top of page
  • Avukat Baran DELİL

Gaiplik Kararı Davası ve Miras Hukuku ile Aile Hukukuna Dair Sonuçları 2024

Delil Hukuk Bürosu

gaiplik davası
 

Makale İçeriği:

 

Gaiplik Nedir?


Gaiplik, ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık bulunması halinde, kanunda belirtilmiş olan ilgili kişilerin başvurusu üzerine mahkeme tarafından hükme bağlanan bir medeni hukuk müessesesidir. Ölüm karinesinden farklı olarak, gaiplik halinde kişinin ölümüne kesin gözüyle bakılacak bir durum söz konusu değildir, bu açıdan kelimelerin doğru kullanımı ve doğru anlaşılması son derece önemlidir. Ölüm karinesinde kişi, ölümüne kesin gözüyle bakılacak bir durum içerisinde kaybolmuşken; gaiplik kararının verilmesi gereken hallerde, kişinin ölümü hakkında yalnızca kuvvetli olasılık söz konusudur. Gaip kelimesi bu anlamda: Göz önünde olmayan, hazır bulunmayan, nerede olduğu bilinmeyen anlamlarına daha yakın bir şekilde hukuk terminolojisine dahil edilmiştir. Gaipliğe ilişkin hükümler, Türk Medeni Kanunumuzun 32. ve 35. maddeleri arasında düzenlenmiş bulunmaktadır.


Burada kişinin yaşayıp yaşamadığının kimi, neden ilgilendirdiği sorusu sorulabilir. Ancak bir kimsenin yaşamakta olup olmadığı hususu, birden fazla hukuki menfaati ilgilendiren bir konudur. Gaiplik halinde, kaybolmuş olan kişinin menfaati ile onun(evli ise) eşinin ve diğer mirasçılarının aile hukuku ve miras hukukuna ilişkin menfaatleri karşı karşıya gelmektedir denilebilir. Kanunkoyucu da bu menfaat çatışmasının bilincinde olarak gaiplik kararı yoluyla menfaatler dengesini sağlamayı amaç edinmiştir.



Gaiplik Kararı Davası


Türk Medeni Kanunumuza göre gaiplik, mahkeme tarafından hükme bağlanması gereken bir karardır. Kanunda sayılmış olan gaiplik şartlarının mevcut olması halinde, yine kanunda sayılan ilgililer tarafından açılacak olan gaiplik davası, hakkında gaiplik kararı istenilen kişinin kişiliğini, hukuken sona erecek nitelikte bir statü içerisine dahil ettiği için büyük bir titizlikle yürütülmeli ve usuli gereklilikler hatasız bir şekilde yerine getirilmelidir. Bu nedenle özellikle aşağıda detaylı bir şekilde açıkladığımız şartlara, sürelere, ilan usulüne, kimlerin dava açabileceğine ve husumet olgusuna dikkat edilmelidir. En ufak bir hata halinde hak kaybına uğranılabileceği veya en azından zaman kaybedileceği dikkate alınmalıdır. Bu nedenle mutlaka alanında uzman bir aile avukatı ile görüşülmesini ve hukuki danışma ile dava temsil desteği alınmasını tavsiye etmekteyiz.



Gaiplik Şartları ve Gaiplik Kararının Alınabileceği Haller


Gaiplik kararı verilebilmesi için mevzuatta yer alan usul ve esasa ilişkin şartların sağlanmış olması gerekmektedir. Bu şartlar:

  • Kişinin ölüm tehlikesi içerisinde kaybolmuş olması veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamamış olması

Örneğin hakkında gaiplik kararı istenilen kişi, rafting(debisi ve akış hızı yüksek olan akarsularda "raft" adı verilen botlarla ve özel ekipmanla gerçekleştirilen bir çeşit ekstrem spor) yapmaya gitmiş ve sonrasında kendisinden haber alınamamıştır. Bu halde, kişinin ölmüş olması ihtimali, hakkında ölüm karinesi kararı verilebilmesini sağlayabilecek düzeyde kuvvetle muhtemel olmasa dahi, kişinin en azından ölüm tehlikesi içerisinde kaybolduğu çıkarımında bulunulabilir.


Ancak hakkında gaiplik kararı alınması talebinde bulunulan kişinin kendisinden uzun süredir haber alınamaması halinde ölüm tehlikesi içerisinde kaybolmuş olması şartı aranmaz. Bu halde yalnızca, kişiden doğrudan veya dolaylı olarak, herhangi bir şekilde haber alınamaması şartının gerçekleşmesi yeterlidir.

  • Kişinin ölmüş olması hakkında kuvvetli olasılık bulunması,

  • Hakları ölüme bağlı olan kişilerin usulüne uygun bir şekilde görevli ve yetkili mahkeme nezdinde gaiplik kararı alınması için başvuruda bulunmuş olmaları,

  • Kişinin ölüm tehlikesi içerisinde kaybolmuş olması halinde bu tehlikenin üzerinden en az bir yıl veya kişiden uzun zamandan beri haber alınamamış olması halinde, kişiden son haber alındığı tarihin üzerinden en az beş yıl geçmiş olması,

  • Mahkeme tarafından ilan yoluyla gaipliğine karar verilmesi istenilen kişi hakkında bilgisi bulunan kimselere, konuya ilişkin olarak bilgi vermeleri için çağrıda bulunulmuş olması,

  • Mahkeme tarafından yapılacak ilanların usul ve sürelere uygun bir şekilde gerçekleştirilmiş olması ve ilandan sonuç alınamaması,

  • Gaipliğine karar verilecek olan kişinin, ilan süresi dolmadan ortaya çıkmaması veya ilan süresi içerisinde başka bir şekilde kendisinden haber alınamaması,

  • Sürecin sonunda karar aleyhine hiçbir engel ortaya çıkmamışsa, görevli ve yetkili mahkeme tarafından gaiplik kararına hükmedilmesidir.


Gaiplik Kararının Etkisi ve Geçmişe Yürümesi


Kişi hakkında gaiplik kararı verilinceye dek, hakkında gaiplik kararı istenilen kişiye kalan miras payı resmen yönetilir. Henüz kişi hakkında gaiplik kararı verilmemişse, ilgili menfaat sahiplerinin olası hak kayıplarının önlenmesi açısından hakkında gaiplik kararı verilmesi istenilen kişinin malvarlıklarının yönetimi için kayyım atanması sağlanabilir.


Türk Medeni Kanunumuzun 35. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, gaiplik kararı geçmişe yürür ve ölüm tehlikesinin gerçekleştiği veya son haberin alındığı günden başlayarak hüküm doğurur. Yani gaiplik kararı verilmesi talebinde bulunulması akabinde yargılama sürecinin sonucunda verilecek gaiplik kararı, kararın verildiği andan itibaren değil, kişinin ölüm tehlikesi içerisinde kaybolduğu veya kendisinden en son haber alındığı andan itibaren geçerli olacaktır.



Gaiplik Kararında Yargılama Usulü, Süreler ve İlan


Gaiplik kararının istenebilmesi için kişinin ölüm tehlikesi içerisinde kaybolduğu hallerde bu tehlike içerisinde kaybolduğu andan itibaren 1 yıl; kişiden uzun süredir haber alınamaması halinde kendisinden en son haber alındığı tarihten itibaren 5 yıl geçmiş olması gerekmektedir.


Gaiplik isteminde bulunan ilgililer tarafından gaiplik davasının açılmasıyla birlikte, mahkeme tarafından isteme ilişkin olarak usulüne uygun bir şekilde ilan yapılır ve bu ilan ile birlikte, hakkında gaiplik isteminde bulunulan kişiye ilişkin bilgisi bulunan kimseler, belirli bir süre içerisinde bu konuya istinaden bilgi vermeleri için çağrılır. Hakkında gaiplik isteminde bulunulan kişiye ilişkin bilgisi bulunan kimselere, konuya dair bilgi vermeleri için verilecek olan bu süre, kanun gereği, ilandan itibaren en az 6 ay olmalıdır.


Hakkında gaiplik kararı istenen kişinin, yapılan ilanda öngörülmüş olan süre sona ermeden önce ortaya çıkması veya bu kişiden herhangi bir şekilde haber gelmesi(mesela ilanda öngörülmüş olan süre içerisinde ya da bu kişinin ölmüş olduğunun öğrenilmesi hallerinde gaiplik istemi düşecektir.



Gaiplik Davası Nasıl Açılır?


Gaiplik davası açmak isteyen kişiler öncelikle konuya ilişkin hususları, bir forma sokmalı, sonrasında detaylı ve sade bir şekilde hazırlayacakları bir dava dilekçesi ile birlikte gaiplik davasına bakmaya yetkili ve görevli mahkemeye başvurmalıdır.


Gaiplik dava dilekçesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunumuza uygun bir şekilde hazırlanmalı ve Türk Medeni Kanunumuzun 32. maddesi ve devamında yer alan gaipliğe ilişkin hükümlere uygun olmalıdır. Aksi halde hak kayıpları yaşanması söz konusu olabilecektir. Hukuki danışma ve dava temsil desteği için linke tıklayıp bize ulaşabilirsiniz: Bize Ulaşın



Gaiplik Davası Kimler Tarafından Açılabilir?


Gaiplik davası açabilecek kimseler kanunda sınırlı olarak sayılmamıştır. Türk Medeni Kanunumuzun 32. maddesine göre hakları, hakkında gaiplik kararı istenecek olan kişinin ölümüne bağlı olan herkes gaiplik davasını açabilecek ve kişi hakkında gaiplik kararı verilmesini talep edebilecektir.


Ancak mevzuatta, hazinenin gaiplik davası açmasına ilişkin olarak istisnai düzenlemeler öngörülmüştür. Türk Medeni Kanunumuzun 588. maddesine göre sağ olup olmadığı bilinmeyen bir kimsenin malları 10 yıl boyunca resmen yönetilirse ya da malvarlığı resmen yönetilen bu kişi, yönetim süresi içerisinde 100 yaşını doldurmuşsa Hazinenin talebi üzerine kişi hakkında gaiplik kararı verilir. Bu halde, gaiplik kararı verilebilmesi için gereken süre geçerse ve bu sürede hiçbir hak sahibi ortaya çıkmazsa, kişi hakkında gaiplik kararı verilir ve gaibin mirası Devlete geçer.



Gaiplik Davasında Husumet, Gaiplik Davası Kime Karşı Açılmalıdır?


Uygulamada gaiplik davasının, hakkında gaiplik kararı istenen kişiye, nüfusa veya hazineye karşı açıldığı görülmektedir; bu son derece hatalı bir işlem olacaktır. Gaiplik davası hasımsız olarak açılan ve yürütülen bir dava türüdür, hiç kimseye husumet yöneltilmesine gerek yoktur.



Gaiplik Kararında Görevli ve Yetkili Mahkeme


Gaiplik kararına ilişkin davaya bakmakla görevli mahkemeler, sulh hukuk mahkemeleridir. Uygulamada özellikle davayı kendisi açmak isteyen vatandaşların bu davayı hatalı olarak aile mahkemesinde açtıkları görülmektedir. Böyle bir hata, açılan davaya ilişkin olarak görevsizlik kararı verilmesine ve dolayısıyla zaman kaybına uğranılmasına sebebiyet verecektir.


Gaiplik kararına ilişkin davaya bakmaya yetkili mahkeme ise, hakkında gaiplik kararı istenilen kişinin Türkiye'deki bilinen son yerleşim yeri mahkemesidir. Hakkında gaiplik kararı istenilen kişi Türkiye'ye hiç yerleşmemişse, yetkili mahkeme hakkında gaiplik kararı istenilen kişinin Türkiye'de nüfusa kayıtlı olduğu yer mahkemesidir. Kişinin Türkiye'de nüfusa kaydı da yoksa, anne veya babasının nüfusa kayıtlı olduğu yer; o da mevcut değilse Ankara, İstanbul veya İzmir mahkemeleri yetkili olacaktır.



Gaiplik Kararının Miras Hukuku Açısından Sonuçları


Gaiplik kararının miras hukuku açısından etkileri, Türk Medeni Kanunumuzun 584. maddesi ve devamında düzenlenmiştir. Kanunda yer alan bu düzenlemelere göre, gaiplik kararı verilmesi halinde gaibin mirasçılarının: Miras haklarını elde etmek adına belirli bir süre boyunca geçerli olmak üzere güvence göstermek ve gaibin dönmesi halinde miras mallarını gaibe iade etmek yükümlülükleri mevcut olacaktır.


Konuyu açmamız gerekirse, bir kişi hakkında gaiplik kararı verilmesiyle birlikte, hakkında gaiplik kararı verilmiş olan bu kişinin mirasçıları ve miras malları üzerinde alacak hakkı vb. hak sahibi bulunan kimseler, miras mallarının kendilerine teslim edilmesi öncesinde bu malları ileride ortaya çıkabilecek üstün hak sahiplerine veya gaibin kendisine geri vereceklerine ilişkin güvence göstermek zorundadır. Burada "güvence" kelimesi ile asıl ifade edilmek istenen şey, teminattır. Söz konusu edilen bu teminat, hakkında gaiplik kararı verilmiş olan kimsenin ölüm tehlikesi içerisinde kaybolmuş olması halinde 5 yıl, kendisinden uzun zamandır haber alınamamış olması halinde 15 yıl ve her halde gaibin 100 yaşına varmasına kadar geçecek bir süre için gösterilecektir. Örnek vermek gerekirse, 65 yaşında ölüm tehlikesi içerisinde kaybolmuş olan bir kişi hakkında gaiplik kararı verilmesi ile birlikte, teminatın süresi 5 yıldır. Ancak 97 yaşında kendisinden haber alınamadığı için kişi hakkında gaiplik kararı verilirse, mirasçıların gösterdiği teminat, hakkında gaiplik kararı verilmiş olan kişinin 100 yaşına geleceği ana kadar, yani yalnızca 3 yıllık bir süre boyunca gerekli olacaktır.


Güvenceye, yani teminata ilişkin olarak dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da, 5 yıllık sürenin ve 15 yıllık sürenin başlayacağı ana ilişkindir. Kanundaki düzenlemeye göre 5 yıllık sürenin başlangıç anı, tereke mallarının teslimidir; ancak 15 yıllık süre, kişiden en son haber alındığı tarihten başlayarak hesaplanır.


Güvenceye ilişkin olarak kanunda öngörülen sürelerin dolmasıyla birlikte güvence sorumluluğu da sona erecektir. Ancak mirasçıların ve diğer miras malları üzerinde hak sahibi olan kimselerin bu malları geri verme yükümlülükleri, güvence sorumluluğuna ilişkin sürelerin bitmesi ile birlikte sona ermez ve varlığını sürdürür.



Gaiplik Kararının Evliliğe ve Soybağına Etkileri ile Aile Hukuku Yönünden Sonuçları


Evli bir kişi hakkında gaiplik kararı verilecek ise, gaibin eşinin mahkemeden evliliğin feshine de karar vermesini talep etme hakkı mevcuttur. Evliliğin feshine karar verilmediği müddetçe gaipliğine karar verilen kişinin eşinin evlenmesi mümkün değildir çünkü gaip ile eşi arasındaki evlilik birlikteliği hukuken devam etmektedir.


Gaibin eşi, gaiplik başvurusu ile birlikte evliliğin feshini talep edebileceği gibi, ayrıca açacağı bir dava ile de evliliğin feshini talep edebilir. Burada yetkili mahkeme hususu önemlidir, çünkü gaiplik davası ile birlikte evliliğin feshinin talep edilmesi halinde gaiplik davasına bakmaya yetkili mahkeme evliliğin feshi talebini de incelemeye yetkilidir. Ancak ayrı bir dava açılması suretiyle gaipliğin feshi talep edilecek ise, davayı açacak olan eşin kendi yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.


Gaiplik kararının babalık karinesi yönünden de sonuçları söz konusudur. Türk Medeni Kanunumuzun 285. maddesindeki düzenlemeye göre evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak 300 gün içerisinde doğan çocuğun babasının koca olduğu kabul edilir. Ancak koca hakkında gaiplik kararı verilmesi halinde 300 günlük süre evliliğin sona ermesinden başlamaz, çünkü evlilik henüz sona ermemiştir(evliliğin feshine karar verilmesi durumu istisna olmak üzere). Kocanın gaipliğine karar verilmesi halinde 300 günlük sürenin başlangıç anı kişinin ölüm tehlikesi içerisinde kaybolduğu andan veya kişiden son haber alındığı tarih olarak kabul edilir.


Soybağının reddine ilişkin dava açma süresinin geçmesinden önce kocanın gaipliğine karar verilmesi halinde kocanın altsoyu, annesi, babası veya baba olduğunu iddia eden kişi, koca hakkında gaiplik kararı alındığını öğrenmelerinden itibaren bir yıl içinde soybağının reddi davasını açabilirler.



Gaiplik Karinesinin Çürütülmesi ve Gaibin Yaşadığının Ortaya Çıkmasının Sonuçları


Hakkında gaiplik kararı verilmesi talep edilen kişinin ilan süresi dolmadan ortaya çıkması veya kendisinden haber alınması ya da ölmüş olduğu tespit edilirse, gaiplik istemi düşecektir.


Hakkında gaiplik kararı verilmesi talep edilen kişi hakkında gaiplik kararı verilirse ve gaip, kendisi hakkında gaiplik kararı verilmesi akabinde ortaya çıkacak olursa, mirasçıların miras mallarını gaibe geri verme yükümlülüklerini yerine getirmeleri gerekecektir.


 

Gaiplik Talebine İlişkin Örnek Kararlar

 
  • Gaipliğe karar verilmesi davasında yetkili mahkemenin belirlenmesine dair Yargıtay kararı

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 2021/8754 E., 2021/13533 K. "İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Gaipliğe karar verilmesi istemine ilişkin olarak açılan davada Germencik Sulh Hukuk, Adana 7. Sulh Hukuk ve Ceyhan Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı yetkisizlik kararı verilmesi nedeni ile dosyada son karar bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesinden sonra verilmiş ise de iki farklı bölge adliye mahkemesinin yargı çevresinde kalan mahkemelerce karşılıklı olarak yetkisizlik kararı verilmiş olması ve 5235 sayılı Kanunun 36/3. maddesi gereğince bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerinin görevinin yargı çevresi içerisinde bulunan adlî yargı ilk derece hukuk mahkemeleri arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarını çözmek olduğundan yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:

- K A R A R -

Dava, gaipliğe karar verilmesi istemine ilişkindir.

Germencik Sulh Hukuk Mahkemesi'nce, UYAP üzerinden yapılan araştırma neticesinde gaip ...'ın son yerleşim yeri adresinin Ortaklar Mah. Ardıç Sokak ... Ap. No:14 Germencik olarak gözükmekte ise de söz konusu kaydın usulsüz olarak oluşturulduğu zira 24 yıl önce, 1995 yılında Adana Ceyhan ilçesinde kayıp olduğu bildirilen şahsın mernis adresinin olamayacağı, yakınları tarafından nüfus müdürlüğüne beyanda bulunarak oluşturulduğu, Ceyhan İlçe Emniyet Müdürlüğü'nün 28/02/2020 tarihli araştırma tutanağında şahsın silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan arandığı, arşiv sorgulamasında Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2008/133 Esas sayılı dosyasında yakalama emri ile arama kaydının olduğu, dosya içeriğinde Siirt/Eruh/Özlüpelit muhtarı ve ihtiyar heyeti azalarının ifadelerine göre de ...'ın ailesiyle birlikte 15-16 yıl önce Adana/Ceyhan İlçesine göç ettiği ve buradan da PKK terör örgütüne katıldığı ve hakkında soruşturma başlatıldığının bildirildiği, 15/10/2020 tarihli karar celsesinde yetkili mahkemenin Adana Sulh Hukuk Mahkemesi olduğundan bahisle sehven yetkisizlik kararı verildiği, bu durumun gerekçeli kararın yazımı aşamasında farkedilerek yetkili mahkemenin Ceyhan Sulh Hukuk Mahkemesi olduğunun anlaşıldığı, ancak kısa karar ile gerekçeli karar arasında HMK 298. maddesi gereğince farklılık bulunamayacağından yetkili ve görevli mahkemenin Adana Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.

Adana 7. Sulh Hukuk Mahkemesi'ce, hakkında gaiplik kararı verilmesi istenilenin Ceyhan İlçesi'nde kayıp olduğu bu nedenle Ceyhan Sulh Hukuk Mahkemeleri'nin yetkili olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.

Ceyhan Sulh Hukuk Mahkemesi'nce ise, her ne kadar Germencik Sulh Hukuk Mahkemesi'nce yetkisizlik kararı verilmişse de gaipliği istenilen kişinin son yerleşim yerinin açıkça belli olduğu (Germencik/Aydın), dosya kapsamından Adana'nın Ceyhan İlçesi'nde yaşadığına dair herhangi bir belge ve beyan bulunmadığı gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.

Davacı vekili dava dilekçesi ile birlikte, müvekkilinin babası ...'ın 1995 yılında Adana İli, Ceyhan İlçesinde düğüne gidiyorum diyerek evden çıkıp sonra da kendisinden 24 yıldan bu yana haber alınamadığını bu nedenle ... hakkında gaiplik kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.

4721 sayılı TMK'nın 32/2. maddesinde "Yetkili mahkeme, kişinin Türkiye'deki son yerleşim yeri, eğer Türkiye'de hiç yerleşmemiş ise nüfus sicilinde kayıtlı olduğu yer, böyle bir kayıt da yok ise anasının ya da babasının kayıtlı olduğu yer mahkemesidir.” şeklinde düzenlenmiştir.

Somut olayda, davacının 16/08/2020 tarihli dava dilekçesi ve Adana Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü’nün 17/03/2020 tarihli müzekkereye cevabı dikkate alındığında gaipliği istenilen ...’ın 1995 yılında kaybolmadan önceki son adresinin Adana İli, Ceyhan İlçesi olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda uyuşmazlığın, Ceyhan Sulh Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri ile 5235 sayılı Kanunun 36/3. maddesi gereğince Ceyhan Sulh Hukuk Mahkemesi'nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 22/11/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.


 
  • Ticari şirketlerde kendisinden haber alınamayan kişinin ortaklıktan çıkarılması talepli davada, kendisinden haber alınamayan kişi hakkında gaiplik talep edilebileceği veya zaman kaybetmemek adına kendisinden haber alınamayan kişinin mallarının yönetimi için kayyım atanabileceğine ilişkin yerel mahkeme kararı

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ


GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/33

KARAR NO : 2020/405


DAVA : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)

DAVA TARİHİ : 06/01/2020

KARAR TARİHİ : 14/10/2020


Tarafları yukarıda belirtilen davanın Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili tarafından verilen dilekçe ile; davacı şirketin 24/01/2007 tarihinde----- davalı ... tarafından 50.000 TL sermayeli olarak kurulduğu, söz konusu iki ortağın eşit paylı olduğu, davalının yaklaşık 3 yıl önce eşi ve çocukları ile birlikte ailesinden ve şirketin diğer ortağından habersiz olarak-------ve ozamandan beri kendisinden haber alınamadığı, eşi ve çocuklarının yaklaşık ----- olduğu bilgisinin elde edildiği, söz konusu bölgede yaşanmakta olan savaş ve kendisinden uzun zamandan beri haber alınamamış olması nedenleri ile davalının ölmüş yada öldürülmüş olması ihtimalinin yüksek olduğu ve ülkemize dönemeyecek durumda olmasının kuvvetle muhtemel olduğu, şirketin genel kurulunun toplanamadığı ve TTK. Madde 621'de belirtilen önemli kararların alınamadığı, davalının üzerine düşen şirket işlerini yerine getiremeyip borçlarını da ödeyemediği ve bu nedenle diğer ortak --- için şirketin davalı ile devamının olanaksız ve çekilmez hale geldiği ve bunların haklı sebep oluşturduğu ileri sürülerek davalının şirket ortaklığından çıkarılmasına karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.


Davacı vekili tarafından hukuki yararın aydınlatılması yönünden ibraz edilen 30/09/2020 tarihli dilekçe ile davalının eşinin söz konusu--- olduğunun öğrenilmesi üzerine şirket yetkilisi ----- tarafından davalının eşi ile iletişime geçilerek davalının iki evladının hukuki mücadele sonucu -------- yeğenleri olan söz konusu çocuklara vasi olarak atandığı, bu süreçlere bağlı olarak davalının eşi ile kurulan iletişimlerle de davalı ve akıbeti hakkında bir bilgiye ulaşılamadığını, TMK. Madde 33 düzenlemesine göre de gaiplik kararı verilebilmesi için ölüm tehlikesi halinde bir yıl ve diğer durumlarda da beş yıllık sürelerin geçmesi gerektiği, ölüm tehlikesi içerisinde kaybolunduğuna dair kanıt bulunmaması nedeniyle gözetilecek beş yıllık sürenin ise henüz geçmediği o nedenle gaiplik kararı için mahkemeye başvuruda hukuki yarar bulunmadığı, davacı şirketin temsilcisi ----- yetkisinin yıl sonu itibariyle sona ereceği şirketin genel kurulunun yapılamadığı ve şirketin yönetiminin durma noktasına geldiği ileri sürülerek açılan bu davada hukuki yarar olduğu ve Türk Hukuk Sisteminde istisnai bu olay yönünden çözümü temin edecek başka bir yöntem bulunmadığı açıklanmıştır.

İbraz edilen İstanbul Anadolu ----- Sulh Hukuk Mahkemesi'nin----- Karar sayılı karara göre kısıtlı adayı -------- babasının uzun yıllar------ olduğu ve kendisinden haber alınamadığı, annesinin de---- --- olduğu hususları dikkate alınarak amca----- vasi olarak atanmasına karar verildiği ve bu kararın kesinleşmiş olduğu anlaşılmıştır.


Celp edilen ticaret sicil kaydına göre davacı şirket hakkındaki bilgilerin ve ortaklık yapısının yukarıda özetlenen dava dilekçesinde belirtilen şekilde olduğu ve şirketin adresinin ----- olduğu belirlenmiştir.


Davalının temin edilen nüfus kaydına göre karar başlığında belirtilen adresinin mernis adresi olduğu belirlenmiş olup tebligat TK. Madde 21/2' ye göre yapılmıştır.

Dava gaip olduğu ileri sürülen davalının bu sebeple ortaklıktan çıkarılmasına ilişkin olup gaipliğe bağlı olarak yaşandığı ileri sürülen çaresizlik dikkate alındığında davacı tarafın böylesine istisnai bir duruma bağlı olarak hukuki yararının olduğu sonucuna varılarak ön inceleme duruşması yapılmak suretiyle tahkikata geçilmiş olup söz konusu dilekçelere ve dosya kapsamına nazaran dava sebebi davalının gaip olması iddiası olduğundan davanın esası yönünden yapılan irdelemede ortağın salt gaip olmasının ortaklıktan çıkarma sebebi oluşturmayıp gaipliğe bağlı süreçler işletilerek mirasçıların ortağın yerini almasına ilişkin düzenlemelere uygun hareket edilerek umulan çözümün elde edilmesi gereğinin aşikar olması, bu yönde yapılması gereken herhangi bir tahkikat işleminde ve bu arada herhangi bir bilirkişi incelemesi yaptırılmasında hukuki yarar bulunmaması, dilekçelerde açıklanan haklı sebep oluşturmaya ilişkin hususların esasen gaiplik iddiasına bağlı yaşanan çaresizlikler olması, söz konusu çaresizliklerin sulh hukuk mahkemesinde görülecek gaipliğe ilişkin bir davada davalıya tedbiren kayyım atanması yoluyla aşılabilecek olması ve bu muhtemel çözümün mahkememizin görevi dışında kalan bir husus olması, ileri sürülen haklı sebebe ilişkin açıklamaların davalıya aidiyete ilişkin olmayıp iddia edilen gaipliğine ilişkin olması, ortaklıktan çıkarma ile ilgili yasal düzenlemeler ve gaipliğe ilişkin yasal düzenlemeler, iradenin bütünlüğüne nazaran gaipliğe dayanan davacı tarafın diğer açıklamalarının bundan bağımsız olarak bir anlam içermesinin gaip olduğu ileri sürülen ve kendisini savunamayacak durumunda olan bir şahsın haklarının korunması yönünden daha fazla özen gösterilmesi gereğine de bağlı olarak söz konusu olmaması, işaret edilen vesayet hukuku kapsamında davalıya kayyım atanması yolu ile çözümün mümkün olması karşısında mahkememizin görev sınırları içerisinde çözüm üretme sorumluluk şartlarının varit olmaması ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde salt gaipliğin ortaklıktan çıkarılma sebebi oluşturmayacağı sonuç ve kanaatine varıldığından sübut bulmayan davanın reddine ilişkin olmak üzere aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.


HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;

1-DAVANIN REDDİNE,

2-Harç peşin alındığından bu konuda başkaca bir karar oluşturulmasına yer olmadığına,

3- Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,

4-Artan avansın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,

İlişkin olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı aleni olarak yapılan yargılama sonunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı


 
  • Yargılama sırasında davalının gaipliğine karar verilmesi halinde gaibin mirasçılarına husumet yöneltilmesi usulüne ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararı

T.C.

İSTANBUL

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

13. HUKUK DAİRESİ


DOSYA NO: 2019/1080 Esas

KARAR NO : 2021/106 Karar


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A

B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I


İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

NUMARASI : 2014/662 Esas - 2019/27 Karar

TARİH: 16/01/2019

DAVA: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ: 04/02/2021


İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:


TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı ...'nin 01/10/2004 tarihinde muhasebe kadrosunda çalıştırılmak üzere işe alındığını, bir süre bu departmanda çalıştıktan sonra kimya bölümü satış temsilcisi olarak 08/11/2013 tarihine kadar çalıştığını, iş akdinin ... tarafından Büyükçekmece ....Noterliği'nin 01/11/2013 tarih ve ... yevmiye nolu ihtarı ile 3600 gün prim sayısını doldurmuş olması nedeni ile sonlandırıldığını, davalının davacı şirketteki çalışma yılı ve yaptığı iş gereği davacı şirketin müşteri bilgilerine, maliyet bilgilerine, tedarikçi bilgilerine vs.bilgilerine sahip olduğunu, davacı şirketin yasalara uygun olarak davalının talebi doğrultusunda 31.023,43 TL'lik tazminatını banka yolu ile kendisine ödendiğini, davalının Hizmet Sözleşmesi ve Taahhütnamesi'ne göre rekabet etmeme ve sır yükümlülükleri ile taahhüdü bulunduğunu, davalının bu taahhüdünü ve yasal rekabet etme yasağına aykırılığı nedeni ile 241,350 TL tazminatı davacı şirkete ödemesi gerektiğini, davalının iş akdi feshi gerekçesine aykırı olarak rakip firmaya girip çalıştığını, davalının 1475 sayılı kanunun 14/5 maddesine göre farklı bir iş de çalışmasının mümkün olmadığını, yasa gereği bu fesih de kişinin prim gün sayısı açısından şartları yerine getirdiğini, ancak yaş şartı için çalışmayacağı olgusu ile iş akdini sonlandırdığını, davalının ise kendi taahhüdünü ve yasal yükümlülüklerini kötü niyetli olarak davacı şirketin zararına kullandığını, davalı şirketin ise davalı ...'yi işe aldığını ve işe alırken davacı ile aralarında rekabet etme yasağı akdi olduğunu bildiğini, bu durumun TTK 55. maddesi kapsamında haksız rekabet olduğunu, davalı ...'nin davalı şirkette resmi kayıtlara göre 20/01/2014 tarihinde işe başladığı görülse de aslında daha önce çalışmaya başladığını, davalı şirketin davalı ...'yi davacı şirketin işletme ve ticari sırlarını elde etmek amacı ile işe aldığını, davalıların davacı şirketin zararına sebep olacak eylem ve işlemlerde bulunduklarını, anılan nedenlerle 241.350 TL cezai şartın davalı ...'den tahsiline, haksız rekabetin tespiti ve ortadan kaldırılmasına, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 140.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davalı şirketin haksız rekabeti kasten ve birden fazla kez davacı şirkete uygulamış olması nedeniyle ticari itibarını zedelemesi nedeni ile 100.000,00 TL manevi tazminatın davalı şirketten tahsiline, kararın Türkiye'de traji en yüksek 5 gazeteden birinde ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.


Davalı ... San.ve Tic.AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının diğer davalı ...'nin resmi kayıtlarına göre 20/01/2014 tarihinde davalı şirkete işe başladığı görülse de aslında daha önce çalışmaya başladığı yönündeki iddialarının gerçek dışı olduğunu, davacının iddialarının aksine davalı ...'nin işe giriş bildirgesinin fiili olarak işe başladığı 20/01/2014 tarihinde SGK'ya verildiğini, davalı şirketin davalı ... ile davacı şirket arasındaki sır saklama ve rekabet etme yasağı sözleşmesinden haberdar olmadığını, yine işbu sözleşmenin zaten geçersiz olduğunu, rekabet etmeme durumunun geçerli olabilmesinin kanunla belli şartlara bağlandığını, öncelikle sözleşmenin yazılı olarak iş ve işveren tarafından imzalanmış ve işçinin işyerinde çalıştığı dönemde yapılmış olması gerektiğini, iş sözleşmesi feshedildikten sonra imzalanan bu yöndeki sözleşmelerin geçersiz olduğunu, davalı ...'nin davacı şirketin işletme ve ticari sırlarını elde etmek amacıyla istihdam edilmediğinden TTK 55.maddesi uyarınca haksız rekabetin gerçekleşmediğini, davalı ... bilgileri doğrultusunda değil yönetim olarak ticari bir tercihle fiyat rekabetine girme kararı aldığını, anılan nedenlerle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, haksız rekabet bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; "Belirsiz Süreli Hizmet Sözleşmesi Eki ve Taahhütnamesi" isimli belgenin davacı ile davalı arasında sonuç doğurması mümkün olmayan bir belge olduğunu, söz konusu belgenin davacı tarafından imzalanmadığını, dolayısıyla taraflar arasında işbu belgede bahsedilen hususlar açısından kurulmuş bir sözleşme bulunmadığını, davaya konu sözleşme ve taahhütnamenin fahiş hükümler içerdiğini, bu hususun Anayasa'nın 48 ve devamı maddelerine aykırılık teşkil ettiğini, davaya konu sözleşmenin süre yönünden de fahiş olduğunu, uzun bir süreyi kapsar şekilde sözleşme yapılmasının çalışma hürriyetini kısıtlayıcı nitelikte olduğunu, davalının yaptığı iş bakımından davacıyı dava konusu miktar kadar zarara uğratmasının mümkün olmadığını, davalının davacı ile aynı sektörde faaliyet gösteren diğer şirketleri biliyor olmasının tek başına aykırılık teşkil etmeyeceğini, davalının bu tür davacı sırlarına vakıf olmayıp standart bir pazarlama çalışanı olduğunu, anılan nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.


İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 16/01/2019 tarih 2014/662 Esas - 2019/27 Karar sayılı kararında;" Davalı asilin davacı firmada kimya bölümünde satış temsilcisi olarak görev yaptığı sabit olmakla iş akdinin sona erdiği tarih itibariyle 6098 Sayılı TBK 444 - 445 madde hükümlerinin olaya tatbiki gereklidir. Bu minvalde dilekçe ekindeki taahhütname içeriği incelendiğinde rekabet yasağına yönelik sınırlamanın kapsadığı alan itibariyle (Ege, Akdeniz, Marmara, İç Anadolu ve Karadeniz Bölgeleri) rekabet yasağına dair sözleşme maddesinin çalışma hürriyeti ve hakkaniyetle bağdaşmayacağı takdir edilmiştir. Faaliyet alanı itibariyle ülkenin iş potansiyeli açısından en yoğun beş bölgesinin kapsam altına alınmış olmasından dolayı çalışanın ekonomik hayatını tehlikeye düşürecek düzeyde bir sınırlama öngörüldüğü ve bu durumun hakkaniyete aykırılık oluşturacağı kanaatine varılmıştır. (emsal için bknz. Yargıtay 11. H.D. 2016/2751 Esas 2017/1589 Karar sayılı ilamı) Velevki sözleşme hükümlerinin 6098 Sayılı TBK 444 (vd) maddeleri uyarınca geçerli olduğu düşünülse dahi bilirkişi heyeti nezdinde yapılan tespit nazarında davacı ve davalı firmaların SGK kayıtları karşılaştırıldığında aynı sektörde bulunmadıklarının ve gizli bilgi, üretim sırrının ifşası yoluyla davacı firmayı zarara uğratmaya ilişkin koşullar ile TBK mevzuatı nazarında haksız rekabete sebep olacak bir durumun tespit edilemediğinin bildirildiği, firmaların rekabet hali içinde olduklarına yönelik bir tespitin yapılmadığı, davacının kasıtlı şekilde zarara uğratılmak istendiğine yönelik yine toplanan deliller nazarında somut bir bulguya rastlanmadığı, mali açıdan yapılan değerlendirmede de ticari defter ve belgeler incelenmiş olmakla davalı asilin, davacı firmada çalışırken yaptığı işe bağlı olarak öğrendiği bilgileri rakip bir işletmede kullanarak eski işverenine önemli ölçüde bir zarar verme ihtimalinin bulunduğuna ilişkin bir kanaate erişilmediği takdir edilerek sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiş, davalı şirket vekilinin 6100 Sayılı HMK 329. maddesi kapsamındaki talebi davacı tarafça davanın açılmasında kötüniyetle hareket edildiğine dair herhangi şekilde mahkememiz nezdinde kanaat oluşmadığı ..."gerekçesi ile, Davacının davasının sübut bulmadığından reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.


İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme tarafından verilen kararda delilerin tam olarak toplanmadığını, davalılardan sadır olan belgelerin (mailler, kartvizit, davalılara ait ticaret sicil kayıtları, iş sözleşmesi, vs), hiç nazara alınmadığını, davalı şirket tanığı ...’in de ifadesinde belirttiği üzere davalı şirketin pazarlama personeli olmadan önce müvekkil şirkette çalışmakta olduğunu, bu kişinin ifadelerinde de anlaşılacağı üzere davalı şirketin ...yi işe almasında işçi bulma kurumundan veya pazarlamacı için verilmiş bir ilan nedeni ile değil, direk irtibat kurmak sureti ile işe aldığı, Davalı ... tarafından verilen cevap dilekçesinin süresinde olmadığını ve TBK 444 VE 445 maddeleri kapsamında verilen rekabet etmeme taahhüdü usul ve esas açısından mevzuata uygun olduğu ve diğer davalı şirketin haksız rekabet teşkil edecek eylemi ile bu yasağa aykırı hareket ettiğinin ispatı açısından sunulan dilekçelerin incelenmediğini, Davalı ...'nin cevap dilekçesi süresinde olmadığını ve inkara yönelikte imzaya itiraz edilmemiş olmasına rağmen ... tarafından imzalanan Sır saklama ve Rekabet etme yasağı taahhüdü fahiş hatalı değerlendirildiğini, davacı ... Sanayi ticaret AŞ ile ... arasında TBK 444 md kapsamında İş akdinden ayrı Sır saklama ve Rekabet etme yasağı taahhüdü bulunduğunu, (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Esas : 2009/3417 Karar : 2011/2307 Tarih : 03.02.2011 ) (Yargıtay 9.Hukuk Dairesi Esas: 2009/42645 Karar: 2012/7697 Karar Tarihi: 08.03.2012) Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, E.1997/6252, K.1997/10506, T.29.05.1997. şeklindeki kararları doğrultusunda sır saklama ve rekabet etme yasağı taahhüdünün geçerli olduğunu, Yerel mahkemenin gerekçesini hatalı bilirkişi raporuna dayandırdığını, Dosya içerisinde davalı ... Çiftçinin müvekkili şirketin müşteri portföyü, satış politikası, neyi nereye, ne miktara sattığı, vs konularına hakim olduğunu, pazarlama elemanının bunları bilmemesi de iştigal konusu itibarı ile mümkün olmadığı, davalı ...'nin satış elemanı olarak çalışması nedeni ile olan bilgilere vakıflığından dolayı, sır saklama yükümlülüğüne aykırı hareket etmesi nedeniyle, davalı şirketinde bu sırları elde etmek için davalı ...'yi istihdam etmesinden dolayı TTK haksız rekabet hükümleri kapsamında sorumluluğu nedeni ile zararın miktarının hesap edilmesi elzem olmasına rağmen inceleme yapılmadığını ileri sürerek yerel mahkeme tarafından toplanmamış tüm delilerin toplanarak dava dosyasında mevcut olan ve toplanan tüm delillerle birlikte hukuki denetim yaparak yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, duruşmalı inceleme yapılarak yeniden karar verilmesini talep etmiştir.


DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK'nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, rekabet etmeme yasağına aykırılık nedeni ile cezai şart ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.


Davacı vekili, davalı ...'nin müvekkili işyerinde çalışırken 01/11/2013 tarihinde işyerinden kendi isteği ile ayrıldığını, davalının imzaladığı rekabet etmeme ve sır saklama sözleşmesine aykırı şekilde diğer davalı işyerinde çalışmaya başladığını, diğer davalının da davalı ...'yi müvekkilinin iş sırlarına vakıf olmak ve bunları kullanmak amacı ile işe aldığını, davalı ...'nin davalı işyerinde çalışmaya başladıktan sonra davalı ...'nin müvekkilinin sahip olduğu iş sırları vasıtasıyla müşterilerine ulaşarak haksız rekabet ettiklerini belirterek, davalı ...'den sözleşme gereğince cezai şart ve her iki davalının eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti, haksız rekabetin önlenmesi, hükmün ilanı, haksız rekabet nedeniyle maddi ve manevi tazminat talep etmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.


Davalı ... vekili 24/05/2017 tarihli duruşmada "müvekkilinin 12/04/2017 tarihinde FSM köprüsünden atlayarak hayatına son vermek istediğini öğrendiklerini, ancak cesedinin henüz bulunmadığını, üzerinden henüz süre geçmediği için gaiplik kararı alınmadığını" belirtmiştir. Uyaptan yapılan kontrolde davalı hakkında Büyükçekmece 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/850 E., 2019/701 K. Sayılı 18.07.2019 kesinleşme tarihli kararı ile gaiplik kararı verildiği, kararın davalının nüfus kayıtlarına işlendiği anlaşılmıştır. TMK'nun 35. maddesinde mahkemenin gaipliğe karar vermesi durumunda ölüme bağlı hakların aynen gaibin ölümü ispatlanmış gibi kullanılacağı, gaiplik kararının ölüm tehlikesinin gerçekleştiği veya son haberin alındığı günden başlayarak hüküm doğuracağı belirtilmiştir.


Taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re'sen dikkate alınmalıdır (HMK mad. 114). Dava devam ederken taraflardan birinin ölmesi halinde, ölen kişinin taraf ehliyeti son bulur. (4721 sayılı TMK m.28/1) Bu nedenle, davaya ölen tarafa karşı veya onun tarafından devam edilmesine imkan yoktur. Yalnız ölen tarafı ilgilendirmeyen, yani mirasçıları da ilgilendiren, mirasçıların mal varlığı haklarını etkileyen davalar, tarafın ölümü ile konusuz kalmaz. Bu davalara, ölen tarafın mirasçılarına karşı (veya mirasçıları tarafından) devam edilir.


Buna göre yargılama sırasında davalı ...'nin gaipliğine karar verildiğinden, HMK 55, 124. Maddeleri dikkate alınarak, davacıya, davaya ölenin mirasçılarına karşı devam etmeyi isteyip istemediği sorularak, devam etmeyi istemesi halinde ölenin veraset ilamı usulüne uygun şekilde temin edilerek, mirasçılarının davaya dahil edilmesi için davacıya süre verilerek, taraf teşkilinin sağlanarak davaya devamla işin esasına yönelik karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan karar verilmesi hatalı olmuştur.


Kabule göre de mahkemece taraf firmaların aynı sektörde bulunmadıkları, haksız rekabete sebep olacak bir durumun tespit edilemediği, firmaların rekabet halinde olduklarına ilişkin bir tespitin yapılmadığı gerekçeleri ile haksız rekabet talebine ilişkin davanın reddine karar verilmiş ise de, dava dosyası içinde davalı şirketin ticaret odasından kaydı ile davalı gerçek kişinin SGK kayıtları gelmiş, davacı şirkete ilişkin kayıtlar getirtilmemiştir. Bilirkişi raporunda da SGK kayıtlarına göre taraf şirketlerin aynı sektörde olmadıkları belirtilmiş ancak tam olarak bir değerlendirme (taraf şirketlerin kayıtlara göre faaliyet gösterdikleri sektörlerin değerlendirilmesi, birbirleri ile rekabet ortamında neden bulunmadıklarına ilişkin ) yapılmadan sonuç belirtilmiştir. Buna göre taraf şirket kayıtları getirtilerek faaliyet gösterdikleri sektör açısından denetime elverişli gerekçeli değerlendirme yapılarak birbirleri ile rekabet halinde olup olmayacakları değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yetersiz belge ve inceleme ile karar verilmesi hatalı olmuştur.Bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının HMK 355. Maddesi ile resen gözetilen sebeplerle HMK 353/1-a-4 maddesi ile kaldırılarak eksiklikler tamamlandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.


HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 16/01/2019 tarih 2014/662 Esas - 2019/27 Karar sayılı kararının HMK'nın 353/1-a4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dava dosyasının mahkemesine İADESİNE,

2-Kararın kaldırılma sebebine göre davacının sair istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,

3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44,40.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,

4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,

5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine,

6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 04/02/2021 tarihinde HMK' nın 353/1-a4 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.


 
aile avukatı



bottom of page