun uyarınca zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası sayılması için:

  1. Sigorta olayına maruz kalan kişinin, sigortalı olması ve

  2. Sigorta olayının, yukarıda alıntılamış olduğumuz 5510 sayılı Kanun'un 13. maddesinde sınırlı olarak sayılan hallerden biri sonucunda meydana gelmiş olması

şartları birlikte aranmaktadır(Bakınız: Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2016/4338 E., 2017/6144 K. sayılı kararı)


Örneklerle somutlaştırmamız gerekirse:

  1. İşçinin işyerinde çalışırken beyin kanaması veya kalp krizi geçirmesi,

  2. İşveren tarafından sağlanan servis aracı ile işe giderken veya işten eve dönerken trafik kazası geçirmesi,

  3. İşverenin görevlendirmesi ile işyeri dışında bulunan bir yere iş için gönderilmesi durumunda kaza geçirmesi

gibi haller iş kazası sayılmaktadır.


Bu makalemiz özel olarak iş kazası tespiti davalarına ilişkin olup, genel olarak iş kazaları hakkında detaylı bilgi edinmek için konuya ilişkin makalemizi inceleyebilirsiniz: İş Kazası Nedir?



İş Kazasının Tespiti Nasıl Sağlanır?


İş kazası niteliğini haiz bir olayın gerçekleşmesi durumunda işveren tarafından derhal kolluk birimlerine bildirimde bulunulmalı, işçinin sağlık durumu mümkün mertebe güvence altına alınmalı, kaza tespit tutanağı tutulmak suretiyle yaşanan kazanın belgelenmesi sağlanmalı ve 3 günlük yasal süre içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumu'na(SGK) bildirimde bulunulması gerekir.


İşveren tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu'na bildirimde bulunulmaması durumunda ya da işveren tarafından bildirimde bulunulmakla birlikte, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından olayın "iş kazası" olarak nitelendirilmemesi halinde işçi tarafından iş kazasının tespiti davası açılabilir ve yaşanan olayın iş kazası olduğunun tespit edilmesi mahkemeden talep edilebilir.


a) İş Kazası Tespit Tutanağı


İş kazası tespit tutanağı, olay yerine gelen kolluk kuvvetleri tarafından tutulabileceği gibi işveren tarafından da tutulabilir. Uygulamada genellikle işyeri organizasyonunda iş kazası gibi olguları raporlamakla görevli olan insan kaynakları ya da iş güvenliği uzmanları tarafından tutulan iş kazası tespit tutanakları işveren tarafından kuruma yapılacak olan bildirim ekinde yer alabilir. Kaza geçiren işçinin bilgileri, kazanın meydana geliş şekli ve zamanı gibi detayları ihtiva eden iş kazası tespit tutanağı, iş kazasına ilişkin hukuki uyuşmazlıklar açısından da delil teşkil edecek nitelikte bir belgedir.


b) İşveren Tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu'na(SGK) Bildirim


İşveren, iş kazası niteliği taşıyan olayları 3 iş günü içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumu'na doğrudan veya taahhütlü posta yoluyla bildirmek durumundadır. Aksi takdirde işçiye Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödenecek olan geçici iş göremezlik ödeneğinin bildirim tarihine kadar işveren tarafından ödenmesi vb. çeşitli idari yaptırımlarla karşılaşılması söz konusu olabilmektedir. Söz konusu iş kazası, işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmişse, üç günlük bildirim süresi iş kazası olayının öğrenilmesi tarihinden başlayacaktır.


c) İşçi Tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu'na(SGK) Bildirim


İşveren tarafından kuruma bildirim herhangi bir nedenle sağlanmamışsa, işçi de iş kazasına ilişkin belgelerini toplayıp Sosyal Güvenlik Kurumu'na sunarak olayın iş kazası olarak kabulünü talep edebilir.


Yargıtay 21. Hukuk Dairesi tarafından 2015/2558 E., 2015/5241 K. numarası ile verilmiş olan kararda:

"Yapılacak iş; olayın Kurumca iş kazası olarak kabul edilip edilmediğinin belirlenmesi için davacı tarafa Kuruma müracaat edilmek üzere önel vermek; olayın Kurum tarafından iş kazası olarak nitelendirilmemesi halinde; ... ... Kurumuna ve hak alanını etkileyeceğinden dolayı işveren aleyhine “iş kazasının tespiti” davası açması için davacı tarafa önel vermek, açılacak tespit davasını bu dava için bekletici sorun yaparak, verilen önelin sonucuna göre tüm delilleri bir arada değerlendirerek karar vermekten ibarettir." ifadeleriyle işçinin de Sosyal Güvenlik Kurumuna iş kazasının tespiti başvurusunda bulunmasının mümkün olduğu hususu vurgulanmıştır.


d) Dava Yoluyla İş Kazasının Tespiti


İşçi veya işveren tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu'na bildirime rağmen SGK tarafından olayın iş kazası olduğuna dair karar verilmemişse, görevli ve yetkili mahkemeye başvuru yapılarak olayın iş kazası olduğunun tespiti mahkemeden talep edilebilir. Uygulamada genellikle "iş kazasının tespiti davası" veya "iş kazası tespit davası" olarak adlandırılan bu davalara ilişkin olarak makalemizin devamında detaylı bilgilendirme yapmaya çalışacağız.



İş Kazasının Tespiti Davası


İş kazası nedeniyle işçiye çeşitli haklar tanınmıştır. Bunların başında: geçici iş göremezlik ödeneği, sürekli iş göremezlik ödeneği, iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat gibi hak ve alacaklar gelmektedir. Ancak tüm bu hak ve alacaklar, işçinin yaşadığı zararlandırıcı olayın hukuken "iş kazası" niteliğine sahip olmasını gerektirmektedir. Örneğin, SGK tarafından iş kazası olarak nitelendirilmemiş olan bir olaya ilişkin olarak iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası açan işçiye, öncelikle iş kazasının tespiti davasını açması için süre verilmekte ve bu husus tazminat davası açısından bekletici mesele yapılmaktadır.


Bir kazanın iş kazası niteliğinde olup olmadığı olgusunun tespitinde öncelik, Sosyal Güvenlik Kurumu'nun tespitidir. İşveren, 3 günlük yasal süre içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumu'na iş kazası bildiriminde bulunmalıdır. Ancak Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yaşanan olayın iş kazası olarak kabul edilmemesi durumunda işçi tarafından olayın iş kazası olduğunun tespitine yönelik olarak dava açılabilir.


Bakınız, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2015/2558 E., 2015/5241 K. sayılı kararında:

"...zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası niteliğinde olup olmadığı öncelikle Kurum tarafından tespit olunacak bir husustur. Kurumun bir olayı iş kazası kabul etmemesi durumunda ilgililer işverenin yanında Kurumu da hasım göstererek iş kazası tespit davası açabilirler. Bunun yanında aksine olarak Kurumun bir olayı iş kazası kabul etmesi halinde ise ilgililer Kurumu da hasım gösterecekleri bir dava ile yine olayın iş kazası olmadığının tespitini her zaman mahkemelerden isteyebilirler. Bir olayın iş kazası olup olmadığının açık bir şekilde ortaya konulmasının zararlandırıcı olaya dair yapılacak yargılamada mahkemelerin görevine ilişkin de neticelerinin bulunması nedeniyle önemli olup bu ihtilaf yani olayın iş kazası olup olmadığına dair ihtilaf öncelikle Kurumun yapacağı tahkikata sonrasında ise tarafların açacağı tespit davalarının neticesine bağlı bir ihtilaf olup açılan tazminat davalarında öncelikle çözümü gereken bir husustur." ifadeleriyle, bir olayın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından iş kazası olarak kabul edilmemesi durumunda işçi tarafından iş kazası tespit davası açılabileceği hususu açıkça belirtilmiştir.


Bununla birlikte, iş kazasının tespiti davası işveren tarafından da açılabilmektedir. İşveren, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından bir olayın iş kazası olarak tespit edilmesi üzerine yaşanılan olayın iş kazası olmadığının tespitini talep edebilir.


a) İspat ve Deliller


Mahkeme huzurunda iş kazası olduğu iddia edilmekte olan olayın, iş kazası olduğunun tespit edilebilmesine istinaden mevzuatta özel olarak düzenlenmiş olan herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Dolayısıyla iş kazası tespit davalarının her türlü hukuka uygun delil ile ispat edilmesi mümkündür.


Uygulamada genellikle işyeri giriş çıkış kayıtları, kamera kayıtları, tanık beyanı, iş kazası tespit tutanağı, hastane kayıtları, olay yerine intikal eden kolluk kayıtları, telefon kayıtları, e-posta yazışmaları ve mesajlaşma ekran görüntüleri ile maaş bordrosu gibi deliller kullanılmaktadır.


Ancak her somut olay kendi özelinde değerlendirilmeli, ispat güçlüğü ile karşılaşıldığında hangi delillerin kullanılabileceğine ilişkin olarak yaratıcı düşünülmeli ve hukuka uygun nitelikte bulunan her türlü yasal delilden faydalanılmalıdır.


Tüm bunlara ek olarak, iş kazası tespitinde öncelik, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından olayın iş kazası olduğunun tespit edilmesidir. Dolayısıyla Kurum'a başvuru yapılmaksızın doğrudan iş kazası tespiti davasının açılması makul olmayacağı gibi, usul ekonomisine de aykırı olacaktır. Bu nedenle dava açılmadan önce Sosyal Güvenlik Kurumu'na başvuru yapılmalıdır, yapılan başvuru üzerine kurum tarafından başvurunun reddine karar verilmişse ilgili başvuru ve ret yazısı da delil olarak dosya muhteviyatına kazandırılmalıdır. Böylece tespit davasının açılmasında hukuki yararın bulunup bulunmadığı hususuna da netlik kazandırılmış olacaktır.


b) Davanın Tarafları


İş kazası tespit davası, genellikle işçi tarafından açılır. Bu nedenle genellikle davacı, işçi olmaktadır. Ancak yukarıda kısaca değindiğimiz üzere işveren tarafından da iş kazası tespit davası(yaşanan olaya ilişkin olarak iş kazası olmadığının tespiti talepli dava) açılabilmektedir. Ancak genellikle bu davanın işçi tarafından açıldığını söylememiz hatalı olmayacaktır.


Davalı ise, işveren ve Sosyal Güvenlik Kurumu'dur. İş kazasının tespiti davasında Sosyal Güvenlik Kurumu, karar sonucunda işçiye geçici iş göremezlik ve/veya sürekli iş göremezlik ödeneği gibi ödemelerde bulunması gerekeceğinden dolayı taraf gösterilir. İşveren de kendi hak alanının söz konusu tespitten etkileneceği için(maddi ve manevi tazminat ödeme ihtimaline binaen) taraf olarak gösterilmelidir.


Ayrıca iş kazası sonucunda ölüm meydana gelmişse, ölenin yakınları da iş kazasının tespitini talep etme hakkına sahip olacaklardır.


c) Zorunlu veya İhtiyari Arabuluculuk


7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunumuzun 3. maddesinin 3. fıkrasına göre iş kazasının tespiti davalarında dava şartı arabuluculuk söz konusu değildir. Dolayısıyla ilgililer tarafından bu davaya başvurmadan önce arabulucuya başvuru zorunluluğu yoktur. Ancak taraflarca ihtiyari arabuluculuk sürecinin yürütülmesinin önünde herhangi bir yasal engel bulunmamaktadır.


d) Görevli ve Yetkili Mahkeme


İş kazası tespiti davalarında görevli mahkeme, İş Mahkemeleridir. İş Mahkemesi bulunmayan yerlerde, Asliye Hukuk Mahkemeleri bu davalara İş Mahkemesi sıfatıyla bakar.


İş kazası tespiti davalarında yetkili mahkeme ise, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunumuzun 6. maddesi uyarınca:

  1. Davalı gerçek veya tüzel kişinin, davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi,

  2. İşin veya işlemin yapıldığı yer mahkemesi,

  3. Davalı birden fazla ise(birden çok işveren mevcut ise) bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesi,

yetkili mahkemelerdir.



İş Kazası Tespitinin İşçinin Hakları Açısından Önemi


İşçi açısından yaşanılan bir olayın iş kazası olduğunun yasal olarak tespitinde çok önemli hak ve menfaatler söz konusu olmaktadır. Bunların başında: İş kazası nedeniyle işverenden alınması muhtemel olan maddi ve manevi tazminat, geçici iş göremezlik ödeneği, sürekli iş göremezlik ödeneği, ölüm geliri, ölenin yakınlarına cenaze yardımı, ölenin yakınlarından gelir bağlanan kız çocuklarına evlenme yardımı gibi haklar gelmektedir.


Ayrıca unutulmamalıdır ki, iş kazası tespiti yalnızca işçiyi etkilememekte; eğer meydana gelen iş kazası sonucunda işçi vefat etmişse, işçinin yakınları açısından da çeşitli sosyal hak ve güvencelerin elde edinilebilmesi açısından önem arz etmektedir.


a) Maddi ve Manevi Tazminat


İş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebinde bulunulabilmesinin ön şartı, yaşanılan olayın iş kazası olduğuna ilişkin olarak resmi bir kabulün mevcut olmasıdır. Bunun için Sosyal Güvenlik Kurumu'nun kabulü yeterli olmaktaysa da, yukarıda belirtmiş olduğumuz nedenlerle Kurum tarafından olayın iş kazası olarak nitelendirilmemesi durumunda iş kazasının tespiti davası açılması gerekir.


Yaşanan zararlandırıcı olayın iş kazası olduğuna ilişkin bir tespit söz konusu olmaksızın, iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebiyle dava açılması durumunda davacıya Sosyal Güvenlik Kurumu'na başvuruda bulunması ve başvurudan sonuç alamaması halinde iş kazası tespiti davası açması için süre verilir.


İş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davalarına ilişkin olarak detaylı bilgi edinmek için tıklayınız: İş Kazası Nedeniyle Tazminat Davası


b) Geçici İş Göremezlik Ödeneği


Geçici iş göremezlik, iş kazası durumunda Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yetkilendirilen hekim veya sağlık kurulu raporlarında belirtilen istirahat süreleri müddetince geçici olarak çalışamama halidir. İşçinin iş kazası nedeniyle geçici olarak çalışamadığı bu sürelere istinaden, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından işçiye "geçici iş göremezlik ödeneği" adı altında parasal yardım sağlanır.


c) Sürekli İş Göremezlik Geliri


İş kazası sonucunda meslekte kazanma gücünün en az %10 oranında azalmış bulunduğu, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yetkilendirilen sağlık kurulları tarafından verilen raporlarla tespit edilen işçilere Kurum tarafından bağlanan gelirdir.


d) Maluliyet ve Malul Aylığı


Malul, sakat veya hasta kimse anlamına gelen kelimedir. İş kazalarına ilişkin uygulamalarda maluliyetin şartları:

  • İş kazası neticesinde çalışma gücünü veya meslekte kazanma gücünü en az %60 yitirmiş olmak,

  • 10 yıllık sigorta süresini ve 1800 prim gününü doldurmuş olmak

şeklinde kısaca sayılabilir. Tabii belirtmemiz gerekir ki: Esasen malul aylığına hak kazanılabilmesi için işçinin çalışma gücü ya da meslekte kazanma gücünde meydana gelen azalmanın spesifik olarak iş kazası olması gerekmemekte, %60 oranı ile üzerinde azalma meydana gelmiş olması yeterlidir. Ancak çalışma veya meslekte kazanma gücünde meydana gelen azalma iş kazası sonucunda da meydana gelmiş olsa, %60 oran şartının diğer şartlarla birlikte mevcut olması halinde kişi malul sayılmaktadır.


e) Diğer Sosyal Hak ve Güvenceler


Tüm bu yukarıda saymış olduklarımıza ek olarak, yaşanılan bir zararlandırıcı olayın iş kazası olarak nitelendirilmesinde çok daha fazla hak ve güvencenin kazanımı veya kaybedilmesi söz konusu olabilir. Örneğin: İş kazası sonucunda vefat eden işçinin yakınlarına bağlanacak olan ölüm geliri, ölenin gelir bağlanmış olan kız çocuklarına verilecek olan evlenme yardımı gibi haklar, yaşanılan olayın iş kazası olarak nitelendirilmesine bağlı sonuç doğurabilmektedir.


 

İş Kazasının Tespiti Davasına İlişkin Yargıtay Kararları

 
  • İş kazasının tespiti şartlarına ilişkin karar,

  • İş kazasının tespitine ilişkin davaların kamu düzenini ilgilendirdiğine ilişkin karar,

  • İş kazasının tespiti davalarının kamu düzenini ilgilendiriyor olmasından dolayı mahkemece resen araştırma yapılması gereken hususları ihtiva ettiğine ilişkin karar,

  • İş kazasının tespiti davasında bordro tanıklarının da mahkeme huzurunda dinlenmesi gerekeceğine ilişkin karar,

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2016/4338 E., 2017/6144 K. sayılı kararı

"...

...

... İş kazasının tespiti istemine ilişkin bu tür davalar 506 sayılı Yasa'nın 11. maddesinden ( 5510 sayılı Yasa'nın 13.maddesinden ) kaynaklanmaktadır. Anılan maddeye göre iş kazası;

a) sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,

b) işveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla,

c) sigortalının, işveren tarafından görev ile başka bir yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,

d) sigortalıların işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmeleri sırasında sigortalıyı hemen veya daha sonra bedence veya ruhça arızaya uğratan olaylardır.


Zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası sayılması için,

1) sigorta olayına maruz kalan kişinin sigortalı olması,

2) sigorta olayının maddede sayılı sınırlı olarak belirtilen hal ve durumlardan birinde meydana gelmesi koşuldur.


Başka bir anlatımla, sigorta olayının, iş kazası sayılabilmesi için iki koşulun birlikte gerçekleşmesi zorunlu olup iş kazası tespiti davaları bakımından özel olarak belirlenmiş bir ispat yöntemi de yoktur. Bu davaların her türlü delille ispatı mümkündür.

Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının 17.4.2014 tarihinden itibaren hastane raporlarının bulunduğu, davalı işyerinde satış danışmanı olarak çalıştığı, kaza tarihinde fiilen 5 kişinin davalı işyerinde çalıştığı, 29.04.2015 tarihli müfettiş raporunda kazanın işyerinde veya işveren tarafından yürütülmekte olan bir iş nedeniyle meydana geldiği tespit edilemediği belirtilerek iş kazası sayılmadığı, davacı tanıklarının dinlendiği anlaşılmaktadır.

Somut olayda; yeterli araştırma yapılmadan sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur.

Mahkemece yapılacak iş; öncelikle uyuşmazlık konusu dönemi kapsayacak şekilde Kurumdan dönem bordrolarını getirtmek, getirtilen dönem bordrolarından bordro tanıklarını resen tespit edip beyanlarını almak ve davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp araştırma genişletilerek tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre karar vermekten ibarettir.

Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. ...

...

..."


 
  • Sigortasız çalışma ilişkilerinde iş kazalarının tespitine ilişkin karar,

  • Sigortalılık süresinin tespiti(hizmet tespiti davası) ile iş kazasının tespiti arasındaki ilişkiye dair karar,

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2013/15990 E., 2013/19778 K. sayılı kararı

"...

...

... Davacı, davalılardan işverene ait bahçedeki çalışmalarının hizmet sözleşmesine dayalı olduğunu belirterek, bahçede ceviz toplarken ağaçtan düşmesi sonucu maluliyetiyle sonuçlanan 14.09.2008 tarihli kazanın iş kazası olduğunun tespitini istemiş; Mahkemece, Kurum kontrol memuru tarafından düzenlenen raporda, davacının çalışmalarının hizmet sözleşmesine dayalı olmadığı, olayın da iş kazası sayılamayacağının belirtildiği; davacı tarafından sigortalılık süresinin tespitine ilişkin dava açılıp, tespit kararı verilmesi durumunda, davaya konu olayın da iş kazası olacağının anlaşılacağı, hizmet süresinin tespitine ilişkin dava açmayan davacının, bu aşamada olayın iş kazası olduğunun tespiti isteminde hukuki yararının bulunmadığı gerekçesi ile, davanın reddine karar verilmiştir.

Davacının, sigortalılık süresinin tespitini istemeksizin, kısa vadeli sigorta kollarından sağlanacak sigorta yardımlarına ilişkin olarak, olayın iş kazası olduğunun tespitini istemesinde hukuki yararı bulunmakta olup; anılan sigorta yardımlarına ulaşmak için sigortalılık süresinin tespiti davası açmaya zorlanması isabetsizdir. Mahkemece, davalılardan Kurum tarafından, olayın iş kazası olarak kabul edilmeyip, cevap dilekçesi ile davanın reddine karar verilmesinin istenildiği hususu da gözetilerek; işin esasına girilip, davacının çalışmalarının hizmet sözleşmesinin unsurlarını taşıyıp-taşımadığı, davacının, anılan çalışmalar nedeniyle sigortalı sayılıp-sayılmayacağı, olayın, sigortalı olarak çalışılırken meydana gelip-gelmediği, sonucunda da, davaya konu olayın iş kazası olarak nitelendirilip -nitelendirilemeyeceği araştırılıp, tartışılarak sonucuna göre karar verilmelidir.

Mahkemenin yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, hatalı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. ...

...

..."


 
  • Yaşanılan olayın iş kazası olduğunun tespitine istinaden Sosyal Güvenlik Kurumu'na yapılan başvuruya uzun süre cevap verilmemesi durumunda, davacının iş kazasının tespiti davası açmasında hukuki yararı bulunduğuna ilişkin karar,

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2016/11397 E., 2016/13826 K. sayılı kararı "...

...

...

Dava; hukuki nitelikçe meydana gelen kazanın iş kazası olduğunun tespitine karar verilmesi istemine ilişkin olup, uyuşmazlık; davacının bu davayı açmasında hukuki yararı bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

Somut olayda, davacının iş kazasının tespiti için ....' ya müracaat ettiği, Kurumun soruşturmayı yargılama aşamasında henüz sonuçlandırmadığı , davacı ile işveren arasında derdest ... İş Mahkemesinde görülen tazminat davasında, olayın iş kazası olup olmadığının tespiti için bu dosyanın bekletici mesele yapıldığı anlaşılmaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumuna ve hak alanını etkileyeceğinden dolayı işveren aleyhine açılan iş kazası olduğunun tespiti davası, sigortalının da hak alanını ilgilendirir. Nitekim, bu karar ile davalı Kurum (tespit kararı verildiğinde) iş kazası sonucu iş göremez duruma giren sigortalıya gelir bağlayacaktır. Öte yandan, davacının iş kazası tespiti talebinin Kurumca reddedilmediği veya reddedilmiş sayılmadığı belirtilmişse de, dosyadaki belgelerden davacının 15.12.2014 tarihli iş kazası tespiti başvurusuna bir yılı aşkın bir sürede olumlu ya da olumsuz bir cevap verilmediği de açıktır. Mahkemece, esasa girilerek bir karar verilmesi gerekirken, davacının hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi bozma nedenidir.

O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. ...

...

..."


 
  • İş yerinde kalp krizi geçirilmesinin iş kazası olarak kabul edilmesi gerekeceğine ilişkin karar,

  • Yaşanılan olayın iş kazası olduğunun tespitinde dikkate alınması gereken hususlara ilişkin karar,

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2013/3429 E., 2013/26001 K. sayılı kararı

"...

...

... Uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan ve davanın yasal dayanaklarından biri 5510 sayılı Kanunun 13. maddesine göre iş kazası; "Madde 13- İş kazası; a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, b)(Değişik bend:17.04.2008-5754 S.K./8.mad) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle, c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, .... meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olaydır." şeklinde tanımlanmıştır.

Olayın, işkazası olarak kabul edilebilmesi için; olaya, maruz kalan kişinin 5510 sayılı Kanunun 4. maddesi anlamında sigortalı olması, olayın, 5510 sayılı Kanunun 13. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak belirtilen hal ve durumlardan birinde meydana gelmesi koşuldur. Başka bir anlatımla, olayın, iş kazası sayılabilmesi için iki koşulun birlikte gerçekleşmesi zorunludur. Taraflar arasında, sigortalının, kalp krizi geçirdiği tarihteki çalışmasının hizmet sözleşmesine dayalı olduğu, ölümle sonuçlanan olayın, kalp krizi sonrasında meydana geldiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Hukuk Genel Kurulunun 13.10.2004 tarih ve 2004/21-529 Esas, 2004/527 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; “… yasanın iş kazasını sigortalıyı zarara uğratan olay biçiminde nitelendirmiş olması illiyet (nedensellik) bağını iş kazasının bir unsuru olarak ele almayı gerektirmiştir. Ne var ki, burada aranan “uygun illiyet (nedensellik) bağı” olup, bu da yasanın aradığı hal ve durumlardan herhangi birinde gerçekleşme olgusu ile sonucun birbiriyle örtüşmesi olarak anlaşılmalı, yasada olmadığı halde, herhangi başkaca kısıtlayıcı bir koşulun varlığı aranmamalıdır. Kısacası; anılan yasal düzenleme, sosyal güvenlik hukuku ilkeleri içinde değerlendirilmeli; maddede yer alan herhangi bir hale uygunluk varsa zararlandırıcı sigorta olayının kaynağının işçi olup olmaması ya da ortaya çıkmasındaki diğer etkenlerin değerlendirilmesinde dar bir yoruma gidilmemelidir…"

Yukarıda belirtilen hukuki ve fiili durumlar ışığında, somut olayda, sigortalının, işyerinde çalışırken geçirdiği kalp krizi sonrasında, bedence arızaya uğradığı ve öldüğü hususu gözetildiğinde, olayın iş kazası olduğunun kabulü gerekir.

O hâlde, davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. ...

...

..."


 
en iyi işçi avukatı

bottom of page