top of page
  • Avukat Baran DELİL

Delil Tespiti Davası Olarak Bilinen Delil Tespit Talebi

Delil Hukuk Bürosu

delil tespiti davası
 

Makale İçeriği:

 

Delil Tespiti Davası Nedir, Hangi Durumlarda Açılmalıdır?


Hukuk camiasında ve halk arasında "delil tespiti davası" olarak bilinen delil tespiti, kaynağını Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 400. maddesi ve devamında bulan bir çeşit geçici hukuki koruma müessesesidir, yani aslında delil tespiti tam anlamıyla bir dava değildir. Zaten sulh hukuk mahkemeleri nezdinde değişik iş numarası ile görülür. Ancak yaygın kullanım nedeniyle "delil tespiti davası" ifadesi ile bilinmektedir.


Delil tespiti talebiyle, hak kaybına uğradığını düşünen kimselerin ileride açmayı düşündükleri veya halihazırda açılmış olan davalarda kullanılmak amacıyla delil elde edilmesi amaçlanmaktadır. Delil tespiti için tanık dinlenilebilir, keşif ve bilirkişi delillerinden yararlanılabilir veya ilgili 3. kişi, kurum ve kuruluşlara müzekkere yazılmak suretiyle 3. kişi ve kurumlarda bulunan delillerin getirtilmesi sağlanarak dosya muhteviyatına eklenebilir.


Bunun yanında delil tespiti istenilebilmesi için bir vakıanın tespiti istenilmeli ve hukuki yarar mevcut olmalıdır, buna ilişkin olarak: Kanunda açıkça öngörülen hâller dışında, delilin hemen tespit edilmemesi hâlinde kaybolacağı ya da ileri sürülmesinin önemli ölçüde güçleşeceği ihtimalinin söz konusu olduğu hallerde hukuki yarar var sayılır.

  1. Muris muvazaası yoluyla mirastan mal kaçırma

  2. Şirket varlıklarının muvazaalı olarak elden çıkarılması yoluyla mal kaçırma,

  3. Kiralananın tahrip edilmesi,

  4. Satın alınan eşyanın ayıplı/hasarlı olması,

  5. Bir davada dinlenilmesi gerekli olan tanığın hayati durumunun tehlikede olması ve derhal dinlenilmesinin gerekmesi

gibi acele hallerde delillerin tahrip edilmeden elde edilmesini sağlayacak şekilde delil tespiti talebinde bulunulması mümkündür.



Delil Tespiti Davasında Neler Talep Edilebilir?


Delil tespit davası, bir çeşit tespit davası niteliğinde bulunduğundan dolayı bu davada eda hükmü talep edilmesi anlamsız olacaktır. Bu davada:

  1. Taraflar dinlenilebilir,

  2. Tanıklar dinlenilebilir,

  3. Keşif yapılabilir,

  4. Bilirkişi raporu tanzim ettirilebilir,

  5. İlgili kişi ve kurumlara müzekkere yazılabilir ve bunlar nezdinde bulunan delillerin elde edilmesi sağlanabilir,

  6. Delillerin elde edilmesi ve elde edilen delillerin muhafaza altına alınması için diğer gerekli tedbirler alınabilir.

Bununla birlikte delil tespit sonucunda eda talebi söz konusuymuşçasına taraflar üzerinde hak tanıyacak ya da onları borca sokacak şekilde hüküm kurulması hukuka aykırı olacaktır. Yani sonuç olarak delil tespiti talebini inceleyen mahkeme; hukuka aykırılığın mevcudiyetine ilişkin delilleri tespit edebilir, hukuka aykırılığın hangi taraftan kaynaklandığını belirleyebilir, zarar mevcut olması halinde mevcut olan zararın hesaplatılmasını sağlayabilir ve bu gibi eda hükmü içermeyen kararlar verebilir.


Bunun yanında herhangi bir eda hükmü içeren bir karar verilmesi halinde, delil tespiti davasında verilen bu kararın icra edilebilirlik vasfına sahip olduğundan söz edilemez.



Delil Tespiti Davasında Bahse Konu Delillerin Tespiti Nasıl Sağlanır?


Delil tespiti talebini inceleyen hakim, yukarıda bahsettiğimiz gerekli yerlere müzekkere yazmak suretiyle ilgili evrakın getirilip dosyaya eklenmesini sağlayabilir, tanık dinleyebilir, yerinde yapılacak keşif ile delil tespiti istenen konu hakkında detaylı inceleme yapıp bulgular elde edebilir ve konuya ilişkin alanında uzman bir bilirkişiye rapor tanzim ettirebilir.


Çoğunlukla aleyhine tespit istenen kişiyle tespit isteminde bulunan, gerçek bir davada yüzleşecekleri şekilde yüzleşmez. Delil tespiti davasında isticvap da nadiren gerçekleştirilir. Hatta aleyhine tespit istenen, bu dava dosyasının içeriğini, yani dosyadaki evrakları, kendisine HMK 402/3. madde uyarınca yapılacak olan tebligat ile öğreninceye kadar kendi UYAP vatandaş sisteminde görmek suretiyle de öğrenemez.(6284 sayılı koruma ve önleme tedbiri taleplerinde olduğu gibi). Dosya içeriğine ilişkin olarak bu yapılacak tebligat öncesinde bilgi alınmak isteniyorsa, delil tespiti talebini inceleyen mahkeme kalemine gidilmelidir.


Bu şekilde aleyhine tespit istenen ile normal bir dava şartlarında olduğu oranda yüzleşilmemesi ve bu şekilde çelişmenin sağlanmaması nedeniyle delil tespitinde ortaya konulan delillerin de kesinliğinden söz edilmesi mümkün değildir. HMK 405. maddesi gereği delil tespiti dosyası asıl dava dosyasının eki sayılır ve onunla birleştirilir. Asıl davanın taraflarının her biri, iddia veya savunmasında yer alan beyanlarını ispat etmek için bu tutanak ve raporlara dayanabilir, yani aleyhine tespit istenen de delil tespiti sonucunda lehine çıkan bulgulara dayanabilir. Bunun yanında sonradan açılacak esas davada delil tespiti davası sonucunda alınmış olan bir bilirkişi raporuna itiraz edilmesi mümkündür. Dolayısıyla delil tespiti davası daha çok tespit isteyen ve vekili açısından bir çeşit yol gösterici olma niteliği taşımaktadır.



Delil Tespiti Davasının Hukuki Dayanağı


Delil tespiti, Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 400. ve 406. maddeleri arasında düzenlenmiştir.


Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun "Delil Tespitinin İstenebileceği Haller" Başlıklı 400. Maddesine Göre: "(1) Taraflardan her biri, görülmekte olan bir davada henüz inceleme sırası gelmemiş yahut ileride açacağı davada ileri süreceği bir vakıanın tespiti amacıyla keşif yapılması, bilirkişi incelemesi yaptırılması ya da tanık ifadelerinin alınması gibi işlemlerin yapılmasını talep edebilir. (2) Delil tespiti istenebilmesi için hukuki yararın varlığı gerekir. Kanunda açıkça öngörülen hâller dışında, delilin hemen tespit edilmemesi hâlinde kaybolacağı yahut ileri sürülmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ihtimal dâhilinde bulunuyorsa hukuki yarar var sayılır."
 

Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun "Görev ve Yetki" Başlıklı 401. Maddesine Göre: "(1) Henüz dava açılmamış olan hâllerde delil tespiti, esas hakkındaki davaya bakacak olan mahkemeden veya üzerinde keşif yahut bilirkişi incelemesi yapılacak olan şeyin bulunduğu veya tanık olarak dinlenilecek kişinin oturduğu yer sulh mahkemesinden istenir. (2) Noterlerin, 18/1/1972 tarihli ve 1512 sayılı Noterlik Kanunu uyarınca yapacağı vakıa tespitine ilişkin hükümler saklıdır. (3) Esas hakkında açılan davada, delil tespiti yapan mahkemenin yetkisiz ve görevsiz olduğu ileri sürülemez. (4) Dava açıldıktan sonra yapılan her türlü delil tespiti talebi hakkında sadece davanın görülmekte olduğu mahkeme yetkili ve görevlidir."
 

Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun "Delil Tespiti Talebi ve Karar" Başlıklı 402. Maddesine Göre: "(1) Delil tespiti talebi dilekçeyle yapılır. Dilekçede tespiti istenen vakıa, tanıklara veya bilirkişilere sorulması istenen sorular, delillerin kaybolacağı veya gösterilmesinde zorlukla karşılaşılacağı kuşkusunu uyandıran sebepler ile aleyhine delil tespiti istenen kişinin ad, soyad ve adresi yer alır. Tespit talebinde bulunan, durum ve koşulların imkân vermemesi nedeniyle, aleyhine tespit yapılacak kişiyi gösteremiyorsa talebi geçerli sayılır. (2) Mahkeme tarafından belirlenen tespit giderleri avans olarak ödenmedikçe sonraki işlemler yapılmaz. (3) Tespit talebi mahkemece haklı bulunursa karar, dilekçeyle birlikte karşı tarafa tebliğ edilir. Kararda ayrıca, delil tespitinin nasıl ve ne zaman yapılacağı, tespitin icrası esnasında karşı tarafın da hazır bulunabileceği, varsa itiraz ve ilave soruların bir hafta içinde bildirilmesi gerektiği belirtilir. (4) (Ek:22/7/2020-7251/44 md.) Tespitin yapılmasından sonra, tespit tutanağı ve varsa bilirkişi raporunun bir örneği mahkemece karşı tarafa resen tebliğ olunur."
 

Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun "Acele Hallerde Tespit" Başlıklı 403. Maddesine Göre: "(1) Talep sahibinin haklarının korunması bakımından zorunluluk bulunan hâllerde, karşı tarafa tebligat yapılmaksızın da delil tespiti yapılabilir. Tespitin yapılmasından sonra, tespit dilekçesi, tespit kararı, tespit tutanağı ve varsa bilirkişi raporunun bir örneği mahkemece kendiliğinden diğer tarafa tebliğ olunur. Karşı taraf tebliğden itibaren bir hafta içinde delil tespiti kararına itiraz edebilir."
 

Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun "Delil Tespiti Kararında Uygulanacak Hükümler" Başlıklı 404. Maddesine Göre: "(1) Tespiti istenen vakıanın hangi delille tespit edileceğine karar verilmişse, bu kararın yerine getirilmesinde o delilin toplanmasına ilişkin hükümler uygulanır."

 

Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun "Tutanak ve Diğer Belgeler" Başlıklı 405. Maddesine Göre: "(1) Delil tespiti dosyası, asıl dava dosyasının eki sayılır ve onunla birleştirilir. Asıl davanın taraflarından her biri, iddia veya savunmasını ispat için bu tutanak ve raporlara dayanabilir."
 

Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun "Diğer Geçici Hukuki Korumalar" Başlıklı 406. Maddesine Göre: "(1) Mahkemece, gerekli hâllerde, mal veya haklarla ilgili defter tutulmasına ya da mühürleme işleminin yapılmasına karar verilebilir. (2) İhtiyati haciz, muhafaza tedbirleri ve geçici düzenleme niteliğindeki kararlar gibi geçici hukuki korumalara ilişkin diğer kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır."


Delil Tespiti Davasında Taraflar


Delil tespitinin her ne kadar "delil tespiti davası" olarak bilinmekte olsa da esasında bir dava olmadığından bahsetmiştik. Bu nedenle delil tespitinde taraflar arasında davalı ve davacı sıfatını haiz kimseler de olamaz; yalnızca HMK 402/1. madde gereği tespit isteyen ve aleyhine tespit istenen taraflar söz konusudur.



Delil Tespit Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme


Esas davanın açılmış olması halinde delil tespiti, esas davanın görülmekte olduğu mahkeme tarafından gerçekleştirilir. Ancak esas davanın açılmamış olduğu hallerde delil tespiti:

  1. Esas davaya bakacak olan mahkemeden veya

  2. Üzerinde keşif ya da bilirkişi incelemesi yapılacak olan şeyin bulunduğu veya tanık olarak dinlenilecek kişinin oturduğu yer sulh hukuk mahkemesinden istenir.

  3. Esas dava, görevli ve yetkili mahkemede açılmışsa, esas davaya bakan mahkemenin delil tespiti talebine ilişkin olarak yetkisiz ve görevsiz olduğu iddiası ileri sürülemez.

Bu husus Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun "Görev ve Yetki" başlıklı 401. maddesinde de açıkça düzenlenmiştir.



Delil Tespiti Davası Zamanaşımını Durdurur mu?


Delil tespitinin hukuk camiası ve halk arasında "delil tespiti davası" olarak bilindiğini, ancak aslında gerçek anlamda bir dava olmayıp, geçici hukuki koruma tedbiri olduğunu belirtmiştik. Bu nedenle bu talepte bulunulmasıyla birlikte esas davanın açılmasının sonuçları doğmaz ve dolayısıyla zamanaşımı da durmaz ya da kesilmez.



Delil Tespiti Davasında Yargılama Usulü


Delil tespiti davasında, Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 316. maddesi hükmü gereğince basit yargılama usulü uygulanmaktadır. Basit yargılama usulünde yazılı yargılama usulünden farklı olarak taraflarca yalnızca dava ve cevap dilekçesi verilebilir, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri verilemez.



Delil Tespiti Davasında Hükmün Niteliği


Delil tespiti, icra edilebilir nitelikli nihai bir karar değildir; yani herhangi bir eda hükmü içermez. Delil tespiti istemi üzerine verilecek olan karar eda hükmü içermeyeceğinden ve icra edilebilir de olmadığından dolayı tespit isteyen kişi tarafından kararın gereğinin yerine getirilmesi talebiyle icra dairesine başvurulamayacaktır.



Delil Tespiti Davasında Verilen Karara Karşı İtiraz ve Kanun Yolları


Delil tespiti talebine ilişkin olarak verilecek olan karar, eda hükmü içermediğinden ve icra edilebilir nitelikli nihai hüküm teşkil etmediğinden dolayı, bu karara karşı istinaf ve temyiz gibi kanun yollarına başvurulması mümkün değildir. Yalnızca Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 403. maddesi uyarınca karşı tarafça tebliğden itibaren 1 hafta içerisinde itiraz yolu öngörülmüştür.



Delil Tespiti Davasında Yargılama Giderleri


Delil tespiti için gerçekleştirilen yargılama giderleri, esas davada giderler arasında gösterilebilir ve karşı taraftan talep edilebilir. Karşı tarafın esas davayı kaybetmesi halinde yargılama giderlerine ilişkin talep kabul edilir ve karşı tarafça ödenir. Bunun yanında esas davada hükmedilecek olan vekalet ücretine ek olarak delil tespiti işlemini vekil aracılığıyla gerçekleştiren taraf lehine vekalet ücretine de hükmedilmesi gerekmektedir.



 

Delil Tespiti Davasına İlişkin Yargıtay Kararları

 
  • Delil tespiti davası sonucunda eda davası varmışcasına taraflara, hak tanıyacak ya da borç altına sokacak hüküm kurulması mümkün değildir.

  • Delil tespiti davasında kesin hüküm teşkil edecek şekilde tespit edilen delillerin karar bölümünde gösterilmesine gerek bulunmamaktadır.

Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2012/4138 E., 2012/7628 K. "İçtihat Metni"

Mahkemesi :Sulh Hukuk Hakimliği Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalılar vekillerince istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış, eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmâl edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü: - K A R A R -

Davacı tarafından mahkemeye verilen 30.09.2011 tarihli dilekçe ile davalı ...'nın yaptığı pencere ve kapıların kusurlu yapılmış olması sebebi ile uğranılan zarardan kaynaklı açacakları maddi ve manevi tazminat davasına esas teşkil etmek üzere tespit yapılması talep edilmiştir.

Talep 30.09.2011 tarihli olup o tarihte yürürlükte bulunan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 76. maddesi hükmünce maddi vakıalar ileri sürmek taraflara, hukuki vasıflandırma hakime ait olduğundan davacının talebi 1086 Sayılı HUMK'nın 368. ve devamı maddelerinde düzenlenen delillerin tespiti istemi niteliğinde olduğu kabul edilmelidir. Delil tespiti davalarında da mahkemenin gerekirse tarafları dinleyip keşif ve bilirkişi incelemesi yaptıktan sonra raporu alıp muhafaza ederek tespit işlemini sonuçlandırması gerekir. Delil tespiti davası sonucunda eda davası varmışcasına taraflara, hak tanıyacak ya da borç altına sokacak hüküm kurulması mümkün olmadığı gibi kesin hüküm teşkil edecek şekilde tespit edilen delillerin karar bölümünde gösterilmesine gerek bulunmamaktadır.

Bu durumda mahkemece davacının talep ettiği zarar miktarı belirlenmiş olduğundan sadece tespitin yapıldığına karar verilmesi ile yetinilmesi yerine eda hükmünü içerir ve kesin hüküm oluşturacak şekilde kusur ve zarar miktarının tespitine karar verilmesi doğru olmamış, bozulması uygun bulunmuştur.

SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalı ...'ya, fazla alınan temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalı ... Plastik A.Ş.'ye geri verilmesine, 04.12.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi


 
  • Delil tespitinin konusu maddia vakıalardır, vakıanın tespiti ile yetinilmeli ve uyuşmazlığın esasına ilişkin değerlendirme yapılmamalı ve haklılık-haksızlığa ilişkin tespit gerçekleştirilmemelidir.


Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2021/5154 E., 2021/9538 K. "İçtihat Metni"


MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı İsteminin Özeti: Davacı vekili, müvekkilinin bankacılık işkolunda kurulu bir işçi sendikası olup şu aşamada ... ...'de örgütlenmesinin mevcut olduğunu, uzun yıllardır ... ... ile bağıtlanan TİS'lerinde taraf sendika da müvekkilinin olduğunu, uzun yıllardır örgütlü olduğu ... ..., özellikle 2008 yılından sonra sendikaya karşı adeta savaş açmış ve bankadan sendikayı silme operasyonuna başlattığını, 2015 yılında açılan yetki itirazı davasında müvekkilinin yaklaşık %49'luk üye sayısı ile yetkiyi almışken 2017 yılındaki yetki tespitine karşı açılan yetki davasında yeni gelen bilirkişi raporunda belirlenen çoğunluk %40,9' olduğunu, 2 yıldan kısa bir süre içerisinde müvekkilinin üye sayısının yaklaşık %8'den fazla bir oranda azaldığını, müvekkilinin 25.07.2017 tarihinde sendikasızlaştırma çabaları ve başka bir takım hukuka aykırı eylemler nedeni ile ... ... hakkında Bakanlık nezdinde şikayet yoluna gittiğini, bu şikayet başvurusunun, normal bir süreç olup kısa bir inceleme ile sonuçlandırılması gerekirken tam 10,5 ay sonra yani neredeyse 1 yıl sonra sonuçlandırıldığını ve 10,45 ay için kısa bir kelime sayısı ile cevap verilip şikayetlerinin olumsuz sonuçlandığının bildirildiği, 12.01.2018 tarihinde hazırlandığı ve sisteme kayıt edildiği belirtilen bir rapor sonucunun bu kadar uzun süre bildirilmemesinin hayatın olağan akışına ve davalı kurumun iş akışına aykırı olduğunu, bu arada müvekkilinin daha önce de birçok kez başvuru yaptığını, yaklaşık 11 aylık bir süreci hiç yaşamadığını, bu nedenle alınan haberler bu davanın açılması zorunluluğunu doğduğunu iddia ederek sisteme kaydedilen ve gerçek tespit ve değerlendirmeleri içeren raporun geçerli olduğunun ve müvekkiline tebliğ edilen halinin geçerli olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabının Özeti: Davalı, davanın reddini talep etmiştir.

Yargılama Safhasının Özeti: İlk Derece Mahkemesince, iptali talep edilen T.C. ... İş Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın 12/01/2018 tarih ve ... sayılı raporun incelenmesinde, değerlendirme bölümü ile sonuç ve kanaat bölümünde işyerinde 4857 sayılı İş Kanunu’nun bazı hükümlerinin eksik uygulanması ile ilgili genel olarak tespitlerde bulunulduğu, her ne kadar dava dışı ... T.A.Ş aleyhine idari para cezasının uygulanmasının uygun olacağı belirtilmiş ise de davacı aleyhine idari para cezası içermediği, bu hali ile maddi olaylara dayalı tespit içeren rapor niteliğinde olduğu ve açılacak davalarda delil niteliğinde bulunduğu, açıklanan sebeplerle davacının raporun iptalini istemede hukuki yararının bulunmadığı, ayrıca davacı vekili tanık dinletme talebinde bulunmuş ise de, dinlenecek tanık beyanlarının hükme etki etmeyeceği kanaatiyle bu yöndeki talebin reddine karar verildiği gerekçesiyle 6100 sayılı HMK.’nın 114/1-h. ve 115/2. Maddeleri gereğince davacının hukukî yararının bulunmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiştir.

Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesince, somut uyuşmazlıkta; davacı Sendika tarafından yapılan şikâyet üzerine iş müfettişi ... tarafından düzenlenen raporun sisteme girilen ilk hali ile geçerli olduğu, kendilerine tebliğ edilen raporun geçerli olmadığının tespiti talep edilmiştir. Sisteme kayıt edilen ilk halinin geçerli olduğu, taraflarına tebliğ edilenin geçersiz olduğu talep edilen raporda, isimleri de zikredilerek işçilere ilişkin somut saptamalar içermediği, maddi vakıalara ilişkin tespitler içerdiği de gözetildiğinde yerel mahkeme gerekçesinin dosya kapsamına uygun olduğu, tanık dinlenmesi başkaca delil toplanmasının sonuca etkisinin olmadığı anlaşılmakla, kamu düzenine aykırılık bulunmayan karara yönelik davacı tarafından yapılan istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin bu kararı Dairemizin 27.11.2019 tarihli, 2019/5464 E. ve 2019/21017 K. sayılı ilamı ile bozulmuştur.

Bozma ilamına uyan İlk Derece Mahkemesince, “… Davacı tanığının beyanlarının Bakanlık mevzuatı kapsamında değerlendirilmesi bakımından yasal iç mevzuat getirilerek yapılan değerlendirmede, ... İş Teftiş Kurulu Yönetmeliği'nin "Raporların işleme konulması" başlığını taşıyan 57 inci maddesinde yer alan; "(1) İl müdürlüklerine ve/veya ilgili birimlere gereği yapılmak üzere doğrudan gönderilen iş teftişi raporlarında belirtilen işlemler geciktirmeksizin yerine getirilir.Ancak, raporda maddi hata veya mevzuata açıkça aykırı yönler bulunması halinde, rapor işleme konulmaz ve aykırılık gerekçeleriyle birlikte Başkanlığa intikal ettirilir. Başkanlığın vereceği karar, Bakanlık görüşü olarak uygulamaya esas alınır. Başkanlığın görüşü, ilgili İl Müdürlükleri ve/veya birimler ile ilgili grup başkanlığına gönderilir. ... (3) İdari teftişler sonucu düzenlenen raporlar, Başkanlık tarafından incelendikten sonra Bakana sunulur. Ancak, raporda düzeltilmesi veya tamamlatılması gereken hususlar varsa, bunların giderilmesi, raporu düzenleyen müfettişten yazılı olarak istenir. Rapordaki inceleme eksikliği Başkanlığın talebi üzerine ilgili müfettişçe giderilir. Eksik incelemeye ilişkin hususlar haricinde müfettişin, Başkanlığın görüşüne katılmaması halinde, müfettişin görüşü ile birlikte Başkanın görüşünün de belirtildiği onay hazırlanarak, Bakana sunulur. Bakanca onaylanan görüş doğrultusunda işlem yapılır. (4) Üçüncü fıkrada belirtilen idari teftiş raporlarının birden fazla müfettiş tarafından düzenlenmesi ve müfettişler arasında raporun sonuçları ile ilgili görüş farklılıklarının bulunması halinde, bu farklılıklar raporda gerekçeleriyle birlikte belirtilir. Rapor Başkanlık tarafından incelenir. Raporda mevcut farklı görüşlerden değiştirilmesi istenen husus ilgili müfettişten yazılı olarak istenir. Müfettişin isteğe katılmaması halinde, müfettişlerin farklı görüşleri ile birlikte Başkanın görüşünün de belirtildiği onay hazırlanarak, Bakana sunulur. Bakan tarafından onaylanan görüş doğrultusunda işlem yapılmak üzere rapor ve ekleri, gereği için Başkanlıkça ilgili birimlere ve/veya mercilere gönderilir. " düzenlemesi gereği, müfettiş raporuna ilişkin değerlendirme mercinin Bakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı ve Bakanlık makamı olduğu, İş Teftiş Kurulu ve İş Teftiş Kurulu Başkanının, İş Müfettişlerince sunulan raporları inceleme, değerlendirme, eksiklik ve hukuka aykırılık tespit etmeleri durumunda raporun değiştirilmesini isteme yetkilerinin bulunduğu, en nihayetinde Bakan tarafından onaylanan görüş doğrultusunda işlem yapıldığı yönünde ki yasal düzenlemeler karşısında henüz resmiyet kazanmamış olan bir raporun mahkeme kararı ile geçerli kabul edilmesinin kuvvetler ayrılığı ilkesine uygun olmadığı, resmiyet kazanmamış raporun her ne şekilde olursa olsun sisteme yüklenmiş ve ilgililer tarafından içeriğinin öğrenilmiş olmasının sonucu değiştirmeyeceği, mahkemelerce yerindelik denetimi yapılamayacağı ve idare yerine geçerek işlem tesis edilemeyeceğinden bu hususta tanık anlatımlarına itibar edilemeyeceği, davacı tarafça rapor hakkında sahtelik iddiası ileri sürülmediği gibi raporun işleme konulması safhasında hukuka aykırılık tespit edilemediği, dolayısıyla dava konusu teftiş raporuna ilişkin olarak davacı tarafça resmi kayıtların aksi kanıtlanamadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Temyiz başvurusu :

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Gerekçe: Dosya içeriğine göre; evleviyetle İlk Derece Mahkemesince bozma ilamı gereğinin yerine getirilip getirilmediğinin meselesinin ele alınması gereklidir.

Somut uyuşmazlıkta; davacı Sendika tarafından yapılan şikâyet üzerine iş müfettişi ... tarafından düzenlenen raporun sisteme girilen ilk hali ile geçerli olduğu, kendilerine tebliğ edilen raporun ise geçerli olmadığının tespiti talep edilmiş, İlk Derece Mahkemesince davanın usulden reddine dair verilen ilk karar da -özetle-, davanın hukukî nitelendirilmesinde hataya düşüldüğü, talebin 6100 sayılı HMK.’nın 400. maddesi kapsamında delil tespiti olduğu ve davacının bu davadaki tespit talebinde hukukî yararının bulunduğu kabul edilerek sonuca gidilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.

Bilindiği üzere, delil tespitinin konusu maddi vakıalar olup, burada vakıanın tespiti ile yetinilip, uyuşmazlığın esasına ilişkin bir değerlendirme yapılmamalıdır. Başka bir ifadeyle, Mahkemece vakıanın olup olmadığının tespiti ile yetinilmeli, davacının haklı olup olmadığı hususu irdelenmemelidir.

Dolayısıyla, Mahkemece davacının iddia ettiği vakıanın, yani sisteme ilk girilen müfettiş raporunda sendikal feshin varlığına ilişkin bir değerlendirmesinin bulunup bulunmadığının tespiti ile yetinilmesi gerekirken yazılı şekilde davacının haklı olup olmadığı yönünde bir değerlendirmeyle sonuca gitmesi usule aykırıdır.

Açıklanan nedenlerle usule aykırı verilen kararın, tekrar bozulmasını gerekmiştir.

Sonuç:

Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.05.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


 

Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2020/522 E., 2020/2482 K. "İçtihat Metni"


Mahkemesi:Asliye Hukuk Mahkemesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

- K A R A R -

Dava, taşınmaz üzerinde bulunan yapıdaki eksikliklerin tamamlanması için davacılara süre verilmesi ve dava dışı ...'in temsilci olarak atanması talebine ilişkin olup, mahkemece talep HMK'nın 400 ve devamı maddelerine uygun görülerek yerinde delil tespiti yapılıp, bilirkişi raporu alınmış ve davacıların inşaatın gelmiş olduğu seviye itibari ile yüklenicinin edimini üstlenme talebinin reddine dair verilen karar, yasal süresi içerisinde davacılar tarafından temyiz edilmiştir.Bu davada olayları anlatmak taraflara, olayın hukuki yorumunu yapmak ise mahkemeye aittir. Davacının talebi TBK'nın 113. maddesinde düzenlenen nama ifaya ilişkin olup, delil tespiti hükümlerine göre değerlendirme yapılıp karar verilemez. Mahkemece değişik iş defterine kaydedilerek HMK 400 ve devamı maddeleri delil tespiti hükümlerine göre değerlendirilip hüküm kurulması doğru olmamıştır. O halde mahkemece yapılacak iş, talebin nama ifa niteliğinde olması nedeniyle dosyanın esasa kaydının sağlanıp, yazılı yargılama hükümlerine göre yargılama yapılıp hüküm verilmesinden ibarettir. Yargılama usulünde hataya düşülerek delil tespiti ve ihtiyati tedbir hükümlerine göre değerlendirme yapılıp karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, aşağıda yazılı bakiye 30,10 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 18.09.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.


 
  • Delil tespiti ile elde edilen rapor karşı tarafça açıkça veya örtülü olarak kabul edilmedikçe hükme esas alınamaz. Esas davada karşı tarafa kendisini açıklama ve beyanlarını ispat hakkı tanınmalıdır. Bu nedenle delil tespitinde bilirkişi raporu alınmışsa dahi itiraz halinde ek rapor veya yeni rapor alınması gerekecektir.


Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/699 E., 2018/1867 K. "İçtihat Metni"


MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi Taraflar arasında birleştirilerek görülen “tazminat” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda Bakırköy Tüketici Mahkemesince asıl davada Doğuş Oto Pazarlama ve Tic. A.Ş. yönünden davalı sıfatı yokluğu nedeniyle davanın reddine, davalı Tamaş Motorlu Araçlar San. ve Tic. Ltd. Şti. yönünden maddi tazminat talebinin kısmen kabulüne, manevi tazminat talebinin reddine, birleşen davada davalı ... Otomotiv Servis ve Tic. A.Ş. yönünden maddi tazminat talebinin kısmen kabulüne, manevi tazminat talebinin reddine dair verilen 02.10.2012 tarih ve 2010/854 E., 2012/581 K. sayılı karar asıl ve birleşen davacı vekili, asıl davada davalı Tamaş Motorlu Araçlar San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili ve birleşen davada davalı ... Otomotiv Servis ve Tic. A.Ş vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 18.06.2013 tarih ve 2013/6891 E., 2013/16521 K. sayılı kararı ile; “…Davacı, asıl ve birleşen davada, satın aldığı araç ile 04/08/2010 tarihinde trafik kazasına maruz kaldığını ve kaza sırasında araçta bulunan hava yastıklarının açılmadığını ileri sürerek şimdilik araç bedeli olan 42.000TL'nin ödeme tarihi 19/12/2006 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte, 50.000TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini istemiş; 16.07.2012 tarihli ıslah dilekçesiyle de, ayıplı olan hava yastığı sisteminin değeri olan 6.700TL nin ödeme tarihi olan 19.12.2006 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.

Davalılar davanın reddi dilemişlerdir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir. 1-Davacı, satın aldığı araçla 04/08/2010 tarihinde trafik kazası geçirmiş; kaza sırasında araçtaki hava yastıklarının açılmaması nedeniyle, Bakırköy Tüketici Mahkemesi'nin 2010/19D.İş sayılı dosyasıyla aracın ayıplı olup olmadığı hususunda tespit yaptırılmış; akabinde açılan işbu davada da mahkemece aynı bilirkişilerden ek rapor alınmak suretiyle hüküm tesis edilmiştir. Mahkemece, itiraz edilen tespit dosyasına rapor veren bilirkişilerden, yargılama sırasında ek rapor alınması ve bu raporda da davalı tarafın itirazlarının karşılanmamış olması nedeniyle yetersiz olan bu bilirkişi raporuna itibar edilerek karar verilemez. Hal böyle olunca mahkemece oluşturulacak yeni bir bilirkişi kurulu vasıtasıyla inceleme ve araştırma yapılarak hasıl olacak sonuca göre hüküm tesisi gerekirken, bu hususun değerlendirilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

2-Bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir…” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: Asıl ve birleşen dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Asıl davada davacı vekili; müvekkilinin davalı Tamaş Motorlu Araçlar San. ve Tic. Ltd. Şti.’den Volkswagen Golf marka araç satın aldığını, davalı ... Otomotiv Pazarlama ve Tic. A.Ş.’nin ise aracı ithal eden şirket olduğunu, müvekkilinin satın aldığı araç ile 04.08.2010 tarihinde trafik kazası geçirdiğini ancak kaza sırasında aracın hava yastıklarının açılmadığını, tespit dosyasında alınan bilirkişi raporunda hava yastıklarının açılması için gerekli fiziki şartların oluşmasına rağmen açılmamasının imalata dayalı gizli ayıp olduğunun belirlendiğini, kaza sırasında hava yastıklarının açılmaması nedeniyle müvekkilinin maddi olarak zarara uğradığı gibi kaza sırasında da büyük bir korku ve endişe yaşadığını, yastıkların açılmamasının yaşadığı korkuyu daha da artırdığını ileri sürerek, sözleşmeden dönmenin kabulü ile araç bedeli 42.000,00TL maddi tazminat ve 50.000,00TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 05.07.2012 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini araçtaki ayıp oranında bedel indirimi yapılarak ayıplı hava yastığı bedeli olan 6.700,00TL’nin davalılardan müteselsilen tahsiline şeklinde ıslah etmiştir.

Birleşen davada ise; davalı ... Otomotiv Servis ve Tic. A.Ş.’nin aracı ithal eden şirket olduğunu belirterek, asıl davada ileri sürdüğü hukuki sebep ve vakıaları tekrar etmek suretiyle sözleşmeden dönmenin kabulü ile araç bedeli 42.000,00TL ile 50.000,00TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 05.07.2012 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini araçtaki ayıp oranında bedel indirimi yapılarak ayıplı hava yastığı sistemi bedeli olan 6.700,00TL’nin davalılardan müteselsilen tahsiline şeklinde ıslah etmiştir.

Asıl davada davalı Tamaş Motorlu Araçlar San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili; aracın 19.12.2006 tarihinde müvekkili şirketten satın alındığını, dava tarihi itibariyle iki yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, davacı tarafından Bakırköy Tüketici Mahkemesinin 2010/19 D. iş sayılı dosyasında yaptırılan tespit sonucu düzenlenen bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini, değişik iş dosyasında alınan bilirkişi raporundaki tespitlere katılmadıklarını, araçta ayıp bulunmadığını, kaza sırasında aracın ivme kaybına göre sadece emniyet kemerleri gergisi veya hava yastığının ya da her ikisinin devreye girebileceğini, davacının aracı ile aynı yönde seyreden tıra ait römorkun sol arka kesimine çarparak kazanın meydana geldiğini, bu nedenle anlık durmanın kaza sırasında gerçekleşmediğini, araçtaki hasarın büyük olmasının anlık durmanın gerçekleştiği anlamına gelmeyeceğini, hava yastığında arızanın söz konusu olması durumunda hava yastığı uyarı lambasının yanması gerektiğini, kaza sırasında hava yastıklarının açılması için gerekli şartların oluşmadığını, imalata dayalı bir hatanın bulunmadığını, yokluğunda yapılan ve itiraza uğrayan tespit dosyasında alınan bilirkişi raporunun hükme esas alınamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Asıl davada davalı ... Otomotiv Pazarlama ve Tic. A.Ş. vekili; müvekkili şirketin dava konusu aracın satıcısı olmadığını bu nedenle davanın husumet nedeniyle reddi gerektiğini, aracın 19.12.2006 tarihinde trafiğe çıktığını, dava tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolduğunu, araçta üretimden kaynaklanan ayıp bulunmadığını, davacı tarafından Bakırköy Tüketici Mahkemesinin 2010/19 D. iş sayılı dosyasında yaptırılan tespit sonucu düzenlenen bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini, bu nedenle delil olarak dikkate alınamayacağını, kaza sırasında davacının emniyet kemerlerinin takılı olduğuna dair bulgu bulunmadığını, hava yastığının sadece gerekli durumlarda kaza sırasında alınan darbe sonucunda araç ve içindekiler üzerindeki oluşan ivmenin belirlenen değeri aşması hâlinde devreye girdiğini, araçtaki hasarın boyutunun hava yastığının devreye girmesi için bir etken olmadığını, aracın aynı yönde seyreden tıra arkadan çarpması sonucu kazanın oluştuğunu, bu nedenle hava yastığının açılması için gerekli şartların bulunmadığını, davacının manevi tazminat talebinin de yerinde olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Birleşen davada davalı ... Otomotiv Servis ve Tic. A.Ş. vekili; aracın 19.12.2006 tarihinde trafiğe çıktığını, dava tarihi itibariyle iki yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, aracın incelenmesi için müvekkili şirkete başvuru yapılmadığını, araçta üretimden kaynaklanan ayıp bulunmadığını, davacı tarafından Bakırköy Tüketici Mahkemesinin 2010/19 D. iş sayılı dosyasında yaptırılan tespit sonucu düzenlenen bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini, bu nedenle delil olarak dikkate alınamayacağını, kaza sırasında davacının emniyet kemerlerinin takılı olduğuna dair bulgu bulunmadığını, hava yastığının sadece gerekli durumlarda kaza sırasında alınan darbe sonucunda araç ve içindekiler üzerindeki oluşan ivmenin belirlenen değeri aşması hâlinde devreye girdiğini, araçtaki hasarın boyutunun hava yastığının devreye girmesi için bir etken olmadığını, aracın aynı yönde seyreden tıra arkadan çarpması sonucu kazanın oluştuğunu bu nedenle hava yastığının açılması için gerekli şartların bulunmadığını, davacının manevi tazminat talebinin de yerinde olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Yerel mahkemece; 2010/19 D. iş sayılı dosyası ile delil tespiti yapıldığı, araçta imalat hatası olup olmadığı konusunda bilirkişilerden alınan raporda aracın ön kesiminin ağır hasar aldığı, tampon kirişi ve sağ ön boyuna kiriş bağlantı bölgesinde katlanma şeklinde plastik deformasyona yol açan darbenin ön hava yastıklarının açılmasını tetikleyecek şiddette olduğu, darbenin ön hava yastığı darbe konusu içinde kaldığı, dolayısı ile ön hava yastıklarının açılması için gerekli fiziki şartların oluştuğu ve teknik olarak ön hava yastıklarının açılması gerektiği, hava yastıklarının açılmamış olmasının hava yastığı sisteminde imalata dayalı bir hatanın olduğunu gösterdiğini belirttiklerini, aleyhine tespit istenen taraf vekillerinin tespit raporuna itiraz ettikleri, davalıların gerek delil tespiti dosyasına yaptığı itiraz ve gerekse davaya verdiği cevap çerçevesinde itirazlarını değerlendirmek için bilirkişilerden rapor alındığı, alınan raporda hava yastıkların açılmamasına imalat hatasının neden olduğu, ayıbın gizli ayıp olduğu, hava yastığı sisteminin değerinin 6.700,00TL yaptığını beyan ettikleri, hâkimin delil tespiti yolu ile alınan bilirkişi raporuna esas davada yapılan itirazı ciddi bulmazsa yeniden bilirkişi incelemesi yaptırmadan delil tespiti yolu ile alınmış bilirkişi raporuna dayanarak karar verebileceği, bu nedenle yeniden farklı bilirkişi heyetinden rapor alınmadığı gerekçesiyle asıl davada Doğuş Otomotiv Pazarlama ve Tic. A.Ş. yönünden davalı sıfatı yokluğu nedeniyle davanın reddine, asıl dosyada diğer davalı Tamaş Motorlu Araçlar San. ve Tic. Ltd. Şti. ile birleşen dosyada davalı ... Otomotiv Servis ve Tic. A.Ş. yönünden ise 6.700,00 TL’nin bu davalılardan tahsiline, davacının manevi tazminat talebinin ise reddine karar verilmiştir.

Asıl ve birleşen davada davacı vekili, asıl davada davalı Tamaş Motorlu Araçlar San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili ve birleşen davada davalı ... Otomotiv Servis ve Tic. A.Ş. vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

Mahkemece, önceki gerekçeler yanında davalıların tüm itirazlarını cevaplayacak şekilde ek raporlar alındığı, bilirkişilerin İstanbul Teknik Üniversitesinden araç otomobil kürsüsünden seçilen bilirkişiler olması nedeni ile verilen raporların yeterli olduğu, aracın pert olması nedeniyle fiili imkânsızlık da bulunduğu göz önüne alınarak önceki kararda direnilmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, mahkemece delil tespiti dosyasında alınan tespit raporuna karşı davalıların itiraz etmesine rağmen, yargılama aşamasında tespit raporunu düzenleyen bilirkişilerden ek rapor alınarak karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Bilindiği üzere, “Delillerin tespiti” ile ilgili yasal düzenleme mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 368 - 374. maddelerinde yer almaktadır.

HUMK’un 368. maddesi; “İki taraftan her biri, derdesti rüyet bulunan davada henüz tahkik ve tetkikine sıra gelmemiş bulunan veyahut ileride ikame edeceği davada dermeyan edilecek olan hususun şahit, keşif, ehlihibre veya diğer deliller ile tespitini talep edebilir” şeklinde düzenlenmiştir.

Aynı Kanun’un 369. maddesi, delillerin tespiti için gerekli şartları ortaya koymaktadır. Bu madde içeriğinde aynen; “Kanunu Medeni hükmü mahfuz kalmak şartiyle ancak şimdiden zabıt ve tesbit olunmazsa ileride zayi olacağı veya ikamesinde çok müşkülat çıkacağı melhuz olan deliller bu fasıl hükmüne tevfikan tesbit olunabilir” denilmektedir.

Bu maddelerden de anlaşılacağı üzere, delil tespitinde bulunulabilmesi için: Öncelikle, henüz ikame olunmamış ve fakat ikame olunması düşünülen bir davada delil olarak ileri sürülecek bir vakıa bulunmalıdır. Sonradan ikame edilecek olan dava ile hiçbir alaka ve ilişkisi bulunmayan bir vakıa tespit ettirilemeyeceği gibi, ayrıca tespiti talep olunan delillerin hemen tespitine gidilmediği takdirde delillerin kaybolacağından ciddi bir surette endişe edilmesi gerekmektedir.

Diğer yandan, ancak inceleme sırası gelmemiş olan delillerin tespiti istenebilir. Daha önceden tespit edilmiş olan bir hususun yeniden tespiti talep olunamayacağı gibi ayrıca delil tespiti istenilen vakıanın mevcudiyeti açıkça belli ve inkâr edilemeyecek bir vakıaya yönelik ise yine tespiti istenemez.

Delil tespiti istenmesinde hukuki yarar bulunmalıdır; şimdiden tespit edilmemesi hâlinde ilerde kaybolacağı (yok olacağı) veya gösterilmesi çok güç olacağı tahmin edilen delillerin, önceden tespit edilmesinde hukuki yarar varlığı kabul edilmektedir.

Delil tespiti tek başına bir dava olmadığından bu talebe karşı üçüncü kişiler müdahale edemez ve karşı dava da açılamaz.

Kural olarak, delil tespiti karşı taraf da hazır olmak üzere (her iki tarafın huzurunda) yapılır. Fakat, karşı taraf, usulüne uygun biçimde davet edildiği hâlde, gelmezse delil tespiti gıyabında yapılır. Mahkeme, delil tespitinin karşı tarafın yokluğunda yapılmasına da karar verebilir. Delil tespitinin karşı tarafın yokluğunda yapılmış olması hâlinde, mahkeme, dilekçeyi ve delil tespiti tutanağı ile varsa bilirkişi raporunun bir suretini derhal karşı tarafa tebliğ etmek zorundadır (HUMK m. 372/I-II). Aksi hâlde, karşı tarafa tebliğ edilmemiş olan delil tespiti tutanağı, davada delil olarak kullanılamaz.

Delil tespiti kararı, nihai bir karar olmadığından temyiz edilemez. Fakat karşı taraf, delil tespiti kararı icra edilinceye (delil tespiti yapılıncaya) kadar delil tespiti kararına itiraz edebilir. Delil tespiti kararı icra edildikten sonra, hem delil tespiti kararına hem de delil tespiti işlemine itiraz edilebilir (HUMK m. 373 c. 1).

İtiraz, delil tespitini yapmış olan mahkemeye yapılır. Delil tespitine itiraz bir süreye bağlı değildir. Delil tespitine itirazdan önce dava açılmış ise, bu itiraz, davanın açılmış olduğu mahkemeye yapılır ve o mahkeme tarafından incelenir.

Karşı taraf, delil tespiti yolu ile alınmış olan bilirkişi raporuna itiraz ederse, delil tespitini yapmış olan mahkemenin, aynı bilirkişiden ek rapor istemesi gerekir. Aksi hâlde, itiraza uğramış olan bilirkişi raporu, davada delil olarak kullanılamaz.

Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun, 10.02.2010 tarih ve 2010/13-26 E., 2010/73 K. sayılı kararında da aynı ilkeler vurgulanmıştır.

Somut olaya gelince, davacı 19.12.2006 tarihinde satın aldığı aracı ile 04.08.2010 tarihinde gerçekleşen trafik kazası sırasında hava yastıklarının açılmaması nedeniyle hava yastıklarının ayıplı olduğunu iddia ederek 09.08.2010 tarihli dilekçesi ile Bakırköy Tüketici Mahkemesinin 2010/19 D. İş sayılı dosyasında tespit talebinde bulunmuştur. Tespit dilekçesinde; kaza sırasında hava yastıklarının açılmamasının nedeni, meydana gelen kaza sonucu hava yastıklarının açılmasının gerekip gerekmediği ve bu durumun gizli ayıplı olup olmadığı hususlarına yönelik talepte bulunulmuştur.

Mahkemece aleyhine tespit istenen tarafların yokluğunda 12.08.2010 tarihinde araç başında Yıldız Teknik Üniversitesi Otomotiv Anabilim Dalı öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi heyeti ile keşif yapılmış, bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 01.09.2010 tarihli tespit raporunda, meydana gelen kazanın hava yastıklarının açılmasını tetikleyecek şiddette olduğu, gerekli fiziki şartların oluştuğu, hava yastıklarının açılmamasının hava yastığı sisteminde imalata dayalı bir hatanın varlığını gösterdiği belirtilmiştir.

Bilirkişi heyetince düzenlenen tespit raporunun davalılara tebliğ edildiği ve davalıların rapora itiraz ettikleri hususu ihtilafsızdır.

Yerel mahkemece, davalıların yargılama aşamasında tespit raporunu kabul etmemeleri üzerine, gerek tespit dosyasına yapılan itirazlar gerekse davaya cevap dilekçesinde belirtilen itirazların değerlendirilmesi için tespit raporunu düzenleyen bilirkişilerden ek rapor alınmıştır.

Bilirkişi heyetince düzenlenen 26.04.2011 tarihli ek raporda hava yastığının açılması için belirlenen eşik değerlerin aşılması gerektiği, dava konusu aracın motorunun konum değiştirmesi, teker askı sisteminin kopması ve tampon kirişinin sağ ön boyuna kirişe bağlantı bölgesine katlanma şeklinde gözlenen plastik deformasyonların, aracın kaza sırasında ön kesiminden kullanım kılavuzunda yer alan hafif şiddetin üzerinde ve ön hava yastığı darbe konisi içinde kalan bölgeden ön hava yastıklarının açılmasını tetikleyecek negatif ivmeyi oluşturacak şekilde yüksek şiddette darbe aldığının göstergesi olduğu, darbenin etkisi ile deforme olan parçaların yapısı, bağlantı özellikleri dikkate alındığında, hasara neden olan çarpışmanın esnek çarpışma olmadığı, çarpışma anında ön hava yastıklarının açılması için gerekli teknik şartların oluştuğu ve hava yastıklarının açılmamasının imalata dayalı gizli ayıp olduğunu gösterdiği belirtilmiştir.

Yukarıda açıklandığı üzere Bakırköy Tüketici Mahkemesinin 2010/19 D. iş sayılı dosyasında alınan tespit raporu, Yıldız Teknik Üniversitesi Otomotiv Ana bilim Dalı öğretim üyelerinden oluşan konusunda uzman bilirkişi heyetince düzenlenmiş, tespit raporuna davalılar vekili tarafından itiraz edilmesi üzerine mahkemece yargılama aşamasında itirazları karşılayacak şekilde aynı bilirkişi heyetinden teknik değerlendirmeler yapılarak ek rapor alınmış, itirazlar karşılanmak suretiyle düzenlenen ek rapor uyarınca karar verilmiştir. Tespit dosyasında tespit raporunu ve yargılama aşamasında ek raporu düzenleyen bilirkişiler aracı bizzat gören, konusunda uzman bilirkişiler olup bu durumda kazanın meydana geldiği tarihten bu yana aradan geçen süre dikkate alındığında mahkemece yeniden keşif yapılarak farklı heyetten bilirkişi raporu alınmasında yarar bulunmamaktadır.

O hâlde mahkemece tespit raporunu düzenleyen bilirkişi heyetinden, yargılama aşamasında davalıların itirazlarını da karşılayacak şekilde ek rapor alınarak karar verilmesinin yerinde olduğu Kurul çoğunluğu tarafından kabul edilmiştir.

Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, delil tespitinin karşı tarafa haber verilmeden yapılmasının hukuki dinlenilme hakkının ihlaline neden olacağı, karşı tarafa haber verilmeden delil tespitinin yapılması hâlinde karşı tarafça vakıaları ileri sürme hakkı, açıklama ve ispat hakkı tanınmadan alınacak raporun açıkça veya örtülü olarak kabul edilmediği takdirde hükme esas alınmayacağı, yargılama aşamasında mahkemece yeni rapor alınması halinde hukuki dinlenilme hakkının sağlanmış olacağı, ek rapor alınarak bu eksikliğin giderilemeyeceği bu nedenle direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, mahkemece tespit raporunu düzenleyen bilirkişi heyetinden yargılama aşamasında davalıların itirazlarını da karşılayacak şekilde ek rapor alınarak karar verilebileceğine dair verilen direnme kararı yerindedir.

Ne var ki, Özel Dairece asıl ve birleşen davada davacının temyiz itirazları ile kabul edilen alacak miktarına ilişkin olarak davalı Tamaş Motorlu Araçlar San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili, birleşen davada davalı ... Otomotiv Servis ve Tic. A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarına yönelik inceleme yapılmadığından, bu yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı yerinde olup asıl ve birleşen davacının temyiz itirazları ile kabul edilen alacak miktarına ilişkin davalı Tamaş Motorlu Araçlar San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili, birleşen davada davalı ... Otomotiv Servis ve Tic. A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 13. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3’üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440-III/1. maddesi uyarınca direnme kararına konu miktar itibariyle karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 06.12.2018 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.


 

ankara gayrimenkul avukatı

bottom of page